Fundamentalizm, içeriğine bakılmaksızın belirli ilkelerin değişmez ve üst bir otoriteye sahip temel "doğrular" ola rak görüldüğü düşünce tarzıdır. Dolayısıyla müstakil fundamentalizmlerin, destekçilerinin doktrinel kesinlikten doğan bir ciddiyet veya tutkuyu açığa vurma eğilimleri dışında ortak bir yanı yoktur veya çok azdır. Din ve kutsal metinlerin kitabî doğrulukları ile genelde ilişkili olsa da, fundamentalizm, siyasî inançlarda da görülebilir. Liberal şüpheciliğin bile kendisininki dışında bütün teorilere şüpheyle yaklaşılması gerektiği temel inancı barındırdı ğı söylenebilir. Katılık, dogmacılık ve otorite anlamında küçük düşürücü biçimde kullanılsa da fundamentalizm, kendini düşünmeme ve ilkelere bağlılık ifadesini de İçerebilir. mentalizmîn büyük gücü, onun siyasî eylemcilik ve inananları mobilize etme kapasitesidir. Böy-
lece fundamentalizm, hem psikolojik hem de sosyal düzeyde işlev görür. Psikolojik açıdan onun
câzibesi, belirsiz bir dünyada kesinlik sunabilme kapasitesine dayanır. Dinî olarak insanoğlunun
yüzleştiği en derin ve kafa karıştırıcı problemlere hitap eder; fundamentalist dümdüz, pratik ve
hepsinden öte mutlak çözümler sunar. Sosyal açıdan onun câzibesi eğitimli ve çalışan kesimlere
yayılmış olsa da fundamentalizm, temelde ekonomik ve siyasî açıdan dışlanmışların umutlarına
hitap etmekte başarılı olmuştur. Özellikle de gelişmekte olan dünyada, güvenli bir kimlik ve sosyal
düzen ümidi, sunmayla birlikte siyasî yenilik ve sosyal adâlet inancı olarak sosyalizmin yerini almış
tır. Ne var ki, onun basitliğinin ve apaçık olma özelliğinin onu karmaşık sorunlarla uğraşmasını ve
kapsamlı çözümler geliştirmesini engellemesi, fundamentalizmin sınırlılıkları arasındadır. Siyasî
bir plan eksikliği nedeniyle iktidardaki fundamentalistler, İran’daki gibi, acele bir şeyler yapmak ve
mevcut siyasî geleneklerden bir şeyler almak zorunda kalmışlardır ve hiçbir yerde fundamentalist
hareketler ve liderler, tutarlı bir “fundamentalist” ekonomi geliştirememişlerdir.