|
|
səhifə | 35/100 | tarix | 24.05.2020 | ölçüsü | 1,08 Mb. | | #31493 |
| Arab Azer1
ibtegû
: isteyin
|
ibtelâ-hu
|
: onu imtihan ettii
|
ibtigâe
|
: talep etmek, aramak: aradı, istedi, diledi: amaç edindi,
|
i'budu allâhe
|
: Allah'a kul olun
|
icâfun
|
: zayıf, cılız (olanlar)
|
ic'al
|
: kıl, yap, koy
|
ic'al
|
: kıl, yap, koy
|
ic'al
|
: kıl, yap, koy
|
ıc'alû
|
: yapın (koyun)
|
ıc'alû
|
: yapın (koyun)
|
ıclen
|
: bir buzağı
|
iclin hanîzin
|
: kızarmış buzağı
|
icrâmî
|
: benim suçum (cereme, curum)
|
icrâmî
|
: benim suçum (cereme, curum)
|
ictebâ-hu
|
: onu seçti
|
ictenebû
|
: içtinap ettiler, sakındılar, kaçındılar
|
icterahû
|
: yaptılar, işlediler
|
ictusset
|
: kökünden koparıldı
|
idden
|
: çok kötü, korkunç
|
iddetin
|
: iddet, müddet
|
iddetun
|
: müddet, sayı, adet tamamlama
|
idfa'
|
: söndür, bertaraf et, karşıla
|
ıdîne
|
: kısım kısım, parça parça
|
idrib
|
: vur
|
ıdribû-hu
|
: ona vurun
|
idrîse
|
: İdris
|
idturra
|
: zarurette, zor durumda kaldı
|
idturra
|
: zarurette, zor durumda kaldı
|
idturra
|
: zarurette, zor durumda kaldı
|
id'û
|
: çağırın
|
id'u-hunne
|
: onları çağır
|
if'al
|
: yap
|
if'alû
|
: yapın
|
ifken
|
: iftira ederek, yalan söyleyerek
|
ifku-hum
|
: onların en büyük yalanları
|
ifkun
|
: yalan, iftira
|
ıfrîtun
|
: ifrit
|
iftedet
|
: fidye (mehr) verdi
|
ifterâ
|
: iftira attı, uydurdu
|
ifterâhu
|
: onu uydurdu
|
igfir
|
: mağfiret et
|
ıgfir lenâ
|
: bizi bağışla
|
igfir-lî
|
: beni mağfiret et
|
ihbitû
|
: (ikiniz) inin
|
ihdâ
|
: ahed, bir
|
ıhdâ-huma
|
: ikisinden birisi, onlardan birisi
|
ihdâ-hunne
|
: onlardan biri
|
ihdebneteyye (ihdâ ibneteyye)
|
: iki kızımdan biri
|
ihdi-nâ
|
: bizi hidayet et, ulaştır
|
ıhmil
|
: bindir, yükle
|
ihrâcu-hum
|
: onların çıkarılması
|
ihsânen
|
: ihsanda bulunmak, iyi davranmak
|
ihtedâ
|
: hidayette oldu, hidayete erdi
|
ihtedâ
|
: hidayete eren
|
ihtedev
|
: hidayete erdi, hidayet üzere oldu, hidayette oldu
|
ihtedeytu
|
: hidayete erdim (erersem)
|
ihtelefe
|
: ihtilâf ettiler
|
ihteleftum
|
: siz ihtilâfa düştünüz
|
ihtelefû
|
: ayrılığa, ihtilâfa düştüler
|
ihtemele
|
: yüklenir
|
ihtemelû
|
: yüklendiler
|
ihternâ-hum
|
: onları seçtik, üstün kıldık
|
ıhtesamû
|
: mücâdele ettiler
|
ihtezzet
|
: hareketlendi
|
ihtilâfen
|
: ihtilâflar, ayrılıklar, zıtlıklar, çelişki
|
ihtilâkun
|
: yalan, iftira, uydurma
|
ihtulife
|
: ihtilâf ettiler, anlaşmazlığa düştüler
|
ihvâne eş şeyâtîni
|
: şeytanların kardeşleri
|
ıhvânen
|
: kardeşler olarak
|
ıhvâni-him
|
: onların kardeşi, onların kardeşleri
|
ıhvâni-hinne
|
: (onların) erkek kardeşleri
|
ihvâni-kum
|
: erkek kardeşleriniz
|
ıhvetî
|
: benim kardeşlerim
|
ihvetu yûsufe
|
: Yusuf'un kardeşleri
|
ıhvetun
|
: kardeşler
|
ikâbi
|
: ikabım, gazabım
|
ıkâbi
|
: ikabım, cezam (azabım)
|
ikâmeti-kum
|
: sizin yerleşmeniz, ikâmet etmeniz, konaklamanız
|
ikra'
|
: oku
|
ikrâhihinne
|
: onların zorlanmaları
|
ikşif
|
: kaldır
|
ıkterebe
(karibun)
|
: yaklaştı
: yakın
|
ikterebeti
|
: yakınlaştı
|
iktetebe-hâ
|
: onu yazdırdı
|
iktetelû
|
: savaştılar
|
ila
|
: ... e, ... a: ... e, kadar: sadece, yalnız: ... e (karşı) : için, ...e
|
ilâ abdi-hî
|
: onun kuluna
|
ilâ âdeme
|
: Âdem'e
|
ilâ âlimi
|
: en iyi bilene
|
ilâ allâhi
|
: Allah'a, Allah'a ait: Allah'a giden yolda
|
ilâ âsâri
|
: eserlere
|
ilâ azâbi
|
: azaba
|
ilâ azâbi en nâri
|
: ateşin azabına
|
ilâ azâbin
|
: azaba
|
ilâ ba'dın
|
: bir kısmına, diğerlerine
|
ilâ beledin
|
: bir beldeye (şehire)
|
ilâ benî isrâîle
|
: İsrailoğulları'na
|
ilâ cebelin
|
: bir dağa
|
ilâ cehenneme
|
: cehenneme (cehennemde)
|
ilâ cehenneme
|
: cehenneme (cehennemde)
|
ilâ cenâhı-ke
|
: yan tarafına
|
ilâ ciz'ın nahleti
|
: hurma ağacının gövdesine
|
ilâ ebî-kum
|
: babanıza
|
ilâ ebî-nâ
|
: babamıza
|
ilâ eceli-hi
|
: (onun) onu vadesine kadar
|
ilâ ecelin
|
: bir ecele kadar, tayin edilmiş bir zamana kadar
|
ilâ ed dâi
|
: davetçiye doğru
|
ilâ ehli-hî
|
: ailesine, ailesinin yanına
|
ilâ ehlî-him
|
: ehillerine, ailelerine
|
ilâ el ardı
|
: arza, yere: o yere
|
ilâ el azîzi
|
: azîz, üstün ve güçlü olana
|
ilâ el berri
|
: karaya
|
ilâ el beyti el atîki
|
: Beyt-i Atik (eski ev)'e, Kâbe'ye
|
ilâ el cenneti
|
: cennete
|
ilâ el fulki
|
: gemiye
|
ilâ el haccı
|
: hacca kadar
|
ilâ el hakkı
|
: Hakk'a
|
ilâ el havli
|
: bir seneye kadar
|
ilâ el hayri
|
: hayra
|
ilâ el hukkâmi
|
: hakimlere
|
ilâ el ibili
|
: deveye
|
ilâ el îmâni
|
: îmâna
|
ilâ el islâmi
|
: İslâm'a, teslime
|
ilâ el izâmi
|
: kemiklere
|
ilâ el kavmi
|
: o kavme,
|
ilâ el kuffâri
|
: kâfirlere (kâfir erkeklere)
|
ilâ el leyli
|
: geceye kadar
|
ilâ el medîneti
|
: medineye, şehre
|
ilâ el mescidi el aksa
|
: Mescid-i Aksa'ya
|
ilâ ellezine
|
: onları, ... olan kimseleri, ... olanları
|
ilâ ellezîne
|
: onlar: o kimseleri, onları
|
ilâ ellezîne zalemû
|
: zulmeden (zalim olan) kimselere
|
ilâ emri allâhi
|
: Allah'ın emrine
|
ilâ emvâli-kum
|
: kendi mallarınıza, sizin mallarınıza
|
ilâ emvâli-kum
|
: kendi mallarınıza, sizin mallarınıza
|
ilâ en nahli
|
: balarısına
|
ilâ en nâri
|
: ateşe
|
ilâ en nâsi
|
: insanlara
|
ilâ en necâti
|
: kurtuluşa
|
ilâ en nûri
|
: nura, aydınlığa
|
ilâ enfusi-him
|
: onlar kendilerine
|
ilâ er rahmâni
|
: Rahmân'a
|
ilâ erzeli
|
: en rezil hale, en aşağı hale
|
ilâ erzeli el umuri
|
: ömrünün en rezil çağına, ihtiyarlık çağına
|
ilâ es salâti
|
: namaza
|
ilâ es selmi
|
: barışa
|
ilâ es semâi
|
: semaya, göğe
|
ilâ eşeddi
|
: en şiddetlisine
|
ilâ et tâgûti
|
: şeytan ve onun avanesi
|
ilâ et tayyibî
|
: temize, iyiye, güzele
|
ilâ et tehluketi
|
: tehlikeye
|
ilâ evliyâi-kum
|
: sizin dostlarınıza
|
ilâ ez zulumâti
|
: zulmete, karanlıklara
|
ilâ fir'avne
|
: firavuna
|
ilâ gasakı el leyli (gasaka)
|
: gecenin kararmasına kadar (karardı)
|
ilâ hımâri-ke
|
: merkebine
|
ilâ himli-hâ
|
: onu taşımaya
|
ilâ hînin
|
: bir vakte kadar
|
ilâ hînin
|
: bir vakte kadar
|
ilâ hurûcin
|
: çıkışa, çıkış için, çıkmaya
|
ilâ ibrâhîme
|
: Hz. İbrâhîm'e
|
ilâ ilâhi
|
: ilâha
|
ilâ ilâhi-ke
|
: senin ilâhına
|
ilâ kavmi lûtin
|
: Lut kavmine
|
ilâ kavmi-hi
|
: kendi (onun) kavmine
|
ilâ kavmin
|
: bir kavme
|
ilâ kelimetin
|
: bir kelimeye, bir söze
|
ilâ kitâbi allâhi
|
: Allah'ın kitabına
|
ilâ kitâbihâ
|
: onun kitabına, kendi kitabına
|
ilâ kuvveti-kum
|
: sizin gücünüze, kuvvetinize
|
ilâ mâ
|
: şeylere
|
ilâ mâ amilû
|
: yaptıkları şeylere
|
ilâ mâ halaka allâhu
|
: Allah'ın yarattığı şeyi
|
ilâ mâ mettâ'nâ
|
: metalandırdığımız, faydalandırdığımız şey(ler)
|
ilâ magfiretin
|
: bağışlanmaya, mağfirete
|
ilâ meâdin
|
: dönülecek yere
|
ilâ medâcii-him
|
: yatacakları, düşecekleri
|
ilâ megânime
|
: ganimetlere
|
ilâ mereddin
|
: geri dönüşe
|
ilâ meryeme
|
: Hz. Meryem'e
|
ilâ mîkâti
|
: belirlenmiş bir vakite
|
ilâ mûsâ
|
: Musa'ya
|
ilâ nâri
|
: ateşe
|
ilâ niâci-hi
|
: onun (kendi) koyunlarına
|
ilâ nisâi-kum
|
: kadınlarınıza
|
ilâ nûhin
|
: Hz.Nuh'a
|
ilâ rabbî
|
: Rabbime
|
ilâ rabbi-hî
|
: Rabbine
|
ilâ rabbi-him
|
: Rab'lerine, kendilerinin Rabbine
|
ilâ rabbi-ke
|
: efendine
|
ilâ rabbikum
|
: Rabbinize
|
ilâ rabbi-kum
|
: sizin Rabbinize
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|