Siyasi. İDeolojiler


Çok-kültürlülük, hem betimleyici hem de normatif bir terim olarak kullanılır. Betimleyici bir terim olarak çok-kül-



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə50/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

Çok-kültürlülük, hem betimleyici hem de normatif bir terim olarak kullanılır. Betimleyici bir terim olarak çok-kül- 
türlülük, inançları ve uygulamaları farklı bir müşterek kimlik duygusu yaratan iki veya daha fazla grubun oluştur­
duğu bir toplumda ortaya çıkan kültürel çeşitliliği ifade eder. Çok-kültürlülük her zaman ırksal, etnik veya dilsel 
farklılıklardan doğan toplumsal bir çeşitliliği anlatır. Normatif bir terim olarak ise çok-kültürlülük, toplumsal çeşit­
liliğin, farklı kültürel grupların tanınma ve saygı görme hakkı çerçevesinde onaylanmasını ima eder. Bu anlamda 
çok-kültürlülük, bireyler ve gruplar için eşit olarak değerli oldukları duygusunun yerleştirilmesinde inanç, değer 
ve hayat tarzlarının önemini dikkate alır.
den kaçırılmamalıdır. Aslında bazı açılardan liberal ideoloji, bir güven krizi sorunuyla karşı karşıya­
dır. Bu sorun, liberallerin görüşlerini evrensel ya da temel ilkeler olarak sunmadaki isteksizliklerin­
de açıkça görülür. Liberalizme karşı 21. Yüzyıl’da ortaya çıkan meydan okumalar çeşitli kaynaklar­
dan beslenmektedir. Ancak net bir biçimde yenilgiye uğrayan sosyalist meydan okumayla beraber 
bu yaklaşımların vurguladıkları ana tema, çeşitlilik veya farklılığın onaylanmasıdır. Bu iddia, “özel” 
olanın “evrensel” olan karşısında itibarı artarken, değerler ve kimliği soyut birey mefhumuyla te­
mellendirmenin zorlaştığı gerçeğine de dikkat çeker. Komüniteryanizm (bkz. s. 155), liberaliz­
me yönelik bu tür ilk saldırıların temelini oluşturmuştur. Örneğin, Alasdair MacIntyre (1 9 8 1 ) ve 
Michael Sandel (1 9 8 2 ), bireyciliği (bkz. s. 4 5 ) temelsiz olduğu gerekçesiyle reddetmişlerdir. 
Onlara göre benlik, “engelsiz”dir ve kimliğini sosyal, tarihsel veya kültürel bağlamından ziyade ta­
mamen kendinden alır. Her bir bireyin kendi tanımladığı iyi hayatın peşinden koşması gerektiğini 
vazeden liberal toplum, dizginsiz bir bencillik şeklinde dejenere olma tehlikesi taşır ve işbirliğiyle 
beraber müşterek gayreti geliştirmede yetersizdir.
Feministler de kendilerine ait bir “farklılık politikası” yorumu geliştirmişlerdir. Liberalizme 
yönelik bu saldırının ana iddiası, liberalizmin cinsiyet farklılıklarının önemini kavramada başarısız 
olduğu ve sıkça eril niteliklerin tahakkümü altındaki “kişilik” kavramlaştırmasmı ön plana çıkardığı 
yönündedir. Bu iddiaya göre kadınlar, “kadının tanımladığı” değer ve kimlikleri benimsemelidir. Bu 
da liberal evrenselci iddiaların reddedilmesi anlamına gelir. Çok-kültürlü toplumların ortaya çıkışı, 
liberalizm için bazı zorlukları beraberinde getirmiştir. Liberaller uzun süredir hoşgörünün gerekliliği­
ni savunmalarına ve ahlâkı-kültürel çeşitliliğin faydalarını kabul etmelerine rağmen, çok-kültürlülük 
liberalizmi iki ana sorun ile karşı karşıya bırakmıştır. İlki, çok-kültürlülük etnisite, ırk, dil gibi olgulara 
dayalı müşterek bir kimlik mefhumuyla ilgilidir. İkincisi ise grup kimliğine özgü değerler ister liberal, 
ister liberalliğin dışında isterse karşısında olsun geçerli olarak kabul görmelidirler.
Liberalizme yönelik meydan okumalar, Batı dünyasının dışında da söz konusudur. Kapitalist 
Batı ile komünist Doğu arasındaki çatışmanın şekillendirdiği iki kutuplu dünya düzeninin ortadan 
kalkması, liberal demokrasinin gelişmesine olduğu kadar, yeni ve liberal olmayan siyasal güçlerin de 
gündeme gelmesine neden olmuştur. Doğu Avrupada ve gelişmekte olan bazı ülkelerde popüler câ-


zibesi güç, kesinlik ve güvenliğe dayalı olan isyankâr milliyetçiliğin, farklı anlamları barındırabilen 
liberalizmden daha güçlü olduğu kesindir. Ayrıca bu milliyetçilik, kendi kaderini tayin hakkı ve in­
sanlık onuru gibi liberal ideallerden çok, etnik saflık ve otoriteryanizm (bkz. s. 96 ) ile bağlantılıdır. 
Orta Doğu, Asya ve Afrika’nın bazı bölgelerinde ortaya çıkan çeşitli fundamentalizm (bkz. s. 2 8 7 ) 
biçimleri de liberal kültür ile uyuşmamaktadır. Dahası, siyasal İslâm sahip olduğu Batı dışı, hatta Batı 
karşıtı duruş kapasitesinden dolayı, gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda liberalizme üstün gelebilir. 
Ayrıca, başarılı piyasa ekonomileri her zaman liberal değer ve kurumlar üzerinde inşa edilmemiş ola­
bilir. Örneğin, Doğu Asya’nın siyasal rejimleri varlıklarını, rekabet ve mücadele gibi liberal değerlerin 
etkisinden çok, Konfüçyüs anlayışının sosyal istikrarı sürdürme yeteneğine borçludurlar.
Belki de 21. Yüzyıl’daki siyasal gelişime, birleşmiş, liberal bir dünyadan çok ideolojik çeşitli­
likteki artış damgasını vuracaktır. Günün birinde siyasal İslâm, Konfüçyüs anlayışı, hatta otoriter 
milliyetçilik, Batı liberalizminin karşısına dişli bir rakip olarak çıkabilir. Batı toplumları kendi açı­
larından, bu meydan okumalara, “terörle savaş’a eşlik eden yurttaşlık haklarının askıya alınma­
sında olduğu gibi liberalizmden saparak cevap verebilir. Post-modernizmin (bkz. s. 3 0 6 ) bakış 
açısından liberalizmin krizi, her zaman bir parçası olduğu Aydınlanma projesinin çöküşünün bir 
sonucudur. Bu projenin varsayımına göre, evrensel olarak uygulanabilir rasyonel ilkeler kümesi 
bireylere, emsâlsiz hedefler peşinde koşmalarını mümkün kılacak koşullar sağlar. Ancak Richard 
Rorty (1 9 8 9 ) gibi post-modern düşünürler, nesnel hakikat iddiasını sorgulamışlar ve diğer tüm 
ideolojiler, aslında tüm inanç sistemleri gibi liberalizmin de salt bir “sözlükçe”den başka bir şey ol­
madığını ve diğer “sözlükçeler”den daha “eksiksiz” olarak görmenin imkânsız olduğunu iddia eder. 
Bu açıdan bir “meta-anlatı”, tarihsel gelişmenin yönünün taslağını çizen bir teori olarak liberalizm 
ölmüştür. Eğer durum böyleyse liberalizm, çok sayıdaki siyasî modeller arasından sadece bir tanesi 
olacağı bir gelecekle yüzleşmek zorundadır. Bundan dolayı John Gray ( 1 9 9 5 ), liberalizmin gerçek 
halefinin çoğulculuk (bkz. s. 5 1 ) olduğunu öne sürer. Çoğulculuğun gücü, hem liberal hem de 
liberal olmayan değer ve kurumlan eşit olarak meşru kabul etmesinden kaynaklanır.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin