Torasik aorta yaralanması
Torakal Aort Transeksiyonu
Torakal aort yaralanmalarının yaklaşık %70’i trafik
kazaları sonucu oluşmaktadır ve yaralanma esnasında
olguların %75-90’nı kaybedilmektedir. Uygun tedavi
gecikirse hastaneye ulaşanlarında %10-15’i ölmektedir.
Travmatik aort yaralanmalarının %1-5’inde tanı at-
lanmaktadır; bu hastalar yaşarsa kronik travmatik false
anevrizma gelişimi sonucunda rüptür için yüksek risk
taşır.
Künt toraks travmalarında patojenik etyoloji hak-
kında çeşitli teoriler mevcuttur. En tutulan teoride hızlı
deselerasyon, kayma gerilimi (shear-stress) ve göğüs
kompresyonunun bileşimi sonucu olduğudur. Ayrıca
aortanın gerilmesi, asendan aortun mobilitesi ve de-
sendan aort distalinin fikse olması katkıda bulunan
faktörlerdir.
Aort yaralanmasında PA Akciğer Bulguları
•
Mediasten genişlemesi
•
Arkus aortanın silinmesi
•
Aorto-pulmoner pencerenin opak görülmesi
•
Paratrakeal, paraspinöz bandların genişlemesi
•
Apikal şapka
•
Sol plevral effüzyon
Negatif akciğer filmi yaralanmayı ekarte ettirmez;
tanıda altın standart çok kesitli BT’dir. Günümüzde
256-320 detektörlü BT’lerle saniyeler içinde tetkiki ta-
mamlamak mümkündür. Çok kısa çekim süreleri ile
hareket görüntü kalitesini engelleyen faktör olmaktan
çıkmıştır. DSA ise seçilmiş olgularda tamamlayıcı tanı
aracı olarak kullanılabilir.
Aort yırtılmaları sıklıkla sol subklavian arterin dis-
talinde, 3. interkostal arterin proksimalinde aortik ist-
musun antero-medialinde görülür. Yırtıklar daha az
sıklıkla assandan aorta (% 12-16), dessandan aorta (%
10-14) ve abdominal aortada (%7-11) görülür.
Aort yaralanmalarının çoğu transvers intimal yır-
tıklardır; bu yırtıklara media tabakası katılır veya ka-
tılmaz. DSA’da veya kontrastlı BT’de rüptür karakte-
ristik olarak istmusta subadventisyal alanda kılıf
tarzında kontrast madde görülmesidir. İntima ve media
tabakasının yırtılması sonucunda sıklıkla psödoanev-
rizma gelişir.
Künt torakal aort yaralanmasında geleneksel tedavi
cerrahidir; cerrahi tekniklerde ve yoğun bakım stan-
dartlarındaki gelişmelere rağmen operatif mortalite
%12-32’dir. Kanama, solunum ve böbrek yetmezliği,
myokard infarktüsü ve inme gibi perioperatif kompli-
kasyonların yanı sıra parapleji cerrahi sonrasında gö-
rülen en dramatik komplikasyondur. Değişik cerrahi
tekniklerine rağmen parapleji oranları %4-19 arasında
değişmektedir.
Torasik endovasküler aort tamiri (TEVAR) torasik
aort patolojilerinin tedavisinde hızla gelişen bir tedavi
modalitesidir (Resim 12 a,b,c). TEVAR ile torakotomi,
aortik cross-clamping ve kardio-pulmoner bypass’ın
oluşturduğu morbidite ve mortalite azalmıştır. Parapleji
oranları anlamlı oranda düşüktür (%0-3).
Tip I yaralanma seri görüntüleme ile takip edilme-
lidir; Tip II-IV ise derhal tamir edilmelidir. Çoğu Tip
I yaralanma spontan olarak iyileşmektedir
SVS Consensus Raporuna göre TEVAR ile ilgili
özetle aşağıdaki öneriler yapılmıştır:
1. TEVAR zamanlaması: Diğer ciddi non-aortik ya-
ralanmaların tedavisinden hemen sonra yapılma-
lıdır.Aortik yaralanmaların non-operatif tedavi-
sinde mortalite %46’dır.
2. Genç bir hastada tedavi seçimi; TEVAR vs açık cer-
rahi. Tüm yaş gruplarında TEVAR uygulanabilir;
ancak TEVAR için uygun anatomisi olmayan cer-
rahiye uygun hastalarda açık onarım düşünülmeli-
dir.
3. Torasik endogrelerin uygunluğu. Torasik aortanın
kurvaturasına uyumlu olmayan endogreler sızıntı
(endoleak)’ya ve endogre kollapsına yol açar. Genç
hastalarda rölatif olarak küçük olan aort çapları da
163
Travmatik ve Travmatik Olmayan Acil Damar Hastalıklarında Görüntüleme ve Girişimsel Radyoloji
Tablo 5: Karotis ve vertebral arter yaralanmalarında
anjiografik evreleme
Evre I
Damar duvarında düzensizlik veya
disseksiyon/intramural hematom,
stenoz<%25
Evre II
İntraluminal tromboz veya intimal
fleb varlığı veya %25’den fazla
lumeni daraltan
disseksiyon/intramural hematom
Evre III Psödoanevrizma
Evre IV Damar tıkanması
Evre V
Transeksiyon
5. Sistemik heparinizasyon multi-travmatik hastada
sorun yaratabilir. Ancak elektif TEVAR olgularında
kullanılandan daha düşük doz heparin kullanılabi-
lir; bununla birlikte, buna hasta bazında karar ver-
mek daha uygun olacaktır.
6. Spinal drenaj. Dejeneratif aortik patolojilere göre
daha az bir bölge örtüleceği için ve de genelde bu
işlemde parapleji oranı düşük olduğundan epidural
hematom riski almamak için profilaktik spinal dre-
naj önerilmemektedir.
Travmatik aortik intramural
hematom
Akut intramural hematom (AİH) disseksiyonun bir
varyantı olarak kabul edilebilir (nonkommunikan aort
diseksiyonu). İntimo-medial yırtıkla karakterize olan
klasik aort diseksiyonun aksine AİH’de giriş yırtığı
yoktur. Yalancı lumen vaso vasorumun rüptürüne se-
konder aortik media tabakasına olan kanama sonucu
oluşur. Travmatik AİH’li hastalarda aort duvar kalınlığı
sirkülerdir. AİH aortu zayıflatır; aort duvarının dışına
veya intima tabakasına doğru rüptüre olabilir; sonun-
cusu kommünikan aort disseksiyonuna yol açar. Aort
duvarının normal kalınlığı 3 mm’den azdır. 5 mm’den
daha fazla duvar kalınlığı aortik sendromunun tipik
164
Prof. Dr. Bülent Acunaş, Doç. Dr. Koray Güven
Tip I
İntimal yırtık
Tip II
İntramural hematom
Tip III
Psödoanevrizma
Tip IV
Rüptür
Endovascular repair of traumatic thoracic
aortic injury: Society for Vascular Surgery
Consensus Report, 2011
Tablo 6: Aortik Yaralanma Derecesinin Evrelendirilmesi
sorun yaratabilir. Günümüzde kullanılan endog-
reler genellikle dejeneratif aort anevrizması olan
geniş çaplı aortlar için tasarlanan çaplardadır. Aşırı
“oversize” sızıntıya, endogre katlanmasına ve kol-
lapsına, hatta akut aortik oklüzyon sonrasında
ölüme neden olabilir. Bu nedenle, bu hastalarda
maksimum %5-10 over-size yapılmalıdır. Yeni nesil
torasik endogrelerle bu sorunların çoğu çözülm-
üştür.
4. Sol subklavian arterin kapatılması gerektiğinde ver-
tebral arter anatomisi önem kazanmaktadır. Eğer
sağ vertebral arter atretik veya hipoplazik ise sol
subklavian arter revaskülarize edilmelidir.
Resim 12: a.Travma sonrası torasik aortada isthmus düzeyinde inferior duvarda oluşmuş transeksiyon ve psödoanev-
rizma izleniyor. b. Aortik stent-graft açılmadan önce sol subklavian arter ostiumu koruncak şekilde hizalanıyor. c.
Stent-graft sonrası aortik patolojinin tedavi edildiği görülüyor. (Bu resimler Uzm.Dr. Filiz İslim’in arşivinden alınmıştır)
klinik semptomları olan hastada AİH tanısı için yeter-
lidir.
Transösofageal ekokardiografi (TEE) AİH tanısında
yüksek duyarlılığa sahiptir; bununla birlikte, BT ilk
başvurulacak tanı yöntemidir. Kontrastsız BT incele-
mede aort duvarını çevreleyen hilal tarzında yüksek
dansitede (kanama) alan görülür, intimal fleb yoktur;
kontrast madde enjeksiyonunu takiben bu alanda kont-
rast görülmez.
Sadece medikal tedavi ile hematomda tam resorb-
siyon görülebilir. AİH’nin korkulan komplikasyonları
arasında klasik aort disseksiyonuna dönüşüm, peri-
kardial effüzyon, mediastinal kanama ve kardiak tam-
ponad sayılabilir.
Travmatik myokardial rüptür
Künt travma sonrasında gelişen myokard rüptürü
tanısı nadiren konur çünkü hastaların çoğu kaza
anında kaybedilir. Yaşayanlarda erken tanı ve cerrahi
tedavi %80’ne yakın hastanın hayatını kurtarabilir.
Myokard rüptürü tanısı için önce yüksek klinik şüphe
ve tanı içinde TEE gereklidir.
Akciğer PA grafisinde mediastinal hematom veya
hemoperikardiuma sekonder mediastende genişleme
görülebilir. Perikard ve plevra yırtıldığında sol hemo-
toraks gelişir. TEE’de kardiak tamponadın komponen-
tininde olabildiği hemoperikardium, myokard lezyo-
nunu işaret eden fokal trombus veya anormal Doppler
akımı saptanabilir; myokard rüptürü çok nadiren göz-
lenir. BT’de tanı koydurucu bulgu yoktur.
Travmatik aort disseksiyonu
Arteryal diseksiyon riski olan hastalarda minor bir
travma diseksiyon sürecini başlatabilir. Hipertansiyon
en sık görülen predispozan faktördür. Marfan ve Eh-
ler-Danlos sendromu ile osteogenesis imperfekta, psö-
doksantoma elastikum ve Turner sendromu gibi bağ
dokusu hastalıkları, ve yakın zamanda tanımlanan
Loeys-Dietz sendromu (Büyüme faktörü beta-1’i kont-
rol eden gende defekt sonucu oluşur; Marfan sendro-
munun aksine diseksiyon veya rüptür minimal aort
dilatasyonunda da görülebilir). Diğer predispozan fak-
törler arasında sayılabilir. Aort diseksiyonu tanı ve te-
davisi ile ayrıntılı bilgi ilerleyen sayfalarda verilecek-
tir.
165
Travmatik ve Travmatik Olmayan Acil Damar Hastalıklarında Görüntüleme ve Girişimsel Radyoloji
Abdominal aort yaralanması
Penetran yaralanmaya göre abdominal aortun künt
travma sonucu yaralanma olasılığı azdır. Künt travma
genellikle minor intimal yırtıklara yol açarak intra-
mural hematoma neden olur. Daha az sıklıkla periferik
iskemiye veyaparaplejiye yol açabilecek aort diseksi-
yonu, psödoanevrizma veya tam rüptür görülebilir. En
sık lokalizasyon İMA’nın hemen distali ve en sık neden
emniyet kemeridir. Künt abdominal travmalı hastaların
yaklaşık %40’ında birlikte viseral organ yaralanması
vardır. Hemodinamik olarak stabil ve uygun anatomiye
sahip hastalarda embolizasyon, gre-stent uygulaması
açık cerrahiye tercih edilmelidir.
Pelvik damar yaralanması
Kompleks pelvis kırıklarında, hastaların %5-
10’unda kanamaya sekonder hemodinamik instabilite
gelişebilir. Bu hastalarda kan kaybı ve sonucunda geli-
şen koagülopati ölüme neden olabilir. Bu hastalarda
arteryal kanama genellikle internal iliak arterin küçük
dallarının yaralanması sonucu görülür; embolizasyon
tercih edilecek tedavi modalitesidir (Resim 13a,b,c; Re-
sim 14 a, b).
Pelvis kırıklarında iliaka kommunis ve eksternal
iliak arter yaralanması sık değildir; eğer olursa disek-
siyon, tromboz veya alt ekstremite iskemisine yol aça-
bilecek tıkanma gelişebilir.
Anjiografi ve anjioplasti sonrasında iliak arterde
iyatrojenik akut oklüzif diseksiyon oluşabilir. Eğer kont-
ralateral akım yeterli değilse, akut revaskülarizasyonu
gerektirebilecek alt ekstremite iskemisi gelişebilir; çoğu
olguda stent yerleştirmek sorunu çözebilir. İyatrojenik
iliak arter perforasyonunda retroperitoneumun peri-
vasküler süngersi dokusu nedeniyle kanama kısa za-
manda retroperitoneumu doldurarak diyaframa kadar
uzanabilir. Derhal şişirilecek anjioplasti balonu kana-
mayı geçici olarak kontrol altına alacaktır; sızıntının
kapatılması stent-grelerle sağlanacaktır. Cerrahi veya
endovasküler bir işlem sonrası gelişecek bir A-V fistül
stent-grele veya cerrahi ligasyonla kapatılabilir.
166
Prof. Dr. Bülent Acunaş, Doç. Dr. Koray Güven
Resim 13: a. Sol puik kemik kırığı ve eşlik eden psödoa-
nevrizma izleniyor. b. DSA’da aynı seviyede pudental ar-
terde psödoanevrizma oluşumu mevcut. c. Coil ile em-
bolizasyon sonrası tedavi sonlandırılmış
Resim 14: a.Sol süperior rektal arter distalindeki aktif eks-
travazasyon izleniyor. b. Bu seviyeye yapılan embolizas-
yon sonra ufak mukozal defekt ile geri kalan mukozal
boyanmanın korunduğu görülüyor.
Nontravmatik vasküler acil
patolojiler
AKUT AORTİK SENDROM
Akut aortik sendrom (AAS) hastanın hayatını tehdit
eden intramural hematom (IMH), penetran torakal
aortik ülser (PAU) ve akut aort disseksiyonu (AAD)
gibi torakal aort patolojilerini içerir. Bu üç durum bir-
likte olabilir; IMH ve PAU’dan diseksiyona geçiş olabilir.
AAS şiddetli göğüs ağrısına neden olduğu için akut
koroner sendromla karıştırılabilir. Görüntülemedeki
gelişmeler AAS tanısını erkenden koyarak surviyi ar-
tırmıştır.
AAS’de ilk başvurulacak tanı yöntemi BT anjiogra-
fidir. BT ile tüm aorta, varsa diseksiyonun uzanımı,
gerçek ve yalancı lümen ve çapları, major dallarla olan
ilişkisi görüntülenir; böylelikle cerrahi veya endovas-
küler girişim kararı verilebilir. Ayrıca BT ile trombüs
volümü, aort duvar kalsifikasyonları, periaortik veya
plevral sıvı saptanır. Sanal intravasküler endoskopi ile
aortik intima ve yırtık lokalizasyonları belirlenebilir.
Uzun çekim süreleri nedeniyle MR akut durumda öne-
Alt ekstremite damar yaralanması
Penetran veya künt bir travma sonucu stabil olma-
yan bir hastada gelişen kanama ile distal nabızların ol-
madığı extremite iskemisinde derhal cerrahi girişim
gereklidir. Stabil hastalarda BT anjiografi tercih edilecek
tanı modalitesidir. Bununla birlikte, DSA intimal yırtık,
diseksiyon, tıkanma, AVF ve psödoanevrizma tanısında
halen altın standarttır (Resim 15 a,b). Bazen iskemi
arteryal spazm sonucu oluşabilir; intraarteryal vazo-
dilatör perfüzyonu sonucunda akım artışı sağlanabilir.
AVF’ler, psödoanevrizmalar sarmal, gelfoam veya glue
ile kapatılabilir (Resim 16 a,b; Resim 17 a,b,c).
Femoralis kommunis veya SFA proksimalinde iyat-
rojenik olarak oluşan psödoanevrizmalar antegrad veya
retrograd kateterizasyon sonucu gelişirler. Küçük çaplı
psödoanevrizmalarda ultrason probu ile 20-40 daki-
kalık kompresyon ilk başvurulması gereken prosedür-
dür. Dar boyunlu, daha büyük psödoanevrizmalarda
trombin enjeksiyonu; geniş boyunlularda ise cerrahi
girişim tercih edilmelidir.
167
Travmatik ve Travmatik Olmayan Acil Damar Hastalıklarında Görüntüleme ve Girişimsel Radyoloji
Resim 15: a,b Sol
DFA’da oluşmuş
psödoanevrizma ve
ekstrvazasyonun
coil ile
embolizasyomu
görülüyor.
168
Prof. Dr. Bülent Acunaş, Doç. Dr. Koray Güven
Resim 16: a.Sol
CFA’da
psödoanevrizma ve
onun basısına
sekonde lümende
daralma olduğu
görülüyor. b. Bu
seviyeye stent-graft
yerleştirilerek
tedavi yapılmış.
Resim 17: a.Tibioperoneal trunk düzeyinde bıçaklanma sonrası oluşmuş psödoanevrizma izleniyor. b, c. Coil ile embo-
lizasyon sonrası arteryel bütünlük korunmuş
rilmez. Transösofageal ekokardiografi (TEE) tip A di-
seksiyonu tip B’den ayırt edebilir; aort kapak kaçakla-
rını ve perikardial effüzyonu gösterebilir. TEE opera-
törün gerçek veya yalancı lümende olup olmadığını
intraoperatif olarak gösterebilen yardımcı bir yöntem-
dir.
İntramural Hematom
Aortik İMH diseksiyonun öncüsüdür; media taba-
kasında vaso vasorumun rüptürü ile başlar, aort duvar
infarktı klasik aort disseksiyonuna yol açabilecek ikincil
bir yırtığa neden olabilir. IMH diseksiyon bulguları
gösteren hastaların %5-20’sinde görülebilir. İMH doğal
seyri önceden belirlenemez; regresyon izlenebileceği
gibi aort diseksiyonu ve rüptürde görülebilir. Stanford
sınıflaması İMH’ye de uygulanır. Tip A distale uza-
nımda gösterebilen asendan aort tutulumunu; Tip B
ise sol subklavian arter distalindeki desendan aort tu-
tulumunu gösterir.
Kontrastsız BT incelemede aort duvarında hilal tar-
zında, ekzantrik, >5mm çapta, hiperdens kalınlaşma
görülür. Kontrastlı incelemede kontrast tutmayan hilal
tarzında duvar kalınlaşması izlenir; intimal flep yoktur
(Resim 18 a,b). Maksimum aort çapı, hematomun mak-
simum aksial kalınlığı, maksimum İMH kalınlığının
olduğu seviyedeki aort lümen çapı prognozu belirleyen
faktörlerdir. Birlikte perikardial veya plevral effüzyon,
mediastinal hematom görülebilir.
Akut Aort Disseksiyonu
Akut aort disseksiyonu (AAD) AAS’nin en sık gö-
rülen tipidir (%70), insidens 1-10/100.000 olup orta-
lama 60 yaşında ve erkeklerde sık görülür. En sık gö-
rülen predispozan faktör hipertansiyondur; bağ dokusu
hastalıkları, arteryal inflammasyon, künt ve iyatrojenik
travma diğer nedenler arasındadır. Tedavi edilmezse,
tip A diseksiyon hastalarının yarısı ilk 24 saat içinde;
tip B hastaların %60’ı bir ay içinde ölürler.
AAD intima ve iç media tabakasındaki yırtık so-
nucu aort duvar tabakalarının progressif ayrışmasıdır.
Bunun sonucunda medianın iç ve dış tabakaları ara-
sındaki pulsatil kanın longitüdinal ve spiral tarzındaki
akımı diseksiyonun uzanımını artırır; diseksiyon mem-
branının ikiye ayırdığı gerçek ve yalancı lümen oluşu-
muna neden olur. Giriş yırtığı genellikle hidrolik stresin
en fazla olduğu yerde; asendan aortun sağ yan duva-
rında, veya desendan aortun proksimal segmentinde
görülür. Diseksiyonun uzanımı antegrad veya retrograd
tipte olabilir; yan dalları tutarak malperfüzyona, tam-
ponada veya aort kapak yetmezliğine neden olabilir
(Resim 19 a,b,c).
AAD’de en sık ölüm nedeni aort rüptürüdür. Rüptür
bölgesi genellikle yalancı lümenin ince dış duvarıdır
ve sıklıkla intimal yırtık bölgesi civarıdır. AAD’li tüm
hastalar end-organ ve alt ekstremite iskemi riski altın-
dadır; tip B disseksiyonda en sık görülen ikinci ölüm
169
Travmatik ve Travmatik Olmayan Acil Damar Hastalıklarında Görüntüleme ve Girişimsel Radyoloji
Resim 18: İntramural hematom nedeni ile şiddetli göğüs ağrısı olan hastanın a. MR anjiografi b. BT anjiografi incele-
melerinde, asendan aortada duvarında hilal tarzında hematom izleniyor.
170
Prof. Dr. Bülent Acunaş, Doç. Dr. Koray Güven
BT bulguları
En hassas tanı yöntemi BT anjiografidir. Tanı için
en önemli kriter gerçek ve yalancı lümeni birbirinden
ayırt eden intimal flebin gösterilmesidir
(Resim 20
a,b,c). Asendan aortun ve aortadan çıkan dalların tu-
tulup tutulmadığının gösterilmesi; bu dalların gerçek
veya yalancı lümenden çıkıp çıkmadığı, giriş ve çıkış
yerlerinin belirlenmesi, lümenler arasındaki akım fark-
lılığı ve çaplarının saptanması önemlidir.
nedeni viseral iskemidir. Yaşayan hastalarda tip A’da %
30, tip B’de % 40 oranında anevrizmal dilatasyon gö-
rülür.
Sınıflama
Sınıflama diseksiyon lokalizasyonuna bağlıdır; en
sık kullanılan sınıflama Stanford yöntemidir.
Resim 19: Tip B akut aortik
diseksiyonu olan olgunun a. Sagital
MRA, b. Koronal MRA, c. Aksial BTA
görüntülerinde desendan aorta
bıyunca uzanan intimal flep ve
yalancı-gerçek lümenler izleniyor.
SınıflamaTanımlama
Stanford
Tip A
Asendan aortu tutar, distale uzanım
gösterebilir
Tip B
Sadece desendan aorta tutulur
DeBakey
Tip 1
Asendan ve desendan aorta tutulur
Tip 2
Sadece asendan aorta tutulur
Tip 3
Sadece desendan aorta tutulur
ESC (European Society of Cardiology)
Sınıf 1
İntimal flep ile klasik diseksiyon
Sınıf 2
İntramural hematom
Sınıf 3
Diseksiyon, hematom yok
Sınıf 4
Penetran aterosklerotik ülser
Sınıf 5
İyatrojenik/travmatik diseksiyon
Tablo 7. Aort disseksiyonun sınıflama sistemleri
Tablo 8. AAD’da gerçek ve yalancı lümenin BT bulguları
BT bulguları
Gerçek
Yalancı
lümen
lümen
Gaga işareti
-
+
Dış duvar
kalsifikasyonu
+
-
İntralüminal
trombus
-
+
Eksantrik flep
kalsifikasyonu
+
-
Aort akımı
Laminer
Türbülan
Örümcek ağı
görünümü
-
+
171
Travmatik ve Travmatik Olmayan Acil Damar Hastalıklarında Görüntüleme ve Girişimsel Radyoloji
maktır. Medikal tedavi komplike olmayan tip B disek-
siyonun yanı sıra, izole stabil arkus aorta diseksiyonu
ve kronik (>2 haa) tip B diseksiyonu olan olgularda
tercih edilir.
Endovasküler tedavi diseksiyon progresyonunu,
malperfüzyon sendromunu ve kanamayı durdurmak
için kullanılabilir. Kronikdiseksiyonda yalancı lümenin
giriş ağzı kapatılarak tomboze olması sağlanır ve kom-
prese olan gerçek lümen çapı artırılır; yalancı lümende
görülebilecek anevrizmal dilatasyon engellenerek rüp-
tür olasılığı ortadan kaldırılır
(Resim 21 a,b,c).
Endovasküler işlemin planlamasında 3 boyutlu BT
rekonstrüksiyonu gerekmektedir; böylelikle endovas-
küler giriş yeri, aort dallarının durumu ve stentin yer-
Asendan aortu tutan diseksiyonda tedavi
İlk 24-48 saat içinde Tip A diseksiyonda mortalite
saat başı %1-2’dir; tedavi edilmezse hastaların %62-
91’i ilk bir haa içinde kaybedilmektedir. Ölüm genel-
likle proksimal veya distal uzanım sonucunda gelişen
valvüler disfonksiyon, perkardial tamponad, arkus dal-
larının oklüzyonu veya rüptürü sonucu oluşur. Medi-
kal tedavi etkisizdir; erken cerrahi tedavi hayat kurta-
rıcıdır. Stent-grelemenin çok selektif olguların dışında
yeri yoktur.
Desendan aortu tutan disseksiyonda tedavi
Antihipertansif tedavi ile amaç sol ventrikül kont-
raksiyon gücünü ve damar duvar gerginliğini azalt-
Resim 20: a, b, c. BTA incelemesinde çeşitli seviyelerde aorta boyunca uzanan diseksiyon flebi, gerçek-yalancı lümen
ve yan dalların ilişkisi görülüyor.
Resim 21: a. BTA’da arkus aortada diseksiyon flebi ve geniş intimal pencere izleniyor. b. DSA incelemesinde sol subklavian
arter distalinden başlayan kronik tip B disseksiyon, anevrizamtik genişleme ve gerçek lümenin komprese hali görünüyor.
c. Stent-graft tedavisi ile intimal pencere kaptılarak gerçek lümen çapı arttırılmış.
172
Prof. Dr. Bülent Acunaş, Doç. Dr. Koray Güven
Akut pulmoner emboli
Pulmoner tromboembolizm (PE) en sık görülen
ani ölüm nedenlerindendir. Semptomlar enfeksiyonu
düşündürebileceği için tanı gecikmesi olabilir. Artan
yaşla birlikte PE insidansında önemli artış sözkonusu-
dur. Staz, damar endotel hasarı ve hiperkoagülabilite
predispozan faktörler olarak sayılabilir.
PE’de klinik değişken ve nonspesifiktir. Damar tı-
kanıklığının şiddeti, emboli lokalizasyonu, daha önce-
den kardiovasküler hastalık geçirilip geçirilmediği ve
yaş semptomları etkiler. Akut göğüs ağrısı, nefes darlığı,
ateş, taşipne, öksürük, taşikardi ve hipotansiyon semp-
tomlar arasındadır.
PE tanısında klinik skorlama, D-dimer, arter kan
gazı ölçümü, EKG, PA Akciğer grafisi, Doppler US,
Pulmoner BT Anjiografi, sintigrafi, MR Anjiografi kul-
lanılan tanı yöntemleridir.
Dostları ilə paylaş: |