ve Toprak” felsefesiyle kaynaşmıştı.
Örneğin Nazizm, “hayat gücü” rolünü vurgulayan ve diğer
materyalizm şekilleriyle uyuşmayan bir hayata şekli ile ilişkilidir. Köylü lideri olarak Darre, küçük
ve orta ölçekli çiftlik sahiplerine tapu güvencesi veren irsî çiftlik yasasını çıkarmaktan ve fiyatları
yüksek tutup kırsal zenginliği koruma amacıyla ziraî ürünleri pazarlamak için Millî Gıda Emlak’ını
kurmaktan sorumlu idi.
Nazilerle bağlantısına rağmen Darre’nin fikirlerinin modern Yeşil fikirlerle ortak yönü çoktur.
İlk olarak doğaya ve toprağa yakın bir hayatın gerçekten tatmin edici olduğuna inanıyordu ve dola
yısıyla köylü Almanya’yı yeniden yapılandırmayı arzu ediyordu. Bu tür fikirler, Edward Goldsmith
(1988) gibi modern ekolojistler tarafından tekrarlanmıştır. Dahası Darre, sadece hayvan gübre
si gibi doğal gübreler kullanan organik ziraatın önde gelen bir savunucusu olmuştu. Darre, hay-
van-toprak-gıda-insan organik döngüsüne inanıyordu, ve bunu AvusturyalI
filozof ve eğitimci
Rudolph Steiner’in (1861-1925) çalışmalarında ve benlik felsefesi (
anthroposophy) hareketinde
bulmuştu.
Organik ziraat, ekolojik ilkeler taşır ve çevre dostu ziraat fikrinde temel bir ilke olmuştur.
Nazi dönem inde Darre’nin köylülük ideolojisi, Nazilerin kırsal kesimde destek bulmasına yardım
cı oldu. Ancak bilimsel bir ırksalcı olmasına rağmen Darre, hiçbir zaman bir Nazi olmamıştı ve
kendisi
Führerprinzip’e, yani lider ilkesine, ve de yayılma ve imparatorluk konuşmalarına açıkça bir
mesafe koymuştu. Gerçekte Nazi rejimi Darre’nin güçlü, köylü Almanyası rüyasını gerçekleştirmek
için pek fazla bir şey yapmamıştı. Hitler’in “Kan ve Toprak” fikrine bağlı olmasına rağmen askerî
yayılmacılık saplantısı, Almanya’daki sanayileşme sürecini yoğunlaştırdı ve kırsal kesime fakirlik
getirdi.
“Yumuşak” sağda muhafazakârlar da çevre konularına sempati göstermeye başladılar. Eko-mu-
hafazakârlık, kasaba ve şehirlerin büyümesiyle tehdit edilen kırsal hayata romantik ve nostaljik bir
bağlılığı yansıtır. Kesinlikle, sanayileşme ve “ilerleme” fikrine karşı bir tepkidir. İşbirliği
ve ekoloji
ilkelerine dayalı post-sanayi toplumu yapısını simgelemez aksine daha tanıdık sanayi öncesi toplu
ma geri dönüşü simgeler. Bu tür çevreci hassasiyetler, genellikle, koruma meselesine ve mimarî ve
sosyal mirasın yanı sıra doğal mirası -orm an arazileri vs.- koruma girişimlerine odaklanır. D ola
yısıyla doğanın korunması, geleneksel değer ve kuramların savunmasıyla bağlantılıdır. Bu yüzden
ekoloji, arazinin küçük bir azınlığa ait olduğu ve yukardan empoze edilen siyasî kontrolün hüküm
sürdüğü feodal geçmişe dönüşü simgeleyebilir. Örneğin İngiliz çevreciliğin babası olan Edward
Goldsmith, ekolojik toplumun aile ve toplum içindeki geleneksel düzeni -dolayısıyla güçlü otori
ter hükümetin oluşumunu yeniden canlandıracağını ileri sürmüştür.
Dostları ilə paylaş: