Şekil 3.21 :
Hays’a göre dış kabuğun evrimi
.
Hiperdikkat rejimi içerisinde olan bireylerin dikkatini şok ederek çekmeye çalışan
mimari ürünler bu amaçlarını deneysel formlar ve/veya dinamik medya cepheleri
sayesinde gerçekleştirmeye çalışırlar. Bu binalar zaten “sürekli akış” içer
isinde
bulunan “parçalanmış” “şizofrenik” ve “yorgun” öznenin dikkatini çekmeyi
başarabilirler ancak kurulan iletişimin sürekliliği ve sunulan
mekansal deneyimin
özgünlüğü konusunda tartışmaya açıktırlar.
Vidler’in “
barok etkisi
”
olarak ifade ettiği deneyim ile günümüzün görsel olarak şok
etme amacına sahip binaların yaşattığı deneyim arasında bir bağlantı kurulabilir.
Vidler’in Wöfflin’den alıntıladığı üzere barok mimarinin
bireyler üzerindeki etkisi çok
güçlüdür ancak bu etki yerini bir süre sonra tatmin edilemeyen bir beklenti ve
bitkinliğe bırakır. Wöfflin Rönesans’ta tektonik olarak kapalı kompozisyonların ve
derinliğin Barok’ta yerini sonsuza uzanan ve kapanmayan kompozisyonlara ve
yüzeye bıraktığını belirtir. Mimarlık psikolojisi ile ilgilenen Wöfflin
,
Barok sanatçıların
çalışmalarından sonra baş
ağrısından şikayetçi olduklarını gözlemler. Wöfflin aynı
zamanda çeşitli kemerlerin bireylerde nasıl nefesler tetiklediğini inceler ve baroğun
düzensiz
nefeslere yol açtıgını belirtir
(Vidler, 2000).
3.7 Bölüm Sonucu
Kentsel mekan
a üstyapı
-mekan-
affekt ilişkisi üzerinden bakarak oluşturulmuş
fragmanların
, hem her birinin kolay okunabilmesi ve birbirleri ile
ilişkilerinin görünür
kılınması hem de yapı
l
mış olan deneyle ilişki kurması amaçlandığından
bir tablo
ha
line getirilmiştir.
Deneyle ilişki, deney sırasında oluşturulmuş bir koşullar seti olan
“Fiziksel Koşullar”ın tabloya bir sekme olarak dahil edilmesi aracılığıyla kurulmuştur
(Şekil 3.22)
.
68
Şekil 3.22 :
Literatür taraması sonucu oluşturulmuş üstyapı
-mekan-affekt tablosu (büyük hali için Ek.A.1).
69
4. DENEY
Kentin
kullanıcılarını
n kente dair
algıları, deneyimleri ve duygularından oluşan
-
Raban’ın ifadesiyle
-
“yumuşak”
gerçekliği
nin, statik, istatistiki ve objektif bilgiye
dayanan fiziksel
“katı”
gerçekliği kadar
-hatta daha önemli-
olduğuna çalışmanın
önceki bölümlerinde değinilmişti. Son yıllarda hem bu bilincin artması hem de
g
elişmiş bilgi teknolojilerinin
sunduğu olanaklar sayesinde kentin “yumuşak“
gerçekliği
ni
araştıran ve belgeleyen çalışmalar artmaktadır.
Örnek olarak Gustav
Schiring ve Victor Persson’un telefon uygulaması olarak geliştirdikleri “Moodswings”
(2011)
adlı çalışma ve Christian Nold’un duygusal haritalama çalışmaları
verilebilir.
“Moodswings” adlı uygulamada kullanıcı kent içinde dolaşırken,
t
elefonu aracılığıyla
önüne sunulan
duygu seçeneklerinden birini seçip veritabanına yollar ve nerede
nasıl
hissettiği ortaya çıkmış olur (Şekil 4.1)
.
Şekil 4.1: Moodswings adlı uygulamanın ilk aşaması; duygu seçenekler
i.
Christian Nold ise “Stockton Duygu
Haritası”
(2007)
adlı çalışmasında
yakl
aşık 200
katılımcı ile altı adet toplu haritalama etkinliği düzenlemiş, sonucunda oluşturduğu
haritada ise katılımcıların rotalarındaki deneyimlerini eskizler aracılığıyla,
duygularını ise ifadelerindeki duygu yoğ
unl
ukları (uyarım düzeyi)
olarak aktarmıştır
(Şekil 4.2)
.
70
Şeki
l 4.2:
Nold’un katılımcıların duygu yoğunluğunu ve çeşitli rot
alardaki deneyimlerini aktaran
Stockton duygu haritası
(2000) (büyük hali için
Ek.A.2).
71
4.1 Den
eyin Amacı
Deney,
çalışmanın üstyapı
-mekan-
affekt ilişkisi üzerinden kente bakma amacına
mevcut kentsel durumları araştırıp, güncel ipuçları bulmaya çalışarak
hizmet
etmektedir.
Sanal olarak işleyen çok katılımcılı b
ir
araştırma
olarak kurgulanan
deney, kentsel mekan-
affekt ilişkisi üzerine
odaklanm
ıştır.
K
ent kullanıcılarını
psikolojik olarak uç koşullara
(affektif hallere) zorlayan mekan
ların taranması
öncelik
li hedef olarak belirlenmiştir. Deneyin katılımcılarından kent içerisinde
psikolojik olarak yoğun
hissettikleri noktaları
,
sanal olarak gönderilmiş olan haritada
işaretlemeleri
ve nedenini kısaca açıklamaları
istenmiştir.
Deneyin
iki amacı vardır.
Bunlardan ilki
deneydeki veriler aracılığıyla
bir fiziksel
koşul
-
affekt ilişkisi
araştırması
yapmaktır. İlk aşamada katılımcıların
haritaya işlemiş
oldukları
ifadelerden bir
fiziksel koşullar
seti
çıkarmak
hedeflenmiştir.
Fiziksel
koşullar
, k
atılımcıların
açıklamalarında
ki
fiziksel içerikte ortaklıklar aranması
sonucu
ortaya çıkarılmıştır
.
İkinci aşamada
ise l
iteratürdeki çeşitli araştırmaların
da
yardımıyla bir
pozitif ve negatif affekt seti
oluşturulmuştur. Oluşturulan bu affekt ve
fiziksel koşul setleri katılımcıların her bir açıklamasına uygulanmış, açıklamalardaki
affektlerle fiziksel koşullar eşleştirilmeye çalışılmıştır. Bu eşleştirme sonucunda
spesifik fiziksel koşulların spesifik affektleri tetikleyip tetiklemediği araştırılmış
ve bir
fiziksel koşul
-affekt tablosu
oluşturulmaya çalışı
l
mıştı
r. Bu tablo
literatür taraması
sonucunda oluşturulmuş tablo
ile
ilişkilendirilebilir.
Deneyin ikinci amacı
ise
İstanbul üzerine
“
affektif
bir risk ve potansiyel haritası”
oluşturmak için bir
model önerisi sunmak
ve altlık oluşturmaktır.
Önerilen bu
harita
nın
interaktif olması
sayesinde
gelecekte daha fazla veri toplanabileceğ
i
öngörülmektedir.
4.2
Deney 1. Aşama
Deneyin birinci aşaması veri toplamak üzere tasarlanmıştır. Kullanıcı profili serbest
seçmeli bir şekilde oluşturulmuştur ve seçilen kentin İstanbul olmasının
herhangi
özel bir nedeni yoktur,
deney başka bir kentte başka bir kullanıcı profili oluşturarak
da tekrarlanabilir.
Kullanıcı açıklamaları toplanırken, kullanıcı katılımını arttırmak
için
ve
kullanıcı için
a
yrıştırması zor olacağından hafıza
gibi iç dinamikleri içeren
açıklamalar da
kabul edilmiştir. Zira daha önce de belirtildiği üzere
affekt bir hem
zihne hem de duygulara aitti
r; bu nedenle yalnızca dış etkilerin affektif reak
siyonlar
tetiklediği düşüncesi, çalışma için kapsamı dar
bir bakış açısı riskini doğurmaktadır.
72
Deneyin birinci aşamasında, kişiselleştirme imkanı veren bir
G
oogle haritası
hazırlanmış ve tesadüfi olarak belirlenmiş kullanıcılara çeşitli medyalar aracılığıyla
hazırlanan haritanın bağlantı adresi gönderilmiştir. Adresi bilen herkes tarafından
erişilebilen ve düzenlenebilen haritanın yer aldığı bu web sayfasında kısa bir
açıklama yapılmış ve olası deneklerden ne beklendiği tarif edilmiştir.
Katılımcılardan İstanbul’da yaşadıkları süre boyunca hafızalarında güçlü izler bırakmış, üç
adet olumlu ve üç adet olumsuz etkide bulunan nokta ve/
veya rotayı (dış
mekan olmak
koşuluyla) haritaya işaretlemeleri ve nedenlerini basitçe açıklamaları
beklenmektedir. Bu
açıklamalar, o noktayı/rotayı sevme/sevmeme durumu ve iyi/kötü, güvende/güvensiz,
huzurlu/huzursuz vb. hissetmek gibi bilgileri içerebili
r. Nedenleri ise iç etkenler (“genel olarak
iyi hissediyordum” “yanında bulunduğum insanlardan kaynaklanan bir durumdu” vb.) ve/veya
dış etkenler (“çok aydınlık” “fiziksel olarak çok etkileyici” vb.) kapsamında açıklanabilir.
Bu verilerin G
oogle Maps’in arayüzündeki araçlar aracılığıyla haritaya işlenmesi
mümkün kılınmıştır (Şekil. 4.
3).
Şekil 4.3:
Deney katılımcılarının
oluşturduğu İstanbul
duygu-deneyim (affekt)
haritası
.
73
Y
aklaşık 40 katılımcının katıldığı deneyde 116 açıklama toplanmıştır.
Bir sonraki
aşamada katılımcıların açıklamaları konumları üzerinden gruplanmış
ve tüm
açıklamalardaki
fiziksel ve affektif ifadeler
taranmıştır
(Şekil
4.4).
Konumlarına göre
gruplandırılan açıklama
larda,
ölçeğin çok büyük olması ve katılımcı sayısının bu
ölçek için yetersiz olma
sı
nedeniyle, konum olarak
ciddi bir frekans yoğunluğu
yakalanamadığını belirtmekte fayda vardır.
Şekil 4.4
:
Katılımcılarının
ifadelerinin
fiziksel konumlarına göre dizilmesi
ve renkler
aracılığıyla fiziksel ve
affektif ifadelerin vurgu
lanması
aşaması
ndan bir
örnek.
4.3 Deney
2. Aşama
Deneyin ikinci aşaması kendi içinde de bir çok aşama barındırmaktadır. Öncelikli
olarak uluslararası çalışmalarda ve deneylerde kullanılan affekt ölçüm setleri
araştırılmıştır ve çeşitli setler Türkçe’ye çevrilip yeni bir kişise
l affekt seti
oluşturulmuştur. Kullanılan ilk kaynak
lar; Watson, Clark, and Tellegen (1988)
tarafından önerilen “PANAS”
(Positive and Negative Affect Schedule), PANAS
’ın
Kercher (1992) tarafından geliştirilen kısa hali olan “PANAS Short Form” ve Watson
ve Clark’ın (1994) Panas’ı genişletip detaylandırdıkları “
PANAS-X
” tir. Thompson’un
(2007) Panas’ın uluslararası araştırmalar için geliştirilmiş bir versiyonu
olarak öne
sürdüğü “I
-PANAS-
SF” da oluşturulan Türkçe affekt seti için önemli b
ir girdi
oluşturmuştur.
Bunun haricinde direkt affektif setler olmamal
arına rağmen affektif
hallerle ilişkilendirilebilecek if
adeler içerdiklerinden McNair, Lorr ve Droppleman
(1971)’ın
mood
profilleri seti olarak önerdikleri “POMS” (
Profile of Mood States) ve
Edward L. Levine and Xian Xu (2005)’nun geliştirdikleri “STEM” (
State-Trait Emotion
Measure
) adlı çalışmalardan yararlanılmıştır. Tüm bu setler
in (Ek A.3 ve Ek A.4)
taranması sonucunda yeni bir affekt seti oluşturulmuştır.
Bu set negatif ve pozitif
af
fektler olarak ikiye ayrılır. Her iki grupta da üst başlıklar oluşturulmuştur. Negatif
affekt seti, “korku”, “kaygı”, “üzüntü”, “sinir” ve “yorgunluk” üst başlıklarına
74
ayrılmıştır. “Tiksinme ve iğrenme” gibi şiddetli affektler ve “yabancılaşma” da özel
dur
umlar olmakla birlikte negatif affekt seti içerisinde ele alınmıştır. Pozitif affekt seti
ise “ilgi
-
enerji”, “huzur
-
mutluluk” ve “kararlılık
-
netlik” üst başlıklar
dan meydana
getirilmiştir
(Ek A.5).
İkincil olarak katılımcıların ifadelerindeki fiziksel içerik taranarak ve ortaklıklar
aranarak bir
fiziksel koşul seti hazırlanmıştır. Üst başlıklar “yoğunluk”, “ölçek/oran”,
“sınırlar”, “boşluklar”, “çeşitlilik”, “topoğrafya”, “doğal elemanlar”, “vista”, “planlama
düzeyi”, “zorluk/zahmet ve konforsuzluk”, “tehlike/risk”, “okunaklılık”, “aydınlık
düzeyi”, “süreklilik”, “konum/ilişki” ve “tarihsellik” olarak belirlenmiştir. “Potansiyel
kullanamama” ve üstyapıya ilişkin ifadeler özel durumlar olarak ele alınmıştır
(Ek
A.6).
Duygusal ve fiziksel ifadeleri renkler ar
acılığıyla vurgulanan ve konumlarına göre
dizilmiş 116 açıklama
tekrar taranmış ve eşleştirme aşaması için yeterli içeriği
sağlamayanlar elenmiştir. Bir sonraki aşamadan kalan 93 açıklama
ya negatif-pozitif
affekt ve fiziksel koşul setleri
uygulanmış, affektlerle fiziksel koşullar eşleştirilmeye
çalışılmıştır
(Ek A.7).
4.5 Deneyin sonucu
Tüm
açık
lamalar
bu şekilde analiz edildikten sonra kelimelerin söylenme sıklığı ve
affekt ve
fiziksel koşulların birbirleri ile eşleşme yoğunluğu
grafik olarak ifade
edilmiş
tir. Böylelikle bir affekt-
fiziksel koşul ilişki
tablosu meydana getirilmiştir.
Öncelikli amaç,
literatür taraması sonucunda kurulan bağlantılar ile ortaklıklar
aramaktır; 3.7’deki
tabloda yer alan
fiziksel koşul sütunu bağlantı kurulmasını
kolaylaştırır.
Tablonun
bir diğer amacı
sözlü verilerin görselleştirilmesi aracılığıyla
deneyin
kolay okunmasını sağlamaktır
. Tablo
belirli fiziksel koşulların belirli affektleri
tetikleyip tetiklemediğine ilişkin veriler sunmaktadır (Şekil. 4.5)
.
75
Şekil 4.
5 :
93 açıklamanın
niteliksel ve niceliksel a
nalizi sonucunda oluşan affekt
-
fiziksel koşul ilişki
tablosu (büyük hali için Ek.A.8).
76
Deneyin bir diğer hedefi
olan
İstanbul üzerine
“
affektif bir risk ve potansiyel h
aritası”
oluşturmak
ise
geleceğe yönelik yapılmış bir projeksiyon niteliğindedir. Deney bu
aşamada bir model önerisi olarak değerlendirilebilir ve
bir
altlık sunar.
Önceden de
belirtildiği üzere bu model, herhangi
bir yerde, herhangi bir ölçekte ve herhangi bir
katılımcı grubuyla yapılabilir. Ölçeğin
gerektir
diği katılımın sağlanması hali
nde
araştırma yapılan bölgeye dair affektif
bir
“risk” (negatif affektleri tetikleyen noktalar
ve rotalar ) ve “potansiyel” (pozitif affektleri tetikleyen noktalar ve rotalar) haritası
oluşturmak mümkündür. Bir sonraki adı
mda ise,
bir telefon uygulaması olan
“M
oodswings
”
gibi teknolojilerle, jeneratif yani sürekli güncellenebilir haritalar
oluşturulabileceği düşünülmekted
ir. Veri
tabanın
a
kaydedilen affektler eş zamanlı
olarak
haritaya yansıyabilir böylece
dinamik bir affektif harita
oluşturulabilir.
Tüm bu
öngörüler çalışmanın ölçeğinin dışında olmakla beraber deneyin sunduğu
potansiyellere ilişkin fikir vermektedir. Kısacası deneyin bir model önerisi ve altlık
olarak başka açılımlara sebebiyet verebileceği ve yeni fikirler tetikleyebileceği
düşünülmektedir.
77
5.SONUÇ
Çalışmanın
sonuçları iki açıdan ele alınmıştır
.
Birinci aşamada çalışmanın
bir
okuma yöntemi önerisi ve deneyin bir
model önerisi olarak mimarlık kuramı ve
pratiği içindeki pozisyonu ve
bu alanlara sunab
ileceği potansiyeller
araştırılmıştır.
İkinci aşamada ise
mekan
sal uyarımlar sonucu verilen duygusal tepkiler bütünü
olarak tanımlanabilen
affektin mimar
lık pratiği açısından önemi sorgulanmıştır.
İnsan, meta ve bilgi dolaşımının düğümlendiği noktalar olarak tanımlanabilecek
metropoller, dünyadaki sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve teknolojik dinamiklerin
sebep olduğu değişimlerin fiziksel sahnesidirler, bu bağlamda kentsel
mekanlar bu
değişimlerin yansıdığı ve görünür kılındığı yerlerdir. Dolayısıyla
m
imarlığın içinde
bulunduğu kentsel
mekan üretim pratikleri de
bu parametrelerin etkisi altındadır,
Tafuri’nin ifadesiyle politik, kültürel ve ekonomik güçlerden oluşan ideolojik bir örtü
tarafından sarıp sarmalanmışlardır
(Hays, 1998). Metropolleri biçimlendiren, kentsel
mekan
ın ve dolayısıyla kentsel
mekan
üretim pratiklerinin kimi zaman aracı, kimi
zaman sahnesi olduğu bu makro ölçekli dinamikler çalışmada üstyapı olarak
olarak
tanımlanmıştır.
Kentsel
peyzaja
benzer
biçimde
k
entin kullanıcısı ve
biçimlendiricilerinden biri olarak bireylerin
içsel psikolojik dünyaları da dışşal makro
-
sosyal peyzajdaki değişimlerin etkisi altındadır.
Kısacası
ü
styapı
-mekan ve birey
arasında dinamik, yoğun, karşılıklılığa
dayanan bir
ilişki vardır ve tüm bu bileşenler
ve ar
alarındaki ilişkiler ağı bir bütünü oluşturur. Çalışmanın
temel
amacı olan
kentsel mekan-
birey etkileşimini anlamak
için
bu bileşenleri
n bu bütünü
n bir parçası
olduğununun farkında olmanın ve bu bütünü kavramanın önemli olduğu
düşünülmüştür
.
Kısacası
mimar
lığa veya kentsel
mekan
a ilişkin herhangi bir
okumanın a
ncak
bütüncül bir bakış açısıyla
yapılabileceği çalışmanın
önermelerinden biridir.
Kenti biçimlendiren etmenlerden biri olan ve
çalış
mada
üst yapı olarak tanımlanan
yapılar ile kent
kullanıcılarının iç dünyaları arasında yoğun bir ilişki vardır.
Çalışmada
kentsel mekan
ın bu bağlamda nasıl bir arayüz olarak çalıştığı
sorgulan
mıştır.
Kentsel mekanlar, kendisini ve bireyi saran makrokozmoz ile içsel
dinamiklere sahip birey arasında
kimi zaman aracı, kimi
zaman yönlendirici kimi
78
zaman ise
ilişkiyi
engelleyici bir pozisyo
ndadır.
Kentsel mekan
ın ve mimarlığın bu
bağlamdaki
olası
pozisyonlar
ı
ç
alışmanın üçüncü bölümünde üstyapı
-mekan-affekt
iliş
kisi üzerinden kentsel mekana bakarak
araştırılmıştır.
Deneysel ve öznel eklektik
bir yaklaşımla
, g
eçmiş
ten ve günümüzden
birbirinden bağımsız gibi duran kavramlar
ve olgula
r bir arada ele alınmaya çalışılmış,
çeşitli
fragmanlar oluşturulmuştur. Söz
konusu bütünün tamamını kavramanın ve
herhangi bir boyutu
hakkında obj
ektif ve
kesin çıkarımlarda bulunulmasının imkansızlığı göz önünde bulundurulursa
,
çalışmanın aslında
bir okuma yöntemi önerisi
sunduğu
sonucu çıkar. Üstyapı
-
kentsel mekan-
affekt ilişkisi
filtresi kentsel mekana bakmak ve
bu ilişkiler ağının
oluşturduğu
bütünden
çeşitli kesitler almak olarak özetlenebilecek
bu okuma
yöntemi önerisinin bir
tartışma zeminini harekete geçirebileceği düşünülmektedir.
Çalışmanın deney bölümü
ise f
arklı bağlamsal katmanlardan meydana gelen
kentsel mekan
ile farklı içsel dinamikl
ere sahip bireyler ara
sındaki etkileşimi
anlamak için bir model önerisi
sunmaktadır. Deney
spesifik durumlar yerine gündelik
hayata, tekil binalar yerine
dış
mekan
a, davranışlar yerine deneyime odaklanır.
Çok
katılımcılı ve sanal olarak işleyen bu deney,
mekan
la ilişkili
y
oğun affektif halleri ve
bu hallerin fiziksel tetikleyicilerini deşifre etmeye çalışmıştır.
B
ireyleri İstanbul
özelinde sınır ruh hallerine zorlayan
mekan
ları keşfeder, affektlerle fiziksel koşullar
arasındaki bir bağıntı olup olmadığını var ise ne yoğunlukta olduğunu araştırır.
Deneyin
bir model ve altlık önerisi olarak öngörüldüğü
İstanbul üzerine “
affektif risk
ve pota
nsiyel haritası” ise
interaktif olmasından ötürü sürekli olarak güncellenebilme
potansiyeline sahip bir duygu-deneyim h
aritasıdır.
Kente tepeden bakan, nesnel
olmayı hedefleyen ancak kent
i
inşa eden bireyin deneyimlerini
ve bu deneyimlerin
fa
rklılıklarından kaynaklı zenginliği gösteremeyen
mesafeli bakışa karşı
gündelik
hayatı, bireyi, öznel algı ve deneyimleri vurgular.
K
ent her biri birbirinden farklı ama
eş değerde deneyimler
in
toplamıdır. Canlı ve elastik bir sistemdir; bireylerin
algıları,
tercihleri ve çevreleri ile aralarındaki karşılıklı ilişkileri içeren bir yaşam ağıdır.
Bu
deneyimler toplamı içerisinde kentsel
mekan
kullanıcılar için kimi zaman
Benjamin
’
in
“optik bilinçsizlik” olarak tarif ettiği üzere görünmezdir
; görünenden çok hissedilendir;
kimi zamansa başroldedir, yoğ
un
du
ygulanımların tetikleyicisidir.
Deney
görünmeyeni, hissedilir olan
ı görünür kılmanın aracı olarak affekte başvurur.
Yoğunluk aracılığıyla gözde
n
kaçanları yakalamaya çalışı
r. Bu duruma verilebilecek
örneklerden biri; agora
fobiğin
mekan
sal duyarlılığı daha yüksek birey olarak
görülebilmesi ve
devasa kütle ve boşlukların agorafobik olmaya
n bireyler üzerindeki
etkiye dair veriler sunmasıdır.
79
Deneyin bir diğer çıktısı olan ve katılımcıların ifadel
erinin niceliksel ve niteliksel bir
analizi sonucunda oluşmuş fiziksel koşul
-affekt tablosu ise öznel olan verileri gene
öznel bir bakış açısıyla değerlendirir. Bu nedenle bir başka araştırmacının başka bir
tablo çıkarabileceği öne sürülebilir. Bu noktada kesin ve doğru bilgiyi hedefleyen bir
araştırmadan çok bir model önerisi olduğunu vurgulamakta fayda vardır.
Deney
k
entin karmaşık ve akışkan yapısını anlamak için objektif bakışların yanında
rastlantısal ve subjektif yaklaşımlardan da beslenmenin önemini vurgular.
Deney
“butik
için mimarlık”
diye tanımlanabilecek mimari yapıların dışında kalan
alanları incelemesi
ile ezberlenen ve
tartışmaya değer
bulunmayan çevreler
üzerinde egzersiz
yapmayı olanaklı kılar. Kent ve kentteki gündelik hayatın bir
parçası olan bu
mekan
lar araştırma yapmak için verimli bir
laboratuvar
dır. Örnek
vermek gerekirse;
Kadıköy’deki
yeni
“Salı pazarı”’nın
homojen kurgusu, esk
i Salı
Pazarı’nı yıllarca ziyaret eden
kullan
ıcının kaybolmasına neden olur
ve dolayısıyla
kullanıcıyı kaygılandırır.
Bu ve bunun gibi örneklerin
kentsel ve tasarım
araştırmaları
için kayda değer
bilgiler
sunduğu düşünülmektedir.
Mimarlık bireyle ilişkisi
, mekan da bireyin mekansal deneyimi ve bireyin üzerindeki
etkisi üzerinden varolur ve
anlamlandırılır. Mimarlığın
olgusal (fenomenal) deneyimi
tek bir yoruma indirgenemez.
Çalışma
kenti
zenginleştiren çoğulluğun farkında
olma
nın
,
kenti ve bireyi anlamayı ve daha verimli sonuçlar almayı hedefleyen
tasarım araştırmaları için önemli olduğunu
öne sürmektedir. Gene deneyden
örneklemek gerekirse Eminönü
’ndeki
insan yoğunluğu ve çeşitliliği
ve beraberindeki
içeriksel çeşitlili
k, kimileri için heyecan verici, kimileri için i
se çok yıpratıcı bir
mekan
deneyimi
sunmaktadır. Bu noktada herhangi bir doğru olmadığı ve her görüşün aynı
değerde olduğu vurgulanmaktadır.
Çalışmanın “Kaygı ve Yabancılaşma” bölümünde
de
değinildiği gibi tasarımcılar,
bu de
neyimlerin çoğulluğunu yok sayıp,
teke
indirgedikleri ve
kullanıcıyı
anlamaya çalışmak yerine
onun yerine bildiklerini iddia
ettiklerinde, -Le Corbusier
’in “
Pavillon Suisse
”
öğrenci yurdu projesi
örneğinde
olduğu gibi
- mekan
ı
homojenize edip,
kullanıcı inis
iyatifini
azaltmış
hatta yok
etmişlerdir. Bu durum
ciddi problemler ortaya
çıkarmış;
k
ullanıcının
mekan
la ilişki
kuramaz hale gelmesine ve
yabancılaşmasına neden olmuştur.
Bu örneklerden
hareketle
çalışma
da
bu bağlamda her algının
ve deneyimin
teori olmaya elverişl
i
olduğunu
vurgulanır.
Affektler ilişkisel, dolaşımda olma ve dönüştürücü olma özellikleri ile kentsel
mekan-
birey etkileşimini anlamak için yararlı birer kavramsal araçtı
rlar. Gündelik hayatta
bilinçli bilinçsiz mekan seçi
mlerimizi belirleyen affektleri araştırmak,
hem kent
kullanıcıları için hem de kent kullanıcılarına hizmet eden mimarlık pratiği için çeşitli
80
potansiyelleri ortaya çıkarır. Üstyapı
-mekan-birey ekseninde affekt bir döngü
içerisindedir. Örnek vermek gerekirse, günümüzde
Chul Han’ın
(2000) hiperdikkat
olarak tarif ettiği yeni dikkat rejimi içerisindeki bireylerin dikkatini çekmek için
üstyapı
,
mimarlığı bir araç olarak kullanır.
Bireyler hem
günümüzdeki aşırı veri ve
aşırı bilgiye maruz kalmaktan
kaynaklanan bir mental yorgunluk içerisindedirler hem
de
metropol yaşamının fiziksel –
deneydeki
adıyla
statik ve dinamik-
yoğunluğu
sebebiyle
sıkkın
ve çevrelerine karşı ilgisiz hale gelmişlerdir.
Bireyi affektif bir hal
olan bu durumdan çıkarmak için üstyapının (bu noktada kurumsal yapı veya özel bir
şirket)
ve
aracı olan mimarlığın tek şansı
bireyin, gene affektif bir hal olan
şaşırmasını ve ilgili olmasını sağlamaktır. Tschumi’ye
(1994) göre de günümüzde
mimarlığın bireyle tek iletişim kurma aracı şok etme gücüdür.
Eisenman
’ın
(1993) da
ifade ettiği üzere mimarlığın affektif boyutu kritik bir önem taşır. Ç
ünkü
mimarlık
affekt üretir ve bireylere affekt aracılığıyla ulaşır.
Kentsel mekan
ın
bireylerin
deneyimleri üzerinden var olduğu
önermesinden
hareketle, mimarlığın
da bu deneyi
mlerin bir parçası hatta başlangıcı olan affektlerin
üzerinden anlamlandığı ve değer kazandığı öne sürülebilir. Affektin mimari üretim ve
pratiği içerisindeki bu pozisyonunu göz önüne alındığında;
mekan
la ilişkili
affekt
okuma
çalışmalarının mimarlığın kullanıcısı ile güçlü ilişkiler kurması açısından
önemli
potansiyeller barındırdığı düşünülmekte
dir. Çünkü her mekan
okuması
mekan
ın yeniden yazılmasını olanaklı kılar ve
yeni fikirleri tetikler.
Dostları ilə paylaş: |