I türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans



Yüklə 2,97 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə11/94
tarix31.01.2017
ölçüsü2,97 Mb.
#7251
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   94

da başlıca sebebi, lisan-ı resmiyi süratle Türkçeleştirerek, daireleri Rus ve Ermenilerin istilalarından 

kurtarmak idi. Çünkü Türkçe yazılıp okunamamasının yegâne sebebi huruftan ibaret olduğu 

zannolunuyordu. Bidayeten Ruslar bu meseleye aleyhtar iken bazı taraflardan vuku bulan itirazat 


I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



55

onların gözlerini açtı ve Latin hurufunu kabul taraftarı oldular. Mesele İcraiye Komitesine vaz 

olunarak tasdik ettirildi. Bu sene (1923) de mekteplerde tatbikine karar verildi…” (Şimşir, 1991: 

11-12). 


Gürcistan’da yeni Türk alfabesini yaymak için parti örgütü işe koyuldu. Tiflis’te 1921 

yılından beri eski harflerle yayınlanan “Yeni Fikir” gazetesi, iki sayfasını yeni Türk harfleriyle 

yayımlamaya başladı ve bu sayfalara “Işık Yol” adını verdi. “Işık Yol”un ilk sayısı 1924 Mart 

ayının başında yayımlandı ve “Yeni Fikir” gazetesinin eki olarak dağıtıldı.  Tiflis yeni elifba 

komitesi, 28 Şubat 1924 günü kuruluşunu tamamladı. Bir hafta kadar sonra 9 Martta ilk yeni alfabe 

kursunu açtı. Buna ilk günde 72 kişi katıldı (Şimşir, 1991: 13).  

5 Mayıs 1924 tarihinde yayınlanan haftalık bir gazete olan “Yeni Yol”da alfabe değişikliği 

konusundaki tezlerden birisi yer almaktadır. Yazı Behremov tarafından kaleme alınmıştır. Burada 

özellikle Arap alfabesinin Türklere İslamiyet’le birlikte zorla kabul ettirildiği, bu alfabenin mollalar 

için Kuran okuyup, dualar yazmanın dışında başka bir işe yaramadığı, gramer yapısı itibariyle de 

Arap alfabesinin Arapların dil ve telaffuzlarına uygun olarak düzenlendiği, bu alfabenin sadece üç 

sesli harften oluştuğu, Türkçenin ise dokuz sesli harfinin olduğu ve dolayısıyla Arap alfabesinin 

gramer olarak Türkçeye uymadığı anlatılmaktadır. Yazar şöyle devam eder: “Bu harflerle Arap 

kendi dilinde düzgün yazıp, belki de okuyabilir, ama Türklerin bunu yapması zordur, çünkü bazı 

seslerin iki, üç veya dört şekli mevcuttur.” Bunun dışında her Arap harfinin dört şeklinin 

olduğundan, başta, ortada, sonda ve tek; noktalamaların ve harekelerin çokluğundan bahsedilmekte, 

bunun ise eğitimi aksattığından ve Türkçenin saflaşmasına engel olduğundan bahsedilmektedir. 

Makalenin devamında ise Latin alfabesinin Türkçeye uygunluğu ve halk eğitiminin hızla 

ilerlemesine elverişli olduğu anlatılmaktadır. Yeni alfabe konusunun 65–70 yıl kadar önce ilk defa 

Ahundov tarafından ortaya atıldığı, ancak bunun bir sonuç vermediği de vurgulanmıştır. Ayrıca, 

Müsavat Hükümeti döneminde bile alfabenin ıslahı üzerinde durulduğu, ancak devletin işgal sonucu 

sona ermesi ile bu projenin kâğıt üzerinde kaldığı da anlatılmaktadır. Şura Hükümeti döneminde bu 

işe ciddi yanaşılmış, Yeni Türk Alfabe Komitesi kurulmuştur. Bu komite bütün Doğu ülkelerinde 

Türkistan, Buhara, Başkurdistan, Tataristan, Türkiye ve Azerbaycan’ın kazalarında şubeler 

oluşturarak alfabenin yayılması konusunda önemli işlere imza atmıştır. Ayrıca, Neriman 

Nerimanov’un yeni alfabe konusunda teşebbüskarlardan birisi olduğundan ve Moskova’da bu 

alfabeyi umum Rusya Türkleri arasında yayma faaliyetine geçtiği de burada vurgulanmaktadır. 

Yazının sonunda ise alfabe konusunun çözümlenmesi için Türk Halklarının Kurultayının 

çağırılması gerektiği ifade edilmiştir (“Yeni Yol” gazetesi, 5 Mayıs Çarşamba, 1924, no: 10 (64)). 

16 Kasım 1924 tarihli “Yeni Yol” gazetesinde alfabenin uygulanması konusunda bir yazı daha 

yayınlanmıştır. Bu yazı Gürcistan’ın Borçalı vilayetinde yaşayan Türk asıllı E.Karabağlı tarafından 

kaleme alınmıştır. Burada Gürcistan “maarif komiserliğinin” emriyle Türk okullarında derslerin 

yine de eski yöntemle yapıldığından bahsedilmekte, bundan duyulan endişe dile getirilmektedir. 

23 Kasım 1924 tarihli “Yeni Yol” gazetesinde de bu konu üzerine bir makale yazılmıştır. Yazı 

“Yeni Elifba ve Türk Ziyalıları” olarak adlandırılmaktadır. 

19 Aralık 1924 tarihli “Yeni Yol” gazetesinde Ziynet Novşirinov isimli bir yazar “Arap 

Harfleri Neden Türk-Tatar Dillerine Yaramır” başlıklı bir yazı yayınlamıştır. Yazıda özellikle 

gramer yapısı itibariyle Arap alfabesinin Türkçeye uyarlanmasındaki problemlere değinilmiştir: 

“Türk-Tatar halkları uyuyanda, maarif ve medeniyet hayatı aşağı olanda, yazı ile lap az iş görülende 

Arap harflerinin Türk-Tatar dillerine yarayıp yaramadığını başa düşenler yoktu. Habele o zamanın 

yazı ve çap (matbaa) tekniği ile bu cür bir teksiri meydana çıkaramazdı. Maarif ve medeniyet 

hayatının yazı vasıtasıyla olan kolları Arap ve Fars dillerinde el yazısı ile gedirdi. Türkçe yazı 

yalnız seyrek seyrek tapılan şairlerin şiirlerinde, kasidelerinde, tarifnamelerinde olurdu. Fakat 

burada da Arap harflerinin Türkçeye tatbikinde binlerce çetinlik vardı. Evvelinci çetinlik Arapçanın 

avazlar usulündeki katmerlilik ve karışıklıktaydı.”  

“Yeni Yol” gazetesinin 22 Aralık 1924 sayısında da Ziynet Novşirinov “Arap Harfleri Neden 

Türk-Tatar Dillerine Yaramır” konusunda yazmaya devam etmektedir. 

Ziynet Novşirinov “Yeni Yol” gazetesinin 23 Aralık 1924 sayısında da Arap alfabesinin 

Türkçeye uyarlanmasındaki zorlukları örneklerle açıklıyor: “Bütün bu noktayı nazarlardan da Arap 


I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



56

alfabesi Türk-Tatar dillerine yaramır. Bütün bu terakkileri elde etmek ve orta asrilikten kurtulmak 

için Türk-Tatar halklarının Arap alfabesini bırakarak dilin ses usullerine ve zaman, teknik, fen 

taleplerine cevap verebilecek yeni alfabeye, Latinceden Türk-Tatar dillerinin bünyesine göre 

yapılacak yeni Türk alfabesine geçmek zaruridir.” 

26 Şubat - 6 Mart 1926 tarihleri arasında Bakü’de Birinci Uluslararası Türkoloji 

Kongresi toplandı. Kongreye 131 delege katıldı Bunların 98’i Türk-Tatar, 33’ü yabancıydı. 

Kongrede Türkiye’yi Fuat Köprülü ile İstanbul Tıp Fakültesi hocalarından Dr. Hüseynzade Ali Bey 

temsil ettiler. Kongrede görüşülen konuların en önemlilerinden birisi yazı sorunuydu. Sovyetler 

Birliği Türklerinin Arap yazısından Latin yazısına geçişlerinde Bakü Türkoloji kongresinin önemli 

bir yeri vardır. Yazı konusunda genel görüşler ortaya atıldı: 

• Türkçedeki bütün kelimeler, bu arada Türkçeye girmiş olan Arapça kelimeler için bir tek 

imla kuralı uygulanmalıdır, 

• Çeşitli ortograf ilkeleri içinde Türk diline en uygunu fonetik imla ilkesidir, 

• Fonetik imla ilkesine en uygun alfabe, Azerbaycan’da kullanılmağa başlanan Latin kökenli 

Türk alfabesidir, 

• Yeni Türk alfabesinin imla bakımından çeşitli üstünlükleri vardır: Bu alfabe ile özel isimler 

ve coğrafi isimler büyük harflerle yazılabiliyor, kelimeler hecelere ayrılabiliyor, sesli harfler 

kelimelerde vurgulanabiliyor ve dolayısıyla çocuklar doğru okuyup yazabiliyor (Şimşir, 1991: 17). 

 

Bakü kongresi, tartışmaları tamamladıktan sonra alfabe konusunda şu karar örneğini onayladı: 



“1. Kongre, yeni Türk alfabesinin Arap alfabesine ve ıslah edilmiş Arap alfabesine teknik 

üstünlüğünü ve yeni alfabenin kültürel ve tarihsel alanda gittikçe artan önemini belirttikten sonra 

yeni alfabenin ve bunu uygulama yönteminin Türk-Tatar bölgelerinde ve cumhuriyetlerinde 

benimsenmesini bu Sovyet birimlerinin her birinin kendi yetkisine bırakır. 

2. Kongre ayrıca, yeni Türk alfabesinin Azerbaycan’da ve birkaç başka bölgede ve 

cumhuriyette benimsenmiş olmasının son derece önemli olduğunu da belirtir. Kongre, 

Azerbaycan’ın ve öteki cumhuriyetlerin deneyimlerini ve yeni alfabeyi öğrenme yöntemlerini, 

ilerde kendi ülkelerinde de uygulamak üzere, öğrenmeleri için Türk-Tatar halklarına çağrıda 

bulunur.” 

Bu karar 7 olumsuz ve 6 çekimser oya karşı 101 oyla alınmıştı. Olumlu oyların 6’sını Ruslar, 

95’ini Türkler vermişlerdi (Şimşir, 1991: 19). 

Aslında Sovyet idaresi, 1930’da Türk topluluklarının alfabesini resmen Ruslaştırmaya karar 

vermişti. Fakat bu husustaki fikirlerin izlerini daha önce de görmek mümkündür. Mesela, 1924 

yılında Türk dilleri için Latin alfabesinin hazırlanması sırasında Sovyet İlimler Akademisinin 

antropoloji ve etnografya müzesinde Leningrad Üniversitesi Filoloji Topluluğu’nun Dilbilim 

Dalı’nda L.V. Şçerba başkanlığında, Latin harfleriyle ilgili muhtelif projeler müzakere edilmiştir. 

Komisyon “artık ilgili müesseseler tarafından da kabul edilmiş bulunan Latin alfabesini” esas olarak 

almış fakat aynı zamanda şunu da açık olarak belirtmiştir ki: “Bütün Türk toplulukları için müşterek 

bir alfabeye temel olmak üzere Latin alfabesi, Rus alfabesine nazaran, ilmi bakımdan hiçbir 

üstünlük göstermemektedir” (Temir, 1976: 1396).  

1939–1940 yıllarında Stalin İkinci Dünya Savaşını fırsat bilerek Sovyet Türklerine Kiril (Rus) 

alfabesini empoze etti. Sovyet Türklerinin 1927–1931 yılları arasında benimsemiş oldukları 

bileştirilmiş Türk alfabesi ortadan kaldırıldı. Türk alfabesinin yerini Kiril alfabesi aldı. Sovyet 

Türkleri zorla Kiril alfabesine sürüklenince, Türk alfabe birliği parçalanmış oldu. Kaba bir 

Ruslaştırma politikasına hedef olan Sovyet Türkleri, Türkiye Türklerinden uzaklaştırıldılar (Şimşir, 

1991: 29). 

Sovyetler Birliği sınırları içindeki Türkler de birbirlerinden uzaklaştırıldılar. 1930’larda bir 

tek alfabe kullanan bu insanlara ayrı ayrı Kiril alfabeleri kabul ettirildi. Bir tek alfabe yerine yirmi 

kadar değişik alfabe empoze edildi. Yani, Sovyet Türkleri alfabe bakımından yirmi kadar parçaya 

bölündü. Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan Sovyet Sosyalist 

Cumhuriyetlerinde ve çeşitli özerk bölgelerde yaşayan Türklere empoze edilen Kiril alfabelerinin 

hiçbiri birbirinin aynısı değildi. Aynı soydan olan, aynı dili konuşan ve daha dün aynı alfabeyi 



I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



57

kullanmış olan bu insanlar şimdi birbirilerinin yazılarını anlayamaz duruma düşürülmüşlerdi 

(Şimşir, 1991: 29). 

Sovyet rejiminin temel amacı Türk Halk Cumhuriyetlerine kültür temelinde birbirinden farklı 

birer alfabe kabul ettirerek, eğitimde Rus dilini yoğunlaştırarak ve iki dilli birer toplum yaratarak Türk 

boylarına Rus kültürünü aşılamak; dolayısıyla Türk kültürünü parçalamaktı (Korkmaz, 2006: 8). 

Rus harflerinin kabulü sırasında, Latinleşme kampanyasını canlandıran ve ilgi ile takip olunan 

fonetik ve kelimeler üzerindeki nispeten serbest münazaa münakaşalar artık mevcut değildi. Yerli 

liderlerinden mahrum kalan Rus olmayan milletler ürkmüşlerdi. Onlar şimdi sanki yazının 

Ruslaştırılmasına boyun eğmek mecburiyeti karşısında bulunuyorlardı. Sovyet idaresi de, Rus 

harflerinin kabulünün, Rus olmayan milletlerin Ruslaştırılması için yapıldığını gizlemeye lüzum 

görmüyordu. Çok geçmeden bu değişmenin Rusça olmayan dillere Rus kelimelerinin alınması 

hususunu kolaylaştırdığı görüldü (Temir, 1976: 1396).  

1920–1930 yıllarında Sovyet rejiminde yetişmiş olan birçok Türk şairi, tiyatro yazarı, 

gazeteciler ve diğer münevverler, büyük katliam esnasında yok edilmişlerdi. Sonra bunların eserleri 

de ortadan kaldırıldı ve okunması yasaklandı. Sovyetler için tarihin yeniden yazılması, eskiden 

basılmış olan milyonlarca cildin ortadan kaldırılması lazımdı. Alfabe değişikliği bu işi kolaylaştırdı. 

Zaman komünistlerin maksatları için işliyordu. Latin alfabesiyle yazılan eserler gittikçe azalıyor ve 

Rus alfabesiyle yetişen yeni nesil için elde edilmesi güç bir hal alıyordu (Temir, 1976: 1396).  

1939’daki alfabe değişikliği konusu Azerbaycan basınında yer almaktadır ve bu dönemde 

genellikle propaganda amaçlı yazıların yazıldığı dikkati çekmektedir. 

21 Mayıs 1939’da “Muallim Gezeti” (Muallim Gazetesi) “Yeni Azerbaycan Alfabesini 

Tartışıyoruz” isimli makale yayınlamıştır. Makalede büyük tarihi geçmişi olan Azerbaycan’ın 

yüzyıllar boyunca siyasi, iktisadi ve bilim olarak Arap-Fars, etkisi altında olduğundan bahsedilmiş, 

Arap alfabesinin zorluğu anlatılmıştır. Ayrıca, XIX. Yüzyılın ortalarında M.F. Ahundov’un Arap 

alfabesine karşı çıktığı ve yeni alfabe için reform yaptığı fakat bunun İran’daki feodal dini gruplar 

ve Osmanlı Sultanları tarafından örtbas edildiği de anlatılmaktadır. Makalede ayrıca M.F. 

Ahundov’dan sonra Seyit Azim Şirvani, M.A. Sabir ve diğer aydınların Azerbaycan halkını Batı 

medeniyetini öğrenmeğe çağırdıklarından da bahsedilmiştir. Ayrıca, Latin alfabesinin olumlu 

yanlarıyla birlikte, Rus alfabesine geçilmesiyle birlikte Rusçanın daha çabuk ve daha kolay bir 

şekilde öğrenilebileceğinden de bahsedilmektedir. Bunun dışında, Rus alfabesinin kabul 

edilmesinin Azerbaycan halkının siyasi ve kültürel anlamda kalkınması için önemli bir faktör 

olacağı da burada belirtilmiştir (Ahundov S.,  1939: no 19 (212)). 

12 Ağustos 1939 tarihinde yayınlanan “Kommunist” gazetesi de “Yeni Azerbaycan alfabesi 

Projesini Tartışıyoruz” isimli makale yayınlamıştır. Makalede yeni Azerbaycan alfabesi örneklerle 

anlatılmaya çalışılmıştır. Tartışmalı bir harf olan “j” (ses olarak Türkiye Türkçesinde “y”yi ifade 

eder) üzerinde durulmuştur (Zeynalov, 1939, no: 184 (5716)). 

Ayrıca, “Kommunist” gazetesi daha sonraki yayınlarında yeni alfabeyi öğrenenlere yardım 

amaçlı dersler yayınlamıştır. Bunlardan birisi 16 Kasım 1939’daki “Kommunist” gazetesinde 

yayınlanmıştır.  

20 Kasım 1939 tarihinde yayınlanan “Muallim Gazetesinde G. 

Aslanova’nın “Yeni 

Azerbaycan Elifbası     Hoşbaht Halkımızın Medeni Tarihinde Yeni Parlak Bir Sayfa Açıyoruz” 

isimli yazısı yayınlamıştır. Ayrıca bu sayıda yeni alfabeyi öğrenenlere kolaylık sağlamak amacıyla 

dört ders eklenmiştir. Alfabe örneklerle açıklanmaya çalışılmıştır. 

Bunların dışında da gazetelerde alfabenin kısa sürede öğrenilebilmesi için dersler ve 

propaganda amaçlı yazılar yazıldığı da görülmektedir. Örneğin, 21 Kasım 1939’da yayınlanan 

“Komünist” gazetesinde yayımlanan “Rus Elifbası Grafikası Esasında Düzeltilmiş Azerbaycan 

Elifbası” adlı yazı buna örnek olarak gösterilebilir. 

1941’de harbin başlamasıyla Sovyetlerin Alman istilasını önlemeye çalışmaları yüzünden ve 

mevcut itaatsizlik ve memnuniyetsizliği gidermek maksadıyla birçok yerde komünist tazyiki 

azalmıştı. Bütün bunlar, Rus alfabesini öğrenmeye icbar edilen toplulukların harp bitinceye kadar arzu 

ettikleri şekilde hareket etmelerine ve diledikleri yazıyı kullanmalarına vesile oldu. Harp bittikten 

sonra komünistler tekrar memleketin dâhili işlerini ele aldılar. Yeni tasfiyeler başladı. Yerli kültüre 



I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



58

yapılan zalimce hücumlar süratle ilerledi ve Stalin’in ölümünden üç yıl evveline kadar en yüksek 

haddini buldu. Harpten sonra Ruslaştırma belirli alanlarda fazlasıyla başarılı olmaya başladı. Rusça 

kelimeler, siyasi, ekonomik, ilmi ve teknik alanların çoğu için mecburi tutuldu (Temir, 1976: 1396). 

1991 yılında Sovyetler Birliğinin parçalanmasından ve Asya’da bağımsız Türk 

Cumhuriyetlerinin kurulmasından sonra kendini gösteren yeniden yapılanma sürecinde çeşitli 

konular yanında, alfabe ve ortak yazı dili konusu da gündeme gelmiştir. Bu konunun yeniden 

gündeme getirilmesinin nedeni, Türk Cumhuriyet ve topluluklarının kendi kimliklerini güçlendirme 

yanında, yeni dünya şartlarının gerekli kıldığı değişim ve gelişmelere de ayak uydurarak daha ileri 

bir gelişme düzeyine ulaşmaktı. Bu nedenle 18-20 Kasım 1991 tarihleri arasında, İstanbul’da Türk 

dünyasından Türk dünyasından gelen değerli düşünce ve bilim adamlarının katkıları ile 

Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu yapılmış ve oy birliği ile bazı tavsiye kararları 

alınmıştır. Genel duruma bakılırsa bugün için Türk dünyasında daha birleştirici ve bütünleştirici bir 

alfabe birliği kurulamamıştır (Korkmaz, 2006: 11). 

 

KAYNAKÇA 



1.

  Ahundov S. “Yeni Azerbaycan Elifbasını Müzakere Edirik”, “Muallim Gezeti” 21 Mayıs 

1939, no 18 

2.

  Aslanova G. (SSCB Baş Sovyeti Milletler Sovyetinin Başkan yardımcısı) “Azerbaycan 



Halkının Yeni Alfabesi” “Muallim Gezeti” 20 Kasım 1939, no 38 

3.

  Azerbaycan Sovyet Ensiklopediyası (ASE) IV. cilt 19, Bakû 1980 



4.

  Ergin M. “Türklerde Yazı ve Alfabeler”, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü, Türk Dünyası 

El Kitabı, Ankara, 1976 

5.

  İslam Ansiklopedisi, EBCED maddesi, cilt,4, İstanbul, 1964 



6.

  “Kommunist” gazetesi, 21 Kasım, 1939, no, 266, “Rus Elifbası Grafikası Esasında 

Düzeltilmiş Azerbaycan Elifbası” 

7.

  Korkmaz Z. “Türk Dünyasının Ortak Kültür Değerleri Açısından Alfabe ve İletişim 



Dilinde Ortaklık Üzerine”, Azerbaycan Milli Elmler Akademiyası Azerbaycan Respublikası Teshil 

Nazirliği I. Türkoloji Kurultayının 80 Yıllık Yubileyine Hasrolunmuş Elmi Konferansın Tezleri, 

Bakü, 23–25 Mayıs, 2006 

8.

  “Rus Elifbası Grafikası Esasında Düzeltilmiş Yeni Azerbaycan Elifbası”  “Kommunist” 



Gazetesi, 16 Kasım 1939 

9.

  Şimşir B. “Azerbaycan’da Türk Alfabesi. Tarihçe”, Ankara, 1991 



10.

 Temir A. “Dış Türklerde Dil ve Yazı”, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü, Türk Dünyası El 

Kitabı, Ankara, 1976 

11.


 Zeynalov Y. “Yeni Azerbaycan Elifbası Proyektini Müzakere Edirik” “Kommunist” 

gazetesi,  12 Ağustos 1939, no 184 (5716)  

12.

   “Yeni Yol” gazetesi, 5 Mayıs Çarşamba, 1924, no 10 (64),  



13.

 “Yeni Yol” gazetesi, 16 Kasım, 1924, VI-XII. Aylar, no, 14–57 

14.

 “Yeni Yol” gazetesi, 23 Kasım, 1924, no,38 



15.

 “Yeni Yol” gazetesi, 19 Aralık, 1924, no:47 

16.

 “Yeni Yol” gazetesi, 22 Aralık 1924, no:49 



17.

 “Yeni Yol” gazetesi, 23 Aralık 1924, no:80 

 


I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



59

 

Vefa KURBAN, Assoc. Prof. Dr. 



Izmir Ekonomi University, Izmir-Turkey 

Gülmira KURUOĞLU, Prof. Dr. 

Dokuz Eylül University, Faculty of Letters, Izmir-Turkey  

 

The effect of the First Turkological Congress on development 



of the alphabet in Azerbaijan 

Summary 


 

Throughout history Turks have used a variety of texts and alphabets. Gokturk, Uighur, 

Arabic and Latin alphabets have become Turkish national alphabets. To this alphabets can be 

added, the Kiril alphabet which has been used in Turkish Republics of the former Soviet Union as 

fifth public alphabet.  

 

The problem of alphabet of Turks was one of the most important subjects in the First 



Turkological Congress which was hold in Baku-Azerbaijan on February 26-March 6, 1926. The 

First Turkological Congress played a major role on the change of the Arabic alphabet to the new 

Turkish alphabet with Latin letters in Azerbaijan and other Turkish republics of Soviet Union. 

Besides, the Congress expressed that the adaptation of the new Turkish alphabet in Azerbaijan was 

very important  

 

Today, when the features of alphabet used in Azerbaijan, and its harmony with other 



Turkish alphabets and its cultural-political results are taken into consideration, it is understood that 

this “alphabet issue” has not finished yet. 

Key words: First Turkological Congress, Azerbaijan alphabet, Turkish alphabet, Latin 

alphabet, Cyrillic alphabet. 

 

 

 



           Qafar Çakmaklı Mehdiyev, Prof. Dr.   

Erciyes Üniversitesi Edebiyat fakültesi 

Ermeni dili ve Kültürü bölümü Öğretim Üyesi                   

 

HRAÇYA ACARYAN’IN 1926 TÜRKOLOJI KURULTAY’DA  SUNUMUNDAKI  



TÜRKÇEDEN ERMENİCEYE GEÇEN KELİMELER KONUSU VE BUNUNLA İLGİLİ  

ERMENİCE ESERLERİ ÜZERİNE 

 

Türk dilinden Ermenice’ye ve Ermenice’den Türkçe’ye kelimelerin geçmesi ile ilgili ilk bilgiyi 



XVII. Yüzyılda seyyah Evliya Çelebi hatırlatmıştır. Onun sefer kayıtlarında bu  örnek olarak sunduğu 

böyle kelimelerden onlarcası yer almıştı. Sonralar dilbilimci Robert Dankoff “ Çelebinin sözlüğü” 

adlı eserinde bunlardan bahis etmiştir.  Diğer bilim adamları da hem Ermenistan’da, hem 

Azerbaycanda, hem de Türkiye’de  Ermenice’den Türkçe’ye ve Türkçe’den Ermenice’ye keçen 

kelimelerden bahis etmişler. Bunların içerisinde en kapsamlı araştırma  Hraçya Acaryan’a aittir.  O 

1902. ve 1926 yılında  Türkoloji Kurultaylarda bu konu ile ilgili geniş sunumlar yapmış ve konuyu 

daha sonraki eserlerinde incelemiştir. 

Acaryan kimdir?  Ermeni bilim adamı, profesör Hraçya Acaryan  İstanbul’da , kunduracı ailede 

doğmuş,  Ermeni Okulu'nda okumuş, Paris’te, Sorbonne Üniversitesinde yüksek öğrenim görmüştü.   

O, 1917 yılında Paris’te Ermeni dilinin 13. Kongresinde  yer aldı ve dilbilimcilikle ilgili  iki rapor 

sunmuştu. 1898’de  yüksek öğretimden mesleki mezun olduktan sonra  Kafkasya’ya  gelmiş ve 

kendini bilimsel çalışmalara adamıştır. Türkoloji ile ilgili toplantılarda Türkçe’den Ermenice’ye ve 

Ermenice’den Türkçe’ye geçen kelimeler üzerine çok sayıda çalışmaları olmuştur.   Bir süre Erivan 

Devlet Üniversitesi'nde çalışan ve bilimsel ve pedagojik çalışmalarını  devam ettiren Acaryan Türk 

dilinin araştırılmasına önemli katkılarda bulunmuştur.  Hraçya  Acaryan  Türk dili Kurultaylarında 

(1902 ve 1926) sunumlar yapmış ve Türk dilinden Ermeniceye 4 binden fazla kelimenin geçtiğini 



I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



60

belirtmiştir. Bilindiği üzere 1902 Yılında Moskova’da  Lazarev Enstitüsü tarafından tam ismi  “Türk 


Yüklə 2,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   94




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin