Tili, adabiyoti va folklori instituti, alisher navoiy nomidagi davlat adabiyot muzeyi, urganch davlat universiteti



Yüklə 7,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə24/431
tarix15.09.2023
ölçüsü7,91 Mb.
#143696
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   431
Anjuman Boku (6)

2.
 
 Özbek Destanlarında Kadın İmgelerinin Özellikleri 
Türk halklarının ortak destanlarının yanı sıra, Özbek Türklerine ait çok sayıda 
destanlar vardır. Özbek halkına ait “Erali ve Şirali” destanı, “Melike Ayyar” 
destanı, “Ayçınar” destanı, “Huşkeldi” destanı, “Belagerdan” destanı, “Rüstem 
Han” destanı, “Zülfizar” destanı, “Dalli” destanı ve bir çok destanlar Türk Dil 
Kurumunun yayınladığı “Özbek Destanları” dizisinde kaydolunmaktadır. 
19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da millîyetçilik ve millî romantik 
edebiyat akımları gelişmeye başlayınca etkisini Sovyetlerin, aynı zamanda Özbek 
halkının folklor çalışmalarında gösterdi. Bu dönemde Özbek Türklerinin folkloru 
hakkında, Özbek destanları hakkında ilk çalışmalar ortaya çıktı. Metin derleme, 
araştırma, inceleme çalışmaları zengin bir sözlü geleneğe sahip olan Özbek 
Türklerinin destanlarının yayınına yol açmış oldu. Özbek kültürü denilince akla ilk 
olarak bu destanlar gelir. “Özbek destanları hakkındaki ilk bilgiler 1870 yılına 
aittir. 19. yüzyılın ikinci yarısında, destana meraklı kişilerin ve bahşıların gayretleri 
ile “Yusufbek ile Ahmedbek”, “Tulumbiy”, “Hurlika ve Hemra” gibi destanların 
ilk yazılı metinleri oluşturulmuştur”(5, 2). Töre Mirzayev, Hamid Alimcan, 
Maksud Şeyhzade, Hadi Zarif, Şakir Süleyman, Büyük Kerimov, Mansur Afzalov 
ve Yunus Sultanov gibi Özbek bilim adamları Özbek destanlarını derlemiş ve 
yayınlanmışlar. 
Özbek destancılık ananeleri ile oluşturulan, “bahşı” lar (destan anlatıcıları) 
tarafından anlatılan, günümüze ulaşan destanlardan biri “Rüstem Han” destanıdır. 
Bilim insanları bu destanın “Alpamış” destanı, “Köroğlu” destanı kadar özbekler 
içerisinde yaygın olduğunu söylerler. Bu varyantlar arasında, Bulungur destan 
mektebinin tanınmış temsilcilerinden olan Fazıl Yoldaşoğlu'nun derlediği “Rüstem 
Han” Destanı, en mükemmel varyant olarak kabul edilmektedir.


50 
Türk destan geleneğinde kadın imgesinin türlü özellikleri vardır ki, kadının 
ruhunun güzelliği, karakteri, kişilik özellikleri anne-oğul ilişkilerinde, annenin 
çocuğu için yaptığı fedakarlığında gözükmektedir. Anne-oğul ilişkileri, eski Sümer 
destanı “Gılgamış” destanlarında ve “Battal Gazi” destanlarında yansıtılır. 
Annelerin oğulları için duaları, savaş meselelerinin çözümüne destekleri tasvir 
olunur. Özbek destanlarında da anneler Türk destan geleneğinde olduğu gibi 
fedakar, zeki, güclü kişiliğe sahipdirler. Özbek destanlarında kadınların 
karakteristik özellikleri şunlardır: akıllı, yönetici, alp, bilge, merhametli, doğaüstü 
niteliklere sahip, vefalı, cesur, uyanık ve yol gösterici vb. Özbek destanlarında bir 
anne çok fedakardır, çocuğu için tüm engelleri aşmaya ve onu zorluklardan 
kurtarmaya hazırdır. Çocuğu olan bir anne, çocuğunu düşmandan korumak için 
elinden geleni yapar ve çocuğunu zorluklardan, acılardan ve hatta ölümden 
korumak için tüm mümkün yolları kullanır. “Erali ve Şirali Destanı’nda çocuklar 
mertliklerini ve cesaretlerini göstermek üzere sefere çıkmak isterler. Oğullarından 
ilk kez ayrılacağını öğrenen anneleri Gülmastura’nın söylediği sözler kadının 
oğullarına karşı duyduğu annelik hissini çok kuvvetli bir şekilde ifade etmektedir: 
“Çocuklu ev daima olur lalezar, 
İkinizi gördüm, oldum bikarar, 
Dal gibi boyunuza ananız kurban, 
Ey kuzum-koçkarım nereye? 
Göversin laleler mevsim gül olsun, 
Karşı düşmanın daim sana el olsun, 
Ben gibi kâben endamına kurban, 
Bulgar’ın töresi, canlar, nereye?” (14, 166). 
"Küntoğmuş” destanı'nda evlenmek isteyen erkeğin zekasını, kemalını, 
düşünce derinliğini ve bu oyunu kazanma yeteneğini test etmek için satranç 
oynadığı anlatılır. Bu da Türk aile kültürünün bir parçası olarak karşımıza 
çıkmaktadır. Sadece silahların gücünü değil, aynı zamanda aklın gücünü de test 
etmek, Türk halklarının aile ilişkilerinde büyük sorumluluğunu göstermektedir. 
Çünkü Azerbaycan ve Özbek kadınları, genel Türk kadınları her zaman 
bilgelikleriyle seçilmişler. Dikkat edersek, bütün destanlarda anne ve eş olan 
kadınlar bilgedirler. “Tarihçilerin de ifadelerine göre Orta Asya’da okuma yazma 
öğrenmek Araplar gelmeden önce popüler olmuş ve çocuklar beş yaşında iken 
hesaplama ve yazmayı öğrenmişlerdir”(14, 168). Bu olay Özbek destanlarında 
tasvir olunur. Gelecek kahramanın yetişmesi için anne evladına küçük yaşlarından 
okumayı ve yazmayı öğretmeye çalışır.
Sonuç 
Bilindiği gibi Avrupa'da hacimli destanlara Aristo'dan beri epos 
denilmektedir. Daha sonra dilimizde Rusça'dan "epos" kelimesi aktifleşmiş ve 


51 
destan yerine Azerbaycan, Özbek ve diğer Türk halkları epos kelimesini 
kullanmışlardır. Evet, büyük hacimli eposlar halk edebiyatında büyük yeri olan 
sanat örnekleridir. Bu destanlarda bazen tarihle, kültürle, çağın yaşamıyla 
belgelenmemiş ve ispatı zor olan meselelere dair deliller bulabiliriz. Özellikle 
tarihi mücadelelerin yansımasını kahramanlık destanlarında görmekteyiz. Mehmet 
Emin Bars “ kahramanlık destanları tarih zincirinin bir halkasıdır”(2, 7) yazıyor. 
Azerbaycan ve Özbek halklarının, genellikle, Türk topluluklarının ortak 
destanlarında hacim, rivayet, süje hattı yönünden farklılıklar olsa bile, genel olarak 
aynı dönemi, sosyo-politik olayları konu eden, aynı kişilikler ve s meselelerde 
çoğunlukla benzer özellikleri vardır. Kadının Türk kültür tarihindeki yerini bu 
destanlarda görmek mümkündür. Destanlarda betimlenen kadın tipleri toplumda 
kadının yerini ve değerini göstermekle, Türk kadınının geçmişteki durumu 
hakkında fikir sahibi olmamıza, yanı sıra toplumun varlığını sürdürmesinde 
kadınların rolünü tayin etmemize yardımçı oluyor. Şimdi olduğu gibi, eski Türk 
toplumlarında da aile en önemli sosyal birlikti. Kahramanlık destanlarımızda bu 
sosyal birliyin toplumun, halkın hayatında oynadığı rol kadının ailede ve toplumda 
rolüyle ilgilidir.
Genellikle, Azerbaycan ve Özbek destanlarında kadın tiplerini inceldiyimizde 
destanlarımızda köklü Türk kültürünün yansımasını görüyoruz. XX. yüzyıla kadar 
tüm dünyada erkekler dış işlerinde, kadınlar ise aile ilişkilerinin düzenlenmesinde 
başarılıydılar. Türk topluluklarında ise kadınlar aile sorunlarının yanı sıra dövüşçü 
gibi her zaman erkeklerin yanında idi, anneler eşlerine, oğullarına her yönden 
destek olmağa çaba gösterirdiler. Bu özellikler Türk topluluklarının, aynı zamanda 
Azerbaycan ve Özbek halklarının millî kültür varlığı olan destanlarına da 
yansımıştır ki, kadınların destanlarındaki yeri hayattaki mevkiiyle birebir aynıdır. 
Türk kadını fedakardır, mertdir, cesaretlidir, başarılıdır, dövüşlere atılacak kadar 
yüreklidir, bazen aile reisidir ve yanı sıra vefalı, naif, ince ruhlu, zerafet dolu aile 
hanımıdır. Bütün bunların birlikteliğinde Türk kadını bir Annedir. Annelik ister 
yaşamda, isterse de destanlarda kutsaldır, dokunulmazdır. Haklı olarak 
destanlarımızda kadın İlahi`yle eşitlenecek kutsal varlık gibi tasvir olunur. 
“Yaratılış Destanı’nda Tanrı’ya insanları ve dünyayı yaratması için fikir ve ilham 
veren Ak Ana bir kadındı. Oğuz’un annesi Ay Kağan da böyle, mukaddes bir 
kadındı. Gene Oğuz Kağan’ın ilk karısı ışık’tan; ikinci karısı ağaç’tan doğmuş 
mukaddes kadınlardır”(13, 33). Bu doğrultuda Türk kadının özellikleri Azerbaycan 
ve Özbek halklarının ortak kahramanlık destanlarında, ayrı-ayrılıkta her iki halkın 
destanlarında yer alıyor. Türk kadını anlayışının destanlara işlenmiş bu çizgileri 
gerçek yaşamdan alınması yanı sıra kız ve kadınların terbiyesinde, ruh ve 
düşüncelerinin şekillenmesinde mühüm rol oynamıştır. Aynı zamanda sonrakı 
edebiyatımızda ve yaşamımızda kadın anlayışının temeli olmuştur. 


52 

Yüklə 7,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   431




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin