P1 akut koroner sendromlarda enflamatuar etiyoloji Sedat Koçak*, Ali Dur



Yüklə 262,64 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə9/16
tarix14.04.2017
ölçüsü262,64 Kb.
#14036
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   16

 
Olgu sunumu:  Yirmi bir 
yaşında kadın hasta 25 mg lık tabletlerden 12 adet ( total  300 mg)  
laroxyl
R
(amitriptyline
)   aldıktan  yaklaşık 6 saat sonra  acil servise getirildi.Hasta monitorize 
edildi,  damar  yolu  açılıp  mide  lavajı  yapıldı.Nazogastrik  sonda  ile  1  mg/kg’dan  4  kez 
tekrarlayan dozda aktif kömür verildi.  Başvuru anında genel durumu iyi,bilinci açık,koopere-
oryante,fizik muayenesi ola
ğan  saptanan  hastanın  vitalleri; TA 100/60 mm/hg, NB 80 
atım/dk,ateş 36.7 idi.İlk EKG de yaygın  T dalga negatifliği saptandı.Laboratuvar testleri ve 
kardiyak  enzimleri  normal  sınırlardaydı.Takiplerinde  EKG  değişiklikleri  düzelen  hasta 
önerilerle taburcu edildi. 
 
Sonuç: 
TSA  antidepresan  ilaç  alımları  ciddi  kardiyovaskülertoksisiteye neden olabilir.TSA 
ilaç alımıyla başvuran tüm hastalara mutlaka EKG çekilmeli ve monitorize bir şekilde takip 
edilmelidir. 
 
 
İletişim adresi
Hadi Bahadur, 
Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi  
Acil Servisi,VAN 
email:hadibahadur@gmail.com 
78

P63- 
‘’SOL KOLUMDAN TANSİYON ÖLÇEMİYORUM.’’ SUBKLAVİAN ARTER 
TROMBOZU: OLGU SUNUMU 
*Dr. Özgür Dikme, *Dr. Neslihan Saçlı Bozkurt, *Dr. Hakan Topaçoğlu 
*İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği, İstanbul 
Giriş: Subklavian arter trombozu damarda önceden var olan yaralanma, hiperkoagülabilite ve 
aterosklerotik  değişikliklere  bağlı  olarak  ortaya  çıkar.  Özellikle  önemli  miktarda  üst  vücut 
aktivitesi ol
an  genç  bireylerde  sık  görülür. Subklavian arter trombozu akut üst ekstremite 
iskemisinin nadir sebeplerindendir. Subklavian arter trombozunun non-kard
iyak en sık sebebi 
travmadır. 
Olgu Sunumu: 
64 yaşında erkek hasta sol kolundan tansiyon ölçülememesi şikayetiyle acil 
servise getirildi. 
Başvuru  esnasında  herhangi  başka  yakınması  olmayan  hastanın  aynı  gün 
içerisinde 
yaklaşık yarım saat ve sonrasında iki defa 10 dk. süreyle ensede, sol omuz, kol ve 
sırt  bölgesinde  ani  başlangıçlı  bıçak  saplanır  tarzda  ağrısı  olduğu  öğrenildi.  Özgeçmişinde 
hipertansiyon 
dışında özellik bulunmamaktaydı.  
          
Hastanın bilinci açık, koopere ve oryante idi. Muayenesinde sağ kol kan basıncı 120/80 
mmHg  olarak  ölçülürken, sol kolda 
kan  basıncı  ölçülemedi. Diğer  vital  bulguları  normaldi. 
Sol  üst  ekstremite  nabızları  palpe  edilemedi.  Ekstremiteler  arasında  ısı  farkı  yoktu.  Diğer 
sistem  muayeneleri  normal  olarak  değerlendirildi.  Laboratuvar  tetkiklerinde  patolji 
saptanmadı.  EKG  sinüs  ritmindeydi  ve  iskemik  değişiklik  mevcut  değildi.  Akciğer  grafisi 
olağan olarak değerlendirildi.  
          
