1.
Azerbaycan ve Özbek halklarının Ortak Kahramanlık Destanlarında
Kadın İmajı
Türk halklarının ve genel olarak Türk dünyasının ortak değerleri her Türk
insanına özgüdür. Orta Asya'da yazılmış
Divan-ı
Lügati’t Türk nasıl Azerbaycan
Türkü ve Azerbaycan edebiyatı için değerliyse, Azerbaycan coğrafyasında oluşan
Dede Korkut sözlü gelenekleri de tüm Türk halkları için aynı derecede değerlidir.
Ve bugün Özbek, Türkmen, Tatar, Kırgız, Kazak, Azerbaycan... Türklerinin ortak
değerleri dediğimizde, ortak mitolojiyi, destan edebiyatını, folkloru, ortak yazılı
anıtları içeren kültür sisteminin bütünlüğü kastedilir. Türk halklarının folklorunda
bu ortaklık eski atasözleri, fıkralar, bilmeceler ve destanlar dahil tüm türlerde
kendini gösterir
.
Zengin Türk folklorunun ayrılmaz bir parçası olan destanlar,
Türk halklarının etnik kökenini, dünya görüşünü, kültürünü, geleneklerini, tarihini
ve en eski topraklarının sınırlarını yansıtır. Kültür mirasımız olan "Kitabi-Dede
46
Korkut" destanı, aynı zamanda kadınlara karşı yüksek değerlendirmenin yansıdığı
destandır. Destanın kahramanlık ruhu, kadın karakterlerin davranışlarında da
kendini gösterir.
"Kitabi-Dede Korkut" ("Kitab-i Dedem Korkut ela lisan-i taife-i
Oğuzan" (Oğuz boylarının dilinde Dedem Korkut Kitabı ) bir Oğuz Türk
destanıdır, Azerbaycan'ın en eski yazılı anıtıdır (X- XII yüzyıllar). “Öte yandan
Bamsı Beyrek hikayesi Oğuz dairesinin en eski destanlarından biridir ve Alpamış
olarak da bilinen bu destan Orta Asya’nın her yerinde bilinmektedir”(7, 1).
Doğubilimci V.M.Jirmunski "Oğuzların Kahramanlık Destanı ve Korkut'un
Kitabı" adlı eserinde "Gam Bora'nın oğlu Bamsı Beyrak"ın "Alpamış" destanından
yola çıkarak yaratıldığını kanıtlamaya çalışmıştır. "Alpamış" destanı birçok Türk
dilinde mevcuttur. Ancak en zengin hali Özbek Türklerine aittir. “Alpamış
Destanı'nın Batı Türkleri'ndeki versiyonu olarak kabul edilen bir başka anlatma,
Dede Korkut Kitabı'ndaki hikayelerden biri olan Bamsı Beyrek Hikayesi'dir”.
Alpamış Destanı arasındaki benzer ve farklı noktalar daha önce yapılmış
araştırmalara konu olmuştur. Bamsı Beyrek Hikayesi'nin Anadolu'da halen
anlatılmaya devam eden bir versiyonu olan Bey Böyrek Hikayesi de Alpamış
Destanı ile pek çok ortak noktaya sahiptir”(5, 54).
Azerbaycan ve Özbek halklarının folklorunda "Kitabi-Dede Korkut"
destanının özel bir yeri vardır. Destanın kahramanlık ruhu, kadın karakterlerin
davranışlarında da kendini gösterir. Destanın Azerbaycan ve Özbek
versiyonlarında hem anne, hem de eş olan kadın imgeleri kahraman ve bilgedir.
Anne imgesi daha öndedir, söyleyebiliriz. Anne imgesi vatanın sembolü olarak
genelleştirilmiştir. Annenin hakkı, Tanrı'nın hakkı olarak değerlendirilir. “Anne
kadın”, “kadunum anne” (Baru gelgim, beyaz sütün emdiğim, annem! Beyaz
birçekli, izzetli, canım Annem!) eski Türk yazıtlarında “Okum katun”, “Anne
Hakkı, Tanrı Hakkı” deyen oguzların bilincinde anne-kadın kültünün izlerinin
Orta Çağ'a kadar uzandığını göstermektedir. "Anne hakkı, Tanrı hakkı" kabul
edilerek bu kavram kutsal bir anlam kazanmıştır. Kâfirler Burla Hatun`un
bayanların içerisinde ararken oğlu Uruz`un annesine hitabı annesinin liyaketini
yücelttiğinin kanıtıdır: “Uruz: “Ağzın kurusun, Anne! Dilin çürüsün Anne! Ana
hakkı, Tanrı hakkı denilmeseydi, kalkubanı yerimden duraydım, yaganla
boğazından tutaydım, kaba ökcem altına salaydım, ak yüzünü kara yere tepeydim,
agzun burnundan kan şoraltaydım, can datlusun sana göstereydim” (Ana hakkı,
Tanrı hakkı olmasaydı, ayağa kalkar, boğazından yakalar, topuklarımın altına alır,
beyaz yüzünü kara zemine tokatlar, ağzından ve burnundan tuzlu kanlar alır, sana
ruhumu gösterirdim)”(12, 1). Destanda saygın şekilde tasvir edilen kadınların en
değerlisi ve kutsalı Annedir. Bir Oğuz erkeğinin yöresinde saygı kazanmasında
eşinin kız veya erkek çocuk doğurması önemli idi. Bu nedenle Bayandur Han,
"Oğlu olan beyaz odaya, kızı olan altın odaya, oğlu veya kızı olmayanı Allah
47
unutmuştur, biz dexü gargayız, belli bilsin” söyleyerek ailede evladın dünyaya
gelmesinin önemini arz eder. Destandaki bu olay, her zaman iyi karşılanmamış, bu
yönde türlü fikirler, görüşler oluşmuştur. Fakat bunun nedeni, evladı olanla,
olmayan arasında ayrımcılık yapmak değil, bir Türk ulusunun soyunun devam
etmesi, kılıç alıb dövüşmesi, yeni kuşakların yetişmesi nedeniyle yeni bebeklerin
doğması çok önemliydi. “Dedem Korkut” destanlarında anne ve babaya "ana-ata"
denir. Dikkat edersek, önce "ana" kelimesi gelir. Bu destanlarımızda kadına ve
anneye saygı ve sevginin bir göstergesidir. “Göktürk Yazıtları ile Uygur
Türklerinde de ana, babadan önce söylenirdi. Çin’ de ise baba öne alınır ve “baba,
ana” denirdi. Eski Türklerde “anaç” sözü, hem “anacığım” hem de “anasına
çekmiş soylu kız” demekti. Babanın hakkı sonsuz değildi: Nitekim Dede
Korkut’ta Dirse Han, çocuğu olmadığı için ağlıyor ve karısına “Bu suç senden
midir, benden midir?” diye dert yanıyordu. Karısına kötü bir söz söylemiyor ve
suçu eşit olarak, karısı ile kendisi arasında paylaştırıyordu” (14, 117).
Annenin kutsallığının, kendisine verilen değerin bir tecellisi olarak Kazan
hanının evi yağmalandığında, önce tüm malından geçerek annesini istemesi dikkat
çekicidir:
Karıcık anamı getürüb durursun,
Mere kafir, anamı vergil mana
Savaşmadın, uruşmadın kayıdayum gerü(10, 238).
Görüldüğü gibi, "Kitabi-Dede Korkut" da kadının en güzel nitelikleri bir
araya getiriliyor. Kadın bir anne olarak çocuğunu büyütmek için tüm olumlu
yolları, araçları kullanır. Destanda tasvir olunan anneler çocuğunu yetiştirmek için
fedakarlıklar yapar. Övladını övmesinin, azarlamasının çekisi, değeri vardır.
Destanda kadınların misafirperverlikleri ve gülümseyen yüzleri eski Türk
geleneğinden gelen güzel ahlâkın göstergesidir. Bir Türk kadını, kocasının namusu
olarak en yüksek zirvelerde durur. Kitabi-Dede Korkut" destanlarının kadın
kahramanları ve destandaki annelerin evlat yetiştirme yöntemleri, Azerbaycanlılar,
Özbekler ve tüm Türk halkları arasında bir gelenek haline gelmiştir. Yüzyılların
tecrübesinden yararlanarak bugün büyüğümüze ve küçüğümüze saygı duyabilir, el
öpebilir, başımızı eğebilir ve kucaklıyoruz. Bütün bu davranışlar ahlâki
kurallarımız haline gelmiştir. Kitabi-Dede Korkut" destanlarında kadın hiç
değişilmeyen, evinin direği, kocasının kalbi olan kutsal bir varlıktır. Çocuklarına
edep, vefa, güvenilirlik gibi insani nitelikleri aşılayan bir anne, cesareti ve dövüş
yeteneğiyle de öndedir. Bu nitelikler evlenmelerinde yardımcıları olur. Destanda
alışık oldukları aile geleneklerinin etkisiyle başı dertte olan kocalarına yardım
ederler.
Azerbaycan ve Özbek destanlarında evlenmek zor ve sorumlu bir süreçtir,
dolayısıyla evlenmek isteyen gençlerin önünde sorumluluk sınavları vardır. Bu
48
nedenle destanlarımızda anlatılan ortak özelliklerden biri de gençlerin evlenme
öncesi dövüşe katılmalarıdır. Cesaretlerini kanıtlamak için savaşmak, "Kitabi-Dede
Korkut”, "Alpamış" destanlarında anlatılır. “Kitabi-Dede Korkut” destanının
Azerbaycan versiyonunda Beyrak ve Banuçiçek ata biniyor, ok atıyor ve
güreşiyordu.
Türk dünyasının ortak kültür miraslarından biri de "Köroğlu" destanıdır.
"Köroğlu" destanının hem Azerbaycanlılar, hem de Özbekler arasında özel bir yeri
vardır. “Köroğlu” destanı, Türk destan geleneğinde Türk milletinin şeref, namus,
ahlâk, inanç, düşünce ve değer yargılarını yansıtır. Yapılan araştırmalara göre
“Köroğlu” destanının Orta Asya kolları daha çok epik metinlerinden oluşmakta
olup, Köroğlu'nun kahramanlık tasvirinde ve atının tasvirinde mitolojik unsurlar
yer almaktadır. Bu mitolojik unsurlar, destanın varyantlarının ortak bir özelliğidir.
“Köroğlu’nun Kırat’ı da insan gibi zeki ve anlayışlıdır. Bağdat’ta Köroğlu yiğitleri
ile esir edilince Kırat kimse beğenip almasın diye kör ve topal taklidi yapar”(15,
1). Özbeklerde bu destan dombra çalan bahşılar tarafından oynanır. Köroğlubilimci
Filiz Kırbaşıoğlu “Köroğlu” destanının Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye ve Özbek,
Kazak, Karakalpak ve Orta Asya varyantlarının olduğunu yazıyor. “Göroğlu
destanları özbekler içerisinde biribirinden prensep olarak farklı olan iki versiyon
olarak yayılmıştır. Bu versiyonlardan biri, Harezm “Göroğli” destanlarıdır. Harezm
destanları yirmiden fazladır”(4, 344) Harezm “Göroğli” destanlarının Azerbaycan
versiyonu ile büyük yakınlığı vardır. Harezm dışında özbekler arasında yayılmış
“Göroğlu” destanlarının sayı kırktan fazladır.
Bildiğimiz gibi, destanın farklı rivayetleri vardır. Destanın hem Azerbaycan,
hem de Özbek versiyonlarının ortak özelliklerinden biri kadın karakterlerinin
olumlu tipler, kibar, cesur, sevecen ve güvenilir kadınlar olmasıdır. Çevik bilincli,
çevik hareketli kadınlar, gerçeğin, adaletin, eşitliğin ve ahlâki özgürlüğün hüküm
sürdüğü Çanlibel'de düşmanlara karşı mücadelede erkeklerin yanındalar.
“Köroğlu” destanındaki kadın imgeleri paşa ve kağan kızları olsalar bile,
şımarlıktan uzaktırlar. Güzel bir saray yaşamına sırtını dönerek Çanlibel`e gelen
kadınlar, burada vefa ve samimiyet görürler. Köroğlu'nun delileriyle mutlu bir
evliliği olan bu kadınlar, zor zamanlarda kocalarına destek olur, onlarla beraber
düşmana karşı savaşa atılırlar. Türk dünyasının kahramanı Köroğlu`nun Nigar`ı,
onun hem eşi, hem de silah arkadaşıdır. Akıllıca öğütleri ve nezaketiyle tüm
delilerin saygısını kazanan Nigar Çanlıbel`in bilge annesi olarak kabul edilir.
Köroğlu'nu akıllı ve yiğit bir adam olarak takdir eden Nigar Hanım, Köroğlu`ya
yaptığı hatalarını gösterir ve delilerle Köroğlu arasında soğukluğa müsade
etmiyor. Nigar, yaşamı boyunca sadık bir arkadaş olur. İhtiyar çağında kocasına
daha özenle yaklaşır ve onun dert tasa çekmesine müsade etmiyor. Destanda tasvir
olunan Telli hanım, Rugiyya hanım, Mahbub hanım ve diğer kadınlar zekaları,
49
davranışları ve nazik tavırlarıyla herkesin sempatisini kazanan karakterlerdir.
Destanın Azerbaycan ve Özbek versiyonlarında kadın karakterlerin aşk, sevgi
konusunda sadagatlı olmaları ön plana çıkıyor. Örneğin Türkmen efsanesinde bir
Türkmen gelini genç ve yakışıklı bir Avaz`i görünce kaderine lanet eder. Ancak
Özbek efsanesinde Butagöz Ayim, Avaz'ın görünüşüne ve özelliğine değil,
karakterine ve kişilik özelliklerine dikkat eder. “Dalli”, “Köroğlu” dairesine
mensup geleneksel Özbek halkının kahramanlık destanıdır. “Dalli”, destanın kadın
kahramanının ismidir ve deli kelimesinden gelir. Dalli, akıllı, başarılı, yiğit ve aynı
zamanda yüzünün güzelliğiyle seçilen bir kadındır. “Destanda, Goroğli’nin
Erzurum’dan gelen kervancılardan Han Dalli’nin güzelliğini ve yiğitliğini duyması
ve onu evlatlığı Avazhan’a eş yapmak istemesiyle gelişen olaylar anlatılır.
Manzum-mensur karışık bir yapıya sahip olan destanın büyük kısmı manzumdur.
Manzum kısımlar çoğunlukla hece ölçüsüyle oluşturulmuş dörtlüklerden
mürekkeptir” (8, 438).
Dostları ilə paylaş: |