Siyasi. İDeolojiler


Almanya doğumlu Ingiliz ekonomisti ve çevre teorisyeni. Schumacher, Oxford Rhodes öğ­



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə185/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   181   182   183   184   185   186   187   188   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

Almanya doğumlu Ingiliz ekonomisti ve çevre teorisyeni. Schumacher, Oxford Rhodes öğ­
rencisi olarak 1930'da İngiltere'ye taşınmış ve işletme, çiftçilik ve gazetecilik konusunda 
pratik deneyim kazanmış ve ardından akademik hayata yeniden dönmüştür. Almanya'daki 
İngiliz Denetim Komisyonu'nda (British Control Commission, 1946-1950) ve Millî Kömür Ku- 
rulu'nda (National Coal Board, 1950-1970) ekonomik danışmanlık yapmıştır.
Schumacher'in 
Small is Beautiful (Küçük Güzeldir,
 1973) çalışması, insan ölçekli üretimi destekle­
miş ve ahlâk ve "doğru hayatanın" önemini vurgulayan "Budist" bir ekonomi felsefesi geliştirmiştir. Endüstriyel dev­
leşmenin muhalifi olmasına rağmen Schumacher, "uygun" ölçekli üretime inanıyordu ve "orta yollu" teknolojinin 
savunucusuydu.
Sonunda insanlar ne kadar akıllı ve dikkatli davranırlarsa davransınlar Dünya, Güneş ve bütün 
gezegen ve yıldızlar tükenecek ve ölecektir. Örneğin enerji sonsuza dek dönüştürülemez; enerji 
her dönüştürüldüğünde birazı kaybolur ve sonunda tükenir. “Entropi yasası” sosyal ve ekonomik 
meselelere uygulandığında çok radikal sonuçlar ortaya çıkar.
Hiçbir konu, “enerji krizi” kadar entropi yasasını daha açık yansıtamaz. Sanayileşme ve bol­
luk, kömür, gaz ve petrol rezervlerinin işletilmesiyle mümkün olmuştur; bu kaynaklar elektrik 
santralleri, fabrikalar, otomobiller, uçaklar vs. için yakıt sağlamışlardır. Bu yakıtlar, tarih öncesi 
zamanlarda ölmüş olan organizmaların ayrışması ve sıkıştırılmasıyla oluşan fosil yakıtlardır. Ayrı­
ca yenilenemezler, bir kere tüketildi mi yerine konamazlar. Small is Beautiful’da ( Küçük Güzeldir, 
1973) E. F. Schumacher, insanların büyük bir yanılgıya düştüklerini iddia eder, ona göre insanlar 
enerjiyi, idare etmek zorunda oldukları “doğal bir sermaye” olarak değil de her hafta veya her ay 
üzerine eklenen bir “girdi” olarak görmüşlerdir. Bu hata, enerji taleplerinin fırlamasına sebep ol­
muştur; özellikle sanayileşmiş Batı’da bu, sınırlı yakıt kaynaklarının tükenmeye yüz tuttuğu ve bir 
sonraki yüzyılın sonuna kadar bitmesi muhtemel bir zamanda gerçekleşmiştir. Uzay gemisi, “fosil 
yakıt çağı’ nın sonlarına doğru ilerlerken dağılmaya da yaklaşıyor, çünkü henüz kömür, petrol ve 
gazı telâfi edecek alternatif enerji yoktur. Fosil yakıt stoklarının kalanlarını korumak; daha az ara­
baya binmek, daha az enerji kullanmak ve kısacası daha düşük bir hayat standardını kabul etmek 
anlamına gelir.
Ekolojik iktisat, sadece uyarı ve tehditlerden oluşmuyor, çözümler de sunuyor. Entropi kaçı­
nılmaz bir süreç olabilir ancak, hükümet ve özel kişiler ekolojik ilkelere saygı gösterirlerse etkileri 
yavaşlatılabilir veya önemli ölçüde ertelenebilir. Ekolojistler, insan türünün ancak, eğer bu insan­
lar kendilerinin karmaşık bir biyosferin tek bir parçası olduklarını fark ederlerse sürdüreceklerini 
ve zenginleşeceklerini ve sadece sağlıklı, dengeli bir biyosferin insan hayatını devam ettireceğini 
ileri sürerler. Dolayısıyla politikalar ve eylemler; bizim örneğimizde biyosfer sağlığını korusun ve 
varlığını sürdürsün diye sürdürülebilirlik ilkesiyle yani, bir sistemin kapasitesiyle değerlendirilme­


lidir. Sürdürülebilirlik, insan isteklerine ve maddî hayatla ilgili rüyalarına sınır koyar; çünkü üreti­
min, kırılgan küresel sisteme olabildiğince az zarar vermesini gerektirir. Örneğin, sürdürülebilir bir 
enerji politikası fosil yakıtların kullanımında önemli bir kısıtlamaya ve Güneş enerjisi, rüzgar ener­
jisi ve gel git enerjisi gibi alternatif, yenilenebilir enerji kaynaklarının araştırılmasına dayanmalıdır. 
Bunlar doğaları gereği devam ettirilebilir ve böylece “doğal sermaye”den ziyade “girdi” olarak ele 
alınabilirler. Bu yüzden Yeşiller, “fosil yakıt çağı’run yerini “Güneş çağı’ nın alması gerektiğini söy­
lemişler ve hükümetlerin, yenilenebilir enerji kaynaklarının araştırılması ve geliştirilmesine öncü­
lük etmelerini desteklemişlerdir.
Ne var ki sürdürülebilirlik, sadece doğal kaynakların daha akıllı kullanılmasını gerektir­
mez aynı zamanda ekonomik etkinliklere alternatif bir yaklaşımı da gerektirir. İşte bu, tam da, 
Schumacher’in (19 73 ) (bkz. s. 268) “Budist iktisat” fikrinde sunmaya çalıştığı şeydi. Schumac- 
her’e göre Budist iktisat, “doğru hayata” ilkesine dayanır ve bireyleri fayda maksimize eden kişiler 
olarak gören geleneksel ekonomi teorilerinin tam tersidir. Budistler, mal ve hizmet üretmeye ilâ­
veten üretimin, yetenek ve beceri geliştirerek kişisel büyümeyi kolaylaştırdığına ve sosyal bağları 
kuvvetlendirip insanları birlikte çalışmaya teşvik ederek bencilliğin üstesinden gelmeye yardımcı 
olduğuna inanırlar. Böyle bir görüş ekonomiyi, refah yaratma saplantısından uzaklaştırır; ekolo­
jistlere göre bu saplantı ne doğaya ne de insan hayatının mânevi kalitesine önem vermiştir. Ne var 
ki, Budizmin ana hedefi, yani mânevî kurtuluş, maddî zenginlik ile bağdaşmaz değildir. Schuma­
cher’in belirttiği gibi “özgürleşmenin önünde duran zenginlik değil, zenginliğe bağlılıktır; zevkli 
şeylerin tadını çıkarmak değil, onlara duyulan tutkudur.” Dolayısıyla çevre hareketi; gelecekte eko­
nominin, insanlığı köleleştirmek yerine insanlığa hizmet edeceğini umut etmektedir.
Bunun pratikte ne anlama geldiği konusu oldukça yoğun tartışmalara neden olmuştur. Al­
manya’da Realos (realistler) adı verilen “açık/hafıf Yeşiller” (light greens), “sürdürülebilir büyüme” 
fikrini onaylıyorlar; yani daha yavaş da olsa zenginleşmeye olumlu bakıyorlar. Bu anlayış, maddî 
zenginlik arzusunun çevresel maliyetlere karşı dengelenebileceğine inanıyor. Bunu elde etmenin 
bir yolu, vergi sisteminde değişiklik yapmaktır, kirliliği cezalandırmak veya sınırlı kaynakların kul­
lanımını kısıtlamaktır. Bu konumdayken alınabilecek Schumacherci tutum, “insan yüzlü bir tek- 
noloji’ nin değerini vurgular ve büyük şehirler ile kitle üretiminin insanlıktan uzaklaştıran dünyası 
adını verdiği şeyin yerine küçük ölçekli veya “insan ölçekli” bir üretim sistemini savunur. Ancak 
Almanya’da Fundis (fundamentalistler) adı verilen “katı/koyu Yeşiller ( dark greens)”, bu tür gö­
rüşlerin yeterince radikal olmadığını ileri sürerler. Onlara göre sürdürülebilen büyüme fikri, çevre 
korkularım hafifletiyor ve insanların hiçbir şey yokmuş gibi devam etmelerini mümkün kılıyor. 
Katı/koyu Yeşillerin ısrar ettiği gibi ekolojik krizinin temelinde materyalizm, tüketicilik ve eko­
nomik büyümeye sabitlenme yatıyorsa çözüm “sıfır büyüme”de ve insanların ufak topluluklarda 
yaşadıkları ve zanaat becerilerine dayandıkları “post endüstriyel çağ” yapılanmasındadır. Bunun 
anlamı da sanayi ve modern teknolojiyi temelde ve genelde reddetmek, kelimenin tam anlamıyla 
"doğaya dönmek "tir.



Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   181   182   183   184   185   186   187   188   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin