EPİSTEMOLOJİK DÖNÜŞ VE BİLİM FELSEFESİNİN ONTOLOJİSİ
-BİLİMSEL DÜNYA KAVRAYIŞI’NDAN ELEŞTİREL REALİZME ONTOLOJİNİN EPİSTEMOLOJİ İLE TEMELLENDİRİLMESİ-
749
Devrim’in ‘
ground plan’ı, epistemolojik perspektif içerisinde bilimde işler olan temel bilgi
teorisidir. Oysa Heidegger’in ontolojik bakışı, aynı problemi başka bir konumda formüle eder:
Bir deney hazırlamak, altında özgül hareketler dizisinin zorunlu ilerleyişinin izlenebileceği koşulları
tasarlamak, kavramlarla temsil etmek, yani hesaplama yoluyla daha baştan kontrol etmek demektir.
Fakat bir yasa tesis etmek, nesne alanının
ground plan’ına bir referans ile gerçekleştirilebilir. Bu
ground
plan, koşulların temsilini sınırlandırır ve bir kriter tesis eder. Böylesi bir
temsil ediş içinde ve onun
kanalıyla deney rastgele bir imgelemeyle başlamaz. Newton bu nedenle
hypothesis non fingo, yani
“belirlenmiş temeller gelişigüzel uydurulmamıştır” demektedir. (1977, s. 121)
Modern, pozitivist kuruluş dönemlerinden bu yana sosyal bilimlerin bilgi kuramsal
modellemesinin istendiği gibi ilksel modele, yani deneysel bilimlerin bilgi kuramsal yapısına
‘tam uygunluk’ göstermemesi epistemolojik bir problem olarak konumlandırılır. Oysa
ontolojik perspektifte, bunların
ground plan’a olan uyumsuzluğu
olarak kendisini gösteren
problem, “sakın bu uyarsızlık çeşitli disiplinlerde uygulayıcılar olarak bizlere, bütün
egemenliğine karşın sözü geçen ‘ground plan’ın sınırlılıkları hakkında bir şeyler söylüyor
olmasın?” (Nalbantoğlu, 2009, s. 17) sorusunu sordurur. Ontolojik zeminden
konuşulduğunda, “tarihsel insan bilimlerinin kesinlikten uzak oluşu bir eksiklik değil”dir. Bu
bilimlerin “nesnesini oluşturacak alanın tasarlanışı” hem farklı hem de “kesin bilimlerdeki
zorluğa oranla gerçekleştirilmesi çok daha güç bir iştir” (Heidegger, 1977, s. 120,
Nalbantoğlu, 2009a, s. 18).
Hasan Ünal Nalbantoğlu’nun Steiner’e gönderimle dile getirdiği ‘theoria’ (teori /
kuram) önerisi tam da ontolojiden çıkış alarak bilimi konu edinen bir meta-bilim (meta-fizik?)
bakışıdır. “İnsan bilimlerinde teori bilimlerin kazandığı prestij karşısında
sinirlerin
bozulmasıdır” ifadesinden yola çıkan Nalbantoğlu, Gadamerci bir anlamda teoriyi,
temsillerden alarak geçmişteki anlamına geri götürmeyi önerir ki bu Heideggerci (yani
ontolojik) bir çağrıdır.
Teoriyle haşır neşir olmak tıpkı bir kutsama/kutlama gibi bir derdi, bir meseleyi başkalarıyla paylaşan
kişinin o anda meseleye gözünü kaptırması ve düşünümünde onunla birleşmesi ise buna ne demeli?
Böylece
theoros sözcüğün tam anlamıyla görendir. Theoria da öncelikle öznelliğin tutumu, öznelliğin
kendi kendini belirleyişi olarak kavranmamalı, tersine her ne ise görülen onun üzerinden anlaşılmalıdır.
(Nalbantoğlu, 2009b, s. 95, 96)
Dostları ilə paylaş: