Doğum Günü Partileri
Tam gece yarısı doğduğundan hangi günü
doğum günü olarak kutlayacağı konusunda
zaten kararsız kalan Tesla aslında doğum
günü ile pek de ilgilenmezdi. Geçer giderlerdi
ve
kendini
iyi
hissettiği
sürece
nasıl
yaşandıklarına aldırmazdı.
Ama bu arada kolej yıllarından beri
kilosunun hemen hiç değişmemiş olmasıyla bir
hayli övünürdü. Kedi gibi çevik olduğuna dair
söylentiler dolaşırdı ağızdan ağza. Soğuk bir
kış günü buzlu bir yolda yürürken ayağı kayıp
dengesini kaybedince, uçarak bir takla atıp
tekrar iki ayağı üzerine konduğuna ve yoluna
devam ettiğine şahit olduklarını iddia edenler
vardı ortalıkta. Yoldan geçmekte olanlar gözleri
fal taşı gibi açılmış bir şekilde böyle bir olayı,
sirkler bir yana, ne gördüklerini, ne de
duyduklarını söylüyorlardı.
Ama yaş kemale erince kaçırdığı doğum
günlerini telafi etme telaşına kapılmıştı. Her
yıldönümü muhabirlerin ve fotoğrafçıların da
hazır oldukları bir kutlama haline dönüşüyordu.
Bu partilerde yeni icatları konusunda nutuklar
atıyor,
gönlü
dilediğince
kehanetlerde
bulunuyordu ki bu durum genç arkadaşlarını bir
hayli memnun ediyordu. Sadece temsil ettiği
Times'ın saygınlığına uygun düşecek şekilde
ayık kalan Mr Kaempffert bu sahneleri can
sıkıcı bulabiliyordu. Gurularının her kelimesini,
bunca anlamsızlığına karşın, nasıl olup da
ağızları açık bir şekilde dinleyebiliyorlar,
anlamıyordu. Dahası bunları anlıyor gibi
davranıyorlardı.
Tesla'nın yetmiş beş yaşına basması
dolayısıyla Sweezey tarafından çok özel bir
doğum günü partisi düzenlenmişti. Genç ve
çekingen bir bilim yazarı olan Sweezey'nin
sohbet
dağarcığı
birkaç
kelimeyi
pek
geçmezdi. Bazıları adamcağızın neredeyse
işaretlerle
konuşmaya
çalışacağından
yakınıyordu. Buna karşın bilimin anlaşılmaz
dilini geniş kitlelere anlaşılabilir kılacak şekilde
grafik
imgelere
dönüştürme
yeteneği
dolayısıyla yazı işinde kimse eline su
dökemezdi.
Bilimi
parti
oyunlarına
dönüştürüyor, çocukların gönlünü kazanacak
şekilde mutfak masası üzerinde bilimsel
deneyler sergileyebiliyordu. Yemekten Sonra
Bilim adında bir kitabı yayımlanmış ve özellikle
okul çağında çocukları olan anne-babalar
tarafından kapışılmıştı. Bilim dergilerine daha
karmaşık makaleler gönderdiği de oluyordu.
Tesla da onun kahramanıydı. Sweezey
doğal olarak Tesla'nın dehasını ve bilim tarihine
olan katkılarını ortalama bir insandan daha
fazla takdir edebiliyordu ve Behrend gibi o da
kamuoyunun dar görüşlülüğüne bir hayli
içerliyordu. Bu konuda bir şeyler yapmaya
kararlıydı.
Böylece mucidin 1931 yılına denk gelen
yetmiş beşinci doğum günü için dünyanın dört
bir yanındaki mühendis ve bilim insanlarına
Tesla'ya dair övgü ve tebriklerini bildirecek
birer mektup yazma çağrısını örgütleme işine
verecekti kendisini. Aldığı cevaplar arasında
Nobel ödülüne layık görülmüş ve Tesla'nın
kendi kariyerlerindeki olumlu etkisinin bilincinde
olan ünlü bilim insanları da yer alacaktı.
Robert Millikan, yirmi beş yaşındayken,
'Tesla Bobini'nin
Tesla tarafından tanıtıldığı bir seminere
katıldığını anlatıyordu: "O günden beri, şunu
hiç
çekinmeden
söyleyebilirim
ki
çalışmalarımda ve araştırmalarımda o gece
öğrendiğim prensiplere pek fazla bir şey
ekleme ihtiyacı duymadım. Bu nedenle sadece
tebriklerimin değil sonsuz minnettarlığımın ve
saygımın da kendilerine iletilmesini canı
gönülden rica ederim."
