Türkçesi: Hilmi Ziya Ülken



Yüklə 1,19 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə32/119
tarix17.05.2022
ölçüsü1,19 Mb.
#58305
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   119
Etika - Spinoza

(Tempérance)
16
,
  vakurluk  (Sobriété)  ve  en  sonra  afiflik  (Chasteté)  ki  biz 
bunları oburluğun, sarhoşluğun, sefihliğin karşıtı saymaya alışmış olduğu­
muzdan,  sırf  duygulanışlar  ve  edilgilerden  (pasif  hallerden)  ibarettirler, 
fakat yine de bu duygulanışları yönelten Ruh gücünü meydana koyarlar. 
Zaten  burada  duygulanışın  başka  türlerini  açıklayamam  (çünkü  ne  ka­
dar obje çeşidi varsa o kadar duygulanış vardır) ve açıklayabilseydim bile 
buna ihtiyaç yoktur. Çünkü duygulanışların kuvvetlerini ve Ruhun onlar 
üzerindeki gücünü gerektirmekten ibaret olan maksadımı yerine getirmek 
için,  bizim  her  duygulanışa  ait  bir tanım vermemiz  yeter. Duygulanışları 
ve  Ruhun  ortak  özeliklerini  bilmek  yeter  diyorum.  Filân  ve  falan  Sevgi, 
Kin veya Arzu duygulanışı arasında, diyelim ki çocuklara karşı olan sevgi 
ile  kadına  karşı  olan  sevgi  arasında  büyük  bir  fark  varsa  da,  bu  farkları 
bilmeye ve duygulanışların tabiat ve köküne dair incelememizi daha ileri 
götürmeye ihtiyacımız yoktur.
Önerme LVII
Her  ferdin  herhangi  bir  duygulanışı  bir  başkasının  duygulanışından, 
birinin özü ötekinin özünden farklı olduğu derecede farklıdır.
15)  Belirtiş kelimesini daha çok devamlı olarak 
signification
 (delalet) karşılığı kullanıyoruz.
16)  Buna karşı “ılımlılık” deniyorsa da 
modération'
dan ayırmak için bu kelimeyi kullandık.


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 
1   7 7
Kanıtlama
Bu önerme 13’üncü önermenin II'’nci bölümü ardından gelen III'üncü 
lemma’dan sonra görüleceği gibi I’inci aksiyomla apaçıktır. Bununla birlik­
te onu ilk üç duygulanışın tanımlarıyla kanıtlayacağız.
Bütün  duygulanışlar  vermiş  olduğumuz tanımların göstermiş olduğu 
gibi  Arzuya,  Sevince  ya  da  Kedere  irca  edilirler.  Fakat  Arzu  her  birinin 
asıl tabiatı veya özüdür (scolie, önerme 9); öyle ise her birinin Arzusu bir 
başkasının  Arzusundan,  her  birinin  tabiatı  ya  da  özünün  bir  başkasının 
özü ya da tabiatından farklı olduğu kadar farklıdır. Sevinç ve Keder, şimdi, 
kendileriyle her birinin gücünün veya onu varlığında devam ettirme çaba­
sının çoğalmış veya azalmış, tamamlanmış veya indirilmiş olduğu edilgiler 
(pasif  hallerdir)  (scolie,  önerme  11).  Fakat  aynı  zamanda  hem  Ruha  hem 
Bedene  nispet  edilmesi  bakımından  varlığında  devam  etmek  için  çaba 
deyince,  biz iştah ve arzuyu kastediyoruz (scolie, önerme 9); öyle ise se­
vinç ve keder, dış nedenlerden çoğalmış ya da azalmış olması, tamamlan­
ması ya da indirilmesi bakımından asıl arzu veya iştahtır, yani (aynı scolie) 
her birinin tabiatıdır; ve böylece birinin sevinç veya kederi bir başkasının 
sevinç  veya  kederinden,  birinin  tabiat  veya  özünün  ötekinin  tabiat  veya 
özünden  farklı  olduğu  derecede  farklıdır;  ve  bunun  sonucu  olarak  her 
ferdin  herhangi  bir  duygulanışı  bir  başkasının  duygulanışından  da  aynı 
derecede farklıdır, vb...
Scolie
Buradan  şu  sonuç  çıkar  ki,  akıldan  yoksun  oldukları  söylenen  canlı­
ların duygulanışları (gerçi şüphe edemeyiz ki, bir kere Ruhun kökü bilin­
dikten  sonra  hayvanlar  duyum  gücüne  sahiptirler),  onların  tabiatı  insan 
tabiatından farklı olduğu derecede, insanların duygulanışlarından farklı­
dır;  at  ve  insan  şüphesiz  nesli  üretme  şehvetinin  hükmü  altındadırlar; 
fakat birincisi bir at şehveti ile, ikincisi bir insan şehveti ile güdülmekte­
dir;  nitekim  böceklerin,  balıkların  ve  kuşların  şehvetler  ve  iştahlarının 
da  birbirlerinden  farklı  olması  gerekir.  Her  ne  kadar  her  fert,  tabiatının 
kurulmuş olduğu  üzere kendi  memnunluğu ve gelişmesini  yaşıyorsa  da, 
her  birinin  memnun  olduğu  bu  hayat  ve  bu  gelişme  bu  ferdin  fikri  veya 
ruhundan başka bir şey değildir ve böylece onlardan birinin gelişmesi bir 
başkasının gelişmesinden, birinin tabiatı ya da özünün bir başkasının ta­
biatı veya özünden farklı olduğu derecede farklıdır. En sonra önceki öner­


1 7 8  ETİKA
meden  şu  sonuç  çıkar  ki,  diyelim  bir  sarhoşun  kapıldığı  gelişme  ile  bir 
filozofun ulaştığı ruhi gelişme arasındaki fark küçük değildir, bu da benim 
bu  vesile  ile  göstermek  istediğim  bir  noktadır.  İşte  edilgin  (pasif)  olması 
bakımından insana nispet olunan duygulanışlar hakkında söyleyeceğimiz 
şeyler  bunlardır.  Şimdi  insana  etkin  olması  bakımından  nispet  olunan 
duygulanışlar hakkında birkaç kelime söylemeliyim.
Önerme LVIII
Edilgiler (pasif haller) olan sevinç ve arzudan başka, etkin (aktif) olma­
mız bakımından bize nispet edilen başka sevinçler ve arzu duygulanışları 
da vardır.
Kanıtlama
Ruh  kendi  kendisini  ve  kendi  gücünü  tasarladığı  zaman,  sevinçlidir 
(önerme 53); halbuki Ruh doğru veya upuygun bir fikri tasarladığı zaman 
kendi kendisini zorunlu olarak görür (önerme 43. bölüm II). Öte yandan, 
Ruh bazı upuygun fikirleri tasarlar (scolie, önerme 40, bölüm II); öyle ise 
o upuygun fikirleri tasarladığı nispette, yani (önerme 1) aktif olduğu nis­
pette  sevinç  içindedir.  Bundan  başka,  Ruh  açık  ve  seçik  fikirlere  sahip 
olması  bakımından,  bulanık  fikirlere  sahip  olması  bakımından  olduğu 
gibi  kendi  varlığında  devam  etmeye  çalışır  (önerme  9).  Fakat  çalışma 
(çaba)  deyince  biz  arzuyu  anlıyoruz  (aynı  önermenin  scolie’si)  öyle  ise 
arzu bizim bilmemiz bakımından yani aktif olmamız bakımından bize nis­
pet edilmiştir (önerme 1).
Önerme LIX
Etkin (aktif) olması bakımından Ruha nispet edilen bütün duygulanış­
lar arasında sevinç ve arzuya irca edilmeyen hiçbir duygulanış yoktur.
Kanıtlama
Bütün duygulanışlar arzuya, sevince ya da kedere irca edilirler (vermiş 
olduğumuz  tanımların  gösterdiği  gibi).  Fakat  keder  deyince  biz  Ruhun 
düşünme gücünü azaltan veya indiren şeyi anlıyoruz (scolie, önerme 11), 
nitekim  Ruhun  kederlenmesi  bakımından  onun  bilme  gücü,  yani  tesir 
etme  (agir)  gücü  (önerme  1)  azalmış  ya  da  engele  uğramıştır.  Öyle  ise 
aktif  olması  bakımından  Ruha  nispet  edilebilen  keder  duygulanışı  yok­


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 
1 79
tur,  fakat  yalnız  böyle  olması  bakımından  Ruha  nispet  edilen  sevinç  ve 
arzu duygulanışları vardır (önceki önerme).
Scolie
Bilmesi  bakımından  Ruha  nispet  edilen  duyguların  ardından  gelen 
etkileri  (action)  Ruh  kuvvetine  irca  ediyorum  ve  Ruh  kuvvetini  metinlik 
ve yüksek gönüllülük (générosité) bölümlerine ayırıyorum. Metinlik deyin­
ce  bir  ferdin  yalnızca  aklın  emrini  ve  dolayısıyla  kendisini  koruması  için 
çabalamasını (çalışmasını) sağlayan bir arzuyu anlıyorum. Yüksek gönül­
lülük  deyince  bir  ferdin  başka  kimselere  yardım  etmek  ve  onlarla  kendi 
arasında bir dostluk bağı kurmak için Aklın emrine göre çalışmasını sağ­
layan arzuyu anlıyorum. O halde amaçları yalnızca etkerin (failin) faydası 
olan  bu  etkileri  (action)  metinliğe  atfediyorum  (yoruyorum)  ve  amaçları 
başkasının faydası olan etkileri de yüksek gönüllülüğe atfediyorum. Öyle 
ise  ölçülülük  (tempérance),  vakurluk  (sobriété)  ve  tehlikeler  karşısında 
hazır  bulunma  (présence  d’esprit)  vb.  metinliğin  çeşitleri,  türleridir;  alçak 
gönüllülük,  şefkat  vb.  yüksek gönüllülüğün türleridir.  Uç ilkel  duygula­
nışın,  yani  arzu,  sevinç  ve  kederin  terkibi  suretiyle  doğan  başlıca  Ruh 
dalgalanışlarını  ilk  nedenleriyle  açıklamayı  ve  tanıtmayı  düşünüyorum, 
bu izahla görülüyor ki, biz birçok biçimlerde dış nedenlerin etkisi altında 
bulunuyoruz ve denizin dalgaları gibi başımıza ne geldiğini ve kaderimizin 
ne olduğunu bilmeden birbirine karşıt rüzgârlarla sürükleniyoruz. Bununla 
birlikte,  ben  yalnız  Ruhun  angaje  olduğu  başlıca  çatışmaları  tanıttığımı 
ve onun uğrayabileceği bütün çatışmaları anlattığımı söyledim. Gerçekten, 
yukarda tutmuş olduğum aynı yolda devam ederek kolaylıkla gösterebi­
liriz ki, sevgi vicdan azabına, küçümsemeye (dédain), utanca vb. bağlıdır.
Daha  doğrusu,  zannederim,  yukarda  söylediklerimden  herkese  sabit 
olur  ki,  duygulanışlar  birçok  biçimlerde  birbirleriyle  terkip  olunurlar  ve 
onlardan o kadar çok çeşitler doğar ki onların sayısı tespit edilemez. Fakat 
maksadım  için,  burada  başlıcalarını  saymış  olmak  yeter:  Zikretmedikle­
rinle gelince, onlar faydadan ziyade merak konusu olacaklardır. Bununla 
birlikte  geriye  sevgi  konusunda,  sık  sık  rastlanan  bir  şey  olmak  üzere, 
iştah duyulan şeyden haz alındığı zaman Bedenin bu hazdan dolayı yeni 
bir hal kazanabileceği, bu suretle başka türler gerektirilmiş olacağı, başka 
şeylerin hayalleri uyanacak derecede gerektirilmiş olacağı ve Ruhun aynı 
zamanda  başka  şeyi  hayal  etmeye,  başka  şeyi  arzu  etmeye  başlayacağı


180 ETİKA
gözlemini yapmak kalır. Diyelim ki, bir şeyi hayal ettiğimiz zaman, onun 
lezzetinden  haz  duymaya  alışmış  oluruz,  o  hazzı  yeniden  duymayı,  yani 
onu yemeyi isteriz, fakat bu biçimde o hazzı yeniden duyduğumuz zaman
midemiz  dolar ve Beden başka  bir  halde bulunur; eğer  o zaman Bedenin 
bu yeni vaziyetinde (disposition) aynı gıdanın hayali hazır olduğu için sak­
lanacak  olursa  ve  bunun  sonucu  olarak  da  onu  yemek  çabası  ve  arzusu 
saklanırsa,  bu  çaba  ve  arzuya  bir  yeni  hal  karşı  koyacaktır  ve  bundan 
dolayı da, iştah duyulan gıdanın hazır bulunuşu (présence) tiksinme, nef­
ret  verici  (odíeuse)  olacaktır,  bizim  bıkma  (dégout)  bezginlik  (lassitude) 
dediğimiz hal budur. Ben bundan başka titreme, solgunluk, hıçkırık, gül­
me vb. gibi duygulanışlarda gözlenen Bedeni duygulandıran dış sarsıntı­
larını  (trouble)  bir  yana  bıraktım,  çünkü  onlar  Ruhla  bir  münasebeti  ol­
maksızın  yalnızca  Bedene  aittirler.  En  sonra  duygulanışların  tanımları 
konusunda bazı gözlemler yapmalıyım, bundan dolayı burada sırasıyla bu 
tanımları  vereceğim  ve  her  birisinde  gözlenecek  şeyleri  onların  arasında 
zikredeceğim.
DUYGULANIŞLARIN TANIMLARI 
I
Arzu, insanın kendisinde verilmiş olan herhangi bir duygulanışla bir şey 
yapması gerektirilmiş olarak düşünülmesi bakımından, o insanın özüdür.
Açıklama
Daha  yukarda  (scolie,  önerme  9)  söyledik  ki,  arzu  kendi  kendisinin 
şuuru  ile  iştahtır;  ve  iştah,  insanın  kendi  kendisini  korumasına  yarayan 
şeyleri  yapmasını  gerektirmesi  bakımından,  insanın  özüdür.  Fakat  aynı 
scolie’de  gösterdim  ki,  ben  gerçekten,  insanın  iştahı  ile  arzu  arasında 
hiçbir  fark  kabul  etmiyorum.  Gerçi  insan  iştahının  şuuruna  sahip  olsun 
ya da olmasın, bu iştah yine aynı olarak kalır; ve böylece bir kısır döngü­
ye (tautologie) düşme tavrı olmamak için, ben arzuyu iştah ile tanımlamak 
istemedim. Fakat onu iştah, irade, arzu ya da ilca, iç tepi (impulse) kelimele­
riyle gösterdiğimiz insan tabiatının bütün çabalarını içine alacak bir biçim­
de tanımlamaya çalıştım. Diyebilirim ki arzu bir şey yapmanın gerektirilmiş 
gibi tasarlanması bakımından insanın asıl özüdür, fakat bu tanımdan


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 181
(önerme 23, bölüm II) ruhun kendi arzusu ya da kendi iştahının şuuruna 
sahip olduğu sonucu çıkmazdı. Öyle ise, bu şuurun benim tanımıma girme­
si  için,  benim  (aynı  önerme)  şunu  katmam  lâzımdı:  “İnsanın  kendisine 
verilmiş  olan  herhangi  bir  duygulanışın  gerektirilmesi  bakımından  vb...” 
Zira  insanın  özünün  bu  duygulanışı  ile,  bu  özün  istidadını  (dispositiorı
anlıyoruz;  o  istidada  ister  doğuştan  ister  kazanılmış  olsun,  ister  yalnız 
düşünce  sıfatıyla  tasarlansın,  ister  yalnız  uzam  sıfatıyla  tasarlanmış  ol­
sun,  ya  da  en  sonra  ister  her  ikisine  nispet  edilsin.  Öyle  ise  ben  arzu 
kelimesinden,  aynı  insanın  değişik  istidatlarına  göre  değişen  ve  insanın 
çeşitli yönde sürüklenmesine sebep olacağı ve onun nereye doğru döndü­
ğünü  bilmeyeceği  derecede  birbirine  karşıt  olan  bütün  çabalar,  iç  tepi­
ler, iştahlar ve insan isteklerini (volition) anlıyorum.
II
Sevinç  insanın  daha  az  bir  yetkinlikten  daha  büyük  bir  yetkinliğe 
geçişidir.
III
Keder,  insanın  daha  büyük  bir  yetkinlikten  daha  az  bir  yetkinliğe 
geçişidir.
Açıklama
Geçiş diyorum, zira sevinç asıl yetkinlik değildir. Eğer gerçekten insan 
kendisine yükselmiş olduğu yetkinlikle birlikte doğsaydı, sevinç duygula­
nışı  olmadan  ona  sahip  olacaktı;  bu  daha  açık  olarak  ona  karşıt  olan 
keder duygulanışında görülüyor. Gerçi keder daha az bir yetkinliğe geçiş­
ten  ibarettir,  yoksa  asıl  daha  az  yetkinlikten  ibaret  değildir,  kimse  bunu 
inkâr  edemez,  çünkü  herhangi  bir  yetkinliğe  sahip  olması  bakımından 
kederlenemez ve diyemeyiz ki keder daha büyük bir yetkinlikten yoksun 
olmadan ileri geliyor, zira bu yoksunluk hiçbir şey değildir; keder duygula­
nışı bir fiildir ve bu fiil, bundan dolayı, ancak daha az bir yetkinliğe geçişi 
sağlayan bir fiil olabilir, yani insanın etkileme (ağır) gücünün ya azalması 
ya  da  inmesine  sebep  olan  fiil  olabilir  (scolie,  önerme  11).  Ben  bundan 
başka, neşe, hoşlanma (chatouillement), melânkoli ve elem (douleur) tanım­
larını  kaldırıyorum,  çünkü  bu  duygulanışlar  asıl  Bedene  aittirler  ve  se­
vinçle kederin türlerinden başka şeyler değildirler.


182 ETİKA
IV
Ruh  bir  şeyde  hayal  gücüne  bağlı  kalırsa  orada  hayret  vardır,  çünkü 
bu  tekil  (singulier)  hayal  gücünün  başkalarıyla  hiçbir  bağlantısı  yoktur 
(bak: önerme 52 ve onun scolie’si).
Açıklama
18’inci  önerme,  II’nci  bölüm,  scolie’sinde  Ruhun  bir  şeyi  göz  önüne 
almadan hemen başka bir şeyin düşüncesine hangi sebeple geçtiğini gös­
terdik,  çünkü  bu  şeylerin  hayalleri  birbirlerine  zincirli  ve  birbiri  ardın­
dan  gelecek  surette  bağlıdır;  halbuki  o  şeyin  hayali  yeni  olduğu,  fakat  o 
sırada Ruh başka şeyleri düşünmek üzere başkaları tarafından gerektirilmiş 
oluncaya  kadar  bu  şeyin  göz  önüne  alınmasına  bağlanacağı  için  onun 
böyle  olacağı  tasarlanamaz,  kendi  başına  göz  önüne  alınan  yeni  bir  şeye 
ait  hayal  gücü  o  halde  başkalarıyla  aynı  tabiattadır  ve  bu  sebeple  ben 
“hayret”i duygulanışlar arasında saymam ve bunu yapacak bir saik (mo­
tif)  görmem,  çünkü  eğer  Ruh  her  türlü  başka  düşünceden  uzak  (distrait) 
ve dalgın bulunursa onun uğramış olduğu bu dalgınlık hiçbir pozitif se­
bepten  ileri  gelmez,  fakat  yalnızca  bir  şeyin  göz  önüne  alınması,  onun 
başkalarını  düşünmesini  gerektiren  bir  nedenin  bulunmayışından  ileri 
gelir, öyle ise yalnız  üç ilkel  ya da esaslı  duygulanışı (scolie, önerme 11), 
yani  sevinç,  keder  ve  arzu  duygularını  kabul  ediyorum;  ve  eğer  hayret 
hakkında  birkaç  kelime  söyledi  isem  bunun  sebebi  üç  ilkel  duygulanış, 
hayret  ettiğimiz  objelere  nispet  edildikleri  zaman  onlardan  türemiş  olan 
bazı  duygulanışları  başka  kelimelerle  ifade  etme  âdetinin  yerleşmiş  ol­
masıdır;  aynı  saikle  burada  küçümseme  (Mépris)  tanımından  bahsedece­
ğim.
V
Bir şeyin hayal edilmesinden Ruh o kadar az edilgin olsa ki, bu şeyin 
hazır bulunuşu orada bulunmasından ziyade bulunmamasını hayal etme­
nin saiki olsa, orada küçümseme vardır (scolie, önerme 52). Burada yücelt­
me  (Vénération),  hafifsemenin  (Dédain)  tanımını  bir  yana  bırakıyorum, 
çünkü bildiğim hiçbir duygulanış adını oradan almaz.
VI
Sevgi, bir dış nedenin fikriyle birlikte bulunan bir sevinçtir.


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 
1 83
Açıklama
Bu tanım açıkça sevginin özünü açıklar; sevgiyi seven kimsenin sevilen 
şey ile birleşme iradesi diye tanımlayan yazarların tanımı o sevginin özünü 
değil,  fakat  onun  özeliğini  ifade  eder  ve  sevginin  özünü  yeteri  kadar  iyi 
görmedikleri için, bu yazarlar onun özeliği hakkında da hiçbir açık kavram 
elde edememişlerdir; böylece onların tanımı hakkında herkesçe son derece 
bulanık (karanlık) diye hükmedilmesi sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte 
şu gözlemi yapmak gerekir ki, bu özelik seven kimsenin iradesinin sevilen 
şeyle birleşmesinden ibaret olduğunu söylerken, ben iradeden asla bir olur­
lama (muvafakat) ya da üzerinde düşünme (délibération), yani hür bir karar 

Yüklə 1,19 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   119




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin