Türkçesi: Hilmi Ziya Ülken



Yüklə 1,19 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə28/119
tarix17.05.2022
ölçüsü1,19 Mb.
#58305
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   119
Etika - Spinoza

insanlar
 kelimesi haklarında hiçbir duygulanışımız olma­
yanlar anlamındadır, (y.n.)


154 ETİKA
bakımından  gerektiren,  başkalarına  sevinç  verdiğini  hayal  ettiği  bir  şey 
meydana  getiren  duygular  hakkında  şuur  sahibidir,  neden  olarak  kendi 
kendisinin  şuuruyla  sevinç  duyacaktır,  yani  kendi  kendisini  sevinçli  sa­
yacaktır ve buna karşılık, vb...
Scolie
Sevgi, bir dış nedenin fikriyle birlikte olan bir sevinç, nefret (veya kin) 
de bir dış nedenin fikriyle birlikte olan bir keder olduğuna göre, bu sevinç 
ve bu keder  öyle ise  aynı suretle  bir çeşit sevgi ve kin olacaktır. Bununla 
birlikte, sevgi ve kin dış şeylere nispet edildikleri için, burada bu duygula­
nışları başka adlarla işaret edeceğiz, (sevinç ve keder insanların övüldük­
lerine  ya  da  yerildiklerine  inandıkları  zaman  doğan  sevinç  ve  keder  ha­
linde)  bir  dış  nedenin  fikriyle  birlikte  olan  sevince  şan  ve  şeref  (gloire
7

ve  onun  karşıtı  ile  birlikte  olan  kedere  utanç  (honte)  diyeceğiz;  başka 
durumlarda  bir  iç  nedenin  fikriyle  birlikte  olan  sevince,  iç  rahatlığı
8
,  bu 
sevince karşıt olan kedere de pişmanlık (repentir) diyeceğiz. Şimdi olabil­
diği gibi (önerme sonucu önerme 17, bölüm II) birinin başkalarını duygu­
landırdığını  hayal  ettiği  sevinç  halinin  yalnızca  hayal  olması  ve  (önerme 
25) herkesin sevinç verdiğini hayal ettiği her şeyi kendi hakkında da hayal 
etmeye  çalışması,  bu  suretle  şerefinin  kolaylıkla  gurur  halini  alması  ve 
başkaları için çekilmez olduğu sırada kendisinin herkes için hoş olduğu­
nu hayal etmesi mümkündür.
Önerme XXXI
Birinin bizim sevdiğimiz, arzu ettiğimiz ya da nefret ettiğimiz bir şeyi 
sevdiğini, arzu ettiğini ya da nefret ettiğini hayal edersek, sevgimiz, arzu­
muz ve nefretimiz bundan dolayı daha sabit olacaktır. Eğer tersine, bizim 
sevdiğimiz  şeyden  onun  nefret  ettiğini  ya  da  buna  karşılık,  nefret  ettiği­
miz  şeyi  sevdiğini  hayal  edersek,  Ruh  kararsızlığı  (dalgalanması)  denen 
pasif hali (passion) iyice duyarız.
Kanıtlama
Birinin bir şeyi sevdiğini hayal edersek, bundan dolayı bu şeyi severiz 
(önerme 27), fakat o şeyi bu olmadan (yani başkasının sevgisiyle birlikte
7)  Buna yerine göre ün ve şan da diyoruz.
8) 
Contentement de soi.
 Kendinden memnun olma ise de bu kavramı ifade edemiyor.


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 1 55
olmadan)  sevdiğimizi  varsayarız.  Bu  sevgi  o  zaman  yeni  meydana  çıkan 
bir nedenle beslenecektir ve bundan dolayı da, aynı sebepten sevdiğimizi 
daha  kararlı  bir  tarzda  seveceğiz.  Eğer  şimdi  birinin  bir  şeyden  nefret 
ettiğini  hayal  edersek,  bu  şeye  karşı  nefret  duyarız  (aynı  önerme).  Bu 
sırada onu sevdiğimizi varsayarsak, aynı şey için aynı zamanda hem sev­
gi,  hem  nefretimiz  olacaktır,  yani  (scolie,  önerme  17)  Ruhun  kararsızlığı 
(dalgalanması) denen pasif hali duyacağız.
Önermenin sonucu
Buradan  ve  28’inci  önermeden  şu  sonuç  çıkar  ki,  herkes,  gücü yettiği 
kadar, kendi sevdiği şeyi herkesin sevmesi ve kendisinin nefret ettiği şeyden 
herkesin nefret etmesi için çalışır; şairin şu sözü bundan ileri gelir,
“Sevenler,  biz  hepimiz,  hem  ummak  hem  korkmak  istiyoruz;  bir 
başkasının izni ile seven kimse demirden yapılmıştır
9
”.
Scolie
Sevgimizin, nefretimizin konusunu herkesin değerlendirmesi için çaba, 
gerçekte,  bir  hırstır  (ambition)  (scolie,  önerme  29);  böylece  herkesin  ta­
biatı  bakımından  başkalarının  kendi  yaradılışına  göre  yaşadığını  görmek 
iştahı vardır ve herkeste aynı iştah olduğundan dolayı insanlar birbirleri­
ne  engel  olurlar  ve  çünkü  herkes,  herkes  tarafından  övülmek,  ya  da  se­
vilmek ister, bundan dolayı da karşılıklı bir kin ve nefrete ulaşır.
Önerme XXXII
Yalnız bir kişinin sahip olabileceği bir şeyden bir kimsenin sevinç duy­
duğunu hayal  edecek olursak,  onun buna  artık  sahip olmaması  için çaba 
harcarız.
Kanıtlama
Sırf bir kimsenin bir şeyden sevinç duymasını hayal etmemiz yüzünden 
(önerme  27,  önerme  sonucu  I  ile  birlikte),  bu  şeyi  severiz  ve  ondan  se­
9) 
Metinde  bu  parçanın  nereden  alındığı  söylenmiyor.  Parça  Boulainvillier  çevirmesinden 
şöyle alınıyor:
Ovidius’un  “Sevgiler”  adlı  kitabının  19’uncu  Elegia’sında  şöyle  diyor:  “Engelsiz  ve  rakipsiz 
olarak  sevmek,  ya  da  başkalarının  hiç  sevmediklerini  sevmek  pek  de  ince  olmayan  bir  şeydir. 
Umut ve korku sevginin en tatlı damarlarıdır”.


1 5 6   ETİKA
vinç  çıkarmak  isteriz,  fakat  hipotez  gereğince,  hayal  ederiz  ki  bu  sevince 
engel  olan  şey  bir  başkasının  sevinç  duymasından  ileri  gelir;  o  zaman 
onun bu şeye sahip olmaması için çaba harcarız (önerme 28).
Scolie
Bu  suretle  görüyoruz  ki  tabiatlarının  yatkınlığı  yardımıyla,  insanlar 
genel olarak bahtsız olanlara karşı acıma duygusuna sahip olmaya ve bahtlı 
olanlara karşı haset duymaya hazırdırlar ve bahtlılara
10
 karşı kinleri (nef­
retleri) bir başkasının sahip olduğunu hayal ettikleri şeyleri ne kadar fazla 
severlerse o kadar büyük olur (önceki önerme). Bundan başka görüyoruz 
ki, insanların yüksek gönüllü (miséricordieux) olmalarına sebep olan insan 
tabiatının  aynı  özelliği,  aynı  zamanda  onların  hasetçi ve  haris  (ambitieux) 
olmalarına  da  sebep  olur.  En  sonra,  eğer  deneye  başvurmak  isteseydik 
(başlıca, hayatımızın ilk yaşlarına ait deneylere başvursaydık) bütün bun­
ları  bize  öğrettiğini  görürdük;  deney  bize  gösterir  ki,  vakaa  Bedenleri 
sürekli olarak denge halinde gibi olan çocuklar sırf başka kimselerin gül­
dükleri ya da ağladıklarını gördükleri için gülerler ve ağlarlar, başkasının 
yaptığını  gördükleri  her  şeyi  hemen  taklit  etmeye  kalkarlar  ve  en  sonra 
başkalarının haz duyduğunu hayal ettikleri her şeyi de arzu ederler; vakaa 
bunun sebebi, söylediğimiz gibi, eşyanın hayallerinin insan bedeninde de 
duygulanışları olması, yani bu bedenin dış nedenlerle duygulanmış, şunu 
ya da bunu yapmaya yatkın bulunmasının türlü tarzları olmasıdır.
Önerme XXXIII
Bize  benzer  bir  şeyi  sevdiğimiz  zaman,  gücümüz  yettiği  kadar,  onun 
da bizi sevmesini sağlamaya çalışırız.
Kanıtlama
Bir şeyi başka şeylerden çok seversek, gücümüz yettiği kadar onu hayal 
etmeye çalışırız (önerme 12). Eğer bu bize benziyorsa, onu başkalarından 
çok  sevinçle  duygulandırmaya  çalışırız  (önerme  29).  Başka  deyişle,  gü­
cümüz yettiği kadar sevilen şeyin bizim hakkımızdaki fikirle birlikte olan 
bir  sevinçle  duygulanmış  olmasını,  yani  (scolie,  önerme  13)  onun  da  bizi 
sevmesini sağlamaya çalışırız.
10) Bu yerde mutlu ve mutsuz da diyoruz.


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 157
Önerme XXXIV
Sevilen kimsenin bizim hakkımızda duyduğunu hayal ettiğimiz duygu­
lanış ne kadar büyükse, biz o kadar şeref kazanırız (öğünürüz).
Kanıtlama
Gücümüz  yettiği  kadar  (önceki  önerme)  sevilen  kimsenin  de  karşılık 
olarak bizi sevmesini sağlamak için, yani (scolie, önerme 13) sevilen kimse­
nin bizim hakkımızdaki fikirle birleşik bir sevinci duyması için çaba har­
carız. O halde o şeyin bizim yüzümüzden duyduğu sevinç ne kadar büyük 
ise,  bu  çaba  da  o  kadar  tamamlanmıştır:  Yani  (önerme  11,  scolie’si  ile 
birlikte) duygulanmış olduğumuz sevinç o kadar büyüktür. Fakat, sevin­
cimiz benzerlerimizden birine sevinç duyurduğumuzdan ileri geldiği için, 
kendi  kendimizi  sevinçle  karşılarız  (önerme  30).  O  halde,  sevilenin  bi­
zim  hakkımızda  duyduğunu  hayal  ettiğimiz  duygulanış  ne  kadar  büyük 
ise,  kendi  kendimize  karşıladığımız,  yani  kendimizi  şereflendirdiğimiz 
sevinç de o kadar büyüktür.
Önerme XXXV
Eğer  bir  kimse,  bir  başkasının  sevilene  yalnız  kendi  eli  altında  olan 
aynı dostluk bağı ile ya da daha sıkı bir bağ ile bağlandığını hayal ederse, 
asıl sevilene karşı kin besleyecek ve öteki kimseye de haset edecektir.
Kanıtlama
Sevilen  kimsenin  kendi  hakkında  duyduğunu  hayal  ettiği  sevgi  ne 
kadar büyükse, o kimse kendi kendisiyle o kadar öğünecektir (önceki öner­
me) yani sevinç duyacaktır (scolie, önerme 30), öyle ise (önerme 28) gücü 
yettiği kadar sevilen şeyi kendisine sıkı bir biçimde bağlı diye hayal etmeye 
çalışacaktır  ve  bu  çaba  veya  iştaha  bir  üçüncü  kimse  onun  için  aynı  şeyi 
arzu  ettiğini  hayal  ederse  o  kadar  beslenecektir  (önerme  31).  Fakat  bu 
iştaha  veya  çaba  kendisiyle  birlikte  bulunanın  hayaline  bağlı  olarak  asıl 
sevilen şeyin hayali azalmış diye farz edilir; o halde (scolie, önerme 11) bu 
yüzden  sevilen  şeyin  fikriyle  (ve  aynı  zamanda  bir  başkasının  hayali  ile) 
sebep  olarak  birlikte  bulunan  bir  kederle  duygulanmış  olacaktır;  yani 
(scolie, önerme 13) sevilen şeye ve aynı zamanda bir başkasına karşı (öner­
me  sonucu,  önerme  15)  kinle  duygulanmış  olacaktır  ve  ona  karşı  haset 
duyacaktır (önerme 23) çünkü o sevilen şeyden haz duymaktadır.


158 ETİKA
Scolie
Sevilen  bir  şeye  karşı  olan  hasetle  birlikteki  bu  kine  kıskançlık  denir 
ve  böylece  kıskançlık,  kendisine  haset  beslenen  bir  başkasının  fikri  ile 
birlikte bulunan sevgi ve kinden doğmuş ruhun bir dalgalanışından (ka­
rarsızlığından)  başka  bir  şey  değildir.  Bundan  başka,  sevilen  şeye  karşı 
duyulan  bu  kin,  kıskançta  sevilen  şeyin  kendisine  verdiği  sevgi  ile  duy­
gulanmış  olmaya  alıştığı  sevinç  ile  orantılı  olarak  yüksektir.  Nitekim  se­
vilen  şeyle  birlikte  bulunduğunu  hayal  ettiği  kimse  hakkındaki  duygu 
nispetinde de yüksektir. Çünkü eğer ona karşı kini var ise, bu yüzden de 
(önerme  24)  sevilen  şeye  karşı  kini  olacaktır,  çünkü  kendisi  için  menfur 
olanın  sevinç  duyduğunu  hayal  etmektedir.  Ve  nitekim  (önerme  sonu­
cu,  önerme  15)  çünkü  sevilen  şeyin  hayalini  nefret  edilen  şeyin  hayaline 
bağlamak zorundadır. Bu sonuncu sebep genel olarak bir kadın için duyu­
lan  sevgide  bulunur;  gerçekten  her  kim  sevdiği  kadının  başkasına  teslim 
olduğunu hayal ederse kederlenecektir ve bu yalnız kendi iştahı sınırlan­
dığı için değil, aynı zamanda sevilen şeyin hayalini başkasının utanılacak 
kısımları ve pislikleriyle birleştirme zorunda olduğu için de onun hakkında 
nefret  duymaktadır.  En  sonra  şunu  da  katalım  ki,  kıskanç,  sevilen  şey 
tarafından kendisine görünmesine alışmış olduğu aynı yüzle karşılanma­
mıştır  ve  bu  sebepten  de,  göstereceğim  gibi,  âşık  (seven)  bir  kimse  ke­
derlenir.
Önerme XXXVI
Bir  sefer  haz  duymuş  olduğu  bir  şeyi  hatırlayan  kimse,  kendisinden 
haz duyduğu ilk seferdeki hal ve şartlarla birlikte ona sahip olmak ister.
Kanıtlama
İnsanın haz duyduğu şeyle aynı zamanda bütün gördükleri, iğreti olarak 
sevinç  sebebi  olacaktır  (önerme  15);  öyle  ise  o  (önerme  28)  bütün  bun­
lara,  haz  duyduğu  şeyle  aynı  zamanda  sahip  olmak  isteyecektir,  yani  o 
şeye ilk defa haz duyduğu aynı hal ve şartlarla birlikte sahip olmak isteye­
cektir.
Önerme sonucu
Eğer  bu  hal  ve  şartlardan  birisinin  eksik  olduğunu  fark  ederse,  âşık 
(seven kimse) kederlenmiş olacaktır.


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 159
Kanıtlama
Vakaa bu hal ve şartlardan birinin eksik olduğunu fark edince, o sanki 
o şeyin  varlığına engel  olan  bir şey hayal eder.  Öyle ise o sonra  sevgi ile 
bu  şeyi  ya  da  bu  hal  ve  şartı  (önceki  önerme)  arzu  eder  ve  onun  eksik 
olduğunu hayal ettiği zaman da bundan dolayı kederlenir.
Scolie
Sevdiğimizin  bulunmayışına  ait  olması  bakımından,  bu  kedere  esef­
lenme (souhait frustré) denir.
Önerme XXXVII
Duygulanış ne kadar büyükse, bir Keder ya da Sevinç dolayısıyla, bir 
Kin ya da Sevgiden doğan Arzu da o kadar büyüktür.
Kanıtlama
Keder insanın etki (hareket) gücünü azaltır veya indirir (scolie, öner­
me 11) yani (önerme 7) insanın kendi varlığında devam ettirmeye çalıştığı 
çabayı  azaltır  veya  indirir.  Böylece  (önerme  5)  keder  bu  çabaya  karşıttır; 
insanın  kederle  duygulanmış  olan  her  çabası  kederi  kaldırmaya  uğraşır. 
Fakat  (kederin  tanımına  göre)  keder  ne  kadar  büyükse,  insanın  zorunlu 
olarak  karşı  koyduğu  hareket  (etki)  gücü  de  o  kadar  büyüktür;  öyle  ise 
keder  ne  kadar  büyükse,  insanın  kendi  hesabına  kederi  ortadan  kaldır­
mak  için  çabasını  sağlayan  güç  de  o  kadar  büyüktür;  yani  (scolie,  öner­
me 9) kederi ortadan kaldırmaya çalıştığı arzu ve iştah da o kadar büyük­
tür.  Bundan  sonra,  sevinç  (scolie,  önerme  11)  insanın  icra  etme,  etki 
yapma  gücünü  arttırdığı  ya  da  tamamladığı  için,  aynı  yoldan  kolaylıkla 
kanıtlanır  ki,  bir  sevinç  duygusuna  sahip  olan  insan  onu  korumaktan 
başka bir şey arzu etmez. Ve sevinç ne kadar büyükse bu arzu da o kadar 
büyük  olur.  En  sonra,  kin  ve  sevgi,  keder  ya  da  sevincin  duygulanışları 
olduğu  için,  aynı  tarzda  şu  sonuç  çıkar  ki,  bir  kin  veya  sevgiden  doğan 
çaba,  iştah  veya  arzu,  kin  ve  sevgi  ile  orantılı  olarak  o  derecede  büyük 
olacaktır.
Önerme XXXVIII
Eğer birisi  (sevgi büsbütün  kaybolacak gibi)  sevilen bu şeye karşı kin 
beslemeye başlarsa,  ona karşı aynı  sebeple sanki hiç sevmemiş kadar kin


160 ETİKA
besleyecektir  ve  eskiden  sevgisi  ne  kadar  büyükse  şimdi  de  kini  o  kadar 
büyük olacaktır.
Kanıtlama
Eğer biri,  gerçekten, sevdiği şeye  karşı kin beslemeye  başlarsa, iştah­
larından birçoğu sanki onu önceden sevmemiş gibi kaybolmuştur; çünkü 
sevgi  insanın  gücü  yettiği  kadar  (önerme  28)  korumaya  çalıştığı  (scolie, 
önerme 13) bir sevinçtir ve bu (aynı scolie) mümkün olduğu kadar sevi­
len şeyi şimdi hazırmış ve sevinç (önerme 21) duygusunu doğuruyormuş 
gibi görerek olur, bu çaba (önceki önerme) zaten sevgi ne kadar büyükse 
o  kadar  büyüktür;  nitekim  sevilen  şeyin  de  karşılık  (önerme  33),  onu 
sevmesi  için  yapılan  çaba  da  o  kadar  büyüktür,  fakat  bu  çabalar  sevilen 
şeye  karşı  olan  kin  yüzünden  azalmıştır  (önerme  13,  önerme  sonucu  ve 
önerme  23);  öyle  ise  seven  kimse  (scolie,  önerme  11),  yine  bu  sebepten 
dolayı  kederle  duygulanacaktır  ve  sevgisi  ne  kadar  büyükse  kederi  de  o 
kadar büyük olacaktır. Yani kinin nedeni olan kederden başka, bir başkası 
o  şeyi  seven  kimsede  doğacak  ve  bunun  sonucu  olarak  o  kimse  sevilen 
şeyi  daha  büyük  bir  keder  duygulanışı  ile  karşılayacaktır,  yani  (scolie, 
önerme 13) ona karşı sanki önceden sevdiği kadar büyük bir kin besleye­
cektir ve sevgi önce ne kadar büyükse kini de o kadar büyük olacaktır.
Önerme XXXIX
Birine karşı kini olan kimse, ona kötülük yapmak isteyecektir, yeter ki 
onun tarafından kendisine gelecek daha büyük kötülükten korkmasın; ve 
tersine, birini seven kimse aynı kanuna göre ona iyilik yapmaya çalışacaktır.
Kanıtlama
Birine  karşı  kin  beslemek,  onu  (scolie,  önerme  13)  bir  keder  nedeni 
gibi  hayal  etmektir;  bundan  dolayı  (önerme  28),  birine  karşı  kini  olan 
kimse onu ortadan kaldırmaya (uzaklaştırmaya) ya da yok etmeye çalışa­
caktır.  Fakat,  eğer  o  bu  yüzden  kendisi  için  daha  çok  keder  verecek  bir 
şeyden,  ya  da  (aynı  şey  demek  olan)  daha  büyük  bir  kötülükten  korka­
rak  ve  kin  beslediği  kimseye  düşündüğü  kötülüğü  yapmamak  suretiyle 
onun  zararından  kaçınabileceğine  inanırsa,  ona  kötülük  yapmadan  vaz­
geçmeyi  (önerme  28)  isteyecektir  ve  bu  (önerme  37)  kendisini  kötülük 
yapmaya götürmüş olan ve bunun sonucu olarak -göstermiş olduğumuz


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 161
üzere-  ondan  üstün  değeri  olan  bir  çaba  ile  olacaktır.  İkinci  bölümün 
kanıtlaması aynı suretle olur. Öyle ise birine karşı kini olan kimse, vb.
Scolie
iyilik deyince burada her cins sevinci ve bundan başka insanı bu se­
vince götüren her şeyi ve başlıca, her ne şekilde olursa olsun, beklemeyi 
dolduran şeyi anlıyorum. Kötülük deyince her cins kederi ve başlıca bek­
lemeyi boşa çıkaran (frustrer) her şeyi anlıyorum. Vakaa yukarda göster­
dik ki (scolie, önerme 9) iyi olduğuna hükmettiğimiz için hiçbir şeyi arzu 
etmiyoruz, tersine bir şeyi arzu ettiğimiz için onun iyi olduğuna hükme­
diyoruz. Bunun sonucu olarak, nefret ettiğimiz şeye kötü diyoruz; herkes 
böylece kendi duygulanışına göre hangi şeyin iyi, hangi şeyin en iyi, han­
gi şeyin en kötü, sonunda hangisinin en iyi ya da en kötü olduğuna hük­
meder. Haris (ambitieux) şereften başka bir şey istemez ve utançtan başka 
bir şeyden korkmaz. Hasetçi için başkasının mutsuzluğundan daha hoş 
ve başka bir kimsenin mutluluğundan daha katlanılmaz bir şey yoktur
ve böylece herkes kendi duygulanışı ile bir şeyin iyi ya da kötü, faydalı ya 
da zararlı olduğuna hükmeder. İnsanın istediği şeyi istemeyecek ya da 
istemediği şeyi isteyecek surette hareket etmesi için hazırlanmış bulu­
nan bu duygulanışa korku denir; korku öyle ise bir insanı daha az bir 
kötülükten gelmesi gerektiğine hükmettiği bir kötülükten kaçınmasını 
hazırlayan korkma halidir (önerme 28). Eğer kendisinde korkulan kötülük 
utanç ise, o zaman korku, utanma (pudeur) adını alır. En sonra eğer gele­
cek bir kötülükten kaçınma arzusu (artık ne istediği bilinmeyecek bir 
tarzda) başka bir kötülüğün korkusuyla azalmış ise, o zaman korkma ha­
line yeis, umutsuzluk (consternation) denir; ve bu başlıca korkulan bu ve 
öteki kötülükler en büyükleri arasında bulunduğu zaman meydana çıkar.
Önerme XL
Bir  başkasının  kendisine  kin  beslediğini  hayal  eden  ve  onda  hiçbir 
kin  sebebi  doğurmadığına  inanan  kimse,  kendisi  de  bu  başkasına  karşı 
kin besleyecektir.
Kanıtlama
Birinin kinle duygulanmış olduğunu hayal eden kimse, bundan dolayı 
kinle  duygulanacaktır (önerme 27) yani (scolie, önerme 13) bir dış nede­


162 ETİKA
nin  fikriyle  birlikte  bulunan  biri  kederle  duygulanacaktır.  Fakat  (hipotez 
gereğince)  kendisine  kin  besleyenden  başka  hiçbir  keder  nedenini  hayal 
etmez; öyle ise bu yüzden de birinin kendisine kin beslediğini hayal eden 
kimse, kendisine kin besleyen kimsenin fikriyle birlikte bulunan bir keder­
le duygulanacaktır, başka deyişle (aynı scolie) ona karşı kin besleyecektir.
Scolie
Kinine  haklı  bir  neden  bulmayı  düşünürse  (hayal  ederse),  o  zaman 
(önerme  30  ve  scolie)  utançla  duygulanacaktır.  Fakat  bu  hal  (önerme 
25)  pek  seyrek  olur.  Kinin  bu  karşılıklı  durumu,  kin  besleyen  kimseye 
kötülük yapmak için kinden sonra bir çabanın geldiği halden de doğabi­
lir  (önerme  39).  Her  kim  kendisine  kin  besleyen  birini  hayal  ederse,  onu 
bir  kötülük  ya  da  kederin  nedeni  olarak  hayal  eder  ve  böylece  neden 
olarak ona karşı kin besleyen kimsenin fikriyle birlikte bulunan bir keder 
ya  da  korkma  halinden  duygulanacaktır.  Başka  deyişle,  yukarda  gördü­
ğümüz gibi, o kinle duygulanacaktır.
Önerme  sonucu  I 
Sevdiğinin kendisi hakkında kin duygusu beslediğini hayal eden (düşü­
nen) kimse aynı zamanda hem sevgi, hem kinin hükmü altında bulunacak­
tır. Başkasının ona karşı kini olduğunu hayal etmesi bakımından, kendi­
sinin  ona  karşı  kini  olması  için  gerektirilmiştir  (önceki  önerme).  Fakat 
(hipotez  gereğince)  o,  ne  de  olsa  onu  seviyor;  öyle  ise  o  aynı  zamanda 
hem kinin hem sevginin hükmü altında olacaktır.
Önerme sonucu II 
Eğer, bir kimse önceden hakkında hiçbir suretle duygulanışı olmayan 
bir başkası tarafından kendisine kötülük yapılmış olduğunu hayal ederse, 
hemen ona bu kötülüğü geri vermeye çalışacaktır.
Kanıtlama
Her kim kendi hakkında kin duygusu taşıyan birini hayal etse, o da bu 
kimseye karşı kin besleyecektir (önceki önerme) ve (önerme 26) bu başka­
sına keder duygusu veren her şeyi hatırlamaya ve bu kederi ona tattırmaya 
(önerme 39) çalışacaktır. Fakat (hipotez gereğince) ondan görmüş olduğu 
kötülük hayal ettiği ilk şeydi, o halde bunu iadeye çalışacaktır.


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 
163
Scolie
Nefret ettiğimiz (kin beslediğimiz) kimseye kötülük yapmak için har­
cadığımız çabaya öfke (colère) denir: Bize yapılan kötülüğe karşı kötülükte 
bulunmak için yapılan çabaya öç alma (Vengeance) denir.
Önerme XLI
Eğer birisi bir başkası tarafından sevildiğini hayal ederse ve ona hiçbir 
sevgi nedeni vermiş olmadığına inanırsa (bu hal 15’inci önermenin önerme 
sonucu ve 16’ncı önermeye göre olabilir) ona karşılık o da onu sevecektir.
Kanıtlama
Bu önerme önceki ile aynı yoldan kanıtlanır ki, scolie’de de göreceğiz.
Scolie
Birisi,  haklı  bir  sevgi  nedeni  vermiş  olduğuna  inanırsa,  bundan  şeref 
duyacaktır  ki  (scolie,  önerme  30),  bu  en  çok  rastlanan  haldir;  birisi  bir 
başkasının ona karşı kin beslediğini hayal ettiği zaman, söylediğimiz gibi, 
bunun  aksi  hali  meydana  gelir  (önceki  önermenin  scolie’si).  Şimdi  bu 
karşılıklı sevgi ve bunun sonucu olarak bizi seven ve bize iyilik yapmaya 
çalışan  kimseye  iyilik  yapmak  için  harcanan  çabaya  (aynı  önerme  39) 
şükran  borcu  (gratitude)  denir;  o  halde  görünüyor  ki,  insanlar  iyilik  ve 
hayırlılık yapmaktan ziyade öç almaya daha çok elverişlidirler.
Önerme sonucu
Kin  beslediği  kimse  tarafından  sevilmiş  olduğunu  hayal  eden  kimse 
hem  kin  hem  sevginin  hükmü  altında  bulunacaktır.  Bu,  aynı  yoldan  ön- 
ceki önermenin birinci önerme sonucu ile kanıtlanır.
Scolie
Eğer  daha  çok  kin  hüküm  sürüyorsa,  o  kimse  kendisini  seven  kim­
seye  kötülük  etmeye  çalışacaktır;  bu  duygu  haline  zalimlik  (cruauté)  de­
nir;  başlıca  en  çok,  seven  kimsenin  kin  için  hiçbir  ortak  neden  meydana 
getirmediğine hüküm olunursa, bu olay görülür.
Önerme XLII
Bir kimse sevgi ya da şeref umudu ile itilerek (etkilenerek) birisine iyilik 
yaparsa, yaptığı iyiliğin nankörlükle karşılandığını görünce kederlenecektir.


164 ETİKA
Kanıtlama
Kendisine  benzeyen  birini  seven  kimse,  gücü  yettiği  kadar  onun  da 
kendisini  sevmesi  için  çalışır  (önerme  33);  birisine  sevgi  ile  iyilik  yapan 
kimse,  kendisinin  de  onun  tarafından  sevilmesini  istediği  için,  yani  bir 
şeref  (önerme  34)  ya  da  sevinç  (scolie,  önerme  30)  umuduyla  bunu  yap­
mıştır;  öyle  ise  (önerme  12)  gücü  yettiği  kadar,  bu  şeref  nedenini  hayal 
etmeye, ya da onu fiil halinde var gibi görmeye çalışacaktır. Fakat (hipo­
tez gereğince) bu nedenin varlığına engel olan başka bir şey hayal eder, o 
halde o (önerme 19) bu yüzden kederlenmiş olur.
Önerme XLIII
Kin, karşılık bir kin yüzünden artmıştır; ve tersine olarak, sevgi ile yok 
edilmiş ve ortadan kaldırılmıştır.
Kanıtlama
Nefret  ettiğimiz  kimse  tarafından  nefret  edilmiş  olduğumuzu  hayal 
edersek, bu fikir (önerme 40) birincisine katılan yeni bir kin doğuracaktır; 
fakat  eğer,  tersine  olarak,  kinimizin  konusu  tarafından  sevilmiş  olduğu­
muzu  hayal  edersek,  bundan  emin  olmak  şartıyla  onu  sevinçle  karşılarız 
(önerme  30);  yani  (önerme  41)  ondan  nefret  etmemeğe  ve  ona  hiçbir 
keder  vermemeğe  çalışırız  ve  bu  çaba  (önerme  37)  onu  meydana  getiren 
duygulanıma nispetle çok veya az büyüktür; ve bundan dolayı kinin mey­
dana  getirdiğinden  daha  büyük  ve  bu  suretle  kinin  objesine  keder  ver­
meğe çalışıyorsa (önerme 26) o hâkim olacak ve kini yok olacaktır.
Önerme XLIV
Sevgisinin  büsbütün  yendiği  kin,  sevgi  halini  alır  ve  sevgi  bu  sebep­
ten  dolayı,  kendisinden  önce  bir  kin  bulunmayan  sevgiden  daha  büyük 
olur.
Kanıtlama
Burada 38’inci önermeyi kanıtlamada olduğu gibi hareket edilir. Gerçi, 
her kim kin duyduğu veya kederle görmeye alıştığı şeyi sevmeye başlarsa, 
onu sevmesi yüzünden sevinçli olacaktır, sevgiyi kuşatan bu sevince (13’ün­
cü  önermenin  scolie’sindeki  tanımlamaya  bkz.)  kinle  kuşatılmış  kederi 
ortadan  kaldırmak  için  yapılan  çabanın  kin  beslenen  kimsenin  fikrinde


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 1 65
neden  olarak  birlikte  bulunmak  üzere  tamamlanmasından  doğan  sevinç 
de katılacaktır (37’nci önermede gösterdiğimiz gibi).
Scolie
Her  ne  kadar  böyle  ise  de,  bununla  birlikte,  bu  en  büyük  sevinçten 
haz duymak amacıyla, hiç kimse birine kin beslemek veya kederle duygu­
lanmak için çalışmayacaktır; yani kimse bir zarardan kurtulmak umuduyla 
kendi kendisine zarar vermek istemez, iyileşmek umuduyla hasta olmayı 
dilemez; çünkü herkes her zaman kendi varlığını korumaya ve gücü yet­
tiği  kadar  kederi  ortadan  kaldırmaya  çalışır.  Tersine,  sonradan  kendisi 
için  büyük  bir  sevgi  duymak  amacıyla,  birisine  karşı  kin  beslemeyi  arzu 
eden bir adam tasarlanabilseydi, o zaman o, bu kimseye hep kin besleye­
cekti.  Zira  kin  ne  kadar  büyük  idiyse  sevgi  de  o  kadar  büyük  olacaktır. 
Ve  bundan  dolayı  o  daima  kinin  gitgide  daha  çok  olmasını  dileyecektir; 
ve aynı  sebepten  dolayı  bir  adam  sonradan  sağlığın yeniden  kazanılması 
yolundan, daha büyük bir sevinç hazzı duymak için hasta olmaya kalkar­
sa, hastalığının daima artmasını isteyecektir; öyle ise o daima hasta olmak 
isteyecektir ki, (önerme 6) bu da saçmadır.
Önerme XLV
Kendisine benzeyen birini seven bir kimse yine kendisine benzer başka 
birisinin  bu  şeye  karşı  kin  duyduğunu  hayal  ederse,  bu  başka  kimseye 
karşı kin duyacaktır.
Kanıtlama
Sevilen kimse de gerçekten kin besleyene karşı kin besleyecektir (öner­
me  40).  Ve  böylece  bir  kimsenin  sevilen  şeye  karşı  kin  beslediğini  hayal 
eden seven kimse (âşık) bu sebepten dolayı sevilen şeyin kinle duygulan­
dığını  (scolie,  önerme  13),  yani  kederli  olduğunu  hayal  edecek  ve  bunun 
sonucu  olarak  (önerme  21)  kederlenecektir  ve  bu,  sevilen  şeyden  nefret 
eden  (kin  besleyen)  kimsenin  neden  olarak  fikriyle  birlikte  bulunacak­
tır, yani (scolie, önerme 13) bu kimseye karşı kini olacaktır.
Önerme XLVI
Eğer  birisi  başka  bir  sınıfa  ya  da  başka  bir  millete  ait  olan,  bir  başka 
kimse ile sınıf ya da milletin genel adı altında bir başkasının fikriyle bir­


166 ETİKA
likte bir sevinç ya da kederle duygulanmış ise, o yalnız bu başkasını sev­
mek  ya  da  ona  kin  beslemekle  kalmaz,  aynı  zamanda  aynı  sınıftan  ve 
aynı milletten olanların hepsini de sever, veya onlara kin besler.
Kanıtlama
Kanıtlama, 16’ncı önermenin apaçıklığı ile çıkarılır.
Önerme XLVII
Kin  duyduğumuz  bir  şeyin  yok  olduğunu  ya  da  başka  bir  kötülüğe 
uğradığını  hayal  etmemizden  doğan  sevinç,  Ruhun  bir  kederi  ile  birlikte 
olmaksızın doğmaz.
Kanıtlama
Bu  27’nci  önerme  ile  apaçık  görünüyor;  çünkü  bize  benzer  birinin 
kederle duygulanmış  olduğunu  hayal etmemiz bakımından,  bir dereceye 
kadar kederlenmiş bulunuyoruz.
Scolie
Bu  önerme  17’nci  önermenin  II’nci  bölümünün  önerme  sonucu  ile 
kanıtlanabilir. Vakaa, fiilde var olmasa bile, her sefer bize o şeyi hatırlattığı 
zaman,  bununla  birlikte  onu  hazırmış  gibi  görürüz  ve Beden aynı  tarzda 
duygulanmıştır;  bundan dolayı  o şeyin hatırasının canlı olması bakımın­
dan,  insanın  onu  kederli  karşılaması  gerektirilmiştir.  Ve  bu  gerektirme  o 
şeyin hayali devam ettiği sürece, hakikatte azaltılmıştır. Fakat hayal edil­
miş şeyin varlığına engel olan şeylerin hatırası ile ortadan kaldırılmamıştı; 
bundan dolayı, insan yalnız bu gerektirmenin azaltıldığı (réduite) nispette 
sevinç içindedir. Böylece, kin duyduğumuz şeyin düştüğü kötülükten do­
ğan  bu  sevinç,  her  ne  zaman  biz  bu  şeyi  hatırlayacak  olsak,  yenileşir. 
Söylemiş olduğumuz gibi, vakaa, bu şeyin hayali uyanınca o şeyin varlı­
ğını kuşattığı için, var olduğu zaman onu görmeye alıştığı aynı keder içinde 
insanın  onu  görmesini  gerektirir.  Fakat  bu  şeyin  hayaline,  varlığını  dışta 
bırakan  (varlığına  engel  olan)  başka  hayalleri  bağladığı  için,  bu  kederle 
gerektirme hemen azalmıştır ve insan yeniden sevinç içindedir, bu duru­
mun tekrarlandığı her seferde bu meydana gelir. Bu sebepten dolayı, geç­
mişte  olmuş  olan  kötülüğü  her  hatırlayışta  insanlar  sevinç  içindedirler, 
bunun için başlarından geçen ve kurtuldukları tehlikeleri anlatmak sure­


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 
1 6 7
tiyle  rahat  ederler  (gelişirler).  Gerçekten  bu  tehlikeyi  hayal  ettikleri  za­
man,  onu  gelecekteymiş  gibi  görürler  ve  ondan  korkmaları  gerekli  olur; 
fakat bu gerektirme, bu tehlike fikrine bağladıkları hürriyet fikriyle yeni­
den azaltılmış olduğu  zaman ondan  kurtulmuş olurlar  ve  bu fikir onlara 
yeniden emniyet verir; ve bundan dolayı, onlar yeniden sevinçlidirler.
Önerme XLVIII
Diyelim ki Pierre’e karşı sevgi ve kin, eğer İkincisini kuşatan keder ve 
birincisini kuşatan sevinç başka bir nedenin fikrine bağlı ise, yok edilmiştir 
ve  sevgi  ile  kin  Pierre’de  yalnız  başına  kederin  ya  da  sevincin  nedeni 
olmadığını hayal ettiğimiz nispette azalmıştır.
Kanıtlama
Bu  13’üncü  önermeni  scolie’sinde  görüleceği  üzere  yalnızca  sevgi  ve 
kinin  tanımı  ile  apaçık  görülür.  Pierre’e  karşı  sevincin  sevgi,  kederin  kin 
adını almasında biricik sebep Pierre’in her iki duygulanışların nedeni gibi 
görülmesidir, öyle ise neden büsbütün ya da kısmen kaldırıldığı için Pier­
re’e ait olan duygulanış yok edilmiş ya da azaltılmıştır.
Önerme XLIX
Hür olduğunu hayal ettiğimiz birine karşı sevgi veya kin, her ikisi de 
aynı sebeplerle zorunlu birisine karşı olduğundan daha büyük olmalıdır.
Kanıtlama
Hür olduğunu hayal ettiğimiz birisi, başkaları olmaksızın kendi başına 
algılanmalıdır (tanım 7, bölüm I). Öyle ise, eğer onun bir Sevinç ya da bir 
Keder nedeni olduğunu hayal edersek, sırf bu yüzden (scolie, önerme 13) 
onu  seveceğiz  ya  da  ondan  nefret  edeceğiz,  (önceki  önerme)  ve  bununla 
verilmiş  bir  duygulanıştan  en  büyük  Sevgi  veya  en  büyük  Kin  (nefret) 
doğacaktır. Fakat, bu duygulanışın nedeni olan şeyi zorunlu olarak hayal 
edecek  olursak,  o  zaman  (aynı  tanım  7,  bölüm  I)  onun  biricik  neden 
olduğunu hayal etmeyiz, fakat onun başka şeylerle birlikte olduğunu hayal 
ederiz ve böylece (önceki önerme) ona karşı sevgi ve kin daha az olacaktır.
Scolie
Buradan şu sonuç çıkar ki, insanlar hür olarak bulundukları için, bir­
birlerine  karşı  başka  objeler  hakkında  olduğundan  daha  büyük  sevgi  ve


168 ETİKA
kin  beslerler;  onlara  duygulanışların  taklidi  katılır:  Bu  konuda  27,  34, 
40, 43’üncü önermelere bakınız.
Önerme L
Herhangi bir şey iğreti olarak Umut veya Korkunun nedeni olabilir.
Kanıtlama
Bu  önerme  15’inci  önerme  ile  aynı  yoldan  kanıtlanır;  onun  için  de 
aynı zamanda 18’inci önermenin II’inci scolie’sine bakınız.
Scolie
İğreti olarak Umut veya Korkunun nedenleri olan şeylere ya iyi ya da 
kötü  falcılık  (tefe’ül)  adı  verilir.
11
  Şunu  da  katarım  ki  bu  falcılıklar,  ya 
umut ya korkunun nedeni olmaları bakımından, ya Sevinç ya da Kederin 
nedenidirler (umut ve korkunun tanımı için 18’inci önermenin scolie’sine 
bakınız)  ve  bunun  sonucu  olarak  da  (15’inci  önermenin  önerme  sonucu) 
olduğu gibi onları sever ya da onlardan nefret ederiz (önerme 28) ve umdu­
ğumuz bazı şeylere ulaşması için onları araçlar veya ortadan kaldırılacak 
engeller,  korku  sebepleri  gibi  kullanmaya  çalışırız.  Bundan  başka  25’inci 
önermeden şu sonuç çıkar ki, biz tabiat bakımından umduğumuz şeylere 
kolaylıkla, korktuğumuz şeylere de güçlükle inanmaya elverişliyiz. Bu da 
bizim kendi umudumuz ve korkumuzun objeleri üzerinde asla doğru fikirle­
rimiz olmamasının sebebidir. Buradan insanda, her yerde hâkim olan, yanlış-­
inanışlar  doğar.  Ancak  umut  ve  korkudan  doğan  kararsızlıkları  burada 
gösterme zahmetine değeceğini düşünmüyorum, çünkü bu duygulanışların 
yalnızca tanımlanmasından korkusuz umut, ya da umutsuz korku olmayaca­
ğını anladınız, (sırası gelince daha etraflı olarak açıklayacağımız gibi) nitekim 
çünkü, ayrıca, bir şeyi umduğumuz veya bir şeyden korktuğumuz için, ya 
onu seviyor ya da ondan nefret ediyoruz; ve böylece sevgi ve kin hakkında 
bütün söylediklerimizi herkes kolaylıkla Umuda ve Korkuya tatbik edebilir.
Önerme LI
Türlü insanlar tek ve aynı objeden türlü tarzlarda duygulanabilirler ve 
tek  ve  aynı  kimse  tek  ve  aynı  objeden  türlü  zamanlarda  türlü  tarzlarda 
duygulanabilir.
11) Bu yerde eskiden “teşe’üm” kelimesi kullanılırdı.


DUYGULANIŞLARIN KÖKÜ VE TABİATI ÜZERİNE 
1 6 9
Kanıtlama
İnsan Bedeni pek çok türlü tarzlarda dış cisimler tarafından duygulan­
mış  olabilir  (3’üncü  önerme,  bölüm  II).  İki  insan  aynı  zamanda  türlü 
tarzlarda  duygulanabilir  ve  böylece  (önerme  13,  bölüm  Il’nin  ardından 
gelen 3’üncü lemma’dan sonraki I’inci aksiyom) tek ve aynı objeden çeşitli 
tarzlarda  duygulanmış  olabilir.  Bundan  sonra  (aynı  postulat)  insan  Be­
deni  bazen  bir  tarzda,  bazen  başka  bir  tarzda  duygulanmış  olabilir;  ve 
bunun  sonucu  olarak  (aynı  aksiyom)  türlü  zamanlarda  türlü  tarzlarda 
tek ve aynı objeden duygulanmış olabilir.
Scolie
Bu  suretle  birinin  sevdiğinden  ötekinin  nefret  etmesinin  mümkün 
olabileceğini;  birinin  korktuğundan  ötekinin  korkmayabileceğini;  tek  ve 
aynı kimsenin önceden nefret ettiği şeyi şimdi sevdiğini, kendisine korku 
veren  şeye  karşı  şimdi  cesaret  duyduğunu  vb.  görüyoruz.  Bundan  başka 
herkes kendi duygulanışına göre hangi şeyin iyi, hangi şeyin kötü oldu­
ğu,  hangisinin  en  iyi,  hangisinin  en  kötü  olduğu  hakkında  hüküm  ve­
riyor  (scolie,  önerme  39),  buradan  şu  sonuç  çıkar  ki,  insanlar  hükümle­
riyle  olduğu  kadar  duygulanışlarıyla  da  birbirlerinden  farklıdırlar:  Bun­
dan dolayı, insanları birbirleriyle karşılaştırınca onları yalnız duygulanış­
larının çeşitli bakımından seçtiğimiz, ayırdığımız oluyordu ve bir kısmına 
budala,  bir  kısmına  korkak,  ötekilere  en  sonra  başka  bir  ad  veriyorduk 
diyelim ki, benim her zaman korktuğum bir kötülüğü hiçe sayan kimseye 
cüretli (intrépide) diyorum; ve eğer ayrıca onun nefret ettiği kimseye kötü­
lük yapma arzusu beni her zaman alıkoyan bir kötülük korkusuyla azaltıl­
mış  değilse,  ona  küstah  (audacieux)  diyeceğim.  Sonra  benim  hiçe  sayma­
ya  alıştığım  kötülükten  korkan  bu  kimse  bana  korkak  (peureux)  olarak 
görünecektir; ve eğer, bundan başka, beni irkiltemeyen bir kötülük korku­
suyla onun Arzusunun azalmış olduğunu göz önüne alacak olursam, onun 
ürkek,  yüreksiz  (pusillanime)  olduğunu  söyleyeceğim;  böylece  herkes  in­
sanlar  hakkında  hüküm  verecektir.  Sonra  insanın  bu  tabiatı  ve  hüküm­
lerin bu kararsızlığı yüzünden, aynı zamanda insan çok kere şeyler hakkın­
da yalnız duygulanışı ile hüküm verdiği için, Sevinç ve Kedere göre yap­
tığına  inandığı ve  bu sebeple (önerme  28) meydana çıkmalarını sağladığı 
ya  da  uzaklaştırılmalarına  çalıştığı  şeyler  çoğu  yalnız  hayali  (imaginaire) 
şeyler olduğu için, -ikinci bölümde gösterdiğim kesinsizliğin başka neden­


1 7 0  
ETİKA
lerine  dair  burada  bir  şey  söylememek  üzere-  hasılı,  bütün  bu  sebepler 
için,  biz  daha  çok  asıl  insanın  gerek  sevinci  gerek  kederi  bakımından  işe 
karışabildiğini  kolaylıkla  tasarlıyoruz;  yani,  neden  olarak  kendi  kendisi­
nin fikriyle birlikte bulunan bir sevinç veya bir kederle duygulanmış oldu­
ğunu  tasarlıyoruz  ve  böylece  kolaylıkla  pişmanlığın  ve  iç  rahatlığının  ne 
olduğunu  biliyoruz.  Diyorum  ki,  kendi  kendisinin  fikriyle  birlikte  bulunan 

Yüklə 1,19 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   119




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin