Türkçesi: Hilmi Ziya Ülken



Yüklə 1,19 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə42/119
tarix17.05.2022
ölçüsü1,19 Mb.
#58305
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   119
Etika - Spinoza

Esprits animaux.
 Burada 
Ame
 ve 
esprit
 kelimelerinin ruh diye çevrilmesinden doğan 
güçlük görülüyor.
3)  Bu  kelimeyi  (
habitude
)  kendisinden  çok  farklı  olan  alışkanlık  (
accoutumance
)  kelimesin­
den  ayırmak  için  şimdiye  kadar  kullanılmayan  “yeti  kazanma”  kelimesiyle  karşılıyoruz.  Birincisi 
insanlara  vergi  üstün  bir  yeti  olduğu  halde,  ikincisi  bütün  canlılar  ve  insanlarda  ortak  genel  ve 
daha ilkel bir yetidir.


ZİHİN GÜCÜ VEYA İNSANIN HÜRLÜĞÜ ÜZERİNE 
265
şu sonuç çıkar ki hiçbir Ruh, ne kadar zayıf olursa olsun, iyi bir yöneltme 
ile  edilgiler  üzerinde  mutlak  bir  güç  kazanmaya  yetkisiz  değildir.  Onlar 
vakaa, kendi tanımına göre, yalnızca kendisine nispet edilen ve nota bene 
zihinlerin bir hareketi ile meydana getirilmiş, tutulmuş ve kuvvetlendiril­
miş olan Ruhun (âme) algıları, duyguları (sentiment) ya da heyecanlarıdırlar 
(Ruhun pasif halleri, bölüm I, madde 27’ye bkz.). Fakat madem ki irade­
ye guddenin herhangi bir hareketini ve bunun sonucu olarak da ruhların 
herhangi bir hareketini bağlayabiliyoruz ve iradenin gerektirilmesi yalnız 
bizim gücümüze bağlı bulunuyor; irademizi hayatımızın etkilerini yönelt­
mek istediğimiz zaman kullandığımız metin ve emin hükümler ile gerekti­
rirsek ve bu hükümlere sahip olmak istediğimiz pasif hallerin hareketle­
rini  bağlarsak,  edilgilerimiz  üzerinde  mutlak  bir  egemenlik  kazanacağız. 
Kendi sözlerine göre tasvir edebildiğimiz kadar, bu çok ünlü adamın görüş 
tarzı işte budur ve eğer görüşü daha ince olmuş olsaydı, bu fikirlerin böy­
le  bir kimseden  çıkacağına inanmazdım. Hakikatte bir filozofun, her şeyi 
ancak kendiliklerinden bilinen ilkelerden sonuçlamaya metin olarak karar 
verdikten,  açık  ve  seçik  olarak  kavradıklarından  başkasını  olumlama­
dıktan  sonra,  karanlık  şeyleri  gaybî  niteliklerle  açıklamak  istedikleri  için 
Skolastikleri  sık  sık  tenkit  ettikten  sonra,  her  türlü  gaybî  görüşten
4
  daha 
çok  gaybî  olan  bir  hipotez  kabul  etmesine  şaşmadan  kendimi  alamıyo­
rum. Ruhla Bedenin birliğinden ne anlıyorum diye düşünüyorum. Uzamın 
küçük  bir  parçasına  sıkıca  bağlı  olan  bir  düşüncede  açık  ve  seçik  görüş 
olarak  ne  vardır? İsterim  ki o bu birliği  yakın nedeni ile açıklamış olsun. 
Fakat  o  Ruhu  Bedenden  ayrı  seçik  diye  tasarlamıştır,  o  suretle  ki  ne  bu 
birlikte  ne  de  asıl  Ruhta  hiçbir  tekil  neden  gösteremezdi.  Fakat,  onun 
bütün  evrenin  nedenine,  yani  Tanrıya  başvurması  gerekli  idi.  Bundan 
başka Ruhun bu pineale guddeye ne dereceye kadar hareket verebildiğini 
ve ne kadar kuvvetle onu askıda tutabildiğini bilmek isterdim. Ben vakaa 
bu  guddenin  Ruh tarafından buradan  şuraya hayvani ruhlarla daha hızlı 
kımıldatılabildiğini  ve  metin  hükümleri  sıkıca  bağladığımız  edilgilerinin 
cisme  ait  nedenlerle  çözülüp  çözülmeyeceklerini  bilmiyorum;  buradan 
şu sonuç çıkar ki, metinlikle tehlikelere karşı koymaya kalkıldıktan sonra
4)  Spinoza  burada 
occulte
  kelimesini  kullanıyor.  Bizde  buna  eskiden  “gaybî  ilimler”  deni­
yordu.  Fakat  “gaybî”  deyince  genel  olarak  bilinen  bilim  metotları  dışında,  sır  âlemine  nüfuz  için 
var  olduğuna  inanılan  nüfuz  tarzları  anlaşılırdı:  Nirencât,  tılsım  vb.  gibi.  Fakat  burada  Spinoza 
kelimeyi daha dar bir anlamda alıyor ve akıldışı anlamında kullanıyor.


266 ETİKA
ve  cüret  hareketlerinin  kararına,  tehlikenin  görülmesine  bağlandıktan 
sonra, gudde Ruhun yalnızca kaçmayı düşünebildiği bir durum, bir tavır 
almış olsun ve şüphesiz orada iradeyle hareket arasında hiçbir ortak ölçü 
bulunmadığı için, Ruhun gücü (ya da kuvvetleri) ile Bedenin gücü arasın­
da  da  hiç  karşılaştırma  yoktur;  bunun  sonucu  olarak  Bedenin  kuvvetleri 
Ruhun  kuvvetleriyle  yöneltilemezler.  Buna  şu  ciheti  de  katınız  ki,  bura­
dan  şuraya  bu  kadar  kolaylıkla,  bunca  tarzlarda  kımıldayabilecek  gibi 
beynin  ortasında  bulunan  ve  bütün  sinirlerin  beyin  boşluklarına  kadar 
uzanmadıkları  bir  gudde  boş  yere  aranıyor.  En  sonra  Descartes’in  irade 
ve  hürriyeti  hakkında  bütün  olumladığı  şeyleri  bir  yana  bırakıyorum, 
çünkü bunların yanlışlığını bol bol ve yeteri kadar göstermiştim. Öyle ise 
Ruhun  gücü,  daha  yukarda  söylediğim  gibi,  yalnız  kendisinde  bulunan 
bilim  ile  tanımlandığı  için,  duygulanışların  devalarını,  zannederim  hep 
tecrübe  edilmiş  olan  fakat  dikkatle  gözlemlenmiş  olmayan  ve  seçik  ola­
rak görülmeyen bu devaları yalnız Ruhun bilgisi ile gerektireceğiz ve onun 
yüce mutluluğuna ait her şeyi buradan sonuçlayacağız.
Aksiyomlar
1. Eğer aynı süjede iki karşıt etki uyandırılmış ise, birinde ve ötekisinde 
ya  da  yalnız  ikisinden  birinde  onlar  birbirinin  karşıtı  olmaktan  çıkıncaya 
kadar zorunlu olarak bir değişme olur.
2.  Bir  eserin  gücü  kendi  nedeninin  gücü  ile  tanımlanır.  Onun  özü 
nedeninin  özü  ile  açıklandığı  ya  da  tanımlandığı  nispette!  (Bu  aksiyom 
önerme 7, Bölüm III ile besbellidir).
Önerme I
Şeylerin düşünceleri ve fikirleri ruhta düzenlenmiş ve zincirlenmişlerdir. 
Bedenin duygulanışları yani şeylerin hayalleri bununla bağlılaşmış olarak 
(corrélatif) Bedende düzenlenmiş ve zincirlenmiş, birbirine bağlanmıştır.
Kanıtlama
Fikirlerin  düzen  ve  bağlantısı  şeylerin  düzen  ve  bağlantısının  aynıdır 
(önerme  7,  bölüm  II)  ve  buna  karşılık  şeylerin  düzen  ve  bağlantısı  fikir­
lerin  düzen  ve  bağlantısının  aynıdır  (önerme  6  ve  7,  bölüm  II’nin  öner­
me  sonucu).  Öyle  ise,  Ruhta  fikirlerin  düzen  ve  bağlantısı  nasıl  Bedenin 
duygulanışlarının  düzen  ve  zincirlemesine  göre  kurallanıyorsa,  (önerme


ZİHİN GÜCÜ VEYA İNSANIN HÜRLÜĞÜ ÜZERİNE 
267
18,  bölüm  II)  nitekim  buna  karşılık,  (önerme 2, bölüm  III) Bedenin duy­
gulanışlarının düzen ve bağlantısı da Ruhta şeylerin düşünce ve fikirleri­
nin düzen ve bağlantısına göre kurallanır.
Önerme II
Eğer  Ruhun  bir  heyecanını  ya  da  bir  duygulanışını  bir  dış  nedenin 
düşüncesinden ayırıyorsak ve onu başka düşüncelere bağlıyorsak, dış ne­
dene ait Sevgi ve Kin yok olmuştur. Nitekim bu duygulanışlardan doğan 
Ruhun dalgalanışları da yok olmuştur.
Kanıtlama
Gerçekten Sevgi ve Kinin şeklini meydana getiren şey, bir dış nedenin 
fikri ile birlikte bulunan Sevinç veya Kederdir: (duygulanışların 6 ve 7’nci 
tanımı).  Bu  fikir  kaldırılınca,  Sevgi  ve  Kinin  şekli  de  kaldırılmış  olur  ve 
böylece bu duygulanışlar ve onlardan doğan duygulanışlar yok olur.
Önerme III
Edilgi olan bir duygulanış, onun hakkında açık ve seçik bir fikir edi­
nir edinmez, bir edilgi, bir pasif hal olmaktan çıkar.
Kanıtlama
Edilgi  olan  bir  duygulanış  bulanık  bir  fikirdir  (duygulanışların  genel 
tanımı). Eğer öyle ise bu duygulanıştan açık ve seçik bir fikir teşkil eder­
sek, bu fikirle asıl duygulanış arasında, yalnız Ruha nispet edilmesi bakı­
mından,  ancak  bir  sebep  (raison)  ayrılışı  olacaktır  (önerme  21,  bölüm  II, 
scolie’si  ile  birlikte);  böylece  (önerme  3,  bölüm  III),  duygulanış  bir  edilgi 
olmaktan çıkacaktır.
Önerme Sonucu
Bir  duygulanış  bizce  ne  kadar  iyi  bilinirse  bu  duygulanış  o  kadar  az 
bizim  gücümüzdedir  ve  Ruh  onun  etkisinde  o  kadar  az  kalır, o kadar az 
edilgin olur.
Önerme IV
Hakkında  açık  ve  seçik  bir  kavram  teşkil  edemediğimiz  hiçbir  Beden 
duygulanışı yoktur.


268 ETİKA
Kanıtlama
Bütün şeylerde ortak olan şey ancak upuygun bir tarzda tasarlanabilir 
(önerme  38,  bölüm  III);  bundan  dolayı  (önerme  12  ve  lemma  2,  önerme 
13  un  scolie’sinden  sonra,  bölüm  II)  hakkında  açık  ve  seçik  bir  kavram 
teşkil edemediğimiz hiçbir beden duygulanışı yoktur.
Önerme Sonucu
Buradan  şu  sonuç  çıkar  ki,  hakkında  açık  ve  seçik  bir  kavram  teşkil 
edemediğimiz  Ruhun  hiçbir  duygulanışı  yoktur.  Ruhun  bir  duygulanışı 
vakaa  bedenin  bir  duygulanışının  fikridir  (duygulanışların  gelen  tanımı) 
ve bunun sonucu olarak (önceki önerme), açık ve seçik bir kavramı içer­
melidir.
Scolie
Kendisinden  bir  eser  çıkmayan  hiçbir  şey  bulunmadığı  (önerme  36, 
bölüm  I)  ve  bizde  upuygun  olan  bir  fikirden  çıkan  her  şeyi  açık  ve  seçik 
olarak  bildiğimiz  için  (önerme  40,  bölüm  II),  buradan  şu  sonuç  çıkar  ki, 
herkeste  kendi  kendisini  ve  duygulanışlarını  mutlak  değilse  de,  hiç  ol­
mazsa  kısmen,  açık  ve  seçik  olarak  bilme  gücü  vardır.  Ve  bunun  sonucu 
olarak  ondan  daha  az  etkilenilir.  Bu  noktada  biz  başlıca  her  duygulanışı 
mümkün olduğu kadar açık ve seçik olarak bilmeye çalışmalıyız, o suret­
le  ki  Ruh  her  duygulanışla  açık  ve  seçik  olarak  idrak  ettiğini  düşünme 
zorunda  bulunsun  ki,  orada  Ruh  tam  bir  memnunluk  ve  doyum
5
  bulsun 
ve  böylece  asıl  duygulanış  da  bir  dış  nedenin  düşüncesinden  ayrılsın  ve 
doğru  düşüncelere  bağlanmış  bulunsun;  bu  suretle  yalnız  Sevgi,  Kin 
vb. Teri yok olmayacak (önerme 2), aynı zamanda iştah da yok olacaktır. 
Genel  olarak  bu  duygulanıştan  doğan  arzuların  aşın  halleri  olmayacaktır 
(önerme  61,  bölüm  IV).  Çünkü  her  şeyden  önce  kaydetmek  gerekir  ki 
insana aynı  zamanda hem aktif hem pasif, hem etkin hem edilgin denil­
mesine  sebep  olan  aynı  iştahtır.  Biz  örneğini  gösterdik  ki,  insan  tabia­
tının  yatkınlığı  (disposition)  dolayısıyla  herkes  başkalarının  kendi 
yaradılışına  göre  yaşamalarını  arzu  eder  (önerme  31,  bölüm  III’ün  sco­
lie’si)  ;  Akıl  ile  yöneltilen  bir  insanda,  bu  iştah  şöhret  hırsı  (ambition)  adı 
verilen bir edilgidir ve gururdan asla farklı değildir; tersine Aklın emirle­
5) Tatmin (

Yüklə 1,19 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   119




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin