Son iki yüzyıldan beri siyasî
ideoloji, dünya tarihinin önemli bir parçası olmuştur. İdeoloji, modern
dünyanın
şekillendiği -ekonom ik, sosyal ve siyasî- ayaklanmalardan ortaya çıkmış ve sosyal de
ğişim ve siyasî gelişim süreci içinde hep bulunmuştur. İdeoloji ilk başta sanayileşen Batı’da ortaya
çıksa da yavaş yavaş bütün dünyada kendini gösterdi ve dünya çapında siyasî bir söylev dili yarattı.
Ancak ideolojinin insanlık tarihinde oynadığı rol konusunda görüşler çok farklıdır. İdeoloji ger
çeği, ilerleme ve adâletin kaynağı mı
olmuştur, yoksa hoşgörüsüzlük ve baskıya sebep
olan tahrif
edilmiş ve söndürülmüş dünya görüşlerini mi yaratmıştır?
Bu tartışma, 19. Yüzyıla, M arx’ın (bkz. s. 135) “ideoloji” ve “ bilim” arasındaki ayrımına da
yanır. Bilimin insan bilgisini ilerletmede nesnel ve değer yargısız bir yöntem sunması ve böylece
insanlığı mantıksız.ideolojilere köle olmaktan kurtardığı fikri, modern zamanların süren mitlerin
den biri olmuştur. Bilim,
ideolojinin antitezi değildir, ancak belki kendi çapı içinde bir ideoloji ola
rak görülebilir.
Örneğin bilim, özellikle sanayi ve teknolojiyle temsil edilenler olmak üzere sosyal
güçlerin çıkarları ile ilintilendirilmiştir. Derinden bir sosyal değişim sürecine katkıda bulunmuş ve
bir bakıma sanayi toplumunun hâkim ideolojisi hâline gelmiştir. Bu açıdan ideoloji, bir sosyal grup
veya bütün bir topluluğun ortak bir kimlik veya kolektif hedefler oluşturarak kendi bilincini elde
etmesi aracıdır. Böyle olunca ideoloji ne özgürleştirici ne de baskı uygulayıcı, ne yanlış ne de doğru
olarak görülmelidir. İdeoloji, bunlardan hepsi olabilir. İdeolojinin karakteri, ortaya çıktığı tarihsel
güçler ile şekillenir ve hizmet ettiği sosyal ve siyasî ihtiyaçlara göre moda hâline gelir. Dolayısıyla
ideoloji, beşerî durumun vazgeçilemez ve ortadan kaldırılamaz bir özelliğine dönüşmüştür. Yine
de siyasî düşünürlerin sık sık ideolojinin sona erdiğini veya erdirilmesi gerektiğini
ileri sürmeleri
ilginçtir.
Dostları ilə paylaş: