Y
F A K L
AK L
a
a
-
=
=
K = Sermaye
L = İşgücü
Y = Çıktı
A = Teknolojik gelişme
Burada
a
0 ile 1 arasında bir değer almaktadır. Çünkü, fonksiyonda ölçeğe göre
sabit getiri vardır. Eğer tüm girdiler iki katına çıkar ise, üretimde iki katına çıkacaktır.
Sermaye birikim eşitliği
'
K
sY
dK
=
-
'
K = Sermaye stokundaki değişmeler
sY = Bürüt yatırım miktarı
dK = Üretim sürecinde meydana gelen aşınma ve yıpranmalar ( Jones, 1991;
çev: Ateş, Tuncer).
Solow’un modelinde büyüme, üretimde kullanılan girdilerde meydana gelen
artıştan veya teknolojik gelişme sonucunda girdilerin daha etkin kullanılmasından
dolayı ortaya çıkmaktadır. Ancak sermaye birikiminin toplam üretimi arttırmadaki rolü
sınırlıdır. Üretimi asıl arttıran etmen teknolojik gelişmelerdir
12
. Teknolojik gelişme ise,
sermaye mallarında belirir ve yatırımlarda kendini gösterir. Yatırımlar durduğu an,
teknolojik gelişmede duracaktır. Solow, değişik tarihlere ait makinelerin üretime aynı
katkıyı sağlayacağı tezine karşı çıkmıştır. Çünkü her makine yapıldığı yılın son
teknolojisini içerir. Solow tipi nötr teknolojik gelişme şöyle gösterilmiştir.
( , , )
Y
F K A L
=
1
Y
AK L
a
a
-
=
Teknolojik gelişme sabit bir
l oranında artış gösterir ise;
1
t
Y
A K L
l
a
a
-
=
t
A t
l
döneminde
l oranında artış gösteren teknolojik gelişmedir.
Nötr teknolojik gelişme tanımına ilk olarak Hicks’te rastlıyoruz. Emek ve
sermayenin marjinal verimi arasındaki oranın sabit olmasını ifade etmektedir. Hicks’in
böyle bir teknolojik gelişmeden söz etmesinin altında yatan düşünce, büyüme sırasında
12
Solow tipi Neo-klasik büyüme modelinde DYY’lerin çıktıyı arttırmadaki gücünün sınırlı olduğu bunun
nedeninin ise fiziksel sermayede azalan verimler yasasının geçerli olması olarak gösterilmektedir.
DYY’ler sadece kısa dönemde gelir seviyesini etkileyebileceği, uzun dönemde büyüme oranını
etkileyemeyeceği ifade ediliyor, Luız R. De Mello, 1997.
67
sermaye ve emek sahiplerinin gelir payını sabit tutmak yani birinin payının diğerinin
aleyhine genişlemesine engel olmaktır.
Harrod tipi nötr teknolojik gelişme, ürün/sermaye oranını sabit tutup sermayenin
marjinal verimini değiştirmeyen bir gelişmedir.
Harrod Hicks’ten farklı olarak, ürün/sermaye oranının sabitliği ve sermayenin
marjinal veriminin değişmediği üzerinde durmuştur. Bu durum Harrod anlamda nötr
teknolojik gelişmenin etkisini yalnızca emek faktörü üzerinde göstereceğini
anlatmaktadır. Bu nedenle Harrod tipi nötr teknolojik gelişmeye, emeği çoğaltıcı
teknolojik gelişme adı verilir. Harrod’un modelinde teknolojik gelişme tıpkı nüfus artışı
gibi ekonomik hayatı etkiler. Kısacası Harrod’un öngördüğü, yalnızca emek faktörünü
etkileyen, sermayenin marjinal verimine ilişmeyen yani sermaye malında belirmemiş
bir teknolojik gelişmedir.
Solow, teknolojik gelişmenin sermaye mallarında belirmemiş türüne karşı çıkar.
Ona göre, gerek Hicks gerekse de Harrod’un nötr teknolojik gelişme tanımları sermaye
mallarında belirmeyen gelişmeleri konu edindikleri için eksik ve yanıltıcıdır (Erkök,
1977).
Neoklasik durgun durum büyümeye olan eleştirilerin başında da emek birikimli
teknolojik gelişme gelmektedir. Teknolojik gelişme bir yandan büyümeyi arttırmakta,
diğer yandan emek tasarrufu sağlayarak etkin emek başına sermaye stokunu, dolayısıyla
fiili yatırımı ve çıktı düzeyini azaltmaktadır. Dolayısıyla aynı emek girdisiyle daha çok
çıktı elde edilmesini sağlayan emek tasarruf edici teknolojik gelişme ekonomik
büyümeyi yavaşlatır bir hale gelmektedir ki bu mümkün olmayan bir durumdur.
Neoklasik düşünceye olan bir diğer eleştiri de, azalan verimler yasasına bağlı
olarak zengin ülkelerin zamanla durgun duruma gireceği ve onları takip eden yoksul
ülkelerin zamanla onları yakalayacağı iddiası ile ilgilidir. Burada yoksul ülkelerin
gelişmenin başında oldukları için daha hızlı büyürken, durgun durumda bekleyen zengin
ülkeleri yakalayacakları ifade edilmektedir. Oysa zengin ülkelerin zenginliği; yoksul
ülkelerin yoksulluğu devam ederken, çok az yoksul ülke zengin ülkeleri
yakalayabilmiştir.
Neoklasik düşüncenin eleştirilmesine konu olan bir diğer faktör de emektir.
Modelde temel girdi olarak kabul edilen emeğin ileriki aşamalardaki rolü tamamen
kaybolmuş hatta emek arzı artışının etkin emek başına sermaye stokunu azaltarak
büyümeye zarar verir bir faktör olarak görülmesine neden olmuştur (Demir, 2002).
|