Sevgili Maximilian,
Kıyıda sizi bekleyen bir tekne bulacaksınız. Jacopo sizi Leghorn’a götürecek. Bay Noirtier, evliliğinizi onaylamak için
orada sizi bekliyor olacak. Mağaradaki bütün her şey, Paris’teki evim ve Treport’taki şatom, Edmond Dantes’den Bay
Morrel’in oğluna birer düğün armağanıdır. Bayan Villefort’tan da bu armağanın yarısını kabul etmesini rica ediyorum; çünkü
ona, şu an aklını yitirmiş durumda olan babasından ve yaşamlarını yitiren üvey annesi ile küçük kardeşinden kalan mirası
Paris’in yoksullarına dağıtmasını öneriyorum.
Yaşamınız boyu sizi gözetecek olan meleğe, tıpkı şeytan gibi kendini Tanrı’ya eş koşan, ama artık bütün alçakgönüllüğüyle
mutlak güç ile bilgeliğin tek sahibinin Tanrı olduğunu kabul eden bu adam için dua etmesini söyleyin. Belki onun duaları, bu
adamın yüreğindeki pişmanlığı dindirebilir.
Mutlu olun sevgili çocuklarım, ve şunu unutmayın; Tanrı insanoğluna geleceği gösterene kadar, insanlığın sahip
olabileceği tek bilgi şu sözlerde saklıdır: Bekle ve umut et!
Dostunuz,
Edmond Dantes, Monte Cristo Kontu
Morrel mektubu okurken, ailesinin başına gelenlerden haberdar olmayan Valentine sessizce ağlamaya
başlamıştı. Kendi mutluluğu, sevdiklerinin yaşamına mal olmuştu.
Morrel mektubu bitirdikten sonra Jacopo’ya dönerek, “Kont nerede?” diye sordu. “Beni ona götürür
müsünüz?”
Jacopo elini kaldırıp ufku gösterdi.
“Ne demek istiyorsunuz?” dedi Valentine. “Kont nerede? Hayde nerede?”
“Bakın!” dedi Jacopo.
İki genç, denizcinin işaret ettiği yere baktılar. Akdeniz’in sularını mavi gökyüzünden ayıran ufukta koca
bir martı gibi süzülen bir çift yelken gördüler.
“Gitti demek!” dedi Morrel. “Hoşça kal dostum, hoşça kal!”
“Gitti!” dedi Valentine. “Hoşça kal dostum, kardeşim!”
“Kim bilir onları bir daha ne zaman görürüz,” dedi Morrel gözünden süzülen bir damla yaşı silerek.
“Sevgilim,” dedi Valentine, “Kont’un dediği gibi, ‘Bekle ve umut et!”
|