dilinden Ermeniceye geçen kelimeler İstanbul Ermeni halk lehşesinin Van, Karabağ ve Yeni
Naxçıvan diyalektleri ile kıyaslarken” olan kitabı (Ermenicesi: «
Թուրքերէնէ փոխառեալ բառերը
Պօլսի հայ ժողովրդական լեզուին մէջ համեմատութեամբ Վանի, Ղարաբաղի եւ Նոր-
Նախիջեւանի բարբառներուն», Մոսկուա-Վաղարշապատ (1902). yayınlanmıştır. Adı geçen
kitapta ve onun 4 ciltlik “Ermeni dilinin etimoloji sözlüğü” («
Հայերէն Արմատական
Բառարան» (1926-1935) kitabında bunlardan geniş şekilde bahis etmiştir. Tam adı “Türk dilinden
Ermeniceye geçen kelimeler İstanbul Ermeni halk lehşesinin Van, Karabağ ve Yeni Naxşıvan
diyalektleri ile kıyaslarken” eserinin yazıldığı dönemde (1902) Türk dili etkili bir dil idi ve
Ermenice’ye oldukça fazla kelime geçmesi yazılan eserlerden belli oluyordu. Bu kitapta toplanan
kelimelerin kökeni, etimolojisi, Ermeni dilinde seslenme şekli, onun hangi bölgede hangi şekilde
kullanılması geniş araştırılarak ortaya konulmuştur. Eser Türk dilinden Ermeniceye geçen
kelimelerden bahis ediyor. O, Ermeni halk dilinde olan kelimeleri titizlikle toplayarak İstanbul
ağzında konuşulan kelimeleri sistemleştirmiş ve bu kelimelerin Van, Karabağ ve yeni Nahçıvan
diyalektleri ile kıyaslamıştır. Sunacağımız çalışmada amacımız bu kıymetli eseri bilim dünyasına
kazandırmaktır. Türk dilinin diğer dillere, o cümleden Ermeniceye ne derecede etkili olduğunu
anlatmaktır. Bu kitabın Türk okurlarına tercüme edilerek sunulması neticesinde dilcilik alanında bir
ilke imza atılacaktır. Tanınan bilim adamı Hraçya Acaryan’ın tespitleri ile Ermeni dilinin önemli bir
bölümünün Türkçe kelimelerinden oluştuğu ve bu dilin yapılanmasında Türkçenin etkin faktörlerden
biri olması görülecektir. Bununla da bazı Ermeni yazarların yanlış olarak ortaya attıkları iddialara son
verilecektir. Eserin gelecekte Türkçeye çevrilmesinin çok büyük hizmet olacağını da vurgulanmalıdır
. Acaryan da araştırmalarında bildirmiştir ki, Ermeni alfabesi ile yazılı dil olarak ortaya çikan eski
Ermenice –Grabar’da Türkçe kelimeler fazla olmasa da vardır, bu ise o demektir ki 1071 Malazgirt
savaşından önce de bu coğrafyada yaşayan Türklerin dilinden Ermenice’ye kelimeler geçmiştir. Bu
çaışmada adıgeçen konuların araştırılmasından bahis edeceğiz. Kuşkusuz ki, esas konu Hraçya
Acaryan ve onun Türkoloji Kurultaylarda yaptığı konuşmalar olacaktır.
Mehmet Fatih Kirişçioğlu, prof. Dr.
Gazi üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Ankara-Türkiye
mfatihkr@gmail.com
BAKÜ TÜRKOLOJİ KONGRESİNE KATILAN
SAHA (YAKUT) DELEGELERİ
Sovyetler Birliği bazında İlk kez 130’dan fazla delege katıldığı, 1926 yılında Bakü’de
gerçekleştirilen Birinci Türkoloji Kongresi bütün Türk halkları için bir dönüm noktası olmuştur.
Kongrenin detayları üzerinde daha önce çok bilgi verildiği için fazlaca üzerinde durmayacağım.
Kongre, Türklükbiliminin üç temel konusu üzerinde çalışmıştır: Türk tarihi, Türk etnografyası ve
Türk dili (Şimşir 1991: 16, Buran 2009: 434, BTK 2008: 15). Kongrede imla problemiyle birlikte
hepinizin bildiği gibi alfabe konusu da geniş bir yer tutmuştur. Genellikle tartışmalar Türkçeye
giren bütün kelimeler için bir tek imla kullanılması, fonetik imla kullanılması, fonetik imlaya en
yakın alfabenin Latin kökenli Azerbaycan alfabesi olduğu, Latin alfebesinin büyük harf yazma,
hecelere ayırma kolaylığı, vb. hususlarda olmuştur. 1926 yılında yapılan bu kongreye Saha (Yakut)
Cumhuriyetinden devlet adamı, Saha Özerk Cumhuriyetinin kurucularından biri olan İsidor
Barahov, klasik yazar Anempodist Sofronov-Alampa, ünlü yazar ve dilci Aleksey İvanov-
Künde’nin de katılmış olması önemlidir. Çünkü uzak bir mesafeye ve maddî desteklerin
yetersizliğine rağmen bu kongre sonrası Saha Özerk Cumhuriyeti’nde kültür ve imlâ hususlarında
önemli değişiklikler olmuştur. Alfabe konusunda Rus türkoloğu Yakovlev şunları söylemiştir:
“Tarihsel bakımdan Rus alfabesi, çar zamanındaki Ruslaştırma politikası ve rus
misyonerleri propagandası ile bağlantılıdır. Bu durum, Rus olmayan halkların hoşuna
gitmemiştir ve bu halklar ulusal bir yazı sistemi yaratırken Rus alfabesini almak
I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans:
TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə)
61
istememişlerdir. Hatta daha önce Rus alfabesi almış olanlar (Yakutlar gibi) da bunu
reddetmişlerdir”.
Yakovlevden sonra konuşan Azerbaycan delegesi Mehmet Zade, Rus profesörü Jirkov,
Pavloviç, Samoyloviç, Avusturyalı Türkolog Paul Wittek, Galimcan Şeref, Barahov ve birçok
delege Sahaları örnek göstererek Latin kökenli alfabenin kullanılması gerektiğini savunmuşlardır
(BTK 2008: 185, 294, 342, 345, 441). Nitekim bunun sonucunda Moskovadaki merkezî hükümet
11 Mayıs 1927’de kongre sonrası kurulan Yeni Türk Alfabesi Merkez Komitesini ve onun ana
tüzüğünü onaylayıp bu komiteyi yeni Türk alfabesini yaymak için yetkiyle donatmıştır (Şimşir
1991: 17-21).
Sahalardan Barahov’un Kurultay başkanlık divanına seçildiğini, kurultay sonrası kararların
tashih ve düzeltme komisyonunda da yer aldığını (Nerimanoğlu, Öner 2008: 53,376) ve bir
konuşma yaptığını bilmekteyiz (Nerimanoğlu, Öner 2008: 342, 343). Barahov konuşmasında tarihî
sebebler sonucunda ana Türk topluluklarından tecrit olduklarını, kendileri için Arap alfabesinden
Latin alfabesine geçmek gibi bir problem olmadığını, devrimden önce Yakut dilinin özelliklerine
göre değiştirilmiş Rus alfabesi kullandıklarını, devrimden önce farklı dört alfabe olduğunu bu
alfabelerden Böhtlingk’in hazırladığı alfabenin Bilimler Akademisince kabul edildiğini, devrimden
sonra ise S.A.Novgorodov tarafından hazırlanan uluslar arası fonetik transkripsiyona dayanan Latin
alfabesi kullandıklarını ifade ettikten
1
sonra konuşmasını şu temenniyle bitirmiştir:
“Ümit ediyoruz ki, Türkoloji Kurultayı’ndan sonra önümüzde Latin yahut Arap
alfabesinin üstünlüğü problemi değil, diğer Türk dilleriyle birlikte yakutça için de faydalı
olan Ortak Türk alfabesini oluşturmak için perakende teşebbüslerin birleştirilmesi görevi
duracak” (BTK 2008: 342,343).
Sahalarla ilgili en geniş bilgiyi M. P. Pavloviç vermiştir. Pavloviç, Türk toplulukları içinde ilk
olarak Yakutlar (Sahalar), 1917 yılında Lâtin alfabesini kullanmaya başladılar. Sahalar Müslüman
olmadıkları için Arap alfabesini hiç kullanmamışlardı. Esasen 20. yüzyıl başlarına kadar bir yazı
dilleri de yoktu. Bir Saha Türkü olan Semen Andreyeviç Novgorodov (1892-1924) ,N.E.Afanasyev
ile birlikte hazırladıkları 33 harften müteşekkil Sahaca Alfabe Kitabı (Saxalıı Suruk-Biçik,
Yakutsk,1917)’ nı 1917 yılında bastırmıştır (Kirişçioğlu 1999:127).
Bundan sonra da ilk Latin harfi uygulaması Azerbaycan’da olmuştur. Azerbaycan Türkleri
1922 yılından itibaren Lâtin harfleriyle gazete çıkarmaya başladılar. 1926 yılına gelindiği zaman
Kafkasya Türkleri arasında Lâtin alfabesinin kullanılması oldukça yaygınlaşmıştı (Şimşir
1992:100).1926 yılında yapılan Bakû Türkoloji Kongresi’nin bu sürece katkısı büyüktür. Kongre,
Lâtin alfabesini Türk cumhuriyet ve topluluklarına tavsiye etme kararı aldı. 1926'da çalışmalarına
başlayıp 11 Mayıs 1927'de resmîleşen "Yeni Türk Alfabesi Tüm Sovyetler Birliği Merkez
Komitesi", 3–6 Haziran 1927'de Bakû'da yaptığı birinci kurultayda Prof. Bekir Çobanzade'nin rapor
ve teklifi üzerine yeni Türk (Lâtin) alfabesinin birleştirilmesine karar verdi ve "Birleştirilmiş Yeni
Türk Elifbası" adı verilen Lâtin alfabesini kabul etti. (Şimşir, 1995: 131 vd.). 1927–28 ders yılında
Azerbaycan yeni alfabeye resmen geçti. Ercilasun 1993:X,XI).
Şimdi bu kongreye katılan Saha delegasyonu hakkında bilgi vermek istiyorum:
İsidor Nikiforovich Barahov (1898-1938) Kurultaya Yakut (Saha) delegasyonu başkanı
olarak katılan Barahov, Yakutistan'daki Sovyet iktidarının organizatörlerinden biri olup
Xarbalaxskom Naslegi Verxenvulyuysk köyünde doğdu. Yakutskda eğitimine devam ederken siyasî
faaliyetlere katılan ve öne çıktığı için 19187de sürgüne göndererilen siyasetçi 1920 yılı yazına
kadar öğretmenlik yapmıştır. Bu tarihten sonra YKP içinde hızla yükselerek 1921’de Vilyuy bölge
sekreterliği, Yakutistan polütbüro sekreterliği, Yakut bölgesel komitesi birinci sekreterliği, gibi
görevlerde bulunmuştur.1921 yılında Moskovadaki KP toplantısına devlet başkanı P. A. Oyuunskiy
ile katılan iki kişiden biridir. Barahovun pek çok siyasî görevleri üstlendiği bilinmektedir.
1
Birinci Türkoloji Gurultay 4 Mart sabah ve akşam oturumları (Barahov) //Kommunist.-1926 7 mart (No. 56).-s.2
(Arap harfli).
Barahov İ.N. İtogi 1-go Vsesoyuznogo tyurkologiçeskogo s’ezda 26 fevral’- 6 Mart 1926g//Kaspi.-2006.-23-24
fevrale.( BTK 2008: 28,47)
I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans:
TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə)
62
Hükümette Tarım bakanlığı da yapan Barahov 1937 yılında başbakan seçilmiştir. Ancak 3 Şubat
1938’de "anti-Sovyet milliyetçi örgüt" kurmaktan Moskova’da tutuklandı. 15 Eylül 1938’de SSCB
Yüksek Mahkemesi Askeri ölüm cezasına çarptırldı ve aynı gün ceza infaz edildi. 31 Ekim 1956
SSCB Yüksek Mahkemesi Askeri Heyeti kararı rehabilite etti. Kendisiyle ilgili bilgilerin bir kısmı
hala arşivlerde erişime açık değildir.
Aleksey İvanov- Künde (16.01.1898-30.10.1934), Suntar ilçesinde doğdu. İrkutsk
Öğretmenlik Ruhban Okulunda okurken siyasî faaliyetlere katıldı.1917-23 yılları arasında
öğretmenlik yapan Künde1924 yılından itibaren SSCB Merkez Yayınevinin Yakut Bölümünün
genel sekreteri olmuştur. 1926 yılında okuma kitabı ve dilbilgisi kitabı hazırlayan yazar, 1927-1929
yılları arasında Kıım gazetesinin editörlüğünü, 1929-1931 yılları arasında Yakut kitap yayıncıları
editörlüğünü yapmıştır.1931 yılında, YASSR Başkanlığının Yeni Alfabenin Komitesi Bilimsel
Sekreteri olan Künde 1934 yılında bilnmeyen bir sebepten ölmüştür. Edebiyatın hemen her dalında
eserler vermiştir. Onun tabiat ve köy hayatı tasvirleri Saha şiirinin en seçkin örneklerini teşkil eder.
Eserleri arasında Traktorist "Traktörcü", Bastakı Xaar "İlk Kar", Sayıññı"Yaz", Sarsıarda "Sabah",
Törööbüt Sir "Doğduğum Topraklar", Kühün"Sonbahar Zamanı" ve Ol Cıllar "O Yıllar" adlı
Piyesle Marba "Marfa" adlı hikâye kitapları vardır.
Anempodist İvanoviç Sofranov -Alampa (1886-1935) 1886’da şimdiki adıyla Tatta
Rayonunda doğdu. Küçük yaşta yetim ve öksüz kalan Sofranov'u Aldan'da bulunan ve daha sonra
Saha aydınlarını temsil edecek bir eğitimci olan abisi Vasilyev eğitti. 1907'de iş bulmak için geldiği
Yakutsk'da Saxa Oloğo adlı gazetede bir müddet çalıştıktan sonra, gazetenin kapanmasıyla değişik
işlerde çalıştı. 1912 yılında Kulakovskiyle tanışana kadar Krilov'un fabllarını tercüme eden yazar,
ilk edebî eserlerini bu tarihten sonra vermiştir. 1912-13 yıllarında Saxa Sañata adlı dergide çalışan
yazar, bu fablları ve İye Doydu "Anayurt" adlı şiirini bu dergide yayımlamıştır. Yazar, bu şiirinde
buz ve karlarla kaplı Yakutistan’ı yer altında ölü bir cesete benzeterek baharın gelmesiyle karların
eriyeceğini yani Sahaların dirileceğini belirtmiştir. Şiir, muhteva olarak Çar'a karşı savaşmak
gerektiğini anlatmaktadır. 1919 yılında "Şair Petr Çernix'e", "Melek ve Şeytan" şiirlerini kaleme
almıştır. Melek ve Şeytan şiiri, I. Dünya Savaşı'na karşı tepkiyle kaleme alınmıştır. Aynı yıl yazdığı
Çadañı Çakıp "Zavallı Yakup" adlı piyesi Sahaların günlük hayattaki zorluklarını dile
getirmektedir. Yazar, 1915-16'da kaleme aldığı Taptal "Sevgi" adlı oyununda başlık parasından
hareketle eskimiş gelenekleri eleştirir. Yazarın bunlardan başka Büdürüybüt Kömmöt "Düşen
Kurtulmaz" (1917-18), Olox Carabata "Hayat Bataklığı", "Vasiyetsiz Cimri" (1921), "Allah'ın Ce-
zası", "Herşey Ondandır" gibi piyesleri; "Gençlikte", "Atama Mektup", "Dost", "İnsan", "Dinleyin",
"Ruhların Şarkısı" gibi şiirleri de bulunmaktadır.
Sofranov, 1921 yılında Mançari adlı kültür-eğitim kurumunun başkan yardımcısı oldu. Daha
sonra bu kurum Saxa Omuk "Saha Milleti" adını aldı ve Sofranov buranın başkanı oldu. Ardından
Çolbon dergisinin yazı işleri müdürlüğünü, Saha Yazılı Eserler Komisyonu'nun başkanlığını, Saha
Millî Tiyatrosu'nun yöneticiliğini yaptı. Bu dönemde Komünist Partiyle arası iyi olan Sofranov,
tiyatro eğitimi yapması için Moskova'ya gönderilmiştir. 1926 yılında yapılan Bakü Türkoloji
Kongresine katılmıştır. Belki de bu sebepten 1928 yılında yaptığı bir konuşmadan dolayı haksız
olarak 5 yıl sürgüne gönderilmiştir. Sürgünde ağır hastalandığı için serbest bırakılan ve 1934'te
Yakutistan'a dönebilen yazar 1935’te vefat etmiştir.
A.E. Kulakovskiy Öksöküleex Ölöksöy (1877-1926) 1877 yılında şimdiki adıyla Tatta
Rayonunda doğmuş, 1897 yılında Öğretmen Okulunu bitirdikten sonra bütün Yakutistan'ı
baştanbaşa dolaşmış ve Saha dili, folkloru ve etnografyasıyla ilgili birçok malzeme toplamıştır.
1925 yılında da Saxa Keskile"Sahaların Geleceği" adlı ilmi cemiyetin üyesi olmuştur. 1909'da
kaleme aldığı "Lena'nın Hediyeleri" başlıklı uzun şiirinde Yakutistanın uçsuz bucaksız coğrafyasmı
anlatmıştır. Saxa Caxtalların Metiriettere"Saha Kadınlarının Portreleri" (1904) adlı uzun şiirinde
ise, Yoksul Saha halkının zor hayat şartlarını dile getirmiş, 1907'de Kaççagay Baay"Zengin Cimri"
şiirini, 1910 yılında Oyun Tüle "Şamanın Rüyası" adlı şiirlerini kaleme almıştır. Bu şiirinde
Kulakovskiy ülkesine birçok insanın göç ettiğinden bahisle yakında Yakutistanın bir sömürge ülkesi
haline geleceğini ve buna karşı hazırlıklı olunması gerektiğini ifâde etmiştir. Yazarın 1912 yılında
büyük bir toplantıda Yakutskay İntelligentsii "Saha Aydınlarına" adlı tebliği yasaklanarak uzun
I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans:
TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə)
63
müddet el yazısıyla kalmış, ancak, 1992 yılında basılabilmiştir. Yazar, bu makalesinde ülkenin
sosyal ve ekonomik şartlarından kurtulabilmek için hangi yolların izleneceği yönünde düşünceler
öne sürmüş, Sahaların geleceği konusunda bütün aydınların ve halkın birlikte karar vermeleri
gerektiğini belirtmiştir.
Yazarın diğer eserleri arasında İtirik Burjua Irıata"Sarhoş Burjuvanın Şarkısı" (1915), Kuoarat
Kırgıttara"Şehrin Kızları" (1916), Tıa Caxtara"Taşralı Kadın", Törüü Ilgıttan Tünneri
Tölkölöx"Doğmadan Lanetlenmiş", Süühün Tuolbut Emexsin Irıata"Yüz Yaşındaki İhtiyarın
Şarkısı", Sayın Keliite "Yazın Gelişi" (1924) "Kar-Buz Ülkesinin Ordusu" (1925), "Vapur",
"Düşünce İle Aklın Tartışması" sayılabilir. Şiirleri Irıa-Xohoon adı altında 1924 ve 1925 yıllarında
yayımlanmıştır. Yazar, 1926 yılında Bakü'de yapılan I. Türkoloji Kurultayı'na delege olarak
katılmış, dönüşte uğradığı Moskova'da bilinmeyen bir sebepten hastalanarak 6 Haziran 1926'da (?)
Moskova'da ölmüştür. Ancak, yazarın Kongreye katıldığına dair kesin bir bilgi yoktur. Bazı
kaynaklara göre Kongreye katılmadan önce uğradığı Moskova’da ölmüştür (Şamilov Əli
Hüseynoğlu, İnternet 1).Tebliğin yazımı biterken son dakikada Saha gazeteci ve yazar Çokuur
Gavrilyev, kongreye katılamadan Moskova’da öldüğünü bildirmiştir.
Yuriy Vasilyev, kurultaya katılan Saha delegasyonuyla ilgili bir belgesel hazırlamıştır. Fakat
bu belgesel elimizde değildir
1
. Ayrıca Barahov’un yazdığı tahmin edilen “Итоги 1-го Всесоюзного
Тюркологического съезда ("Хозяйство Якутии ", 1926, № 5, сс. 37-50. В публикуемых
материалах сохранены стиль и орфография оригиналов) (İnternet 2)
Sonuç olarak SSCB sınırları içerisinde yaşayan Türklerin 1939 yılından itibaren yeniden
alfabe değişikliğine bırakılması bu kurultayda alınan kararları rafa kaldırdığı gibi Stalin’in ölümüne
kadar bu kurultaydan bahsetmek de yasaklanmıştır (Kasımov, 2011, s. 10). Bazı araştırıcılar
kurultayı Moskova’nın bir fantezisi olarak kabul etse de (Kazımoğlu, 1999, s. 4; Şimşir, 1992, s.
98) Bakü Türkoloji Kurultayı, Türklük bilimi tarihinde kendisinden en çok bahsedilen
toplantılardan biridir. Hakkında yapılan her bir çalışma kurultayın siyasi yönünü değerlendirmekle
beraber Türkoloji tarihinde birçok ilklere imza attığı, günümüzde bile önemli ve güncel meseleleri
tartıştığı görülmektedir (Buran, 2009, s. 435; Buran, 2011, s. 295; Hesenli, 1999, s. 7). Meseleye
Sahalar açısından bakarsak, o günün olumsuz şartlarında binlerce kilometre öteden bu kurultaya
katılan Sahaların ilim, siyaset ve edebiyat alanındaki bu dört mümtaz şahsiyeti sudan sebeplerle
repressiyaya uğramıştır. Bugün Sahaların hürmetle andığı bu şahısların ruhları şad olsun.
KAYNAKLAR
1.
(BTK) 1926 Bakü Türkoloji Kurultayı-Tutanaklar- (çeviri ve aktarma Kâmil Veli
Nerimanoğlu, Mustafa Öner) TDK, Ankara 2008.
2.
Buran, A. (2009). Sovyet Türkolojisi ve Birinci Türkoloji Kurultayı. Turkish Studies,
3.
4(3), 430-444.
4.
Ercilasun, Ahmet B.(1993) Örneklerle Bugünkü Türk Alfabeleri, Ankara.
5.
Kaluzunski, Stanislaw (1964) "Die Jakatische Literatür" Ph. T. F. c. İL s. 886-895,
Wiesbaden. (tercümesi: Yüksel Baypınar. Türk Dünyası Edebivatı. s. 73-84, İstanbul 1991)
6.
Kasımov, C. (2011). Azerbaycan Folklorşünaslığı ve Sovet Totalitarizmi. Bakı: Nurlan
7.
Matbaası.
8.
Kazımoğlu S. (1999) “Alman Türkologları ve Birinci Bakü Türkoloji Kongresi. (Prof. Dr.
Georg Jakob, Prof. Dr. Theodor Menzel, Prof. Dr. Paul Wittek)”, 1926 Baku Türkoloji Kongresinin
70. Yıl Dönümü Toplantısı Bildirileri (29-30 Kasım 1996) ss. 1-5) Ankara: TDK Yayınları.
9.
Kazımoğlu Samir (1997) “Saha (Yakut) Türklerinin Edebiyatı”, Türk Toplulukları
Edebiyatı, c.II, s 26-43, Ankara.
10.
Kirişçioğlu, Fatih (1998) “Saha (Yakut) Türkleri Edebiyatı “ , Türk Dünyası El Kitabı
(Türkiye Dışı Türk Edebiyatları) , c.IV, Ankara, s.501–512.
1
“Yakutistan Delegasyonu 1926 Bakü - Birinci Sovyetler Birliği Türkoloji Kongresinde” Modern Türklük Araştırmaları
Dergisi Cilt 1 . Sayı: 1 . Kasım 2004, Ankara.
I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans:
TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə)
64
11.
Kirişçioğlu, Fatih (1999) “Saha Yerinde Alfabe Çalışmaları” , G.Ü. Gazi Eğitim
Fakültesi Dergisi Himmet Biray Özel Sayısı, Ankara, s.122–129.
12.
Şimşir Bilal N. (1991) Azerbaycanda Türk Alfabesi Tarihçesi, Ankara.
13.
Şimşir, Bilal N. (1992) Türk Yazı Devrimi, Ankara.
14.
Şimşir, Bilal N. (1995) “Türkmenistan'da Lâtin Alfabesine Geçiş Hazırlıkları”, Türk
Dili, sayı: 518 s. 115–138, Ankara.
15.
Vasilyev Yuriy (2007) “Yakut Edebiyatının Kurucularından Şair Anempodist
Sofronov’un Doğumunun 120. Yıldönümü Kutlandı “Kardeş Kalemler Şubat 2007 s.89-90, Ankara.
16.
İnternet 1 http://www.trtazerbaycan.com/trtworld/az/newsDetail.aspx?HaberKodu=
387533b2-d879-44d6-a156-087e8fba4d4b (Erişim 06.09.2016).
17. İnternet 2 http://ilin-yakutsk.narod.ru/1999-12/50.htm (Erişim 08.09.2016).
Məsud Mahmudov, fil.ü.e.d., prof.
AMEA Nəsimi adına Dilçilik İnstitutu, baş elmi işçi
masud@lan.ab.az
I TÜRKOLOJİ QURULTAY VƏ AZƏRBAYCANDA LATIN QRAFİKALI ƏLİFBAYA
KEÇİD TƏCRÜBƏSİ
Türk xalqlarının həyatında ən mühüm tarixi hadisələrdən biri olan I Türkoloji Qurultayda
əlifba məsələsi də ciddi müzakirə obyekti olmuşdur. Qurultay materiallarında türk xalqlarının vahid
latın qrafikalı əlifbaya keçidi məsələləri geniş yer tutur. Etiraf etmək lazımdır ki, vahid əlifba
problemi indi də ən aktual bir məsələ kimi müzakirə olunmaqdadır və hələ də həllini tapmamışdır.
Türkoloji Qurultayın yeni latın qrafikalı əlifbaya keçid barədə qərarı yalnız qardaş Türkiyə və
Azərbaycanda reallaşdırılmışdır. Məsələnin aktuallığını nəzərə alaraq Azərbaycanda latın qrafikalı
əlifbaya keçid təcrübəsi ilə bağlı müzakirələr aparılması faydalı olardı.
2001-ci ilin avqustunda müstəqil Azərbaycan Respublikasının həyatında mühüm bir hadisə
baş verdi. Təxminən 10 illik keçid dövründən sonra 2001-ci il avqustun 1-dən Azərbaycanda
bütövlükdə və tam şəkildə latın qrafikalı yeni Azərbaycan əlifbasına keçildi. Yeni əlifbaya keçidin
müstəqil Azərbaycan Respublikasının ictimai-siyasi həyatında, yazı mədəniyyətinin tarixində
olduqca mühüm hadisə olduğunu nəzərə alaraq 9 avqust 2001-ci il tarixli Prezident Fərmanı ilə
avqust ayının 1-i Azərbaycan Respublikasında Azərbaycan əlifbası və Azərbaycan dili günü elan
olundu. O vaxtdan hər il Azərbaycan əlifbası və Azərbaycan dili günü ən əziz bayramlardan biri
kimi qeyd olunur.
Azərbaycan əlifbasının tarixini türk kontekstində araşdırmaq lazımdır. Arxeoloji qazıntılar
zamanı eramızdan əvvəl V əsrdə hun yazıları aşkar edilmişdir. Həmin yazılar əski göytürk
yazılarından qrafik cəhətdən fərqlənmir. Eramızın VI əsrinə aid tarixi mənbələrdə qədim türk
əlifbası haqqında məlumatlara rast gəlinir. Müxtəlif ərazilərdə qeydə alınmış göytürk abidələri isə
VII-VIII əsrlərə aid edilir. Sibirdə Orxon-Yenisey çayları ərazilərində türk sərkərdələrinin şərəfinə
ucaldılmış qəbrüstü kitabələr qədim türk əlifbası ilə yazılmışdır.
Ərəb istilası dövründə İslam dini ilə bərabər ərəb qrafikası da geniş yayılmağa başladı. VII
əsrdən başlayaraq tədricən bütün müsəlman dünyasında bu əlifbadan istifadə olunmağa başladı.
Azərbaycanda ərəb əlifbası min ildən yuxarı istifadə olunmuş, bu qrafika ilə xeyli elmi əsər, tarixi
xronika, ədəbi-bədii nümunələr yaranmışdır. Lakin, bu əlifbanın türk dillərinə, o cümlədən
Azərbaycan dilinə yaramadığı danılmaz faktdır. Təsadüfi deyil ki, görkəmli Azərbaycan
mütəfəkkiri, ictimai xadim, Azərbaycan dramaturgiyasının banisi Mirzə Fətəli Axundov (1812- Dostları ilə paylaş: |