Muaviye'nin Katıldığı Gazveler:
Mekke fethi müslümanlarmdan Muaviye, kardeşi Yezid. Süheyl b.
Amr. el-Haris b. Hişam ve başkalan Rasuluîlah'la (s.a.v.) birlikte
Hımeyn gazvesine katılmış ve Allah'ın:
"Sonra Allah, Râsulunün ve müminlerin üzerine se-kinetini (güven
veren rahmetini) indirdi, sizin görmediğiniz askerler indirdi ve
93
[93]
İbn-i Teymiyye, Ashab,ı Kiram, Tevhid yayınları: 65-70.
94
[94]
İbn-i Teymiyye, Ashab,ı Kiram, Tevhid yayınları: 70.
53
kafirleri azaba çarptırdı (bozguna uğrattı). İşte kafirlerin cezası
budur." (Tevbe: 9/26) sözünün kapsamına girmişlerdir. O halde
onlar, Rasulullah ile (s.a.v.) birlikte Allah'ın sekineti üzerlerine
indirdiği müminler arasındadırlar. Yine Rasulullah'la birlikte Taif
gazvesine katılarak burayı muhasara altına almış; mancınıkla
buraya saldırmışlardır. ŞanVda da hristiyanlarla karşılaşmışlardır.
Allah. Berae Suresjni bu konuda indirmiştir. Bu gazve, Osman b.
Affan'ın (r.a.) Allah yolunda orduya bin deveyi savaş için tam
takım teçhiz ettiği üzre (şiddetli sıkıntı) gazvesidir. Orduya bu
miktar da yetmeyince elli deve daha ilavede bulunmuştur.
95[95]
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):
"Bugün bu yaptıklarından sonra Osman ne yaparsa ona bir zarar
vermez."
demiştir.
Bu
çarpışmanın
cereyan
etmediği
Peygamberimizin son gazvesidir.
Rasulullah (s.a.v.) bizat yirmi küsur gazveye katılmış ve
bunlardan ancak şu dokuzunda savaş vukubulmuştur: Bedir,
Uhud, Mustalıkoğullan, Hendek. Zükared ve Taif. Rasulul-lah'ın
(s.a.v.) topladığı en büyük ordu Huneyn ve Taif gazveleri olup
ordunun sayısı onikibin idi. Rasulullah'la birlikte savaşa çıkan en
büyük ordu ise Tebük'te olmuştur. Bu gazvede ordunun sayısı
sayılamayacak kadar çoktu. Ancak bu gazvede savaş
vukubulmamıştır.
Yukarıda saydığımız kimseler Allahu Teala'nm:
"Elbette içinizden (Mekke'nin) feth (in) den önce (Hak yolunda)
harcayan ve savaşan (lar. ötekilerle) bir olmaz. Onların derecesi,
sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla
beraber Allah hepsine de
(gerek fethinden önce. gerek fetihten sonra infak eden ve savaşan
müslümanlara) en güzel sonucu vaadetmiştir."
.sözünün de kapsamına giriyorlar. Fetih günü İslam'a giren bu
Tulaka. fetihten sonra infak edip savaşanlardır ve Allah kendilerine
güzel sonucu vaadetmiştir. Çünkü onlar. Huneyn ve Taif te infak
etmiş ve her ikisinde savaşmışlardır. Allah hepsinden razı olsun.
Onlar yine Allah'ın kendilerinden razı olduğu kimseler
arasındadırlar. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"Muhacirlerden ve Ensar'dan (İslam' girmekte) ilk öne geçenler ile
bunlara güzelce tabi olanlar... Allah onlardan razı olmuştur, onlar
da O'ndan razı olmuşlardır." (Tevbe: 9/100)
İlk öne geçenler. Hudeybiye antlaşmasından Önce müs-lüman
olanlardır. Mesala ağaç altında Rasulutlah'a (s.a.v.) biat edenler
95
[95]
Bir nüshada "beş yüz at iiave ettiği yazılıdır. Tirmizİ'nin Abdur-raiıınan h. IIabbab"t;ın nakline göre, Osman
(r.a.) allı yiiz deve teçhiz etmiş ve sonrada, bin dinar getirip vermiştir.
54
gibi. Nitekim Yüce Allah bunlar hakkında şöyle buyurmaktadır:
"Allah şu müminlerden razı olmuştur ki onlar, ağacın altında sana
biat ediyorlardı," (Fetih: 48/18)
Sayıları, bindöryüzden fazlaydı. Hepsi de Cennet ehlidir. Nitekim
sahih bir rivayette RasuluIIah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu sabittir:
"Ağaç altında biat edenlerden kimse Cehennem'e girmez.
96[96]
Bunlar arasında Hatıb b. Ebi Beltae de vardı ki bu zatın bilinen
birtakım kötü tavırları vardır. Mesala. Rasulullah'ın (s.a.v.)
haberlerini müşriklere yazmıştı. Ayrıca kölelerine kötü davanırdı.
Sahih bir rivayette kölesinin Rasuiullah'a (s.a.v.) gelerek".
Ey Allah'ın Rasulü. Hatıb mutlaka Cehennemce girecek." dediği ve
Rasulullah'ın (s.a.v.):
"Yalan söylüyorsun, çünkü o, Bedir ve Hudeybiye'ye katıldı" dediği
nakledilmektedir.
97[97]
Yine sahih rivayette sabittir ki Hatıb, Rasulullah'ın (s.a.v.)
üzerlerine yürüyeceğini müşriklere yazdığında Rasululah (s.a.v.).
mektubu götüren kadını yakalamak üzere AH b. Ebi Talib ile
Zübeyr'i göndermiş ve onlar da kadını yakalayıp getirdiklerinde
Hatıb'ı çağırtarak:
"Bu yaptığın da ne. ya Hatıb!" diye azarlamıştır. Bunun üzerine o
da şöyle cevap vermiştir:
"Allah'a yemin ederim ki ya Rasulaliah. dinimden dönmüş olarak
bunu yapmadım. İslam'a girdikten sonra küfre dönmeye de razı
değilim. Ne var ki Kureyş'e sığınmış biriyim, onlardan değilim.
Ashabından seninle beraber olanların orada akrabaları var,
oradaki ailelerini koruyorlar. Benim akrabalarımı koruyacak kimse
yok, istedim ki orada akrabalarımı koruyan birileri olsun."
Bunun üzerine Ömerb. el-Hattab:
"Bırak şu münafığın başını u curayım" demiş fakat Rasulullah:
"O, Bedir savaşına katılmış biridir, ne biliyorsun belki Allah:
Dilediğini yapın, sizleri bağışladım buyurmuştur.
98[98]
dedi.
Bu hadis. 'İlk öne geçenlerin' -mesela Bedir ve Hudeybiye'ye
katılanların ilk olmaları, iman ve cihadlan sebebiyle büyük
günahlarının Allah tarafından bağışlanacağını beyan etmektedir.
Nasıl Hatıb yaptığından dolayı cezalandırılmamışa, günahlarından
dolayı herhangi bir kimsenin onları muaheze etmesinincaiz
olmadığını gösterir.
Ali (r.a.) ile Talha. Zübeyr ve benzerleri arasında olup bitenler için
de bu hadis değildir; çünkü aralarında vukubulanlarya bir içtihada
96
[96]
Tinîıizi, Memılab: 57, 58.
97
[97]
Ruhari Sure: 60/1, Ebıı Da\ ud Sünnet: 8.
98
[98]
Aynı kaynaklar.
55
dayalıydı ki. bu takdirde kimsenin birşey söylemeye hakkı yoktur.
Nitekim Rasullulah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Hakim îçtihad edip isabet ederse, kendisi için iki mükafat vardır.
Ama içtihad eder de hata ederse, bu takdirde bir mükafatı
vardır.
99[99]
Şayet ortada işledikleri bir günah varsa, Allah'ın işlediklerini
afvedip kendilerinden razı olduğu sabittir. O halde onlardan bin bir
günah işlemiş olsa bile ona zarar vermez. Günahları silen
sebeplere sarılmasından dolayı o günah silinmiştir. Mesela ya
tevbe etmiş ve Allah tevbesini kabul etmiştir ya günahları silen
iyilikleri vardır ya da uğradiğı bir bela günahına keffaret olmuştur.
Sahih bir rivayette Rasu-lullah'in (s.a.v.) şöyle buyurduğu sabittir;
"Bir mümin yorgunluk, hastalık, keder, hüzün ve eziyyete uğradı
mı mutlaka Allah bunu günahlarına keffaret kılar.
100[100]
îlk önce geçenlerden sonra gelenler, Hudeybiye'den sonra İslam'a
girenler olup bunlar Yüce Allah'ın;
"Allah hepsine de (gerek fetihten önce. gerek fetihten sonra infak
eden ve savaşan müslümanlara) en güzel sonucu vaadetmiştir.
(Hadid: 57/10)
"...bunlara güzelce tabi olanlar... Allah onlardan razı olmuştur,
onlar da O'ndan razı olmuşlardır." (Tevbe; 9/100) sözünün
kapsamına girerler. Halici b, Velid, Amr b. Vehd. Amr b. el-As,
Osman b. Talha ve başkaları Mekke fethinden önce İslam'a
girmişlerdir. Tulaka'dan sonra İslam'a girenler ise, Taif halkı olup
en son İslam'a dır. Rasulullah'ın fs.a.v.) Taife emir olarak tayin
ettiği Osman b. Ebi'l-As es-Sekafi. bunlardan olup en son İslam'a
girenlerden olduğu halde, sahabenin iyilerindendi.
O halde kişi sonradan İslam'ı kabul eden biri olduğu halde
kendisinden önce İslam'a giren birinden üstün olabiliyor. Nitekim
Ömer (r.a.) ilklerden değildi. İslam'a girenlerin kırkıncısı olduğu
söylenir. Ama bununla birlikte kendisinden önce müslüman
olanların pek çoğundan üstündür. Mesela Osman. Talha, Zübeyr.
Sa'd. Abdurrahman b. Avf bunların hepsi Ömer'den (r.a.) önce ve
Ebu Bekir'in eli üzere müslüman olmuşlardır, ama Ömer
hepsinden üstündür.
İslam'a ilk girenler: Büyük ve hür erkeklerden Ebu Bekir; küçük
ve hürlerden Ali; kölelerden Zeyd b. Harise ve kadınlardan da
Ümmü'l-Mü'minin Hatice'dir (r.a.). İlim ehli bu konuda ittifak
halindedir.
99
[99]
Buharı, î'tisam: 21: Müslim, Akdiye: 15; Ebu Davad Aktliye: 2; Mesai, Ahkam: 2; Kudal: 3; İbn Macc,
Ahkam: 3,
100
[100]
Ahmed:4/38, 61.
56
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Onlar ki inandılar, hicret ettiler, Allah yolunda mallarıyla,
canlarıyla savaştılar ve onlar ki (yurtlarına göçenleri) barındırdılar
ve yardım ettiler; işte onlar, birbirlerinin velisi (dostu,
koruyucusu) durlar... Onlar ki, inandılar, hicret ettiler, Allah
yolunda savaştılar; onlar ki, (göç edip gelen müminleri)
barındırdılar ve (onlara) yardım ettiler, İşte gerçek müminler
onlardır. Onlar için bağış ve bol rızık vardır. Onlar ki sonradan
inandılar, hicret ettiler, sizinle beraber savaştılar, işte onlar da
sizdendir." (Enfal: 8/72-75)
Bu ayetler, geneldir.
Yüce Allah ayrıca şöyle buyurmuştur:
"(Bir de o mallar), göç eden fakirlere aittir ki (onlar), yurtlarından
ve mallarından (sürülüp) çıkarılmışlardır; Allah'ın lütuf ve rızasını
ararlar; Allah'a ve Rasulu'na (canlarıyla, mallarıyla) yardım
ederler. İşte doğru olanlar onlardır. Ve onlardan önce o yurda
(Medine'ye) yerleşen, imana sarılanlar, kendilerine göç edip
gelenleri severler ve onlara verilen (ganimet)Ierden ötürü
göğüslerinde bir ihtiyaç (eğilimi) duymazlar. Kendilerinin yaçlan
olsa dahi, (göç eden yoksul kardeşlerini) öz canlarına tercih
ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar
umduklarına erenlerdir. Onlardan sonra gelenler derler ki;
'Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla,
kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz, sen çok
şefkatli, çok merhametlisin." (Haşr: 59/8-10)
Bu son ayetler, ilk önce geçenlerden sonra İslam'ı kabul edenleri
içine alıyor. O halde Rasulullalvın (s.a.v.) ashabı olan; ona
inanmış ve kendisiyle birlikte savaşmış olanlar, nasıl bu ayetlerin
kapsamına girmesinler?
Sahih bir hadiste Rasulullah'in (s.a.v.):
Muhacir, Allah'ın yasakladığından uzak durandır.
101[101]
dediği nakledilmektedir. O halde Tufaka'dan olup İslam'ı kabul
eden ve Allah'ın yasakladıklarından uzakduran bu "hicret"in
kapsamına girmektedir. Aynca Yüce Allah'ın:
"Onlar ki sonradan inandılar, hicret ettiler, sizinle beraber
savaştılar, işte onlar da sizdendir." sözünün kapsamına girdikleri
gibi, "Allah hepsine de (gerek fetihten önce, gerek fetihten sonra
infak eden ve savaşan müslümanlara en güzel sonucu
vaadetmiştir." (Hadid: 57/10) sözünün de kapsamına girerler.
Yüce Allah yine şöyle buyurmaktadır:
101
[101]
Buhari Jman; 4; Rikak: 26; Ebu Davud, Vilr: 2, 11, 12,Cih;id:2; Nesai, İman: 9; İbn Mace, Firen: 2.
57
"Muhammed, Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar, kafirlere
karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onların, rüku ve
secde ederek Allah'ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün.
Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Onların Tevrat'taki
vasıfları budur. İncil'deki vasıfları da şudur: Bir ekin gibidirler ki,
filizini çıkardı, onu güçlendirdi, kalınlaştı, derken gövdesinin
üstüne dikildi, ekincilerin hoşuna gider, onlara karşı kafirleri de
öfkelendirir (bir duruma geldi). Allah onlardan inanıp iyi işler
yapanlara mağfiret ve büyük mükafat vaadetmiştir." (Fetih:
48/29)
Bu ayet, Rasulullah'la (s.a.v.) birlikte oldukları halde İnanların
hepsini İçine alır.
Sıhah kitaplarıyla başkalarında bir çok senette nakledilen müstefiz
bir
haberde
Rasulullah'ın
(s.a.v.)
şöyle
buyurduğu
nakledilmektedir:
"Nesillerin en hayırlısı, kendileri arasında gönderildiğim nesildir.;
sonra, onları takip edenler; sonra da, bunları takip
edenlerdir.
102[102]
Sahih bir rivayette nakledildiği üzere Abdurrahman ile Halid
arasında tatsız bir durum vukubülmüştu, bunun üzerine Rasulullah
(s.a.v.), Halid'e şöyle dedi:
"Ey Halid, ashabıma sövmeyin; Allah'a yemin ederim ki, sizden
biriniz Allah yolunda Uhud dağı kadar altun dağıtsa, onlardan
birinin, bir müd değerindeki infakına hatta yarısına bile ulaşamaz.
103[103]
Rasululfah (s.a.v.) bu sözüyle Hudeybiye'den sonra îslam'a
girenleri kastediyor. Bunlardan biri, Uhud dağı kadar altun ifak
etse, ilk Öne geçen (yani Hudeybiye'den önce İslam'a girenlerden
birinin ne değerine ulaşır, ne de onun yansı bir değere ulaşır.
Hudeybiye'den sonra İslam'ı kabul edenler de, Yüce Allah'ın şu
sözünün kapsamına giriyorlar:
"Elbette içinizden (Mekke'nin) feth(in)den önce (Hak yolunda)
harcayan ve savaşan(lar, ötekilerle) bir olmaz.
Onların derecesi sonradan infak eden ve savaşanlardan daha
büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine de (gerek fetihten önce.
gerek fetihten sonra infak eden ve savaşan müslümanlara) en
güzel sonucu vaadetmiştir."
(Hadid: 57/10)
Sahabenin birbirlerine oranla durumları bu olunca sonra gelenlerin
onlara nazaran mertebesi nasıl olacaktır? "Sahabe", isnı-i cins
102
[102]
Müslim, Padailu's-Sahabe: 210; Ebu Davud, Sünnet: 9.
103
[103]
Müslim, Fadailıı's-Salıabe: 221: Elîu Davud, Sünnet: 10.
58
olup az veya çok Rasulullah (s.a.v.) ile beraberliği olan için
kullanılır. Ancak her birinin sahabiliği. Rasulullah'la beraberliği
miktarmcadir. Beraberliği bir sene olan. bir ay olan, bir saat olan
ya da mümin olarak onu gören vardır ve bütün bunlar şahabıdır.
Lakin her birinin sahabiliği, beraberliği miktanncadır. Nitekim
sahih bir rivayette Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle dediği sabittir;
"Bazı topluluklara sefer yapılacak ve onlar: 'Aranızda
Peygamberce beraber bulunmuş olanlar var mı? (Bir rivayette:
Rasuiullah'ı gören var mı?)' denilecek ve sefere çıkmış olanlar:
'Evet' diyecekler. Bunun üzerine kapılar kendilerine açılacaktır.
Sonra bazı topluluklara sefer yapılacak ve onlar 'Aranızda
Rasulullah'la beraber bulunmuş olanlarla beraber bulunmuş
kimseler var mı? (Bir rivayette: 'Rasulullah'ı görenleri görenler var
mı?)' denilecek ve sefere çıkmış olanlar: 'Evet' diyecekler. Böylece
onlara da kapılar açılacaktır. Sonra bazı topluluklara sefer
yapılacak^ve onlar: 'Aranızda Rasuiullah'ı görmüş olanları
görenleri gören var mı? (Bir rivayette: 'Rasululalvla beraber
bulunmuş olanlarla beraber bulunmuşlarla beraber bulunanlar var
mi?)'diyecekler ve sefere çıkanlar: 'Evet' diyecekler. Bunun
üzerine onlara da kapılar açılacaktır.
104[104]
Başka
birsenedle
nakledilen
bir
rivayette
dört
nesil
zikredilmektedir.
Rasululah (s.a.v.) bu hadiste hükmü, sohbetinde bulunma ve
kendisini görmeye bağlamış ve mümin olarak kendisini
görenlerden dolayı Allah'ın müslümanlara fetih yapmayı müyesser
kılacağını bildirmektedir.
Bu meziyet, sahabeden başkasına nasip olmaz. Bir kişinin ameli,
bir sahabinin amelinden fazla bile olsa, o sahabiye ulaşamaz.
105[105]
Dostları ilə paylaş: |