Barnabas İncili 224
Yahudilerden büyük bir kalabalık ve Ferisî'lerin bir kısmı İsa’ya
iman ettiler. Çünkü mucize büyüktü. Küfürlerinde kalanlar ise
ayrıldılar ve Kudüs'e gidip Lazarus'un dirilişini ve pek çok
kişinin nasıl Nasara olduğunu baş kâhine reislerine anlattılar.
İsa'nın tebliğ ettiği Allah'ın kelâmıyla tövbeye gelenlere böyle
Nasara derlerdi. Din adamları ve ferisiler Lazarus'u öldürmek
için Baş kâhin istişarede bulundular; çünkü pek çokları,
Lazarus'un
insanlarla
konuştuğunu,
yiyip
içtiğini
gördüklerinden, Lazarus mucizesinin büyüklüğü dolayısıyla
kendilerinin geleneklerini bırakıp, İsa'ya iman ediyorlardı. Fakat
Kudüs'te taraftarları olduğundan ve kız kardeşiyle Magdala ve
Beytanya'yı da elinde bulunduran Lazarus güçlü de olduğundan
ne yapacaklarını bilmiyorlardı. İsa Beytanya'ya, Meryem'le
birlikte Marta ve Lazarus'un evine vardı. Kendisine hizmet
ettiler. Bir gün İsa'nın ayakları dibinde oturan Meryem onun
sözlerini dinliyordu. Bu sırada Marta İsa'ya dedi , “Rab,
görmüyor musun kız kardeşim sana gereken bakımı yapmıyor
ve senin ve havarilerinin yiyeceklerini getirmiyor.” İsa cevap
verdi. “Marta, Marta, sen yapman gereken şeyin düşüncesine
kapılıyorsun, çünkü Meryem kendinden ebediyen ayrılmayacak
bir pay seçti.” Kendine iman eden büyük bir kalabalıkla birlikte
sofrada otururken İsa, konuşup dedi,
“Kardeşler, sizinle kalacak pek az zamanım var. Çünkü vakit
gelmiş demektir ve benim dünyadan ayrılmam gerekiyor. Bu
nedenle, size Allah'ın Hezekiel Peygambere söylediği sözü
hatırlatıyorum, “Ben, senin Allah'ın ebediyen sağ ve diriyimdir
ki, günah işleyen ruh ölecektir, ama eğer günahkâr tövbe edecek
olursa yaşayacaktır.” Bu bakımdan, şimdiki ölüm, ölüm değil,
gerçekte uzun bir ölümün sonudur; nasıl bedenin bir baygınlık
anında içinde ruh varken, candan ayrıldığı zaman, ölenler ve
gömülenler üzerinde bayılmak dışında başka hiç bir avantajı
olmuyorsa, gömülen vücut da Allah'ın kendisini yeniden
diriltmesini bekler. O halde dikkat edin, Allah'ı idrakten yoksun
olan bir hayat ölüdür.”