Tao o f Physics’inde ( Fiziğin Taosu, 1975) m odern fizik ve Doğu mistisizminin fikirleri arasındaki
önemli paralelliklere dikkat çekmiştir. Hinduizm, Taoizm ve Budizm, özellikle de Zen Budizmi
gibi dinlerin her şeyin tekliğini veya birliğini savunduklarını ve Batının bu keşfi ancak 20. Yüzyılda
yapabildiğini ifade eder. Yeşil hareketteki birçok insanı, Doğu mistisizmi cezbetmiştir, çünkü onda
ekolojik bilgeliği ifade etmeyi sağlayan bir felsefe ve de diğer insanlar, diğer türler ve doğal dünya
yı sevmeyi destekleyen bir hayat tarzı bulmuşlardır. Başka yazarlar ise insanoğlu ve doğanın İlâhî
yaratma ürünleri olduğunu kabul eden Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslâm gibi tek tanrılı dinlerde
ekolojik ilkelerin var olduğuna inanırlar. Bu şartlarda insanın Tanrı nın yeryüzündeki vekili olduğu
ve dolayısıyla gezegeni sevme ve koruma görevini, üstlendiği düşünülür.
Ancak modern Yeşiller için en etkili kavram belki de Hıristiyanlık öncesi ruhanî fikirlere d ö
nüp bakınca geliştirildi. İlkel dinler, genelde, insan ve diğer hayat biçimleri, dolayısıyla da canlı
ve cansız varlıklar arasında bir ayrım yapmaz. Taşlar, nehirler, dağlar ve hatta “Tabiat Ana” olarak
görülen Dünyanın kendisi canlıdır. Tabiat Ana fikri, insan ve doğal dünya arasında yeni bir ilişki
ifade etmeye çalışan çevreciler, özellikle daha sonraki bölümde incelenecek olan eko-feminizme
sıcak bakanlar için çok önem li olmuştur. Gaia: A New Look at Life on Earth’te ( Gaia: Dünyada Hayata Yeni Bir Bakış , 1979) James Lovelock (bkz. s. 266), gezegenin kendisinin canlı olduğu
fikrini geliştirmiş ve ona Yunan Dünya tanrısı “Gaia” adını vermiştir. Lovelock, Gaia’yı “Dünyanın
biyosferi, atmosferi, okyanusları ve toprağı” olarak tanımlamış ve Gaia’nın kendi varlığını devam
ettirmeye çalışan yaşayan bir organizma olduğunu ileri sürmüştür. Lovelock bunu, Dünyanın di
ğer hayat biçimlerinde görülen kendini düzenleyici davranışa sahip olduğu temeline dayanarak
iddia etmiştir. Gaia, “ hom oestasis’ e; yani Güneş sisteminde gerçekleşen dramatik değişimlere rağ
men dinamik bir denge duruma ulaşmıştır. Bunun en büyük göstergesi, Güneş’in hayat başladı
ğından beri % 25’ten fazla ısınmasına rağmen Dünyanın ısısı ve atmosferinin yapısı hemen hemen