Arthur H. Compton, "Doğanın sırlarını sizin
gibi birinci elden öğrenen ve onun kanunlarının
nasıl
gündelik
hayatımızın
sorunlarının
çözümünde kullanılabileceğini gösteren bilim
insanlarına biz genç kuşaklar ödenemeyecek
kadar çok şey borçluyuz... " diye sesleniyordu.
Amerika Elektrik Enstitüsü'nün gelmiş
geçmiş tüm başkanları radyo alanındaki öncü
çalışmalarından dolayı kendisine övgü ve
minnet dolu mesajlar göndermişlerdi. Ve daha
niceleri Tesla'nın hayal gücünün kendilerine
verdiği güç ile yürüdükleri yollarda ulaştıkları
başarılar
nedeniyle
Tesla'ya
methiyeler
düzüyorlardı.
Dr. Behrend "kendisini geliştirenlere karşı
dünyanın ne denli vefasız olabildiğinden" dem
vuruyordu.
"Biz,
alternatif
akım
enerji
naklinin
geliştirilmesi üzerinde çalışanlar için hiç şüphe
yok
ki
Tesla
adı,
elektrik
alanındaki
çalışmalarıyla Faraday neyi ifade ediyorsa aynı
şeyi ifade etmektedir."
Tesla'nın geniş bir başarı grafiği çizdiğinden
habersiz olan Einstein da kutlamasının yanında
Tesla'yı yüksek frekanslı akımlar üzerine
çalışmalarından dolayı tebrik ediyordu.
Bu kutlamaya önayak olan Sweezey de
kendi tebriklerini en hararetli bir dille ifade
ediyordu. Tesla'nın dehasının Roentgen ve J.
J. Thompson'un ve elektron konusunda
çalışan diğer bilim insanlarının çabalarına
öncülük ettiğini anlatıyordu. "Tek başına
bilinmezler diyarına adım atmaya cesaret
edebilmişti.
O, kabullenilmiş doğrulara karşı gelebilen
büyük bir devrimcidir" diyordu.
Tüm bu övgüler bilim editörü Hugo
Gernsback'in sözleri ile gerçek anlamda
tamamlanmış oluyordu: "Eğer bir mucitten, yani
sadece kurulu düzeni geliştiren bir kimseden
değil de, bir yaratıcıdan ve bir kaşiften söz
etmek gerekirse şuna hiç şüphe yok ki sadece
içinde bulunduğumuz zamanın değil, tarih
boyunca gelmiş geçmiş tüm dönemlerin en
büyük mucidi eşsiz dehası ile Nikola
Tesla'dır... Onun devrimci olduğu kadar temel
nitelikteki keşiflerinin entelektüel dünyada bir
eşine daha rastlanamaz."
Sweezey tarafından harekete geçirilen
Amerika ve dünya basınında da bir zamanların
yıldırımlar yaratan, bedeninden ışıltılar saçan
bu
deha
üzerine
yazılar
yayınlanmaya
başlamıştı. Time dergisinde çıkan bir yazıda
muhabirlerinin çevresindeki hale ile kolayca
ayırt edilebilen bu "uzun boylu kartal başlı
adamı"
bulmakta
zorlandığından
bahsediliyordu.
Buldukları adam bir deri bir kemik kalmış ve
saçlarına aklar düşmüş haliyle daha çok
yıldırımlar yaratanın bir hayaletini andırıyordu
ama hala dinç duruyordu. Mavi gözlerinde
ışıldayan bakışlar ve çınlayan sesi hala
ruhunun gücünü ifade ediyordu.
Sweezey, hazırladığı onur defterini hediye
ettiğinde şaşırdığını ama kendisini fazla
kaptırmadığını fark edecekti. Hayatı boyunca
kendisi ile zıtlaşan insanların övgüleri ile
ilgilenmediğini söylese de Sweezey içten içe
bunun
kendisini
memnun
ettiğini
fark
edebiliyordu. Gerçekten de Sweezey bir
kısmını kısa bir süreliğine ödünç istediğinde bir
hayli ayak sürüyecekti.
Röportajlarında o sıralarda zihnini meşgul
eden konulardan bahsediyordu. İki şey üzerine
çalışmaktaydı: Birincisi, Einstein'ın Genel
Rölativite Teorisi'ni çürütecek tezlerdi. Tesla,
kendi tezlerinin Einstein'ın tezlerinden daha
anlaşılabilir olduğunu ve bunları duyurduğunda
doğru
sonuçlara
varmış
olduğunun
görüleceğini söylüyordu.
İkincisi, yeni bir enerji kaynağı üzerinde
çalışmaktaydı.
"Yeni-bir
kaynak
derken,
bildiğim kadarıyla daha önce hiçbir bilim
insanının enerji kaynağı olarak görmediği bir
şey üzerinde çalışmaktayım demek istiyorum.
Bu fikir ilk aklıma geldiğinde tam anlamıyla şok
olmuştum."
Bu yeni enerji kaynağının kozmostaki bir
çok karanlık noktayı da aydınlatacağını öne
sürüyordu.
Tesla'nın
öğrencilerinin
halen
kafasını karıştırmakta olan bir diğer ifadesi de,
bu enerji kaynağının endüstri sahasında,
özellikle de çelik üretiminde yepyeni ve
neredeyse
sınırsız
bir
pazar
açacağı
yolundaydı.
Kendisinden
daha
fazla
açıklama
beklendiğinde bunun tamamıyla yeni bir enerji
kaynağı olduğunu ve gece-gündüz yılın her
anında
bundan
faydalanılabileceğini
söylemekle yetiniyordu. Bu enerjinin üretiminde
kullanılacak donanım da mekanik ve elektrik
aksam açısından son derece basit olacaktı.
Tesla, ilk kuruluşunun başlangıçta pahalıya
gelebileceğini ama bunun kısa bir süre
içerisinde aşılacağını çünkü işleyişinin sürekli
ve duraksamasız olacağını öne sürüyordu.
"Bunun atom enerjisi denilen şeyle bir ilişkisi
olmadığını hemen belirteyim" diyordu. Aslında
bu terimle anlatılmak istenen türde bir enerjiden
de söz edilemez. 15 milyon volta kadar çıkan
gerilimlerdeki
akımlarla
atomu
ben
de
parçaladım ama ortaya enerji çıkmadı... "
Yeni enerji kaynağını açıklaması yolundaki
ısrarları nazikçe geri çeviriyor ama "birkaç ay
ya da yıl sonra" herkese açıklayacağını
belirtiyordu.
Işıltılar saçan gözlerle gezegenler arasında
enerji nakledilebilmesini sağlayacak bir plan
üzerinde de çalışmaya başladığını anlatıyordu.
"Gezegenler arası iletişimin son derece önemli
bir konu olduğuna inanıyorum, zira kesinlikle
bir gün gelecek ki evrenin her yerinde dünyada
olduğu gibi çalışan, acı çeken, insanlar olduğu
ve bunların evrende insan ırkı varoldukça
sürecek bir kardeşliğin temelini attıkları
görülecektir."
Ne zaman? Bu konuda emin değildi.
"Derin meditasyon ve yoğun düşünceler
içinde geçen bir hayatım var" diye yanıtlıyordu.
"Doğal olarak da birçok fikir çıkarıyorum
ortaya. Sorun, fiziksel güçlerimin de bunlar
üzerinde çalışabilecek ve bunları dünyaya
kazandırabilecek
kadar
yeterli
olup
olmadığında."
Bu arada yine yetmiş beş yaşında
Everyday Science & Mechanics adlı dergide
Tesla'nın yeni ve daha güncel çalışmalarına da
yer verilecekti. Bunlar deniz suyundan ve
jeotermal enerjiden elektrik enerjisi elde etme
projeleriydi.
Tesla sağlığında bu projelerinin hayata
geçirilebildiğini göremeyecekti. Ama 1980'lerde
ABD hükümeti 'Okyanus Termal Enerji
Dönüşüm Programı' adı altında bir araştırma
başlatacaktı. Halen küçük bir bilim insanı ve
teknisyen ordusu okyanus katmanlarındaki ısı
farklarının
uygun
olduğu
bölgelerde
bu
konudaki çalışmalarına devam etmekteler.
Yaşlılığının son yıllarında Tesla tıbbi
terapide kullanılan elektrikli osilatör aygıtının
büyük övgüler almaya başladığına da tanık
olacaktı. Amerika'nın dört bir yanındaki tıp
profesörleri, elektrikli osilatörlerle uygulanan
tedaviler
sonucunda
kanser
vakalarında
ameliyattan çok daha olumlu sonuçlar elde
edildiğini duyuruyorlardı.
Modern kanser tedavi çalışmaları elbette
çok daha ileri bir aşamada devam etmekte ve
Tesla'nın icatlarının tam kapasitesi de hala
keşfedilmeye çalışılıyor. Tesla'nın bir çok
çalışmasında olduğu gibi, bu alanda da
icatlarının olası uygulama alanlarının, bazı
durumlarda da teorik yaklaşımlarının genişliği
öğrencilerini hayrete düşürmeye yetiyor.
|