Çukurova üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ İKTİsat anabiLİm dali



Yüklə 1,26 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə45/87
tarix02.01.2022
ölçüsü1,26 Mb.
#39572
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   87
2.1.1.1.5. İçsel Büyüme Teorileri 
 
Bilgi,  beşeri  sermaye  ve  teknolojik  değişme  tarih  boyunca  iş  ilişkilerini,  üretim 
tarzlarını,  gelir  düzeyini,  gelir  dağılımını  ve  tüketim  kalıplarını  topluca  değiştiren 
kesintisiz  süreçler  olmuşlardır.  Bu  değişime  ayak  uyduramayan  yapılar  varlıklarını 
sürdürememişlerdir.  Bilginin  ışık  hızında  aktığı  ve  mesafenin  önemini  yitirdiği 
günümüzde,  yeterli  finansal  sermayeye sahip olmayan ülkelerin geri kaldığı  şeklindeki 
geleneksel  yaklaşım,  yerini  güncel  bilgi  ve  teknolojiyi  elde  edemeyen,  beşeri  sermaye 
birikimi  zayıf  olan  ülkelerin  geri  kaldığı  gerçeğine  bırakmıştır.  Beşeri  sermayeye 
atfedilen  önemin  artmasının  nedeni,  yeniliklerin  ön  plâna  çıkması  ve  bu  yeniliklerin 
eğitimli  kişilerce  geliştirilmesidir.  Bunca  önemine  rağmen,  ölçme  zorluğu,  rasyonellik 
gereği  bilginin  emek  faktörüyle  bütünleştiği  ve/veya  sermayenin  teknolojiyi, 
teknolojinin de bilgiyi içerdiği düşüncesiyle bilgi, beşeri sermaye ve teknolojik gelişme 
önceki  büyüme  modellerinde  yeterince  dikkate  alınmamışlardır.  Bilgi  ve  teknoloji 
hemen  her  şeyle  iç  içe  girdiği  halde,  büyüme  analizlerinde  onları  dışsal  sayıp  bütün 
gücü  onların  etkilediği  faktörlere  vermenin  doğru  olmayacağı  açıktır  (Demir,  2002; 
Bulutay, 2005). 


 
 
75 
 
 
İçsel  büyüme  teorileri  açısından  yenilik  oluşturma  çok önemli  olmasına  karşın 
iki  sorunla  karşı  karşıyadır.  Bunlar  talep  yetersizliği  ve  arz  yetersizliğidir.  Talep 
yetersizliği,  kullanıcının  yeni  bilgi  ve  teknolojinin  kendilerine  sağlayacağı  yararı  tam 
olarak  bilmemelerinden  ve  aynı  kamusal  mal  gibi,  üretilen  bilgiden  bedel  ödemeden 
yararlanmanın  mümkün  olmasından  kaynaklanmaktadır.  Arz  yetersizliği  ise,  projenin 
ne  ölçüde  başarıya  ulaşılacağının,  proje  sonucu  elde  edilen  bilginin  ne  ölçüde  işe 
yarayacağının  ve  başka  firmaların da  benzer projeler üzerinde çalışıp  çalışmadıklarının 
kestirilememesinden kaynaklanmaktadır. Ancak bu sorunlar, devletin sağladığı teşvikler 
yoluyla  tamamen  olmasa  da  hafifletilebilir.  Bu  teşvikler  patent,  lisans  ve  ticari  marka 
hakları,  yabancı  sermayeye  yönelik  politikalar,  devlet  tarafından  yürütülen  ar-ge 
faaliyetleri  ve özel ar-ge  faaliyetlerinin teşviki gibi  yasal ve kurumsal düzenlemeler  ile 
sağlanır (Taymaz, 1993).  
 
Teknolojik  gelişme,  beşeri  sermaye  ve  bilginin  üretimle  bütünleştiği 
varsayımından  hareketle  yola  çıkan  içsel  büyüme  teorileri  DYY’lerin  ev  sahibi  ülke 
ekonomilerine  teknoloji  transferi  sağlayarak  ekonomik  büyüme  üzerinde  pozitif  katkı 
sağlayacağı ifade edilmektedir (Berthelemy, Demurger, 2000). 
 
Modern  anlamda  içsel  büyüme  modellerinin  ortaya  çıkışı  1986  yılında  Paul 
Romer’in  “  Increasing  Return  And  Long  Run  Growth  “adlı  makalesi  ve  daha  sonra  R. 
Lucas’ın  öncü  çalışmalarıyla  gerçekleşmiştir.  Esas  itibariyle  Neoklasik  büyüme 
teorisine bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır. 
 
İçsel  büyüme  modellerinin  ortaya  çıkış  aşamasında,  teknolojik  bilgi  üretimi 
hakkında  birbiriyle  çok  yakından  ilişkili  olan  şu  noktaların  üzerinde  daha  fazla 
durulduğu dikkat çekmektedir. 
-  Bilgi (knowledge), kısmen veya bazen tamamen gizli bir kamusal mal (latent 
public  good)  niteliğindedir.  Başka  bir  deyişle,  bilginin  kullanımında 
tüketiciler  açısından  birbirine  rakip  olmama  ve  kimsenin  dışlanmaması  söz 
konusudur. 
-  Teknolojik  gelişme  sonucu  ortaya  çıkan  bilgiden  diğer  ekonomik  birimlerin 
ne  ölçüde  yararlanabildikleri  (teknolojik  dışsallıklar  veya  taşma  derecesi  ) 
hayati bir öneme sahiptir. 
-  Ortada  bir  dışsallık  varsa,  bilginin  üretimine  özel  kesimin  yanaşmak 
istemeyeceği ve böylece piyasanın aksayacağı bir gerçektir. 
-  Teknolojik  gelişme  (veya  bilgi  üretimi  )  ile,  fiziki  ve  beşeri  sermaye 
yatırımları arasında bir bağlantı/etkileşim bulunmaktadır. 


 
 
76 
 
 
İçsel büyüme modellerinin ortaya çıkışı oldukça yeni olmasından dolayı sürekli 
gelişme halinde olup bakış açılarına göre varsayımlarda da farklılık dikkat çekmektedir. 
İçsel  büyüme  modelleri,  baz  aldıkları  varsayımlara  göre,  başlıca  iki  grupta  ele 
alınmaktadır.  Romer,  Lucas  ve  Becker’in  savunucusu  olduğu  I.Grup  modellerde 
Neoklasik  büyüme  modelindeki  temel  varsayımlardan  üç  tanesinin  tamamen  terk 
edildiği  görülmektedir.  Bu  modellerde  Ar-  Ge  harcamalarından,  beşeri  sermayeye 
yapılan 
yatırımlardan,  veya 
hükümetlerin 
altyapıya 
yönelik 
yatırımlarından 
kaynaklanan  taşmaların,  artan  marjinal  faktör  verimliliği  ve  ölçeğe  göre  artan  getiri 
koşullarında  çalışılmasını  sağlayacağı  düşüncesinden  hareket  edilmektedir.  Ayrıca 
teknolojik gelişmenin içsel olarak ortaya çıktığı kabul edilmektedir.
13
 
Ancak  yaratılacak  teknolojik  bilgi  dışsallıklarından  diğer  firmaların  kolayca 
(bedava)  yararlanabileceklerini  gören  firmaların  bilgi  üretme  sürecine girmeye  gönüllü 
olmamalarının bir sonucu olarak, piyasalarda aksamalar (market failure ) doğacağı ifade 
edilmektedir (Kibritçioğlu; 1998).  
İkinci  grup  modellerde  ise,  Rebello,  Jones  ve  Manuelli  gibi  iktisatçılar 
teknolojik gelişmenin dışsal olması, ölçeğe göre sabit getiriler ve biriktirilen faktörlerin 
azalmayan marjinal verimliliği gibi varsayımlardan hareket etmişlerdir. 
Lucas  (1990),  bir  ülkenin  yüksek  ekonomik  büyüme  performansı  sağlamasında 
en  önemli  unsurun  beşeri  sermaye  stoku  olduğunu  ifade  ederken,  beşeri  sermaye  ile 
fiziksel sermaye arasında net bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Sermayenin marjinal 
verimlilik  artışı,  beşeri  sermayenin  fiziksel  sermayeye  oranı  ile  açıklanmıştır.  Böylece 
fiziksel  sermayenin  fakir  ülkeler  yerine  görece  zengin  ülkelerde  yatırıma  yöneleceğini 
ifade etmektedir. Lucas’ın  bu görüşleri Neo-Klasik düşüncenin azalan  verimler kanunu 
gereğince  fiziksel  sermayenin  gelişmiş,  zengin  ülkeler  yerine  fakir  ülkelere  yöneleceği 
görüşü  ile  tezatlık  oluşturmaktadır.  Aynı  şekilde  bir  tezatlıkta  A.  Kruger  ile 
gözlenmektedir. Krugere’a (1987) göre, 1980’lerde önemli bir sorun olarak ortaya çıkan 
borç  krizine  bağlı  olarak  sermaye  hareketlerinin  resmi  biçimden  çok  özel  sermaye 
hareketleri olarak ağırlık kazanması  sağlıklı  bir gelişmedir. Çünkü gelişmiş ülkelerdeki 
düşük  getiriye  sahip  sermayenin,  daha  yüksek  getiriye  sahip  AGÜ’lere kayması dünya 
                                                
13
 Teknolojik gelişmenin kaynağı, ilgili firma açısından içsel veya dışsal olabilir. İçsel kaynaklar arasında 
firmanın  kendi  ar-ge  etkinlikleri  ve  işçilerin,  yöneticilerin,  mühendislerin  kısacası  tüm  firma 
çalışanlarının  iş  başındaki  deneyimlerini  artışları  sayılabilir.  Bu  ikinci  kaynağa  yaparak  öğrenme 
(learning  by  doing)  veya  zaman/deneyim  ekonomileri  (economies  of  time  or  experience  )  adı 
verilmektedir.  Dışsal  kaynak  için  ise;  çeşitli  ülkelerde  farklı  zamanlarda  ortaya  çıkan  teknolojik 
yeniliklerin sosyolojik, politik, psikolojik, kültürel dinsel hatta raslantısal etkenler tarafından bir ülkeden 
diğer ülkeye geçmesidir, Kibritçioğlu, 1998 . 


 
 
77 
 
genelinde  kaynak  dağılımında  etkinlik  yaratacaktır.  Diğer  bir  önemli  etkide 
AGÜ’lerdeki ulusal tasarruf yetersizliği nedeniyle etkin olrak çalışma ortamı bulamayan 
emek faktörü daha etkin çalışma imkânı bulabilecektir .    
Bütün  ekonomilerin  büyümesini  tek  bir  modelle  açıklanmasının  mümkün 
olmayacağını  kabul  eden  Lucas  1988  yılında  yayınladığı  “on  the  mechanics  of 
economic development” adlı makalesinde durgun duruma girmeyen mekanik bir model 
kurmuştur.  Modelde  standart  neoklasik  piyasa  şartlarının,  parasal  faktörlerin  analize 
katılmadığı  bir  ekonomide  çıktı  düzeyinin  fiziki  ve  beşeri  olmak  üzere  iki  tür  sermaye 
tarafından  belirleneceğini  ifade  etmiştir.  Beşeri  sermayenin  üretime  daha  fazla  katkı 
sağlayabilmesinde,  fiziki  sermaye  ile  beşeri  sermaye  arasında  optimal  bir  dengenin 
kurulması  ve  işgücünün  eğitim  ile  sağlık  alanındaki  gereksinimlerinin  karşılanması 
önemli hususlar olarak gösterilmektedir.   
( ,
)

Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   87




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin