Önerme LXVIII ve scolie. - İnsanın hür doğmuş olması için, bütün
izah edilenlerin aksine olarak, onda hiçbir eksik veya sakat idrakin bulun
maması, hiçbir akıldışılık ve pasifliğin, edilginin olmaması gerekirdi; o
bundan dolayı artık önerme 4’ün kabul ettiği gibi tabiatın bir kısmı olma
yacaktı, yalnız başına göz önüne alınınca akılla kavranmaz ve mahvolmaya
mahkûm olmayacaktı; eğer insan hür doğsa idi, asla köleliğe düşmeyecek
ti; sukut yani Adem’in cennetten kovulması tasavvur edilemez olurdu.
Bununla birlikte, aklın sesine karşı sağır olan bir kavme boyun eğdirmek
ten ibaret bir maksada göre Musâ tarafından hikâye edilen ilk insanın
(Adem’in) tarihi anlaşılabilir, hatta bu hikâyeye akılla kavranır bir anlam
verilebilir. Başlangıçta Tanrı bütün şeyleri insana göre yarattı ve insan
kendi hatasıyla tabiatı bozdu demek ölümün, ıstırabın ve kötülük denen
bütün şeylerin açıklanmasının, henüz onun için akılla kavranamayan bir
tabiata göre insanın bağlılığında aranması gerektiğini belirtir. Bu bağlılık
özel olarak duygulanışların ve davranışının insanca olmayışında, hayvanca
oluşunda meydana çıkıyor. Kötülüğü yenmek için önce hayvan gibi ya
şamak değil, insan olarak yaşamak, kanuna boyun eğmek, sonra şefkat ve
en sonra da doğru bilgi derecesine yükselmek gerekir.