Bayan Villefort soluk soluğa dinliyordu; bedeninde, vahşi bir bakışın asılı kaldığı gözlerinden başka
hiçbir yaşam izi kalmamıştı. Bir an Bay Villefort ona acıyarak baktı.
“Hoşça kalın hanımefendi, hoşça kalın!” diyerek odadan çıktı.
Mahkeme sona ermişti. Bay Villefort kalabalık sokaklardan geçtiği arabasının içinde sabah olup
bitenleri düşünüyordu. Araba evin önünde durdu. Villefort aceleyle eve girdi. Noirtier’nin odasının
önünden geçerken babasını yabancı bir adamla otururken gördü, ama kafası başka şeylerle meşguldü.
Hemen salona gitti, kimse yoktu. Koşar adımlarla Bayan Villefort’un odasına çıktı. Kapı kilitliydi.
“Heloise!” diye bağırdı. “Kapıyı aç!”
İçerden ses gelmeyince Villefort kapıyı kırarak içeri girdi.
Bayan Villefort solgun yüzüyle kapıda durmuş, kocasına bakıyordu. Cansız elini uzatarak, “İsteğini
yerine getirdim,” dedi. “Hâlâ ne istiyorsun benden?”
Sözlerini bitirir bitirmez elindeki şişeyle birlikte yere yığıldı. Bayan Villefort ölmüştü!
Korkudan dehşete kapılmış olan Villefort kapıya doğru gerileyip cesede baktı.
“Oğlum! Oğlum nerede?” diye bağırdı. “Edward’ı dışarı çıkarın, annesini bu halde görmemeli…”
“Bay Edward aşağıda değil efendim,” dedi uşaklardan biri. “Hanımefendi yarım saat önce onu yanına
çağırmıştı. O zamandan beri Edward odadan çıkmadı.”
Villefort’un her yanını soğuk ter basmıştı; bacakları tutmuyordu. Bir anda kafasına türlü düşünceler
doluşmuştu. Hemen Bayan Villefort’un odasına geri döndü.
“Edward! Edward!” diye seslendi. Yanıt gelmiyordu. Bayan Villefort’un bedeni boylu boyunca kapının
önünde uzanıyor, büyük olasılıkla Edward’ın uyumakta olduğu odanın girişini kapatıyordu. Sanki genç
kadın oğlunu saklamak istercesine kapının önüne uzanmıştı. Villefort cesede bakmaya bile korkuyordu.
Bütün bedeni titreyerek genç kadının üzerinden atladı ve yan odaya geçti. Edward divanın üzerinde
yatıyordu; uyuyordu hiç kuşkusuz. Bütün yapması gereken oğlunu kucaklayıp bu korkunç yerden
uzaklaşmaktı, uzaklara gidip her şeyi unutmak… Villefort divana gidip oğlunu kucağına alarak ona
seslendi; çocuk hiç tepki vermiyordu. Dudaklarını çocuğun yanaklarına bastırdığında ne kadar soğuk
olduklarını fark etti; elini küçük kalbinin üzerine koydu, kalbi atmıyordu; çocuk ölmüştü.
Villefort dehşet içinde dizlerinin üstüne çöktü; küçük Edward kollarının arasından düşüp annesinin
yanına yuvarlandı. Ceketinin cebinden katlanmış bir kâğıt düştü. Villefort kâğıdı alınca karısının
elyazısını tanıdı. Mektupta şu satırlar yazılıydı:
Dostları ilə paylaş: