Siyasi. İDeolojiler


K İŞ İS E L O L A N IN SİY A SETİ - A N A T E M A L A R



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə163/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   159   160   161   162   163   164   165   166   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

K İŞ İS E L O L A N IN SİY A SETİ - A N A T E M A L A R
1960’lara kadar feminizmin kendi doğruları içinde ele alınması gerektiği fikri sorgulanabilirdi. 
Feminizm, liberalizm ve sosyalizmin bir alt grubu olarak görülebilir, bu iki ideolojinin temel te­
orileri ve değerleri cinsiyet konularına da uygulanabilirdi. Radikal feminizmin yükselişi, radikal


feministlerin toplumsal cinsiyet ayrımlarının temel siyasî önemini ileri sürerek bunu değiştirdi; 
hiçbir geleneksel ideoloji de böyle bir şeyi kabul edemezdi. Dolayısıyla geleneksel ideolojiler, ka­
dının sosyal rolünü geliştirmek için uygun araçlar olarak görülmedi ve zaman zaman erkek egemen 
tutum ve varsayımlar besledikleri için eleştirildiler. Yine de feminizmin ortaya çıkan ideolojisi bir­
çok şeyle kesişen bir ideolojiydi, içinde çıkış noktasından beri üç genel geleneği içeriyordu: Liberal 
feminizm, Marksist veya sosyalist feminizm ve radikal feminizm. Ayrıca “çekirdek” feminist gele­
neklerin her biri düşmanca eğilimler içerir ve bu gelenekler hibrit veya “ikili sistem” feminizmle­
ri (radikal feminizmi belirli Marksist fikirlerle karıştırma çabaları gibi) üretmişlerdir ve özellikle
1980’den sonra yeni feminist gelenekler ortaya çıkmıştır. Feminizmi umut vermeyecek biçimde 
parçalanmış olarak düşünmek feminizmin uzlaşmaktan çok uzlaşmama özelliğini taşıdığını söy­
lemek kolaydır. Yine de feminizm içinde bir dizi “ortak zemin” konuları tespit edilebilir. Bunların 
içinde en önemlileri aşağıda sıralanmıştır:

Kamusal/özel ayrım

Ataerkillik

Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet ( sex and gender)

Eşitlik ve farklılık
K am u sal/Ö z e l Ayırım
“Siyasî” denince ne anlaşılacağı konusundaki geleneksel görüş, siyaseti özel hayattan çok kamu­
sal alana yerleştirir. Siyaset, genelde hükümet kurumlarınm, siyasî partilerin, baskı gruplarının ve 
kamusal tartışmanın “kamusal alanı” içinde gerçekleşen bir eylem olarak algılanmıştır. Aile hayatı 
ve kişisel ilişkilerin “özel hayat”ın bir parçası ve dolayısıyla “gayri siyasî” olduğu düşünülmüştür. 
Ancak modern feministler, siyasetin bütün sosyal gruplar içinde gerçekleşen bir etkinlik olduğu 
ve hükümet veya diğer kamusal kurumlarm işleriyle sınırlı olmadığı konusunda ısrarlıdır. Sosyal 
çatışmanın olduğu her mekânda ve zamanda siyaset vardır. Örneğin Kate Millett (1970), siyaseti 
“bir grup insanın bir başkası tarafından kontrol edildiği güç-yapılı ilişkiler ve düzenlemeler” ola­
rak tanımlamıştır. Dolayısıyla hükümet ve bu hükümetin vatandaşları arasındaki ilişki açık şekilde 
siyasîdir, ancak bir şirket içindeki işveren ve işçiler arasındaki ilişki, aile içindeki, karı-koca ve ebe­
veyn ve çocuklar arasındaki ilişki de böyledir.
Neyin “siyasî” olduğunu tanımlamak sadece akademik çevrelerin ilgi alanı değildir. Feminist­
ler, toplumda yaygın olan işle ilgili cinsiyet ayrımının “siyasî” değil de “doğal” görülmesi nedeniyle 
cinsiyet eşitsizliğinin korunduğunu ileri sürerler. Bu, Jean B. Elshtain’ın Public Man, Private Woman 
(Kamusal Erkek, Özel Kadın,
1981) yazısında vurgulanmıştır. Geleneksel olarak siyaset, iş, sanat ve 
edebiyatı içeren kamusal hayat alanı, erkeklerin hâkimiyet alanı olmuştur; kadınlar ise aile ve ev so­
rumlulukları etrafında dönen özel hayat ile sınırlı kalmıştır. Siyaset sadece kamusal alanda gerçek­


leşiyorsa kadının rolü ve cinsiyet eşitliği sorusu pek fazla bir siyasî önem taşımayan meselelerdir. Ev 
hanımı ve anne özel rolü ile sınırlandırılmış olan kadınlar, böylece siyasetin dışında tutulmaktadır.
Dolayısıyla feministler, “ kamusal erkek” ve “özel kadın” arasındaki ayrımı ortadan kaldırma­
ya çalışmışlardır. Ancak özel/kamusal ayrımını ortadan kaldırmanın ne anlama geldiği, nasıl elde 
edilebileceği veya ne ölçüde istendiği konusunda her zaman uzlaşmamışlardır. Siyasetin kapının 
eşiğinde kaldığı fikrinin en keskin muhalifleri radikal feministler olmuştur; bunun yerine “özel 
siyasîdir” iddiasını ileri sürmüşlerdir. Yani kadın baskısının hayatın her alanında olduğu ve birçok 
açıdan ailenin içinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Böylece radikal feministler, “günlük hayat 
politikası” adı verilecek şeylerin ne olduğunu incelemeye koyuldular. Buna aile içinde şartlandır­
ma, ev işi ve diğer ev içi sorumluluklarının dağılımı ve kişisel ve cinsel davranış siyaseti süreçleri 
dâhildir. Bazı feministler için kamusal/özel ayrımını ortadan kaldırmak, özel hayatın sorumluluk­
larını devlete veya diğer kamusal kurumlara devretmek anlamına geliyor. Örneğin çocuk büyütme 
yükü, ailelere daha fazla destek vererek veya iş yerlerinde kreş veya yuva açılarak hafifletilebilir. 
Bununla birlikte liberal feministler, kadının, kamusal olan eğitim, iş ve siyasî hayata girişini sınır­
landıracağı gerekçesiyle, kamusal/özel ayrımına itiraz ederler; liberal teoriye göre kişisel tercih ve 
bireysel özgürlük sahası olan kamusal alanın siyasileştirilmesi tehlikesine karşı da uyarırlar.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   159   160   161   162   163   164   165   166   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin