yut bir metafizikçi olarak işe başlamış, ama daha o za
manlar belirli bir kendince ve beniçinci tutum göstermiş
tir. Onun bütün felsefesi, «Ben benim,» önermesinden
gelmiştir; bununla ilgili olarak Fichte şöyle der:
«Ego KEND İNİ GERÇEK K A B U L EDER ve o kendi
kendini böyle gerçek kabul edişin bir sonucudur; ego, ey
lemin hem etmeni, hem de sonucudur; o hem eylemli
olandır, hem de eylemin ürettiği şeydir; BEN’im bir iş
(Thathandlung) ifade eder. Kendi kendini gerçek kabul,
ettiği için, EGO «V A R D IR .»
Bu kurama göre ego var olmayı istediği için vardır.
Buradan akla hemen, Ego öyle istediği için non-Ego’nun
da var olduğu geliyor; ama böyle meydana gelen bir non-
Ego aslında hiçbir zaman onu gerçek kabul etmeyi iste
miş bir Ego’nun dışında olamaz. X IV Louis, « l ’état, c’est
m oi» * demişti; Fichte, «Evren benim,» dedi. Kant’la Ro-
bespierre’i karşılaştırırken, Heine’nin dediği gibi, «Alm an
larla karşılaştırıldığında Fransızlar uysal ve ılımlıdır.»
Gerçi Fichte, bir süre sonra, «B en» derken «Tan rı»
y ı kastettiğini açıklıyor; ne var ki, okuyucusunun buna
pek aklı yatmış olmuyor.
Jena Savaşması sonunda Fichte, Berlin’e kaçmak zo
runda kaldığı zaman, non-Ego’yu Napoléon biçiminde bir
gerçek olarak kabul etmekte biraz fazlaca ileri gittiğini
düşünmeye başladı. 18Q8’de döndüğü vakit ünlü, «Alman
Ulusuna Nutuklar»mı verdi; milliyetçilik akidesi tam ola
rak ilk defa bu nutuklarda ortaya konmuştur. Bu Nutuk
lar, Alman ulusunun an bir dile yalnız bu ulus sahip ol
duğu için, bütün öteki çağdaş uluslardan üstün olduğu
nu açıklamakla başlar. (Eskimolan bir yana bırakırsak,
Rusların, Türklerin, Çinlilerin de dilleri andır, ama Fich-
te’nin okuduğu tarih kitaplarında bunların adı geçmiyor
Dostları ilə paylaş: