ği olarak görüldüklerinden sürekli ve değişmeyen bir özelliğe sahiptirler ve sistemin orijinal veya
“klasik” şekline bağlıdırlar. Dolayısıyla fundamentalizme, göreceliliğin tersi denebilir; görecelilik,
ifadelerin ancak kendi bağlamları içinde değerlendirilebileceği inancında yansıtıldığı üzere objek
tif veya “mutlak” standartlarının olduğunu reddeder. Bu standart ile bazı siyasî ideolojiler, özel
likle faşizm ve komünizm, fundamentalizm-görecelilik ekseninde fundamentalist uca daha yakın
bir yere yerleştirilebilir; mantık ve hoşgörüye bağlılığı ile şüpheciliğe daha yakın
olan liberalizm
ise göreceli tarafa daha yakındır. Ancak bütün ideolojiler, fundamentalizm öğeleri içerir. Funda-
mentalizmin orijinal veya “ klasik” fikirlere inancı koruması bakımından bir ideoloji içindeki bazı
gelenekleri fundamentalist olarak adlandırırken bazılarını da böyle nitelememek mümkündür. Bu
açıdan fundamentalizm, revizyonizmin tersidir. Kapitalizmi ortadan kaldırıp onun yerini almayı
amaçlayan klasik Marksizm, böylece fundamentalist sosyalizmin bir şekli olarak görülmüştür; sos
yal demokrasiye ise
özel mülkiyet, piyasa, maddî dürtüler vs. gibi konulara muhalefetini değiştirdi
ğinden revize edilmiş bir sosyalizm açısından bakılmıştır.
Dinî fundamentalizm söz konusu olduğunda “fundamentalistler” her zaman olmasa da ge
nelde kitabî doğrulukları iddiası ile desteklenerek kutsal metinlerin içeriğinden ortaya çıkarılmış
lardır. Gerçekten de kutsal yazılara ait gerçeklik, Amerikan Protestan fundamentalizminin temel
bir özelliğiydi; örneğin yaratıcılığı veya yaratma ilmini vaaz etmeye devam etmiştir ve Darwin’in
evrim teorisini reddederek Tekvinde (
Genesis) tarif edildiği gibi insanın Tanrı tarafından yaratıldı
ğını savunmuştur. Bu tür eğilimler üç “kitabî din’de -Hıristiyanlık, İslâmiyet ve Yahudilikte- bu
lunabilir;
her biri, Tanrının vahyedilen sözleri olduğunu iddia ettikleri kutsal metinlere sahiptir.
Yine de, çoğu kez ilişkili olsa da dinî fundamentalizm, kutsal kitap yazılarıyla eşit tutulmamalıdır.
İlk olarak bütün kutsal metinler, karmaşık ve farklı fikir, doktrin ve ilkeler dizisi içerir. Kutsal siyasî
bir ideoloji olarak, yani toplumun yeniden yapılanması ve kitlelerin seferber edilmesine yönelik bir
ahlâkî veya siyasî bir program olarak kutsal kitabı ele almak için onun “temellerini” ortaya çıkar
mak gerekir. Bunlar, dinî kimliğin tam ve anlam karışıklığı olmayan tanımını sağlayan basit ve açık
ilkeler dizisidir. John Garvey’in (1993) ifadesiyle fundamentalizm, “hafif ve hızlı
seyahat eden,
parçaları sökülmüş bir din türü”nü oluşturur.
İkincisi, esas hedefleri “ kitaba göre yaşamak” olan aşırı ortodoksların aksine fundamentalist
ler, metinleri “eylemci” biçimde okumayı desteklemişlerdir, böylece metindeki karmaşıklığı ve de
rinliği ilâhî-siyasî bir projeye indirgeme imkânı bulmuşlardır. İslâmda bu, “dinamik yorum” olarak
ifade edilir. Ancak seçicilik ve yorum, metnin veya doktrinin versiyonunun nasıl diğer versiyon
lar üzerinde tutulacağı sorusunu gündeme getirir. Fundamentalistler genelde bu sorunu, yorumu
kimin
yaptığım ortaya koyarak çözmüşlerdir. Bu açıdan, dinî konumu ve dinî görevi ikincil derece
de olabilir; daha da önemlisi “gerçek” yorumcu, derin inanca ve ahlâkî temizliğe sahip (tabiî ki bir
erkek) kimse ile ayrıca mücadele süreci ile mâneviyatı daha derinleşmiş olan bir eylemci olmalıdır.
Dinî fundamentalizmin ona, eleştirmenlerin iddia ettiği gibi, sürekli üstü kapalı olarak otoriter bir
özellik kazandıran karizmatik bir liderlikle ilintilendirilmesinin sebebi budur.
20. Yüzyıl’ın sonlarından beri fundamentalist hareketlerin hızla artmasıyla
görülen funda-