Bugün yaflanan g›da krizi ve çevre problemlerinden yola ç›karak Malthus’un yaklafl›m›n›n
do¤ru oldu¤u söylenebilir mi?
KÜRESEL EKONOM‹K KR‹ZLER
Fakirlik, açl›k ve çevre kirlili¤i gibi problemler yan›nda küresel hâle gelen ve in-
sanl›¤›n kaderini birlefltiren bir baflka mesele de gittikçe daha fazla küresel özel-
lik tafl›maya bafllayan ekonomik krizlerdir. Önceki bölümlerde anlat›ld›¤› gibi
ülkeler aras›nda ekonomik bak›mdan karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k artm›fl, piyasalar bir-
birleriyle bütünleflmifl ve adeta tek bir dünya ekonomisi ortaya ç›km›flt›r. Bir ül-
kede meydana gelen bir ekonomik problem bütün dünyaya yay›lma (bulaflma)
e¤ilimi göstermekte ve çevre kirlili¤inde oldu¤u gibi hiçbir ülke kendisini bu
problemden soyutlayamamaktad›r. Özellikle Bretton Woods sisteminin y›k›lma-
s›n›n ard›ndan ortaya ç›kan finansal küreselleflme dönemiyle birlikte, dünyada
görülen ekonomik krizlerin gittikçe daha s›k, daha yayg›n ve daha derin olarak
ortaya ç›kt›¤› gözlenmektedir. Afla¤›da, 1930 Buhran›’ndan sonra ilk defa küre-
sel çapta bu kadar büyük etkiler meydana getiren Asya ve Rusya krizleri ile
2008 y›l›ndaki finansal kriz ele al›nmaktad›r.
232
Uluslararas› Ekonomi Politik
Demokratik Kongo
Cumhuriyeti’nde nüfusun
yüzde 60’›ndan fazlas›
günde 1,25 dolardan az
gelirle geçiniyor. Dünyan›n
en yoksullar›ndan olan
ülkede kifli bafl›na millî gelir
ise 163 dolard›r.
ABD hükûmetinin insan
kaçakç›l›¤›na iliflkin 2012
tarihli y›ll›k raporuna göre
günümüzde 27 milyona
yak›n insan kölelik
flartlar›nda yaflamaktad›r.
Dünya nüfusunun yüzde25’i
dünyadaki toplam servetin
yüzde80’ine sahiptir.
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ
AMAÇLARIMIZ
N N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T
‹ N T E R N E T
4
1997-1998 ASYA VE RUSYA KR‹ZLER‹
Son yaflanan 2008 Krizinde oldu¤u gibi 1997 y›l›nda baz› Asya ülkelerinde ve 1998
y›l›nda da Rusya’da yaflanan krizler dünya ekonomilerinin ne ölçüde küreselleflti¤i-
ni ve birbirine ba¤›ml› hâle geldi¤ini göstermifltir. Bu krizler ortaya ç›kt›klar› bölge-
lerin d›fl›nda, daha önce tahmin edilmeyen uzakl›kta yerlerde ve beklenmedik öl-
çülerde derin etkiler meydana getirmifltir. Bu geliflmelerden sonra, küresel ekono-
minin düzenlenmesi, yeniden yap›land›r›lmas› ve bu konularda uluslararas› ifl birli-
¤inin gereklili¤i tart›fl›lmaya bafllam›flt›r. 20’nci yüzy›l› küresel çapta krizlerle kapa-
tan ve 21’inci yüzy›l› yine küresel bir krizle karfl›layan insanl›k, henüz böyle bir ifl
birli¤ini gerçeklefltirmekten uzak bulunmaktad›r. Ancak, olaylar insanl›¤› bu yöne
do¤ru sürükleyecek gibi görünmektedir.
1997 Asya Krizi
Asya krizi çeflitli ülkelerin paralar›n›n de¤erinde meydana gelen düflüfllerle baflla-
m›fl ve ülkeden ülkeye yay›larak küresel çapta etkiler meydana getirmifltir. ‹lk ola-
rak Tayland’›n paras› baht, Malezya’n›n paras› ringgit, Filipin’in paras› peso ve En-
donezya’n›n paras› olan rupiah de¤er kaybetti. Bu paralar›n de¤erlerinde meyda-
na gelen azalma, daha sonra, Tayvan, Güney Kore, Brezilya, Singapur ve Hong
Kong paralar› üzerinde afla¤› do¤ru bir bask› meydana getirdi. Paralar› üzerinde or-
taya ç›kan bu bask›ya karfl›l›k olarak ülkeler, dolar rezervlerini satarak kendi para-
lar›n› piyasadan sat›n ald›lar. Ayr›ca, spekülatörleri engellemek ve yabanc› serma-
yeyi çekmek amac›yla faiz oranlar›n› art›rd›lar. Yükselen faiz oranlar› ekonomile-
rin yavafllamas›na sebep oldu ve faiz getirisi olan menkul de¤erleri hisse senetle-
rine k›yasla daha cazip hâle getirdi. Bunun sonucunda hisse senedi fiyatlar› azal-
d›. Hisse senedi fiyatlar›nda görülen bu düflüfl, daha sonra dünyan›n çeflitli bölge-
lerindeki borsalara da yans›d›.
Tüm bu geliflmelerin öncesinde ise 1997 y›l›nda, bu ülkelere yönelik büyük çap-
l› uluslararas› k›sa vadeli sermaye ak›mlar›n›n tersine dönmesi durumu söz konusuy-
du. Bölgeye yönelik sermaye ak›mlar› 1990’larda h›zla yükselmifl; Tayland’a giren
özel kesime ait sermaye 1995 y›l›nda GSY‹H’nin yüzde 13’üne ulaflm›flt›. Bu oran Ma-
lezya’da, 1993 y›l›nda yüzde 19’u bulmufltu. 1996 y›l›na gelindi¤inde bu sermaye
ak›mlar›n›n afl›r› boyutlara vard›¤› görülmekteydi. Bölge ülkelerinde cari ifllemler bi-
lançosu aç›klar›n›n GSY‹H’ye oran› yüzde 4 ile yüzde 8 aras›nda de¤ifliyordu ve bi-
rikmifl borç yükleri yüksek düzeylere ç›km›flt›. Mesela Tayland’da d›fl borç miktar›
1990 y›l›nda 29 milyar dolar iken bu rakam 1996 y›l›nda 94 milyar dolara ç›km›flt› ve
sermaye yat›r›mlar›n›n getiri oranlar›n›n düfltü¤ü yönünde iflaretler vard›.
Ço¤u Güney Do¤u Asya ülkesinde, sermaye giriflleri gayrimenkul yat›r›mlar›nda
önemli art›fllara yol açm›flt›. Bu sektörde ortaya ç›kan balonun patlamas› ve ülkele-
rin ödemeler bilançosunda meydana gelen bozulmalar sonunda krize yol açt›. ‹hra-
cat performans›ndaki azalma da sermaye getirilerindeki düflüfl alg›s›n› kuvvetlendir-
miflti. ‹hracat performans›ndaki azalman›n ard›ndaki faktörlerden birincisi temel en-
düstrilerde, özellikle elektronik ve çelik endüstrilerinde d›fl ticaret hadlerinde mey-
dana gelen bozulmayd›. Sabit kur sisteminde nispeten yüksek seyreden enflasyon,
baz› paralar›n reel olarak de¤erlenmesine yol açt›. Ayr›ca, bölge ülkelerinin parala-
r› dolara sabitlenmifl oldu¤undan, dolar›n de¤erinde ortaya ç›kan art›fl da bu ülke-
lerin rekabet gücünü azaltt›. Buna ek olarak, Çin’in 1994’te paras›n› devalüe etmesi
de bu ülkelerin rekabet gücünü azaltan bir baflka faktör oldu. Bu ülkelerin ihracat-
lar›n›n yöneldi¤i temel piyasa olan Japon ekonomisinin zay›fl›¤› da ihracatta mey-
dana gelen azalmay› fliddetlendiren bir baflka unsurdu.
233
8. Ünite - Küresel Problemler ve Krizler
Dünyan›n en düflük
okuryazarl›k oranlar›
Mali’dedir. Bu ülkede 15
yafl›n üzerinde olanlardan
sadece yüzde 26,2’si okuyup
yazabilmektedir. Geliflmifl
ülkelerde ise bu oran
yüzde99’dur. Dünyada
okuryazarl›k oran›n›n en
düflük oldu¤u 20 ülkenin
büyük bölümü Afrika’dad›r.
Ancak Bangladefl ve
Pakistan yüzde 53,5 ve
54,2’lik oranlar›yla bu
listenin alt s›ralar›nda yer
almaktad›r.
234
Uluslararas› Ekonomi Politik
Yat›r›mc›lar, sermaye getirilerinde meydana gelen azalmaya bu ülkelere ait fi-
nansal varl›klar› ve paralar› elden ç›kararak tepki verince, bankalar›n bilanço prob-
lemleri büyümüfl oldu. Sistemik zay›fl›k yan›nda, Asya ülkelerinin finansal varl›k-
lar›na karfl› güvenin bir bütün olarak kaybolmas›, krizin ülkeler aras›nda yay›lma-
s› demekti. Yat›r›mc›lar aras›ndaki olumsuz psikolojik etkilerin varl›¤› da krizin ya-
y›lmas›na ve derinleflmesine katk›da bulundu. Sigortalanmam›fl riskli yat›r›mlar se-
bebiyle büyük zararlarla karfl›laflmaktan korkan yat›r›mc›lar, ellerindeki varl›klar›
satmaya bafllay›nca, hisse senedi piyasalar›nda ve paralar›n de¤erinde h›zl› bir dü-
flüfle sebep oldular. Bu düflüfl pani¤in daha da yay›lmas›na yol açt›. Ortaya ç›kan
devalüasyonlar bilançolar›n daha da kötüleflmesine ve döviz borçlar›n›n oluflturdu-
¤u yükün artmas›na sebep oldu. Hükûmetlerin yanl›fl politikalar›n›n da krizin bü-
yümesinde rol oynad›¤› söylenebilir. Tayland Merkez Bankas›n›n baht› savunma
çabas› döviz rezervlerinde yaklafl›k 10 milyar dolarl›k bir azalmaya yol açt›. Endo-
nezya’daki politik belirsizlikler finansal çöküflün daha da derinleflmesine katk›da
bulundu.
Ülkelerin içinde bulunduklar› sistemik zay›fl›klar esas olarak finans piyasalar›n-
dan kaynaklansa da reel kesimde de problemler vard›. 1980’lerde ve 1990’larda,
Asya ülkelerinde ciddi bir finansal liberalizasyon süreci yaflanm›flt›. Yeni menkul
de¤erlerin ortaya ç›kmas›, borç verme ifllemlerinde düzenlemelerin azalt›lmas› ve
uluslararas› sermaye ak›mlar›n›n serbest b›rak›lmas› banka kredilerinde ve serma-
ye girifllerinde h›zl› bir art›fla yol açarken kredi kontrolünde buna karfl›l›k gelen bir
iyileflme yaflanmad›. Borç ve kredi ifllemlerinde basiretli bir düzenlemenin olmay›-
fl› riskli yat›r›mlara yönelen banka kredilerinin artmas›na yol açt›. Endonezya gibi
ülkelerde aile ba¤lar›na dayanan kredi gelene¤i (efl-dost kapitalizmi) fonlar›n flüp-
heli yat›r›m projelerine aktar›lmas›n› teflvik etti.
Banka kredileri üzerinde bir kontrolün olmamas› banka varl›klar› ile yükümlü-
lükleri aras›nda vade ve para kompozisyonu aç›s›ndan uyumsuzluklara yol açt›.
1990’lar›n ortalar›na kadar, Asya’n›n geliflen ekonomilerine giren sermaye daha zi-
yade k›sa vadeli borç ve portföy yat›r›m› niteli¤indeydi. Ancak, bu k›sa vadeli fon-
lar, spekülatif emlak yat›r›mlar›n› ve uzun vadeli fiziki sermaye projelerini finanse
etmekte kullan›ld›lar. Pek çok yat›r›mda getiri yerel para cinsinden iken borçlar›n
büyük k›sm› dolar cinsinden idi. Yerel paralar›n de¤er kaybetmesi dolar cinsinden
yükümlülükleri art›r›nca ve k›sa vadeli sermaye ç›k›fllar› h›zlan›nca, bu durum ban-
kalar›n ödeme kabiliyetlerini azaltt›.
1990’lar›n ortalar›na gelindi¤inde, özellikle gayrimenkul sektöründeki riskli,
düflük getirili pojelerde (Tayland, Malezya, Endonezya) ve yar› iletken ve petro-
kimya gibi birkaç büyük endüstride (Kore) afl›r› yat›r›m yap›ld›¤›na dair iflaretler
ortaya ç›kmaya bafllam›flt›. Birçok yazar, bu ülkelerdeki sabit kur rejimi ile tam ser-
maye hareketlili¤i kombinasyonunun oluflturdu¤u tehlikeye dikkat çekmekteydi.
Hükûmetler dolara ba¤l› sabit kuru sürdürmekte kararl› göründüklerinden, yat›-
r›mc›lar pek az döviz kuru riski ile karfl›laflmaktayd›lar ve büyük miktarda serma-
yeyi bu ülkelere aktarmaktan çekinmediler. Böylece bu ülkelerde afl›r› yat›r›m or-
taya ç›kt›. Ola¤anüstü yükseklikteki getiri oranlar› yat›r›mc›lar› gelecek hakk›nda
iyimser olmaya itmiflti.
Finansal problemler yan›nda, Asya ekonomilerinin zay›fl›klar›na yol açan reel
ekonomiden kaynaklanan sebepler de vard›. Gayrimenkul sektöründeki afl›r› yat›-
r›m yan›nda, bu ülkelerin birço¤unda ekonomiler, yar› iletkenler ve elektronik
mallar gibi birkaç üretim sektöründe uzmanlaflm›flt›. Ekonomilerde çeflitlili¤in sa¤-
lanamamas›, bu ülkeleri söz konusu sektörlerde meydana gelebilecek negatif d›fl
Asya krizi, baz› ülkelerin
paralar›n›n de¤erinin
düflmesiyle bafllam›fl ve
di¤er ülkelere de yay›lm›flt›r.
Bu geliflmelere yol açan
temel olay ise bu ülkelere
yönelen sermaye girifllerinin
1997’de tersine dönmesiydi.
Özetle, “finansal sistemin
yetersiz kalma riski” olarak
tan›mlanabilecek sistemik
risk, “kat›l›mc›lardan
birisinin yükümlülüklerini
yerine getirememesi
sonucunda di¤er tüm
kurulufllar›n da finansal
yönden s›k›nt› yaflamaya
bafllamalar›” demektir ve bu
tan›m neden sonuç
aras›ndaki iliflkiyi ortaya
koymakta ve “kurulufllar›n,
piyasalar›n, sektörlerin ve
ülkelerin s›k› bir iliflki
içerisinde olmalar›
gerekti¤ini göstermektedir.
Bu iliflkinin olmamas›
durumunda domino etkisi
kaç›n›lmaz olmaktad›r.”
235
8. Ünite - Küresel Problemler ve Krizler
ticaret hadleri floklar›na aç›k hâle getirmiflti. Paralar›n dolara ba¤l› olmas›n›n yan›n-
da, emek-yo¤un mallar›n üretiminde ortaya ç›kan yeni düflük maliyetli üreticiler de
bu ülkelerin rekabet gücü üzerinde olumsuz etkiye yol açm›flt›.
Krizle birlikte bu ülkelerde yaflanan h›zl› sermaye ç›k›fllar› varl›klar›n ve ülke
paralar›n›n de¤erlerinde h›zl› bir düflüfle yol açt›. 1997’nin sonuna gelindi¤inde,
Malezya, Filipinler, Tayland ve Güney Kore paralar› yüzde 35-46 oran›nda de¤er
kaybetmiflti. Endonezya paras› rupiah›n de¤erindeki düflüfl oran› yüzde 56’y› bul-
mufltu. Ocak ay›nda paralar›n de¤erinde yeniden düflüfl meydana geldi ve fiubat ve
Mart aylar›nda biraz toparlanma oldu. Ocak ay›nda rupiah›n dolar karfl›s›ndaki de-
¤er kayb› bir ara yüzde 80’e ulaflm›flt›. Yerli ve yabanc› yat›r›mc›lar›n finansal var-
l›klar› satmaya bafllamalar›yla birlikte, y›lsonuna kadar borsalarda yüzde 40 ila 60
aras›nda düflüfl yafland›.
Asya krizi IMF’nin operasyonlar›yla ilgili baz› sorular›n da sorulmas›na sebep
oldu. Bunlardan biri gittikçe boyutlar› büyüyen krizler karfl›s›nda IMF kaynaklar›n
yeterli olup olamayaca¤› ile ilgiliydi. ‹kincisi IMF’nin krize giren ülkelere borç ver-
meye haz›r olmas›n›n bu ülkelerde bir ahlaki rizikoya (bkz. ahlaki riziko kavram›
6’nc› ünite’de, Finansal Küreselleflmenin Sonuçlar› bafll›¤› alt›nda ele al›nm›flt›) yol
aç›p açmad›¤› fleklindeydi. Buna göre ülkeler, acil bir durum hâlinde IMF’nin ken-
dilerini kurtaraca¤›n› bildiklerinde dikkatli davranmayabilirlerdi. Üçüncüsü de
krizlerin bir ülkeden di¤erine bulaflmas›n›n etkili bir biçimde önlenip önlenemeye-
ce¤i sorusuydu. Dördüncü bir soru IMF’nin kendisinden borç alan ülkelere bu
borç karfl›l›¤›nda ileri sürdü¤ü flartlar›n uygun ve etkili olup olmad›¤› fleklindeydi.
Asya ülkelerinin karfl›laflt›klar› finansal problemler çok çeflitlidir ve ülkeden ül-
keye farkl›laflmaktad›r. Bu ülkelerde genel olarak, finans sektörü h›zla ve yeterli
düzenleme olmaks›z›n geliflmekte idi. Sermaye piyasalar›nda yaflanan liberalizas-
yon sebebiyle, bu ülkelerdeki bankalar, yurt d›fl›ndan düflük faizle borçlanabil-
mekte ve bu fonlar› yurt içinde tekrar borç vermekteydiler. Yurt d›fl› borçlanmala-
r› eskiden ço¤unlukla hükûmetler taraf›ndan yap›l›rken art›k daha ziyade özel sek-
tör taraf›ndan yap›l›r olmufltu. Asya’daki finansal kriz para piyasalar›nda bafllam›fl
olmakla birlikte, döviz kurlar›nda ortaya ç›kan bu istikrars›zl›¤›n sebebi, esas ola-
rak bankac›l›k sektöründeki problemlerdi.
Ekonomi büyümeye devam ettikçe, bankalar›n ald›klar› yurt d›fl› kredilerini çe-
virmeleri, yani vadesi gelen kredinin yerine yenisini almalar› zor de¤ildi. Bankalar
aras›nda yo¤un bir rekabet yaflanmaktayd›. ABD bankalar›, 1996 ve 1997 y›llar›n-
da baz› Asya ülkelerine açt›klar› kredileri s›n›rland›rd›klar›nda, Avrupa bankalar›
ortaya ç›kan bu bofllu¤u büyük ölçüde doldurmufllard›. Ancak, kriz ortaya ç›kt›¤›n-
da kredi bulmak aniden zorlaflt› ve alacakl›lar borçlar› finanse etmek için yeni kre-
di vermeyi reddettiler.
Asya ülkelerinde yaflanan yüksek büyüme oranlar›, bu ekonomiler için d›fl tica-
ret ve cari ifllemler bilançosu aç›klar›n› dengelemek aç›s›ndan problemlere yol aç-
maya bafllam›flt›. Tayland’da cari ifllemler bilançosu a盤› 1992 y›l›ndan beri büyü-
mekteydi. 1996 y›l›na gelindi¤inde aç›k y›ll›k 14,7 milyar dolara ç›km›flt›. A盤›n
GSY‹H’ye oran› ise yüzde8’e ulaflm›flt›. Bu aç›k, baht›n de¤erinde afla¤› yönlü bas-
k› meydana getiren temel unsur idi. Taylandl› yetkililer daralt›c› ekonomi politika-
lar› uygulamaya bafllad›klar›nda, yerli ve yabanc› yat›r›mc›lar sahip olduklar› fon-
lar› ülkeden ç›karmaya bafllam›fllard› ve sonunda kriz patlak verdi.
Asya’n›n yeni sanayileflen ülkelerinde yaflanan bu geliflmeler, uluslararas› ser-
maye piyasalar›nda ortaya ç›kan bir de¤iflimi yans›tmaktayd›. Bu de¤iflim sermaye
ak›mlar›n›n liberalizasyonuydu. Büyük miktarda sermaye bu ülkelere girip ç›kma-
Asya ülkelerinde 1990’larda
yaflanan finansal
liberalizasyon süreci bu
ülkelerde sermaye
girifllerinin ve banka
kredilerinin h›zla
yükselmesine sebep oldu.
Borç ve kredi ifllemlerinde
basiretli bir düzenlemenin
olmamas› sebebiyle riskli
yat›r›mlara yönelen banka
kredileri artt›.
Asya ülkelerinde finans
sektörü yan›nda reel
sektörde de birtak›m
zay›fl›klar vard›. Yat›r›mlar,
yar› iletkenler ve elektronik
mallar gibi birkaç sektörde
yo¤unlaflm›flt›. Bu
sektörlerde meydana gelen
d›fl ticaret hadleri floklar›
ödemeler bilançolar›n›n
bozulmas›na yol açt›.
236
Uluslararas› Ekonomi Politik
ya bafllam›flt› ve sermaye giriflleri art›k resmî kaynaklardan gelmiyor, özel sektör
yat›r›mlar›ndan olufluyordu. Yükselen piyasalara giren sermaye miktar› 1986 y›l›n-
da 25 milyar dolar iken, bu rakam 1996 y›l›nda 250 milyar dolara yükselmiflti. 1990
ile 1996 aras›nda, uluslararas› portföy yat›r›mlar› içinde yükselen ekonomilerin pa-
y› yüzde 2’den yüzde 30’a yükselmiflti. Bu ülkelerin do¤rudan yabanc› yat›r›m
içindeki paylar› ise yüzde 15’ten yüzde 40’a s›çram›flt›.
Paralara yönelik spekülatif hareketlerin krizdeki rolü de ciddi bir biçimde tart›fl›l-
maktad›r. Sermaye hareketlerinin serbest b›rak›lmas›, iletiflim ve bilgisayar teknoloji-
sindeki geliflmeler, spekülatif para hareketlerini ola¤anüstü art›rm›fl bulunmaktad›r.
Döviz piyasalar› esas olarak ihracat ve ithalat ifllemlerinin gerçeklefltirilmesi için olufl-
turulmufl olmakla birlikte, bu piyasalardaki ifllemlerin yüzde 95’ten fazlas› sermaye
hareketleri ile ilgilidir. Kurlardaki de¤iflme ihtimaline karfl› paralar al›n›p sat›lmaktad›r.
Bu para al›m sat›mlar› flirketler, yat›r›mc›lar, fon yöneticileri ve spekülatörler taraf›n-
dan yap›lmaktad›r ve bunlar›n uluslararas› ticaretle do¤rudan bir iliflkisi yoktur.
Döviz piyasalar›n›n devasa boyutlara ulaflmas› sebebiyle hükûmetlerin bu piyasa-
lar› kontrol etme, hatta ciddi biçimde etkileme imkânlar› yoktu. Asya krizi s›ras›nda
Bank of Thailand ve Bank of Korea gibi Merkez Bankalar› kurlar› korumaya çal›flt›kla-
r›nda, döviz rezervlerinin tehlikeli bir biçimde azald›¤›n› gördüler. Elektronik fon trans-
feri, iletiflim ve ‹nternet gibi teknolojilerin yay›lmas› sonucu büyük miktarda fonlar bir
ülkeden di¤erine h›zla ve kolayl›kla gidip gelebilmektedir. Bu durum sermaye hare-
ketlerini ve kurlar› kontrol etmeyi imkâns›z hâle getirdi¤i gibi ayn› zamanda, finansal
piyasalar›n birbirine entegre olmas›na da sebep olmaktad›r. Bir piyasada meydana ge-
len bir geliflme hemen di¤er piyasalarda da etkisini göstermektedir. Asya krizi, bu du-
rumu aç›k bir flekilde ortaya ç›karm›flt›r. Bundan önce hiç kimse, mesela, Tayland’da-
ki gayrimenkul kredilerinin geri ödemelerinde meydana gelen bir problemin Eston-
ya’da faiz oranlar›n›n yükselmesine ya da Hong Kong borsas›ndaki bir gerilemenin
Wall Street’te hisse senetlerinin de¤er kaybetmesine sebep olaca¤›n› düflünemezdi.
Asya krizinde sermaye hareketlerinin rolü nedir?
1998 Rusya Krizi
Asya krizinin ard›ndan, 1998 y›l›nda Rusya’da bir kriz meydana geldi. Böylece
20’nci yüzy›l dünya çap›nda etkisi hissedilen krizlerle sona ermifl oldu. 1990’lar›n
bafl›ndan itibaren geçifl sürecine giren Rusya’da özellefltirme ve çeflitli ekonomik
reformlar ancak s›n›rl› bir baflar› sa¤layabilmiflti. Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas›n-
dan itibaren pozitif ekonomik büyümenin kaydedildi¤i ilk y›ldan sonra, 1998’de
Rusya, borçlar›n› ödeyemez hâle geldi, paras›n› devalüe etti ve bankalar›n yurt d›-
fl›ndan ald›klar› kredilerin geri ödemesini durdurdu¤unu ilan etti.
Asl›nda 1997 y›l›nda Rus ekonomisinde bir iyimserlik havas› hâkimdi. 1996 y›-
l›nda Rusya, Sovyetler Birli¤i’nden devrald›¤› borçlar›n ödemesini yeniden yap›lan-
d›rmak için görüflmelere bafllam›flt›. Bu görüflmeler, yat›r›mc›lar›n güvenini yeni-
den kazanmak için at›lm›fl bir ad›md›. 1997 y›l›nda d›fl ticaret dengeye do¤ru iler-
lemekteydi. Bat› ile iliflkiler olumluydu; Dünya Bankas› y›ll›k 2 ila 3 milyar dolar-
l›k bir destek sa¤lamaya haz›rlanmaktayd›. IMF ile görüflmeler devam etmekteydi.
Enflasyon 1995 y›l›ndaki yüzde 131’lik seviyesinden, 1996 y›l›nda yüzde 22’ye,
1997’de yüzde 11’e düflmüfltü. Üretimde yavafl da olsa bir art›fl söz konusuydu.
Döviz kurlar› dar bir bant içinde hareket ediyor ve dolar›n de¤eri befl ya da alt›
ruble civar›nda muhafaza ediliyordu. Rusya’n›n temel ihraç maddesi olan petrol o
zaman için yüksek bir fiyat olan varil bafl›na 23 dolardan sat›l›yordu.
Asya ekonomileri büyüdükçe,
bankalar›n vadesi gelen
borçlar yerine yenilerini
bulmalar› zor olmuyordu.
Ancak, kriz ortaya ç›k›nca
kredi bulmak zorlaflt› ve
alacakl›lar eski borçlar›
finanse etmek için yeni borç
vermeyi reddettiler.
S O R U
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
DÜfiÜNEL‹M
SIRA S‹ZDE
S O R U
DÜfiÜNEL‹M
D ‹ K K A T
SIRA S‹ZDE
SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ
AMAÇLARIMIZ
N N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
K ‹ T A P
T E L E V ‹ Z Y O N
‹ N T E R N E T
‹ N T E R N E T
5
237
8. Ünite - Küresel Problemler ve Krizler
Bu iyimser havaya ra¤men, ekonomi henüz problemlerden kurtulabilmifl de¤il-
di. Ortalama olarak ücretler, 1991’deki seviyesinin yar›s›ndan azd› ve ifl gücünün
yaln›zca yüzde 40’› zaman›nda ve tam olarak ücretini alabiliyordu. Kifli bafl›na
do¤rudan yabanc› yat›r›m düflük seviyedeydi ve Rus meclisinin alt kanad› Du-
ma’daki kar›fl›kl›klar sebebiyle do¤al tekeller üzerindeki düzenlemelerin gerçek-
lefltirilmesi zor olmaktayd›. Yeterince vergi toplanamamas› sebebiyle kamu kesimi
a盤› yüksek kalmaya devam ediyordu. Ancak yine de krediler üzerindeki k›s›tla-
malar gevfletilmiflti ve Rus bankalar› d›fl piyasalardan daha fazla borçlanmaya bafl-
lam›flt›. Bunun sonucunda, Rus bankalar›n›n d›fl borçlar›n›n varl›klar›na oran›
1994’te yüzde 7 iken bu oran 1997 y›l›nda yüzde 17’ye ç›km›flt›.
Bu s›rada, IMF’den daha önce al›nm›fl olan borçlar›n vadesi gelece¤inden, ge-
lecek y›l büyük miktarda borç ödemesi yapacak olan Rusya, iç borçlanmay› azal-
t›p vergi tahsilat›n› art›rmay› planl›yordu. Borçlardaki büyümeyi telafi etmek üzere
ekonominin 1998 y›l›nda yüzde 2 büyüyece¤i bekleniyordu. Ancak, olaylar farkl›
geliflti ve reel GSY‹H büyümek yerine yüzde 4,9 oran›nda küçüldü. 1997 Ka-
s›m’›nda, Asya krizinin bafllamas›n›n ard›ndan, ruble spekülatif bir atakla karfl› kar-
fl›ya kald›. Rusya Merkez Bankas› paras›n› korumak için döviz rezervlerinden 6
milyar dolar harcad›. Bu s›rada, Rusya’n›n döviz kazançlar›n›n yaklafl›k üçte ikisini
sa¤layan petrol ve demir içermeyen metallerin fiyat› düflmeye bafllad›.
Rus ekonomisiyle ilgili birçok belirsizlik ortaya ç›k›nca, yat›r›mc›lar Rusya’n›n
borçlar›n› ödeyememe ihtimali üzerinde odakland›lar. fiubat 1998’de, Rus hükû-
meti, istikrarl› bir yat›r›m ortam› oluflturmak için Duma’ya yeni bir kanun teklifi
sundu. Kanun teklifi mecliste kabul edildi ama federal hükûmetin gelirini art›rma-
y› amaçlayan baz› k›s›mlar› reddedildi. Rus yetkililer, IMF’den fon sa¤lamay› isti-
yorlard› fakat görüflmelerde bir anlaflmaya var›lamad›. Mart 1998’de politik ve eko-
nomik durum daha da kötüleflince, Baflkan Yeltsin hükûmeti görevden ald›. Daha
sonra, 35 yafl›ndaki eski bir banka ve petrol flirketi yöneticisi olan ve hükûmette
bir y›ldan az bir zamand›r görev yapmakta olan tecrübesiz Sergey Kiriyenko’yu
baflbakan olarak atay›nca yat›r›mc›lar›n güveni daha da sars›ld›.
ABD ve Almanya’da faiz oranlar›n›n yükselece¤i beklentisi yat›r›mc›lar› dikkatli
olmaya iterken Rusya’da politik gerginlik daha da artt›. Duma ve Merkez Bankas›
aras›nda ihtilaf vard›. Yeltsin’in parlamentoyu feshetme tehdidi üzerine Duma, bir
ayl›k bir gecikmeden sonra Kiriyenko’nun baflbakanl›¤›n› onaylad›. May›s ay›nda
Merkez Bankas› Baflkan› Sergey Dubinin hükûmetin bakanlar›n› gelecek üç y›l için-
de ortaya ç›kabilecek bir borç krizi hakk›nda uyard›. Asya krizi yat›r›mc›lar›n para
de¤erinin istikrar› konusunda hassasiyetini art›rm›flken Dubinin’in bu aç›klamas›
Merkez Bankas›n›n rubleyi devalüe etme düflüncesi olarak yorumland›. Bu s›rada,
bir anlaflmaya var›lamamas› üzerine IMF heyeti Rusya’y› terk etti. Büyük yat›r›mc›-
lar ellerindeki hükûmet tahvillerini ve di¤er menkul k›ymetleri satmaya bafllad›lar.
Ayn› dönemde petrolün varil fiyat› 11 dolara düfltü. Petrol ve gaz oligarklar›
rublenin devalüe edilmesini savunuyorlard›. Böylece petrol sat›fl›ndan elde ettikle-
ri dolarlar›n ruble karfl›l›¤› artacakt›. Merkez Bankas› devalüasyon yap›lmayaca¤›
yönünde aç›klama yapt› ve rubleyi savunmak için daha önce piyasaya sürdü¤ü 1
milyar dolara ek olarak 5 milyar dolar daha piyasaya satt›. Hükûmetin bu çabala-
r›na karfl›l›k, piyasada yabanc› yat›r›mc›lar›n Rus flirketlerine ve bankalar›na vermifl
olduklar› 2,5 ila 3 milyar dolar borcun vadesinin geldi¤i biliniyordu. Ek olarak, mil-
yarlarca dolarl›k ifllemlerinin vadesi gelmek üzereydi. Temmuz ay›nda IMF, 11,2
milyar dolarl›k bir krediyi onaylad›. Bunun 4,8 milyar dolar› hemen verilecekti. Bu-
na karfl›l›k, May›s ile A¤ustos aylar› aras›nda Rusya’dan 4 milyar dolarl›k sermaye
Rus ekonomisinin 1998
y›l›nda yüzde 2 oran›nda
büyümesi beklenirken
ekonomi reel olarak yüzde
4,9 oran›nda küçüldü. Asya
krizinin ard›ndan ruble
spekülatif bir atakla karfl›
karfl›ya kald›. Merkez
Bankas›n›n rubleyi savunma
çabalar› ifle yaramad›. Bu
arada petrol fiyatlar›n›n
azalmas› da Rusya’daki
krizde etkili oldu.
238
Uluslararas› Ekonomi Politik
ç›k›fl› oldu ve 1998 y›l›nda Rusya, düflen petrol fiyatlar› sebebiyle 4 milyar dolar ci-
var›nda gelir kayb›na u¤rad›. Bu kadar likidite kayb› olunca IMF yard›m› pek de
rahatlama sa¤layamad›.
Yat›r›mc›lardaki, hükûmetin rubleyi devalüe edece¤i ve iç borçlar› ödeyemeye-
ce¤i korkusu; hisse senedi, tahvil ve döviz piyasalar›n›n çökmesine yol açt›. Baflka
çaresi kalmayan Rus yetkililer, 17 A¤ustos’ta döviz kurunu serbest b›rakmak, rub-
leyi devalüe etmek, iç borç ödemelerini durdurmak ve ticari bankalar›n yabanc›la-
ra olan borç ödemeleriyle ilgili 90 günlük moratoryum (erteleme) ilan etmek zo-
runda kald›. Böylece 1998 y›l›, küçük bir art›fl beklenirken reel üretimde yüzde 4,9
oran›nda bir azalmayla sona erdi. Ayr›ca Bat›’daki, Rusya’n›n ekonomisini baflar›l›
bir reform süreciyle dönüfltürebilece¤i umudu tükenmifl oldu.
Dostları ilə paylaş: |