İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri
Ateroskleroz; Koroner, Serebral, Periferik Arter Tutulumu
Sempozyum Dizisi No: 52 ● Ekim 2006; s. 9 - 27
Ateroskleroz - Aterotromboz
Prof. Dr. Rasim Enar
Giriş:
Kardiyovasküler hastalık (KVH) gelişmekte olan ülkelerde önde gelen ölüm
sebebidir; örneğin günümüzde yaklaşık 61.800.000 Amerikalıda bir veya daha
fazla KVH bulunmaktadır (ABD’nin toplam nüfüsü 240 milyon). Her yıl dünya
genelinde >19 milyon insanın akut kardiyak olay (akut koroner sendrom ve/veya
ani kardiyak ölüm) geçirdiği tahmin edilmektedir(ABD’de>1 milyon, Türkiye’de
>300.000 ?).
Bu hastaların büyük bölümünün kardiyak olay öncesinde semptomları
bulunmamaktadır. Dolayısı ile ani kardiyak olayların altında yatan patolojik
süreci teşhis ve tedavi etmeye büyük ihtiyaç olduğu düşünülmektedir (erken
teşhis ve tedavi).
Fatal ve Nonfatal Kardiyak Olayların Altında Yatan Sebepler:
Akut kardiyak olayların altında yatan sebepler; (a) koroner ateroskleroz ile
veya iskemik kalp hastalıkları (okluziv trombus: +/- ), (b) koroner ateroskleroz
olmayan veya aterosklerozun yaptığı miyokard hasarı (sadece miyokard
hasarının- oluşturduğu faktörler: primer ileti bozuklukları).
Okluziv veya subpkluziv trombus bulunsun bulunmasın; trombus, yırtılmış
veya yırtılmamış aterosklerotik plağı tanımlamaktadır. Fatal AMİ ve/veya ani
koroner ölümlerin yaklaşık %70’de görülen Plak rüptürü en sık plak
komplikasyonudur. Trombotik koroner ölüm ve AKS’ye sebep olan plağın
özellikleri ve trombusun ile ilişkilendirilmiş klinik tablo aşağıdaki Şeklide (Plak
hassasiyerti ve trombus) sunulmuştur.
Akut Koroner Sendromlar; Fizyopatolojik Spektrumu:
İnflamasyon, trombozis, trombosit aktivasyonunun markerleri akut koroner
sendromun klinik ciddiyeti ile paralel bir ilişki gösterir. İnflamasyonun akut
markerinden CRP, stabil koroner arter hastalığında %13, ASAP’ta %65, AMİ’de
%76 sıklıkta saptanmıştır. Benzer şekilde C. Pneumoniae karşı antikorlar akut
koroner sendromhastalarında yüksek titrede rastlanmıştır. Aktive edilmiş
trombositler ve devam eden tromboziste artmış Fibrinopeptid-A, akut koroner
sendromlarda daha sık bulunmuştur. Anjiyografi ve anjiyoskopide miyokardiyal
iskemi boyunca ayni bulguları gösterir. Anjiyografik çalışmalar sıklıkla
trombositten-zengin ASAP’lı hastalarda ve ST-Elevasyonsuz Mİ’de yapılmış ve
bunlar ST-Elevasyonlu Mİ’deki “Kırmızı Trombus ile” mukayese edilmiştir.
Bunların esasını teşkil eden çalışmada; akut ST-Elevasyonlu Mİ hastalarında
intrakoroner trombus fogarty kateteri ile aspire edildi. ST-elevasyonlu Mİ
hastalarının koroner anjiyografisinde infarkt arterinde total tıkanma bulunmuştur,
9
Prof. Dr. Rasim Enar
10
aktive edilmiş makrofajlara plağın rüptüre olan zayıf noktalarında sıklıkla
rastlandı, bunların rüptüre yardımcı olduğu bildirilmiştir.
Stabil angina hastalarında “Nonaktif Lezyonlar”; simetrik konsantrik ve
kenarları düzgün), koroner anjiyografide düzgün kenarlı, saat camı şeklinde,
intraluminal radyolusen görüntü (trombus) bulunmayan, tipik deformiteler
oluşturur lezyonlar. Lümen içerisindeki trombus, gradient meydana getirerek
akut koroner sendromların klinik spektrumunda herhangi birisini oluşturabilir.
Akut koroner sendromların basitçe tanımı inflamasyonlu aterosklerotik plağın
(aktif plak) yırtılması, trombus teşekkülü (aterotrombotik kitle),
vazokonstriksiyon ve mikroembolizasyonun meydana getirdiği miyokardın
oksijen sunumunun primer akut veya subakut azalmasıdır.
1- Plak Rüptürü ve Erozyonu:
Ateroskleroz devamlı, linear bir süreç değildir, fakat hastalığın değişken
fazları bulunmaktadır (stabil ve anstabil). Plak yırtılması ile semptomlarda ani ve
öngörülemeyen değişiklikler görülmektedir. Yırtılma eğilimi olan plakların;
büyük lipid nüvesi, düz kas hücre yoğunluğu düşük olup, kollagen ve doku
faktörü konsantrasyonu iyi organize olmamış ince fibroz kapsülü vardır. Lipid
nüveplağın kollajen matriksinde hücresel kitle oluşturmuştur. Köpük
hücrelerinin ölümünden sonra lipid nüvemetalloproteyinazlar ile kollajende aktif
çözülme meydana getirebilir. Rüptür eğilimindeki plakların nüvesinde kolesterol
esterlerinin yüksek konsantrasyonu ile yüksek orandaki poliansatüre yağ asidleri
(PAS-YA) vardır. PAS-YA yırtılmış plakların kenarlarında merkezine göre daha
düşük oranda gözlenmiştir. Farklı yağ asitlerinin rölatif oranları; lokal
trombositleri ve trombus teşekkülünü etkilemektedir.
Plak yırtılması değişik mekanizmaların kombinasyonları sonucundadır;
(a) Aktif rüptür: Makrofajlardan fibröz kapsülü zayıflatan proteolitik
enzimlerin sekresyonu ile ilgilidir.
(b) Pasif plak yırtılması: Fiziksel kuvvetler ile ilgili olup, bunlar fibröz
kapsülün en zayıf noktasında oluşmaktadır, burası; fibröz kapsülün en ince
bölümüne uymaktadır, plak ile sağlam damar duvarının birleştiği nokta (”plağın
omuzu”). Plağın hassasiyetinin bağlın olduğu faktörler; çevresel duvar stressi,
plağın lokalizasyonu, büyüklük ve lipid nüvesinin muhtevası ve plağın lümen
yüzeyinde akımın etkileri.
(c) Plak erozyonu: Plak rüptürünün yanlarında görülmüştür, akut koroner
sendromların mekanizmalarından birisidir. Kadınlar, diyabetikler ve hipertansif
hastalarda sık görülmektedir. Koroner lümeninde yüksek derecede darlık yapan
stenozların üzerinde ve sağ koronerde lokalize stenozlarda daha sık meydana
gelmektedir. Ani koroner ölümde plak erozyonu prevalansı %40 bildirilmiştir,
AMİ’deki prevalansı ise %25 bulunmuştur, prevalansı kadınlarda erkeklere göre
daha yüksektir. Plak rüptürü için bu kadınlarda %37, erkeklerde %18’dir.
Erozyon oluştuğunda, trombus plak yüzeyine yapışmaktadır, plak rüptüründe
ise trombus plağın lipid nüvesine doğru derin tabakalarına girmekte, pozitif
Ateroskleroz-Aterotromboz
11
remodellingi meydana getirmekte, bunun sonucu; plağın hızlı büyümesi ve
progresyonu.
2- İnflamasyon:
Fibröz kapsülde genellikle yüksek konsantrasyonda Tip- I kollajen vardır ve
kırılmadan kapsülün yüksek gerilme kuvvetini, kırılmadan destek olmaktadır. Bu
dinamik bir yapı olup, büyüme faktörlerinin düzenlediği kollajen sentezi ile
aktive makrofajların metalloproteinazlarının yaptığı kollajen parçalanması
arasındaki devamlı dengeyi sağlamaktadır. Ayrıca düz kasların apoptozisi fibröz
kapsülü zayıflatmakta ve plak rüptürüne yardımcı olmaktadır.
Makrofaj infiltrasyonu; rüptür olmuş plaklarda stabil plaklara göre 6-9 kat
daha fazla bulunmuştur. Plaklarda makrofajların bulunması inflamatuvar süreci
yansıtmaktadır, bu ayrıca rüptür bölgesinde aktive T-lenfositlerin bulunması ile
karakterizedir. Buradaki T-lenfositler, makrofajları aktive eden ve düz kas
proliferasyonu artıran değişik sitokinler salmaktadır. Bu hücrelerin ekstrasellüler
matriksi sindiren metalloproteyinazlar meydana getirdiği ima edilmiştir. İn vitro;
makrofajlar insandaki fibroz kapsüldeki kollajen parçalanmasını yapmaktadır ve
metalloproteyinaz inhibitörleri, bu süreci ve plağın kenarlarında bulunan mast
hücrelerini bloke edebilmektedir.
Patolojide, direksiyonel aterektomi ile alınan anstabil plak kesitlerinin %40’da
neointimal hiperplazi görülmüştür. Karakteristikleri; yoğun ekstrasellüler
matriks. Bu neointimal hiperplazi çeşitli inflamatuvar büyüme faktörleri
tarafından uyarılabilir (hücre, trombus, veya düz kas hücresinde asıl olan ve
açığa çıkarılan).
3- Trombus Oluşumu:
Trombozis plak rüptürü veya erozyonu tarafından meydana getirilmekte,
stenozun ciddiyetinde hızla değişikliğe sebep olabilir ve koroner arterde subtotal
veya total okluzyon gelişebilir.
Plak rüptüründen sonra plağın diğer komponentlerine daha yüksek
konsantrasyonda doku faktörü ihtiva eden oldukça trombojenik lipid nüvesi
açığa çıkmaktadır. Doku faktörü aktivitesi ile makrofajların varlığı arasında
kuvvetli korelasyon bulunmuştur. ASAP’da sistemik monositlerin prokoagulan
aktivitesi dramatik olarak yükseldiği saptanmıştır. Hiperkoagülabiliteyi etkileyen
ayrıca oluşturan faktörler; hiperkolesterinemi, fibrinojen, bozulmuş endojen
fibrinoliz ve infeksiyonlardır. Bunların hepsi de trombus oluşumunu
kolaylaştırmaktadır. Akut koroner sendromlarda oluşan trombus esas olarak
trombositten zengindir. Spontan tromboliz geçici trombotik damar okluzyonu/
subokluzyon epizodlarını açıklayabilir. Bunlara geçici semptomlar ve EKG
değişiklikleri eşlik etmektedir. Plağın rüptür bölgesinde trombus oluşumu küçük
partiküllere parçalanabilir. Bunlar aşağıya- akıma karışarak arteriyoller ve
kapillerleri tıkayabilirler. Bu trombosit emboliler epikardiyal koronerarterde
Prof. Dr. Rasim Enar
12
okluzyon olmadan küçük nekroz bölgelerine sebep olurlar (minimal miyokard
hasarı, küçük infarktlar; infarktüscükler, mikroinfarkt).
4- Vazokonstriksiyon:
Trombositten zengin trombusserotonin ve tromboksan A2 gibi
vazokonstriktör maddeler salmaktadır. Bunlar plağın rüptür bölgesi veya
mikrodolaşımda vazokonstriksiyon meydana getirmektedir.
Prinzmetal varyant anginada bu vazokonstriktör etki dominant faktördür.
Koroner segmentte öncesinde miyokardın oksijen ihtiyacı artmadan geçici, ani
konstriksiyon ile karakterizedir. Akut transmural iskemi epizodları lokalize
olmuş koroner vazospazm ile meydana getirilmektedir. Sonucu; bir veya daha
fazla büyük epikardiyal arterin ciddi olarak sıkıştırılması veya tıkaması.
Akut Koroner Olaydan “Sorumlu” Koroner Lezyonların Altında Saptanmış
Patolojiler:
A- Yırtılmış plaklar (≈%70).
Stenotik (≈%20).
Nonstenotik (≈%50).
B-
Yırtılmamış plaklar (≈%30).
Erozyon.
Kalsifik nodül.
Diğerler/bilinmeyen.
Rüptüre-eğilimli plak, “ince kapsüllü fibroateroma” olarak isimlendirilmiştir.
Bazı olgularda derin plak hasarı tanımlanamamıştır. Trombus, sağlam plak veya
endotelsiz yüzeye oturmuştur. Bu tipteki yüzeyel plak hasarlarına “plak
erozyonu” denmektedir.
Yırtılmamış plaklar, plak erozyonu veya nodüler kalsifikasyon genellikle
lümen içerisinde trombus ile birliktedir. Üzerine trombus oturmuş tüm olgularda
alttaki lezyon stenotik veya nonstenotik olabilir. Ancak nonstenotik lezyonlar
stenotik plaklardan daha fazladır; sorumlu yırtılmış plakların büyük bölümü.
Trombozis olmayan ani kardiyak ölümün hipotezi;
- Koroner spazm,
- Distal intramural damarlara embolizasyon,
- Geçmişteki lezyon ile ilişkilendirilmiş miyokard hasarı
terminal aritmik epizoda sebep olabilir.
Ateroskleroz:
Tarihsel gelişimi: Aterosklerozun patogenezi, 19’uncu yüzyılda iki hipotez ile
açıklanmakta idi; (1) “Üzerinin kabuk bağlaması” (“İncrusatation-hipotezi”;
1852, Rokitansky) ve (2) “Lipid hipotezi” (1856, Virchow). Bu hipotezler; fibrin
Ateroskleroz-Aterotromboz
13
depolanmasına, lipid birikimine ve ekstrasellüler matriks oluşumuna
odaklanmıştır. Bunlara ilave olarak ise ilk defa Virchow ”endarteritis deformans”
ismini kullanmış; bunu, yaklaşık 100 yıl sonraki Ross’un (1995) “lezyona-
cevap” hipotezine göre gelişen inflamasyon ve hastalık ile ilişkilendirmiştir.
Lipoproteyin retansiyonu ve kronik inflamasyon hastalığın erken fazları ile
yakinen ilgilidir. İnflamasyon ayrıca plak rüptürü ve trombus gelişiminde rol
oynamaktadır. Sonuç olarak; yukarıdaki hipotezler “aterotromboz” başlığı
altında birleştirildiğinde bütünleşirler.
Aterozis + Sklerozis:
“Aterosklerozis” ismi olgunlaşmış plakları ima etmektedir; bunlar tipik olarak
iki komponent ihtiva etmektedirler: (1) lipidten zengin ve yumuşak ateromatöz
“lapa” ve (2) kollajenden zengin ve sert sklerotik doku (Figür 1). Stenotik
koroner plaklarda sklerotik komponent daha hacimli olup, plağın muhtevasının
>%70’ni tutmaktadır. Bu komponent rölatif olarak benindir, çünkü düz kas
hücrelerinden salgılanan kollajen plakları stabilize etmektedir (yırtılmaya karşı
plağı korumakta). Bunun aksine yumuşak ateromatöz lapa (“gruel”), plakları
destabilize etmektedir; rüptüre hassas ve sonraki trombusoluşumu riski yüksek.
Anlamlı ateromatöz komponent, sıklıkla trombusun yönettiği akut koroner
sendromlardan sorumludur.
Ateromatöz nüvenin karakteristikleri; kollajen desteği eksiktir ve
ekstrasellüler lipidlerden (kolesterol ve esterlerinden) zengindir, avasküler ve
hiposellülerdir (makrofaj köpük-hücreler, sıklıkla nüvenin periferinde
bulunmaktadırlar) ve lapa gibi yumuşaktırlar. Genel olarak inanılan makrofaj-
köpük hücreleri nekroz ve apoptozise gitmektedir; bu sürecin olası sebebi ise
makrofajlar tarafından (“scavenger-reseptörleri” ile; “çöpçü-reseptörler”) alınan
oksidize-LDL’in toksik etkileri; sonuç olarak bu patoloji ekstrasellüler lipid
birikmesinde ve nüve oluşumunda önemli rol oynamaktadır. Yakalanmış
lipoproteyinlerin sabunlaştırılması ve ekstrasellüler boşlukta bırakılması
ekstrasellüler lipid birikimi, nüve oluşumu ve nüvenin büyümesine yardımcı
olmaktadır.
Tanımı: Ateroskleroz, lipidler ile doldurulmuş orta ve büyük areterlerin içten-
içe devam eden (sinsice), multifokal, immuno-inflamatuvar hastalığıdır (Earling
Falk: JACC 2006;47:C7-12).
Endotel hücreleri, lokositler ve intimal düz-kas hücreleri bu hastalığın
gelişiminde majör rol oynamaktadır. Aterosklerozun en zararlı sonuçları; kalp
krizi (AMİ), inme; bunlara aterosklerotik lezyon üzerine trombus oturması sebep
olmaktadır. Ateroskleroz yıllarca süren yavaş ve sessiz gelişme sonrasında,
aniden lümen içerisinde trombus gelişimi ile komplike olmaktadır. Şayet
treombozis-eğilimli plalklar saptanır ve trombozisin yönü değiştirilebilirse
aterosklerozis daha benin bir hastalık olacaktır.
Prof. Dr. Rasim Enar
14
Figür 1. -Koroner arterde rüptür- eğilimi olan plak kesiti; (1) Lipidten-zengin büyük
nekrotik nüve (Oranj-yıldız), (2) ince fibröz kapsül (Mavi-ok), (3) Dışa-doğru “pozitif-
remodeling” (Yeşil-ok). (4) Vasa vazorum ve neovaskülarizasyon O- şekli çember).
(JACC 2006;47:C7-12)
Ateroskleroz-Aterotromboz
15
Fatal koroner trombusların yaklaşık %76’sı plak rüptürü tarafından presipite
olmaktadır. Plak rüptürü erkeklerde kadınlardan daha sık koroner trombozis
sebebidir ( sırası ile ≈%80 ve ≈%60).
Yırtılmış plağın karakteristikleri; lipidten-zengin büyük nüve, çok az düz-kas
hücresi ve çok sayıda makrofaj ihtiva eden ince fibröz kapsül, anjiyogenezis,
adventisyal inflamasyon, ve dışa-doğru remodeling. Plak rüptürü, koroner
trombozisin en sık sebebidir. Yırtılmış plaklar ve bundan çıkan mana ile; rüptür-
eğilimli plakların in vivo görüntüleme ile aranmalarında kullanışlı patoanatomik
özellikleri bulunmaktadır bakınız; hassas-plak, Figür 1).
Ateroskleroz, koroner arter hastalığı, karotis arter hastalığı ve periferik arter
hastalığının altındaki en sık sebeptir. Ateroskleroz tek başına nadiren
öldürücüdür. Yırtılmış (rüptür) veya aşınmış (erozyon) aterosklerotik plak
üzerine oturmuş trombus fatal olayları (akutkoroner sendromlar ve inme)
presipite etmektedir. Bundan alınacak pratik ders: “trombus- eğilimli plakların
oluşmasını önlemek veya var olanların ise bulunup, yaşam için ve/veya
miyokard, beyin kaybı riski yüksek olanların (beslediği, “jeopardize alanı”
yaşamsal olarak kritik) tedavisi”.
Hassas-Plak: Olgunlaşmış komplike olmamış plakların küçük bir alt grubu
anstabil ve yırtılmaya-eğilimlidir. Plakların rüptür olmaya-eğiliminin 3 majör
belirleyicisi bulunmaktadır; (1) Ateromatöz nüvenin büyüklüğü ve muhtevası;
(2) nüveyi örten fibröz kapsülün kalınlığı; (3) kapsülün inflamasyon ve tamiri,
aşağıdaki şekildeki gibi: Plak hassasiyeti, yırtılması- trombozis). Kapsülün
“yorgunluğu” ayrıca rol oynamaktadır. Uzun dönemde tekrarlayan siklik stresler
kapsülün materyalini zayıflatmamakta ve kırılma hassasiyetini artırmaktadır.
Sonuç; ani ve provoke edilmemiş (tetiklenmemiş) mekanik yetersizlik ve
yırtılma.
Ateroskleroz Patogenezi:
1- Aterojenik uyarı: Birçok kardiyovasküler risk faktörünü arasından,
yükselmiş kolesterol düzeyi, diğer bilinen risk faktörlerinin yokluğuna rağmen
aterosklerozun gelişiminin sağlanmasında yeterli olan muhtemel tek risk
faktörüdür. Şayet bütün erişkinlerin plazma kolesterol düzeyi <150 mg/dl olursa;
semptomatik hastalık seyrek olacaktır. Hipertansiyon, diyabet, sigara, erken
cinsiyet ve muhtemelen inflamatuvar markerler (CRP, sitokinler ve diğerleri)
gibi diğer risk faktörleri; aterojenik lipoproteyinler (LDL) ile başlatılan ve
sürdürülen hastalığı hızlandırmaktadır. Bunu nasıl yaptıkları belirsizdir; (1)
LDL’nin aterojenitesini artırarak (partikül büyüklüğü, sayısı, içeriği) veya (2)
arteriyel duvarın duyarlılığını artırmak (permeabilite, glikasyon, inflamasyon ve
diğerleri).
Kolesterolün ötesinde diğer risk faktörlerinin önemi; kolesterol düzeyi aynı
olan hastalar arasındaki klinik hastalığın yansımasındaki büyük farkı
göstermektedir.
Prof. Dr. Rasim Enar
16
2- Koruyucu Faktörler: Alkol, egserisiz, ve HDL ve bunun majör
lipoproteyini apoA-I, aterotrombozun sebep olduğu hastalığa karşı koruyucu
görülmektedir. Diğerlerinin arasında, değişikliklerini HDL/apoA-I LDL’nin
aterojenik önlemektedir; “geriye kolesterol transportu”nu hızlandırmak, bu
mekanizma plak progresyonunu yavaşlatmakta ve hızlı regresyonuna sebep
olabilir.
Aterotrombozis:
Ateroskleroz ve arteryel sistemdeki oluşturduğu lezyonun klinik
manifestasyonlarına ve anatomik progresyonuna hemen her zaman trombozis
eşlik etmektedir (intralumen, intraplak). Bundan dolayı yeni görüşte
“Aterotrombozis” aterosklerozun yerine geçmiş görünmektedir.
Aterotrombozis sistemik arteriyel bir hastalıktır. En fazla büyük ve orta
büyüklükteki arterlerin intimasını tutmaktadır (karotis, aorta, koroner ve
periferik arterler). Aterotrombotik plakların ana komponentleri: (1) konnektif
doku- ekstrasellüler matriks içeriği; kollajen, proteoglikanlar ve fibronektin
elastik fibriller; (2) kolesterol kristalleri, kolesterol esterler, ve fosfolipidler; (3)
monositlerden oluşmuş makrofajlar, T- lenfositler ve düz kas hücreleri; (4)
trombotik materyal; trombositler ve fibrin depolanması ile farklı plaklarda bu
Ateroskleroz-Aterotromboz
17
komponentler değişen oranlarda meydana gelmiştir ve lezyonlara oldukça geniş
bir spektrumda heterojenite sağlamaktadır. Bu komponentler primer olarak
intimayı etkilemekte fakat mediya ve adventisyada da vasa vazorumların
gelişimi dahil sekonder değişiklikler olmaktadır.
Ateroskleroz lipid nüvenin ekspansiyonuna doğru ve fibröz kapsülü yırtacak
makrofajların plağın kenarlarına birikmesi ile progresyon göstermektedir (Figür
2).
Figür 2. Yırtılmış plak üzerine oturmuş non-okluziv trombositten zengin trombus; ince
kapsülün altında lipdten-zengin nüve. Tiyokrom boyası; trombus-Kırmızı, kollajen-Mavi
ve lipidler-Renksiz. (JACC 2005; 46: 937-54).
Plak rüptürünü tayin eden risk faktörleri; yükselmiş total kolesterol/HDL
oranı, fibrö kapsülün kalınlığı(%95’i ≤64 micm).
Buna göre patolojide hassas plağın tarifi; fibröz kapsülünün kalınlığı <65
micm ve büyük miktarda makrofajlar ile infiltre olmuştur.
İnsanda en sık koroner trombozu oluşturan odak plak rüptürüdür. Ancak %30-
40 koroner trombus gelişen yerlerin %30-40’da plak rüptürüne rastlanmamıştır.
Prof. Dr. Rasim Enar
18
Koroner trombozise uyan akut kardiyak-ölümlerin yaklaşık yarısında trombus
yüzeyel erozyonun (proteoglikan düz kas hücrelerinden zengin plak) üzerinde
görülmüştür, kapsül yırtılması saptanmamıştır.
Aşınmış plaklar pre-menapozal kadınlarda sıklıkla görülmüştür. Aşınmış
plaklar daha az stenotiktir ve daha düşük miktarda makrofaj infiltrasyonuna
sahiptirler ve bunlarda kalsifikasyon insidensi çok daha az gösterilmiştir (Figür
3).
Figür 3. Plak erozyonu; stenotik aterosklerotik plak üzerine oturmuş tıkayıcı trombus;
plak-trombus ara yüzeylerinde endotel kaybolmuştur, fakat aksi tarafta plak yüzeyi
sağlam. Trokrom boyası; trombus-Kırmızı, kollajen-Mavi. (JACC 2005; 46: 937-54).
Sonuçta, arteriyel trombus meydana getiren iki farklı mekanizma vardır; plak
rüptürü ve erozyon (Figür 2, 3).
“Yüksek-riskli” veya “hassas” kelimeleri, artmış trombozis riskli plakları tarif
etmek için kullanılmıştır. Bu kelimelere ilave olarak diğer kelimeler; “sorumlu-
lezyon”,”iltihaplanmış ince-kapsüllü fibroateroma”,”kalsifik nodül”, “tromboze
plak”, ve “hassas-hasta” kullanılmaktadır.
Aterosklerotik lezyonlar, (plaklar) AHA tarafından fonksiyonel anlamlarından
çok histolojik özellikleri dikkate alınarak 6 tipe ayrılmıştır (Figür 4). Burada
plakların kompleksliği giderek artmaktadır: Tip-I (başlangıç değişiklikleri), Tip-
Ateroskleroz-Aterotromboz
19
II (yağlı çizgiler), Tip-III (pre-ateroma), Tip-IV (ateroma), Tip-V (fibroateroma),
Tip- VI (komplike plak). Bu sınıflamada tromboze olmuş plaklar ile
ilişkilendirme çok basittir, bütün tromboze plaklar komplike olmuş lezyonlar
gibi Tip-VI içerisindedir. Bu 6 tipin herhangi biri trombozise sebep olabilir.
Özellikle dikkat edilmesi histolojik anormallik bulunmayan endotel
disfonksiyonunda trombozis meydana gelebilir. Hassas/yüksek-riskli plaklar
histolojik olarak en fazla Tip- IV (ateroma) veya Tip-V (fibroateroma)
görünümündedir.
Aterotrombozun Fazları:
Stary tarafından, plak progresyonu patolojik/klinik olarak 5 faza ayrılmıştır.
Faz 1 (Erken): Lezyonlar küçük olup genellikle genç kişilerde görülmektedir.
Bunlar aşağıdaki gibi 3 tipte kategorize edilmektedir: Tip-I lezyonlar,
makrofajlardan yapılmış ve yağ damlacıkları içeren köpük hücrelerini ihtiva
ederler. Tip-II lezyonlar, hem makrofajları, hem düz-kas hücrelerini ve hafif
ekstrasellüler lipid depolanması ihtiva ederler. Tip- III lezyonlar, ekstrasellüler
konnektif doku, fibriller ve lipid depoları ile çevrilmiş düz-kas hücrelerini ihtiva
eder.
Faz 2 (İlerlemiş): Lezyonlar stenotik olması gerekmemektedir. Yüksek
miktardaki lipid muhtevası, artmış inflamasyon ve ince fibröz kapsülünden
dolayı rüptür eğilimi olabilir.
Bu plaklar morfolojik iki varyantından biri olarak kategorize edilmektedir:
Tip- IV lezyonlar, karışık hücresel lezyonlar ile normal intima ile kapsülün dış
tabakası arasına karışmış büyük miktarda ekstrasellüler lipid; veya Tip- Va
lezyonlar, ekstrasellüler lipid nüve oluşmuş fibröz kapsül ile örtülmüştür.
Faz 2 plaklar akut fazlar 3 ve 4’e ilerleyebilmektedir.
Faz 3: Bu lezyonlar akut komplike Tip-VI lezyonlar ile karakterizedir.
Rüptüre olmuş veya aşınmış lezyonlardan (Tip-IV veya Va) kaynaklanmıştır ve
mural, non-obstrüktüftromboza yol açarlar. Bu süreç klinik olarak sessiz olup,
nadiren angina başlatabilir.
Faz 4: Bu lezyonlar akut komplike olmuş Tip-VI lezyonlar, sabitleşmiş veya
tekrarlayan tıkayıcı trombozis ile karakterize olmuştur. Bu süreç akut koroner
sendrom (AKS) gelişmesi ile klinik olarak aşikar hale gelmektedir, ancak sessiz
kalması seyrek değildir.
AKS’lerin 2/3’üne non-stenotik plakların üzerinde gelişen tıkayıcı trombus
sebep olmaktadır, 1/3’ünde ise trombus stenotik plakların üstünde olmaktadır.
Fazlar 3 ve 4’deki, tıkayıcı veya mural trombusun konnektif doku ile organize
olması tıkayıcı veya anlamlı darlık yapan, fibrotik plakların gelişmesine
götürmektedir.
Faz 5: Bu lezyonlar Tip-Vb (kalsifik) veya Vc (fibrotik) lezyonlar ile
karakterizedir. Anginaya sebep olabilirler. İskemi ile ilişkilendirilmiş okluzyon
veya stenozun öncesinde olabilir. Kollateraller ile korunmuş miyokardta bu
lezyonlar sessiz ve klinik olarak belirsiz olabilirler.
Prof. Dr. Rasim Enar
20
Figür 4. İnsanda ateroma’dan (1) tromboz ve stenoz ile klinik manifestasyonlara (5,6,7) sebep
olan;”Aterogenezis”: 1- Normal koroner arter; 2- Endotel hücrelerinde lezyonun başlaması;
hiperlipoproteyinemi gibi risk faktörleri ile aktive edilmişadezyon ve kemoreaktan moleküllerinin
ekspresyonu sonucunda bu evrede innflamasyon hücreleri (lokosit, T-lenfositler) göç etmeye ve
intimada birikmeye başlar; 3- “Fibro- fatty” evreye evolusyonu;arter dıvarına göç etmiş monositler
makrofaja dönüşürler ve reseptörler eksprese ederek (“scavenger” reseptör)lipoproteyinlere bağlanır
ve onları modifiye ederler;makrofajlar modifiye edilmiş lipoproteyinleri fasgosite ederek köpük
hücrelerine (“Foam-cell”) dönüşürler. Lokositler ve damar duvarının kendi hücreleri lökosit gelişini
şiddetlendiren ve düz kas hücre göçü ve proliferasyonuna sebep olan inflamatuvar sitokinler ve
büyüme faktörleri (“growth factors”) salgılarlar; 4- Lezyonun gelişmesi ile; inflamatuvar
mediyatörler güçlü pro-koagulan doku faktörü ekspresyonuna sebep olurlar, ve matriks-parçalayıcı
proteyinezlar plağın fibröz kapsülünü zayıflatırlar; 5- Fibröz kapsül zayıfladığı noktada yırtılır;
kandaki koagulasyon faktörleri lipid-nüvenin doku faktörü içeriği iletrombojenik özellik
kazanır;non-okluziv aterosklerotik plağın üzerinde trombus oluşumuna sebep olur;özellikle bu
bölgede “protrombotik ve fibrinolitik mekanizmalar” arasındaki denge trombus lehine olduğunda
intrakoroner trombus gelişimi sonucu akut koroner sendroma sebep olabilir; 6- Trombus rezorbe
olduğunda trombozis ile ilişkilendirilmiş ürünler; trombin ve degranüle trombositlerden salınmış
mediyatörler gibi iyileşme cevabının oluşmasına sebep olmaktadır;artmış kollajen birikmi ve düz kas
hücre gelişimi;”fibro-fatty” lezyon ilerlemiş fibröz ve sıklıkla anlamlı darlığa sebep olan kalsifik
plağa dönüşür ve hastanın stabil angina pektoris semptomları meydana gelir; 7- Bazı olgularda
endotelyal tabakanın yüzeyel erozyonu sonucunda okluziv trombus meydana gelebilir (fibröz kapsül
rüptürü olmadan).
Mural trombus oluşumu; lokal protrombotik ve fibrinolitik dengeye bağlı olup AMİ’ye sebep
olabilmektedir. Yüzeyel erozyonlar sıklıkla burada gösterilen ilerlemiş ve daralmış lezyonlar ile
komplike olmaktadır. Yüzeyel erozyonunfibröz kapsülün yırtılmasından sonra oluşması
gerekmemektedir. (Circulation 2001; 104: 365- 72 /Nature 2002; 420: 868-74)
Ateroskleroz-Aterotromboz
21
1994, AHA sınıflaması plak erozyonu ve TCFA (Thin-cap fibroatheroma;
ince-kapsüllü fibroateroma) tanımını kısaltmıştır. Bu iki kategoriyi ihtiva eden
farklı sınıflama Virmani ve ark. Tarafından yapılmıştır.
Aterosklerozun Manifestasyonları:
1- Plak Rüptürü:
Plak rüptürünü tetikleyen birbirinden bağımsız veya birleşik iki mekanizma
vardır.
(A)- Birincisi; fiziksel kuvvetler ile ilişkili olup ve sıklıkla fibröz kapsülün en
ince, köpük hücreleri ile yoğun olarak infiltre olmuş, daha sonra zayıflamış
yerinde olmaktadır (Tablo 1: Yırtılmış plakların özellikleri).
Tablo 1. Yırtılmış plakların özellikleri
1-
Trombus
2-
Büyük lipidten- zengin nüve (plağın >%30-40’ı).
3-
Lipidten- zengin nüveyi kaplayan ince fibröz kapsül;
İnce (kalınlığı<100 micm), çok sayıda makrofaj (inflamasyon),
çok az düz kas hücresi (apoptozis).
4-
Lümeni korunmuş dışa doğru remodeling.
Vasa vazorumlardan neovaskülarizasyon.
Adventisyal/perivasküler inflamasyon.
Eksantrik plaklarda burası omuz bölgesidir veya komşu normal damar duvarı
ile plak arasıdır. İn vitro izole fibröz kapsül ile yapılan mekanik testler
sonucunda rüptür olmaya hassasiyet birçok faktöre bağımlı bulunmuştur;
çevresel duvar stresi veya kapsül yorgunluğu, lokalizasyonu, büyüklüğü ve
ateromatöz nüvenin muhtevası ve kan akımı karakteristikleri, özellikle plağın
proksimal yüzüne akımın etkisi (akım şekli ve plakla yaptığı açı).
(B)- İkinci mekanizma; plak içerisindeki aktif mekanizmanın yol açtığı rüptür.
Aterektomi örneklerinde makrofajlar ve mast hücrelerinden zengin bölgeler
saptanmıştır. Bu hücreler ekstrasellüler matriksi fagositoz ve salgıladıkları
proteolitik enzimler ile parçalayabilmektedir. Plazminojen aktivatörleri ve
matriks metalloproteyinazlar (MMP) gibi enzimler, kollagenazla, elastazlar ve
jelatinazla, strımelizinler dahil hücresel ekstrasellüler matriksin komponentlerini
parçalarlar. Fibröz kapsülü zayıflatarak rüptür olmaya predispozisyon yaratırlar.
İn vitro durumlarda insanda monositlerden oluşmuş makrofajlar MMP-1
(intertisyel kollajenaz) ve MMP-2 (jelatinolitik) ekspresyonu yaparak fibröz
kapsülün kollajenini parçalar. Bunların aktivite ve etkileri kültür ortamında
MMP- inhibitörleri tarafından engellenmektedir. Bu MMP’ler insan koroner
plakları ve köğük hücrelerinde saptanmıştır. Plakların destabilizasyonunda
Prof. Dr. Rasim Enar
22
özellikle aktiftirler. Daha ötesi bu MMP’lerin ve inhibitörlerinin kanda tespit
edilmesi insanda aterogenezin derecesi ile korelasyon göstermektedir.
MMP’ler kalpteki birçok non-aterosklerotik sürece katılmaktadır. En önemlisi
önceden bahsedildiği gibi adventisya/mediyayı infiltre eden monositler
tarafından (çoğunlukla neovaskülarizasyon bölgesinde MMP’ler salarak) internal
elastik laminanın (IEL) yırtılması; bunun plak rüptürününe anlamlı derecede
yardımcı olduğu görülmektedir.
Bu özelliklerden trombus hariç diğerleri rüptüre eğilimli hassas plakta da
bulunmaktadır. Sorumlu plak üzerine yapılan çalışmalarda hassas plağı tarif eden
kriterler aşağıda verilmiştir.
Hassas Plağın Tarifinde Araştırmalarda Kullanılan Kriterler:
A. Majör Kriter;
• Aktif inflamasyon (monosit/makrofaj ve bazen T-hücre infiltrasyon).
• İnce kapsül ile lipid nüve.
• Endotelyal soyulma ile yüzeyel trombosit agregasyonu.
• Fissüre plak.
• Stenoz>%90.
B. Minör Kriter;
• Yüzeyel kalsifiye olmuş nodül.
• Parlak yeşil (anjiyoskopide görüntü).
• İntraplak hemoraji,
• Ebndotelyal disfonksiyon.
• Pozitif remodeling (dışa doğru).
2- Akut Koroner Trombozis:
Yüksek riskli hassas plağın yırtılması plak geometrisini değiştirerek koroner
trombozisi tetiklemektedir. Plağın geometrisindeki hızlı değişim akut okluzyon
veya subokluzyona sebep olabilmektedir. Bunlar anstabil angina ve diğer
AKS’ler gibi klinik manifestasyonların kaynağı olabilirler. Daha sık olarak hızlı
değişiklikler belirgin klinik semptomları olmayan mural trombusta
görünmektedir. Trombus organizasyonu rüptür bölgesinin kollajen (Tip-III)
tarafından tamir edilmesi ile yönetilmektedir, fakat bunun sonucunda plağın
hacminin artışı aterotrombozun progresyonuna yardımcı olmaktadır. Plağa daha
spesifik olarak; plağa- bağımlı çok sayıda trombojenik kaynak ve odak, reoloji
ve sistemik prokoagulan aktivite trombusun büyüklüğü ve stabilitesini ve
sonuçta koroner sendromun şiddetini etkilemektedir (Tablo 2: Virchow Triyadı).
Trombus Oluşumu Kompleksinin Mekanizmaları:
1- Plağa bağımlı trombojenik kaynak: Lokal arter bölgesinde trombojenik
odakların açığa çıkması trombojenitenin belirlenmesinde anahtar rol
Ateroskleroz-Aterotromboz
23
oynamaktadır (Tablo 2: Virchow-Triyadı). Plağın muhtevasındaki heterojenite
ayni hastadaki plaklarda dahi değişmektedir.
Tablo 2. Trombojenitenin Virchow Triyadı
1- Lokal damar duvarı kaynakları:
- Ateroskleroz; plak yırtığının derecesi (erozyon, ülserasyon), damar duvarı
inflamasyonu, plak muhtevası (lipid nüve), makrofajlar ve mikropartiküller
oluşumu (doku faktörü içeriği).
- Girişim sonrası damar duvarı hasarı; PTCA, aterektomi, stentleme ile plak
yırtılması. Trombinden zengin düz-kas hücrelerinin hasarı.
2- Reoloji:
- Yüksek sürtünme kuvveti; ciddi stenoz (plak yırtılması ile geometrinin
değişmesi, rezidüel trombus, Vazokonstriksiyon (serotonin, tromboksan-A2,
trombin, disfonksiyonel endotel).
- Osilatuvar sürtünme kuvveti; arterlerin bifürkasyonu, plak düzensizliği.
- Girişim sonrası yavaş akım/ lokal staz (disseksiyon, anevrizma).
3- Dolaşım kanındaki sistemik faktörler:
- Metabolik veya hormonal faktörler;
• Dislipoproteyinemi (trigliseridler, artmış LDL veya oksidize-LDL
kolesterol, azalmış HDL-kolestero lipoproteyin (a)).
• Diyabetes mellitus (glikosilasyon)
• Katekolaminler; sigara, stres, kokain kullanımı.
• Renin- anjiyotensin sistemi; yüksek-renin hipertansiyon.
Hemostazın plazma değişkenleri; Doku faktörü, Faktör-VII, fibrinojen,
trombin teşekkülü (fragmanlar 1 ve 2), trombin aktivitesi (fibrinopeptid A),
PAİ-1 (plazminojen aktivatör inhibitörü), tPA (doku-plazminojen
aktivatörü).
İnfeksiyonlar; Klamidiya pnömoni, Sitomegalovirus, Helikobakterpilori.
Hücresel kan elementleri; monositler ve beyaz-kan hücreleri.
Lipidten zengin plaklar en fazla trombojenik olanlardır; AKS’ye sebep olan
koroner trombozun en sık sebebidirler. Ayrıca trombojenite DF içeriği tarafından
değiştirilmektedir (en fazla makrofajlardan zengin bölgelerde bulunmaktadır).
Rezidüel mural trombusun kendiside oldukça trombojeniktir; trombinin
monosit/DF-ilişkiliaktivasyonu.
Doku faktörü, küçük molekül ağırlıklı bir glikoproteyindir; ekstrensek
koagulasyon kaskadını başlatmaktadır. Koagülasyon, hemostaz, ve trombozun
majör regülatörü olarak bilinmektedir. DF koagülasyon faktörleri ile yüksek-
affiniteli kompleks oluşturmaktadır; VII/VIIa, DF/VIIa kompleksi faktörler IX
Prof. Dr. Rasim Enar
24
ve X’u aktive etmektedirler, bunların aktivasyonu süreci Trombin oluşumuna
götürmektedir (Şekil 1: Koagülasyon kaskadı).
Şekil 1. Damariçi endotel- doku hasarının tetiklediği, Koagulasyon Kaskadı: (TF- Doku
faktörü, PK-Prekallikrein, PL-Fosfolipidler, YK-Yüksek moleküllü kininojen);
Ekstrensek-yol TF ile başlatılmakta (Faktör-VII ile bağlanak), intrenstrensek-yol ise
faktörler-IX, XI, XII aktivasyonu ile başlatılır. Faktör-X’un aktivasytonu ile iki yol aynı
noktaya gelir (Trombin: en güçlü trombosit aktivatörü).
Anstabil anginada DF ile makrofajlar arasında güçlü ilişki bulunmuştur,
bunun sonucu; AKS hastalarında hücresel-yönetilen trombojeniteden
bahsedilmektedir. DF özellikle apoptotik makrofajlarda bulunmaktadır; AKS’de
lokal DF’nin rolü dikkat çekicidir. Ayrıca vasküler DF’nin spesifik inhibisyonu
(r-DF yolu inhibitörü ile) insan lipidten zengin plaklarında akut trombus
oluşumu anlamlı derecede azaltmıştır. Aksine, doğal DF yolu inhibitör yolu
trombolizden sonra parçalanmakta; DF ekspresyonu bölgelerinde prokoagulan
aktiviteyi artırmaktadır; AMİ’de İV-trombolizden sonra erken reokluzyonu
artırmaktadır.
2- Reoloji ve Trombozis: Yırtılmış plağın sebep olduğu stenozun derecesi ve
üzerindeki mural trombus lokal arter bölgesinde trombojeniteyi belirleyen
Ateroskleroz-Aterotromboz
25
anahtar faktörlerdir. Spesifik olarak; sürtünme hızı direk olarak akım hızı ile
ilgilidir ve ters olarak iselumen çapının üçüncü kuvveti (r
3
) ile
ilişkilendirilmiştir. Sonuçta plak rüptüründen sonra akut trombosit birikmesi
rüptür sonrası darlığın derecesi ile oldukça ilişkilidir. Geometrinin değişmesi
trombosit depolanmasını artırmaktadır. Lezyon bölgesinde aniden trombus
gelişimi daha sonra stenoz ve trombotik okluzyon meydana getirmektedir.
En yüksek sürtünme hızının geliştiği Stenozun tepesine trombositler
depolanmaktadır. Bunun ötesinde mural trombus oluşumuna trombositlerden
kaynaklanan serotonin ve Tromboksan-A2’nin yaptığı vazokonstriksiyon
yardımcı olmaktadır: Artmış sürtünme kuvveti-bağımlı trombosit depolanması.
3- Prokoagulan Aktivite: Koroner trombozların %30 kadarı fibrotik plağın
yüzeyel erozyonu bölgesinde meydana gelmektedir (Figür 3). Bu olgularda
komplike olmuş trombus sistemik faktörler tarafından tetiklenmiş hiper-
trombotik durum bağımlıdır. Sistemik “prokoagulan aktivite” ile sıkıca
bağlanmış (karışmış) iki yol vardır; koroner risk faktörleri ve DF (Şekil 1:
Koagulasyon kaskadı).
Lipid metabolizmasındaki değişiklikler, sigara içmek, hiperglisemi, diğer
artmış trombojenite ile ilişkilendirilmiş faktörler (Tablo 2: Virchov Triyadı).
LDL-kolesterol düzeyi kan trombojenitesini ve trombus gelişimini
artırmaktadır. LDL-kolesterol düzeyinin düşürülmesi trombus gelişimini
yaklaşık %20 azaltmaktadır. Sigara içmek; katekolamin salımını artırmakta
trombosit aktivasyonu şiddetlendirmekte, fibrinojen düzeyini artırmaktadır.
Katekolamin-bağımlı etkiler emosyonel ve fiziksel stresler sonrasında ani ölüm
ve kardiyovasküler olayların indensinin artmasını açıklayabilir. Diyabetli
hastalar, özellikle kötü kontrol edilen diyabet trombojeniteyi artırmaktadır;
trombositlerin artmış reaktivitesi ve hiperagregabilitesi, değişik aktivasyon-
bağımlı adezyon proteyinlerini meydana çıkarması. Bu anormal trombosit
fonksiyonları artmış trombosit tüketimi ve değişmiş damar duvarına artmış
trombosit kümelenmesi tarafından yansıtılmaktadır.
Yüksek LDL-kolesterol, sigara içmek ve diyabet ile ilişkilendirilmiş
trombojenik durum ana biyolojik yolu paylaşabilirler. Bu durumlarda saptanmış
olan DF ve trombin aktivasyonu ile ilişkilendirilmiş lokosit-trombosit
etkileşiminin akltivasyonudur (özellikle diyabetiklerde). Bunun ötesinde bu risk
faktörlerinin düzeltilmesi ve değiştirilmesi hücre-hücre etkileşimini
değiştirmektedir (özellikle statinler).
Kardiyovasküler hastalıkta DF antijeninin yükseldiği gösterilmiştir. Dolaşan
DF antijeni, AKS ve kronik koroner arter hastalarında kanın artmış
trombojenitesi ile ilişkilendirilmiştir.
DF-pozitif prokoagulan mikropartiküller patofizyolojik durumlardaki
hastaların kanında bulunmaktadır, lezyonların içerisindeki makrofajlar ile DF
ilişkilendirilmiştir. Aterosklerotik plaklarda yüksek düzeyde dökülmüş apoptotik
mikropartiküller bulunmuştur. Bu mikropartiküller ile artmış DF aktivitesinin
Prof. Dr. Rasim Enar
26
monositik kaynaklı olduğu görünmektedir. Bu, dökülmüş membran
mikropartikülleri ile plak muhtevasındaki prokoagulan aktivite arasındaki
nedensel ilişkiyi işaret etmektedir. DF ayrıca koroner arterde oluşmuş trombusun
içerisinde de tanımlanmıştır; trombus oluşumunun beşinci dakikasında, fibrin
liflerine ve trombositlere bağlanmış membran veziküllerinde bulunmuştur.
Nötrofiller ve monositler
SONUÇ:
Aterotrombozis kompleks bir hastalıktır; kolesterol depolanması, inflamasyon
ve trombus oluşması (trombozis) en büyük rolü oynamaktadır. Yüksek- riskli,
hassas plak koroner trombus oluşumundan sorumludur. Klinik manifestasyonlara
götürmektedir; anstabil angina, akut miyokard infarktüsü ve ani kardiyak-ölüm.
Plak rüptürü en sık trombozis tetikleyicisidir. Ancak plak erozyonu da anlamlı
rol oynamaktadır. Hastalık uzun süre asemptomatiktir ve trombozis ile komplike
olduğunda dramatik olarak seyri değişmektedir. Bu senaryo beş fazda
özetlenmiştir; erken lezyonlar plak rüptürüne, trombozis ve plak iyileşmesi,
fibro-kallsifikasyon ile takip edilmektedir (Şekil: Stary evrelendirmesi).
Yakın geçmişteki çalışmalar kompleks aterotromboziste artmış
neovaskülarizasyon ve plak içi hemoraji saptamıştır. Doku faktörü (DF)
koagulasyon kaskadının en güçlü tetikleyicisidir, plağın trombojenitesinde kritik
rolde görünmektedir. Dolaşan DF mikropartikülleri dolaşımdaki monositler ile
ilişkilendirilmiştir; inflamasyon- plak rüptürü ve aterotromboz arasındaki
bağlantıyı kapatmaktadır. Nötrofiller ve monositler, anti-DF antikorları
kullanılarak dolaşım kanından izole edilmişlerdir. Aterosklerotik plaklardaki
mikropartiküller ve apoptotik makrofajlardan, dolaşım kanındaki aktive olmuş
monositler DF mikropartiküllerinin kaynağı görünmektedirler. Bu bulgular,
trombotik olayları kolaylaştıran bahsedilen risk faktörleri ve diğerlerinin
aktivasyonu sonuçlarına uymaktadır.
Şekil 2’deki bu sistemik fenomenin manifestasyonun bir bölümünü CRP ve
CD40L öngörücü değeri gösterilmiştir.
CRP, fibrinojen gibi akut faz-cevabı bir proteindir ve düşük-dereceli
inflamasyonun duyarlı bir markeridir. Karaciğerde, damar duvarındaki
inflamasyon (makrofajlar) tarafından veya ekstravasküler (dolaşımdaki
monositler) oluşturulan interlökin-6 mediyatörünün sonucunda üretilmektedir.
Yükselmiş CRP düzeyi akut koroner olayı bağımsız olarak öngörmektedir (lipid
düzeyleri normal populasyonun mediyan düzeyinin altında olsa dahi). Statin
tedavisi, yüksek CRP düzeyli ve rölatif olarak normal LDL-kolesterollü
hastalarda koroner olayları önlemektedir. İlginç olarak statinlerin, CRP’yi
düşürücü etkisi, lipid düzeylerine olan etkisinden bağımsızdır.
CRP, aterosklerotik plakların ve dolaşım kanının inflamatuvar
komponentlerini yansıtmaktadır. Plak gelişimi veya trombus oluşum sürecinde
biyolojik aktiv element veya bunları temsil edecek (vekil olan, yerine geçen) bir
Ateroskleroz-Aterotromboz
27
marker olabileceği bilinmemektedir. CRP, kandaki monositlerin ve endotel
hücrelerini aktive etmektedir.
Şekil 2. Aterotrombozun kaynağı:” Multifaktöryel Teori” (Aterosklerotik risk faktörleri;
endotel disfonksiyonu; trombosit aktivasyonu, reaktivasyonu, hiperaktivasyonu; sistemik
ve lokal inflamatuvar olay).
Diğer risk
Fakt.
Endotel Disfonk.
Trombosit Reakt.
PDGF salımı
Düz-kas hücre
proliferasyonu
ATEROMA
Hiperkolesterinemi
Artmış LDL
permeabilitesi
Artmış
Hücresel
alım
Kolesterol
birikmesi
*Plak yırtılması ile üzerindeki
Trombusun organizasyonu
*Artmış köpük-
hücresi oluşumu
KAYNAKLAR
1. Falk E. Pathogenesis of atherosclerosis. JACC 2006;47: C7- 12
2. Libby P., Falk E. Etal. From vulnerable plague tı vulnerable patient. Circulation
2003;108: 1664- 72
3. Fuster V, Moreno PR, Badimon JJ. Atherothrombosis and high-risk plgue. JACC 2005;
46: 937- 54.
4. Enar: AMİ Kitabı. Nobel tıp kitabevleri. 2005.
5. Enar R. AMİ: Trombokardiyoloıji. Nobel tıp kitabevleri. 2004
100>65>150>
Dostları ilə paylaş: |