Aort  diseksiyonu  şüphesi  ile  istenen  IV  konrtastlı  torako-abdominal  bilgisayarlı 
tomografisinde  subklavian  arterin  arkus  aortadan  çıkış  yerinde  trombüs  mevcut  olduğu 
görüldü, ancak distale kontrast madde 
geçişi mevcuttu. Düşük molekül ağırlıklı heparin SC 
yapıldı. Tromboektomi amacıyla hasta kalp-damar cerrahisi servisine yatırıldı. 
Sonuç: 
Acil  servise  sersemlik,  vertigo,  senkop,  ataksi,  bulantı,  kol  güçsüzlüğü,  kolda 
soğukluk veya duyu kaybı ile başvuran yaşlı, kardiyak hastalığı olan ve genç atletik hastalarda 
subklavian a
rter trombozu ayırıcı tanıda akılda tutulmalıdır.  
 
79

P64- 
ACİL SERVİSTE HASTA TAŞIMA SEDYELERİNİN HASTA GÜVENLİĞİ VE 
HASTAYA MÜDAHALE KOLAYLIĞI ÜZERİNE ETKİLERİ 
 
Arif DURAN¹, Hayrettin ÖZTÜRK²
, Ümit Yaşar TEKELİOĞLU³, Tarık OCAK¹, 
Mücahit EMET 
4
 
 
1
: Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD, BOLU/TÜRKİYE 
2
: Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi AD, BOLU/TÜRKİYE 
3
:Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Anestezi ve Reanimasyon AD, 
BOLU/TÜRKİYE 
4
: Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD, Erzurum/TÜRKİYE 
 
 Amaç: 
Acil serviste hastaların kabul ve tetkikleri aşamasında sıklıkla sedye ile taşınması 
gerekmektedir. S
edye üzerinde iken acil müdahaleleri sırasında güvenlik ve konfor sorunu 
yaşanmaktadır. Bu çalışmada acil servise başvuran hastalarda farklı sedye grublarının hasta 
güvenliğine ve acil müdahalelere etkisi araştırıldı. 
Materyal metod: Abant 
İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine 
başvuran hastalar için hazırlamış olduğumuz anket formumuzu Doktor, Hemşire İntern 
Doktor, Hizmetli ve Teknisyen 
gruplarının doldurması sağlandı.  Araştırmada hastanemiz acil 
servisindeki 6 adet mevcut klasik sedye (A grubu) ile 6 adet yeni teknik özellikte sedye (B 
grubu) 
kullanıldı. 
Bulgular: 15.01.2012 ile 
29.02.2012 tarihleri arasında A grubu (42)  sedye ile  B grubu (66) 
sedyeler için toplam 108 adet anket 
dolduruldu.  Anket sonuçlarına göre; Sedye alınma amacı, 
sedyeden kalkmadan grafi çekilebilme özelliği, hasta hareketini kolaylaştırıyor olması, hasta 
eşyalarını üzerinde taşıyabiliyor olması, sedye alçalma yükselmesi yeterli olması, sedye şiltesi 
rahat 
olması, sedye ile taşınırken güven veriyor olması, sedye üzerinden düşme riski 
hissediyor 
olması, başı yeterince kalkıyor olması, ayak ucu yeterince kalkıyor olması, oturur 
pozisyona yeterince geliyor o
lması ve tekerlek dönüşleri rahat olması açısından gruplar 
arasında B grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edildi(P<0.05). 
Sonuç: 
Acil servis sedyelerinde alım aşamasında birçok faktör içinden değerlendirme 
yapılmaktadır. Sedyeler için hasta güvenliği ve hastaya müdahale kolaylığı çok önemlidir. 
Hasta açısından ergonomik olması ve güvenlikli olması kullanıcısı açısından da kolay hareket 
ettirilebilir olabilmesi gereklidir. T
ekerleklerin büyüklüğü, kalitesi ve tek kişi ile gereğinde 
hareketi
nin yapılabiliyor olması, günümüz teknolojisine de uyumluluğu da hatırda 
tutulmalıdır. 
 
Doç Dr Mücahit EMET 
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD,25000, ERZURUM 
Tlf: 05321612776 
e- mail: 
drmucahitemet@gmail.com
 
 
 
80

P65- 
AORT 
DİSEKSİYONUNA BAĞLI GÖRME KAYBI VE HEMATÜRİ: OLGU 
SUNUMU 
*Dr. Özgür Dikme, *Dr. Ozan Şahin, *Dr. Hakan Topaçoğlu 
*İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniğii İstanbul 
Giriş:  Aort  diseksiyonu (AD), aortik  intimada  oluşan bir  yırtığı  takiben  media  tabakasında 
kanın birikmesi  ile  ortaya çıkan,  hızlı  tanı  ve tedavi  gerektiren  gerçek  kardiyovasküler acil 
durumdur.  Bütün  yaş  gruplarında  görülebilmesine  karşın,  olguların  %75'ine  40-70  yaş 
arasında rastlanmakta ve erkeklerde daha sık görülmektedir. Tanı veya tedavideki gecikmeler 
mortalite  ve  morbidite  artışına  yol  açmaktadır.  Mortalite  oranları  tıbbi  tedaviye  rağmen 
yaklaşık %10 civarındadır. 
Olgu Sunumu: 
41 yaşında erkek hasta banyoda ani başlayan görme kaybı, bulantı-kusma ve 
kanlı  idrar  şikayetiyle  acil  servise  getirildi.  Öyküsünde  bir  saat  kadar  önce  göğüs  ağrısını 
takiben bu yakınmalarının başladığı öğrenildi. Özgeçmişinde özellik yoktu. 
Hastanın  bilinci  açık,  koopere  ve  oryante  idi.  Kan  basıncının  147/117 mmHg bulunması 
dışında  vital bulguları  normal  olarak  değerlendirildi.  Ekstremitelerinde  tansiyon  arteriyel 
farkı ve nabız defisiti saptanmadı. Sinüs ritminde olan EKG’sinde  iskemik değişiklik yoktu. 
Bilateral pupilleri izokorik, ancak ışık refleksi yoktu. Görme keskinliği bilateral 0/10 olarak 
saptandı.  Diğer  sistem  muayeneleri  normal  olarak  değerlendirildi.  Mesane  kateterizasyonu 
yapılan hastanın makroskopik hematürisi mevcuttu.  Laboratuvar incelemelerinde anormallik 
saptanmadı. 
Çekilen İV kontrastlı torakal ve abdominal bilgisayarlı tomografisinde ascendan ve descendan 
aortayı içine alan ve her iki ana iliak arterlere kadar uzanan diseksiyon hattı izlendi. Hastaya 
antihipertansif  ve 
ağrı  tedavisi  düzenlenerek  kardiyovasküler cerrahi amacıyla  başka  bir 
merkeze sevk edildi. 
Sonuç: 
Ani  başlayan  göğüs-sırt  ağrısı  aort diseksiyonunun  en  sık  semptomu  olmasına 
rağmen; özellikle bilinç bozukluğu, konuşma bozukluğu, tekrarlayan geçici iskemik ataklar, 
kol ve bacaklarda geçici motor ve duyu kaybı, ses kısıklığı ve görme kaybı gibi yakınmaları 
olan hastalarda ayırıcı tanıda aort diseksiyonu mutlaka akılda tutulmalıdır.
 
   
 
Biçimlendirilmiş:
 
İki
 Yana Yasla
81

P66-   
KOİL  EMBOLİZASYON  İLE  TEDAVİ  EDİLEN  ANSTABİL  BİR  (TİP  III) 
REKTUS KILIF HEMATOMU OLGUSU 
 
Yıldıray  ÇELENK,  Hızır  Ufuk  AKDEMİR,  Celal  KATI,  Latif  DURAN,  Yücel YAVUZ, 
Pınar HENDEN 
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD. 
 
GİRİŞ-AMAÇ: Rektus kılıf hematomu (RKH), epigastrik arterlerin veya rektus kas liflerinin 
yırtılması  sonucu  kanın  rektus  kılıfı  içinde  toplanması  ile  ortaya  çıkan  nadir  bir klinik 
durumdur. Bu makalede spontan RKH tespit edilen ve koil embolizasyon ile tedavi edilen bir 
olgu sunuldu. 
OLGU:
 
Kırk  yedi  yaşında  kadın  hasta  diyaliz  seansı  sonrası,  karın  sol  tarafında  başlayan 
şişlik ve ağrı şikayeti ile acil servisimize başvurdu. Özgeçmişinde kronik böbrek yetmezliği 
ve  hipertansiyon 
olduğu  öğrenildi.  Fizik  muayenesinde;  kan  basıncı:  130/80  mmHg,  nabız: 
78
/dakika, solunum sayısı: 20/dakika ve ateş: 36,3 ºC idi. Karın muayenesinde sol kadranlara 
lokalize  yaklaşık  8x9  cm  boyutlarında  ele gelen sert fikse kitle palpe edildi.  Laboratuar 
tetkiklerinde; Hb:9.3 g/dl, Htc: %28.2 Plt: 142000/uL, aPTT: 148.1 saniye, PT:16.7 saniye ve 
INR: 1.53 olarak 
saptandı.  Abdominopelvik  ultrasonografide;  sol rektus  kası  içerisinde 
yaklaşık  113x50  mm  boyutlarında  hematom  ve barsak ansları  etrafında  sıvı  tespit  edildi. 
K
ontrastlı karın tomografisinde, karın ön duvarında 43 mm çapında herniasyon ve herniasyon 
komşuluğunda sol rektus kasında pelvise kadar uzanan, karına doğru indentasyona yol açan 
en kalın yerinde 86x103 mm boyutlara sahip hematom tespit edildi. Ayrıca karın duvarında 
hemorajiye  bağlı  sıvı  değerleri  olduğu  ve  kanama  alanına  sol inferior epigastrik arterin 
uzandığı belirtildi (Şekil 1-2). 
 
   
 
                              
Şekil 1                                                              Şekil 2                              
 
H
b  değerlerinde  düşme  olan  hastaya  4  ünite  eritrosit süspansiyonu ve  4  ünite taze 
donmuş  plazma  replasmanı  yapıldı.  Kanama  odağına  yönelik  yapılan  embolizasyon  amaçlı 
anjiografide,  sol inferior epigastrik arter distal kesiminden kontrast maddenin  ekstravaze 
olduğu  görüldü  ve  bu  alana  embolizasyon  uygulandı.  Takip  amaçlı  genel  cerrahi servisine 
yatırılan hasta yatışının üçüncü gününde şifa ile taburcu edildi. 
 
SONUÇ:  Acil servis  hekimleri
özellikle antikoagülan tedavi alan hastalarda ani başlangıçlı 
karın  ağrısı  ve şişlik  şikayeti  olması  halinde  ayırıcı  tanıda  RKH  düşünmelidir.  Anjiografik 
koil embolizasyon a
nstabil  rektus  kılıf  hematomlarında  cerrahi  tedaviye oranla daha az 
invaziv ve 
spesifik seçilmiş merkezlerde başarıyla uygulanılabilecek seçkin bir yöntemdir. 
82

İletişim adresi:  
Hızır Ufuk Akdemir 
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD. 
 
83

P67- 
ACİL SERVİSTE HİPOKALEMİNİN NADİR BİR NEDENİ: 
 
GİTELMAN SENDROMU 
 
SevdegülKaradaş*, Hayriye Gönüllü*, Mustafa Şahin*, Recep Dursun** 
*Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD, Van,Türkiye 
** Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servis, Van, Türkiye 
 
Giriş:  Gitelmansendromuotozomal  resesif  geçişli,  hipokalsüri,  hipomagnezemi,  idrarda 
sodyum  ve  klor  kaybı  sonucu  hiperreninemi  ve  hiperaldosteronizmle  seyreden,  kan  basıncı 
yüksekliğinin  eşlik  etmediği  ailesel  hipokalemikalkaloz  sendromudur.  Bu  yazıda  nöbet 
şikayeti  ile  başvurduğu  acil  serviste  hipokalemi  saptanan  ve  Gitelman  Sendromu  tanısı 
konulan gebe olgu sunuldu. 
 
  
Olgu Sunumu: Otuz 
sekiz  yaşında  bayan  hasta  nöbet  geçirme  şikayeti  ile  acil  servise 
başvurdu. Fizik muayenesinde; genel durumu orta, bilinci konfüze, uterus 20 hafta cesamette 
idi. Diğer sistem bulguları normaldi. Kan basıncı 110/70 mmHg, nabız 84/dk, solunum sayısı 
20/dk idi. Olgunun 15 yıldır epilepsi nedeniyle Karbamezepin kullandığı ancak son 2 aydır 
ilacını  düzenli  almadığı  öğrenildi.  Ek  ilaç  kullanım  öyküsü  yoktu.  Gebelik  öyküsü 
sorgulandığında  canlı  doğan  7  çocuğundan  3’ünün  doğumu  takiben  öldüğü  anlaşıldı. 
Laboratuar  tetkiklerinde;  hemogram  normal  sınırlarda,  biyokimyasal  tetkiklerinde;  K+: 
2.1mmol/l (3.5-5 mmol/L), Cl: 96 mmol/L (98-110 mmol/L),  Mg++: 1.24 mg/dL (1.58-2.55 
mg/dl)  idi.  İdrar  tetkikinde;  Ca++:1.17  (6.70-21.30), K+:28.39 mEq/L idi. 
Elektrokardiyogramda  normal  sinüs  ritmi  mevcuttu.  Yapılan  obstetrik  ultrasonografide  19 
hafta  ile  uyumlu  gebelik  saptandı.  Ayırıcı  tanı  için  yapılan  tetkiklerde  patoloji  saptanmadı. 
Bunun üzerine hastaya Gitelmansendromu tanısı konuldu, intravenözKClreplasmanı yapıldı, 
oral kalsiyum tedavisi başlandı. Elektrolit değerleri normale gelen ve genel durumu düzelen 
hasta, tedavisi düzenlenerek taburcu edildi.  
  
Sonuç: 
Gitelmansendromlu gebelerde, K+ ve Mg++ değerlerindeki düşüklük, hem anne hem 
bebek için önemli komplikasyonlara yol açabilmektedir. Bu nedenle elektrolit eksiklikleri 
açısından gebeler takip edilmeli ve eksiklik varsa yerine konulmalıdır. 
 
İletişim Bilgisi: 
Recep Dursun 
Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servis, Van, Türkiye 
84

P68- 
ACİL SERVİS HASTA ŞİKÂYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ 
Dr.Ethem ACAR
1
, Dr.Murat SARITEMUR
2
, Dr.
Atıf BAYRAMOĞLU
2
 
1.
 
Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servisi, Erzurum 
2.
 
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Acil Servis Anabilim dalı, Erzurum 
GİRİŞ-AMAÇ:  Hasta  hakları,  insan  hak  ve  özgürlüklerinin  önemli  bir  parçasıdır. 
Sağlık çalışanları tarafından hasta haklarına önem verilmesi, hizmet kalitesinin artmasına 
katkı  sağlar.  Hasta  hakları,  hastalar  için  karşılanması  gereken  temel  gereksinimleri, 
ulusl
ararası anlaşmalar, anayasalar ile teminat altına alınmış bulunan hakları kapsar. Hasta 
hakları  konusu  ülkemizde;  genellikle  ölüm  veya  sakatlığa  yol  açan,  hekim  hataları 
nedeniyle  hatırlanmaktadır.  Biz  bu  çalışmada  2011  yılı  içerisinde  hasta  hakları 
k
onusundaki  Acil  servisimizin  durumunu  ortaya  koyarak  literatüre  katkıda  bulunmayı 
amaçladık.  
YÖNTEM:  1 Ocak-
31  Aralık  2011  tarihleri  arasında  Sağlık  Bakanlığı  iletişim 
merkezine  (SABİM)  ve  hastanemiz  hasta  hakları  birimine  başvurarak  Erzurum Bölge 
E
ğitim ve Araştırma Hastanesi erişkin acil servisiyle ilgili şikâyet, eleştiri ve teşekkürlerini 
bildiren başvurular dikkate alınmış ve bu başvurularda şikâyet/eleştiri/teşekkür edilen kişi, 
şikâyet nedeni, şikâyete sebep olan olayın saat dilimi, hastanın acil servis triaj durumu ve 
şikâyetin son durumu incelendi.  
BULGULAR: 
Acil  servisimize  2011  yılı  içerisinde  161644  hasta  başvurusu 
olmuştu.  SABİM  ve  Hasta  haklarına  hastanemizle  ilgili  toplam  402  adet  başvuru  olup 
bunun 37(% 9,2
) tanesi Erişkin acil servisimizle ilgiliydi. Başvuruların tamamı eleştiri ve 
şikâyet  başvuruları  olup,  hiç  teşekkür  başvurusuna  rastlanmadı.  Şikâyetlerin  en  sık  acil 
servisin  yoğun  olduğu  14-24  arası  saat  diliminde  olduğu  (%78,4),  şikâyet  edenlerin 
çoğunlukla sarı triaj skorundaki hastalardan oluştuğu (%54,1), en sık şikâyet edilen kişinin 
de Acil servisteki nöbetçi hekimlerin (%45,9
), en sık şikâyet nedeninin hekimin ilgisizliği 
(%21,6) ve azarlanma (%21,6
) olduğu görüldü (Tablo 1). 
SONUÇ:
 
Şikâyetlerin çoğunlukla acil servisin yoğun olduğu saatlerde, hekim-hasta 
iletişimsizliğiyle  alakalı  olduğu  görüldü.  Sağlık  çalışanlarının  çalışma  ortamlarının 
düzenlenmesi  ve  karşılıklı  saygı  ile  sorunların  aşılmasının  daha  kolay  olabileceğini 
düşünmekteyiz.   
 
 
 
 
 
 
 
 
85

Tablo1. Hasta 
formlarından hazırlanmış bilgiler 
Şikayet günü 
 
n                  % 
Şikayete neden 
olan olayın saati 
n                  % 
Hastanın triajı
1
 
 
n                  % 
Şikayet edilen 
kişi 
n                  % 
Şikayet nedeni 
 
n                  % 
Sonuç 
 
n                  % 
Pazartesi 
6          (%16,2)
 
08.00-14.00 
4          (%10,8) 
Yeşil alan 
15        (%40,5) 
Nöbetçi doktor 
17        (%45,9) 
Bekleme süresi 
3            (%8.1) 
adli inceleme 
başlamış 
1            (%2.7) 
Salı 
5          (%13,5) 
14.00-24.00 
29        (%78,4) 
Sarı alan 
20        (%54,1) 
Hemşire 
1            (%2,7) 
İlgisizlik 
8          (%21.6) 
Eksiklik var 
6          (%16.2) 
Çarşamba 
4          (%10,8) 
24.00-08.00 
4          (%10,8) 
Kırmızı alan 
2            (%5,4) 
Konsültan hekim 
5          (%13,5) 
Tanı atlanması 
4          (%10.8) 
Eksiklik yok 
28        (%75.7) 
Perşembe  
5              (13,5) 
 
 
Hasta bakıcı 
3            (%8,1) 
Konsültan gelmemesi 
2               (%5.4) 
Soruşturma başlamış
3
 
2(%5.4) 
Cuma 
7              (18,9) 
 
 
Genel kurallar 
11        (%29.7) 
Azarlanma 
8          (%21.8) 
 
Cumartesi 
4              (10,8) 
 
 
 
Hijyen koşullar 
1            (%2.7) 
 
Pazar 
5              (13,5) 
 
 
 
Tetkik problemleri

7          (%18.9) 
 
 
 
 
 
Personel eksikliği 
2            (%5.4) 
 
 
 
 
 
Diğer 
2            (%5.4) 
 
1.
 
Triaj  skorlaması;  T.C.  Sağlık  Bakanlığı,  Tedavi  Hizmetleri  Genel  Müdürlüğü,  Acil  sağlık  hizmetlerinde  yeşil  alan 
uygulaması genelgesine göre hazırlanmıştır 
2.
 
Tetkik  problemleri:  tetkikin  geç  çıkması,  gece  23.00  itibariyle  USG  olmaması,  kan  tetkiklerinin  geç  çıkmasını 
içermektedir 
3.
 
Soruşturma  başlatılması  müdürlükçe  ya  da  hastane  yönetimince  olay  hakkında  detaylı  inceleme  başlatımasını 
içermektedir. 
 
 
 
 
Sorumlu Yazar: Dr. Ethem ACAR 
Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servisi 
Erzurum, 25070-Türkiye 
Tel: +90 0442 232 5555/5116  
Fax: 0442-232 50 25 
e-mail: dr.ethemacar@hotmail.com
 
86

P69- 
AKUT İNME İLE PERİFERİK KAN HÜCRE SAYISININ İLİŞKİSİ 
Dr.Ethem ACAR, Dr.
Ceren Şen TANRIKULU, Dr.Serhat KARAMAN 
Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servisi, Erzurum 
 
GİRİŞ  VE  AMAÇ:  Ortalama Trombosit Hacminin  (MPV)  inmelerde  normal düzeyin 
üzerinde  olduğunu  gösteren  çalışmalar  mevcuttur.  Eritrosit  dağılım  genişliği  (RDW) ise 
inmelerde  düzeyinin  yükseldiği  ve  mortalite  ile  ilişkisi  olduğu  düşünülen parametrelerden 
biridir.    MPV, RDW 
ve diğer periferik kan hücrelerinin iskemik inme ile ilişkisi araştırılan 
çalışmalar olmakla birlikte, çalışmaların sonuçlarında bazı farklılıklar vardır. Biz bu çalışma 
ile  iskemik  inme  geçirmiş  hastaların  periferik  kan  hücre  sayıları  ile  ilişkisini  araştırmayı 
amaçladık. 
YÖNTEM:  Ekim 2011-Mart 2012 tarihleri ara
sında hastanemiz acil  servisinde  inme tanısı 
konup  nöroloji  servisine  yatırılan  152 hasta  ile  58  ek  hastalığı  olmayan  bireyden  oluşan 
kontrol  grubu  oluşturulup  dosyaları  incelendi.  Veriler  SPSS  15  bilgisayar  programına 
kaydedildi. p<
0,05 anlamlı kabul edildi. 
BULGULAR:  O
lguların %51’i erkekti  ve  yaş ortalaması 69.5±12.8’ti.  Olguların %60’ında 
hipertansiyon,  %18’inde  diyabet,  %37’inde Atrial fibrilasyon ve %13’ünde Koroner arter 
hastalığı  mevcuttu. TOAST skoruna göre olguların  %28’i  aterosklerotik, %28’i 
kardioembolik, %35’i  lakuner 
olduğu  görüldü. SVO grubu ile kontrol grubu 
karşılaştırıldığında  WBC,  Nötrofil,  MPV,  RDW  arasında  anlamlı  fark  olduğu  görüldü 
(p<0.05).  TOAST alt tipleri
ni  kendi  aralarında  MPV  ve  RDW  ile  ilişkileri  açısından 
karşılaştırıldığında  anlamlı  sonuç  olmadığı  tespit  edildi.  MPV’nin iskemik inme için 
sensivitesi %10, spesifitesi %95, doğruluk oranı %33 olarak bulunulurken, RDW nin iskemik 
inme için sensivitesinin %57, spesifitesinin %86, doğruluk oranının ise %65 olduğu görüldü. 
SONUÇ: 
İskemik inme ile WBC, MPV, RDW, Nötrofil düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki 
vardır. 
 
 
 
Sorumlu Yazar: Dr. Ethem ACAR 
Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servisi 
Erzurum, 25070-Türkiye 
Tel: +90 0442 232 5555/5116  
Fax: 0442-232 50 25 
e-mail: dr.ethemacar@hotmail.com 
87

Yüklə 262,64 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin