|
|
səhifə | 31/100 | tarix | 24.05.2020 | ölçüsü | 1,08 Mb. | | #31493 |
| Arab Azer1
gafûrun
|
: gafûrdur, mağfiret edendir
|
gafûrun
|
: gafûr olan, bağışlayan
|
gafûrun
|
: gafûr olan, mağfiret eden, günahları sevaba çeviren
|
gafûrun
|
: gafûr olan, mağfiret eden
|
gafûrun
|
: gafûr olan, mağfiret eden
|
gafûrun
|
: gafûr, mağfiret eden
|
gafûrun
|
: gafur, mağfiret eden, bağışlayan
|
gafûrun
|
: gafur olan, mağfiret eden
|
gafûrun
|
: gafûr, mağfiret eden
|
gafûrun
|
: gafûrdur, mağfiret edendir
|
gafûrun
|
: mağfiret edendir
|
gafûrun
|
: mağfiret sahibisin
|
gafûrun
|
: gafûrdur, mağfiret edendir
|
gafûrun
|
: gafûr olan, mağfiret eden, günahları sevaba çeviren
|
gafûrun rahîmun
|
: Gafûr'dur, Rahîm'dir
|
gafûrun rahîmun
|
: Gafûr'dur, Rahîm'dir
|
gâizûne
|
: kızdıranlar, öfkelendirenler (öfke duyanlar)
|
galebet
|
: gâlip oldu, üstün geldi
|
galebet
|
: gâlip oldu, üstün geldi
|
galebet
|
: üstün geldi
|
galebet
|
: gâlip oldu, üstün geldi
|
galebi-him
|
: onların yenilmesi
|
galebû
|
: gâlip oldular, üstün oldular (sözü geçenler)
|
gâlibun
|
: gâlip olandır
|
gâlibun
|
: gâlip olandır
|
galîza el kalbi
|
: katı kalpli
|
galîza el kalbi
|
: katı kalpli
|
galîzan
|
: çok kuvvetli, kesin
|
galîzan
|
: sağlam, çok kuvvetli
|
galîzan
|
: sağlam, çok kuvvetli
|
galîzen
|
: sağlam, ağır, çok kuvvetli
|
galîzin
|
: çok şiddetli, ağır
|
galîzin
|
: çok şiddetli, ağır: galiz,
|
galîzun
|
: ağır, galiz
|
galîzun
|
: ağır, galiz
|
galyi
|
: kaynama
|
gammen
|
: gam, keder
|
gammen
|
: gam, keder
|
gamrati-him
|
: onların sapıklık, dalâlet, gafletleri
|
ganemu
|
: koyunlar
|
ganiyyen
|
: zengin
|
ganiyyen
|
: gani, zengin (hiç bir şeye muhtaç olmayan, her şeye sahip olan)
|
ganiyyen
|
: gani, zengin (hiç bir şeye muhtaç olmayan, her şeye sahip olan)
|
ganiyyen
|
: zengin
|
ganiyyen
|
: gani, zengin (hiç bir şeye muhtaç olmayan, her şeye sahip olan)
|
ganiyyun
|
: gani, zengin, muhtaç olmayan
|
ganiyyun
|
: gani, zengin, hiçbir şeye muhtaç olma-
|
ganiyyun
|
: ganidir, hiçbir şeye muhtaç değil
|
ganiyyun
|
: gani, zengin, muhtaç olmayan
|
ganiyyun
|
: gani, zengin, hiçbir şeye muhtaç olma-
|
ganiyyun
|
: gani, zengin, hiçbir şeye muhtaç olma-
|
garâmen
|
: daimî helâk edici
|
garkan
|
: dalarak
|
garre-ke
|
: seni aldatan
|
gasben
|
: gasbederek, zorla
|
gâsikın
|
: gecenin karanlığı
|
gaşiye-hum
|
: onları kapladı
|
gaşiye-hum
|
: onları sardı
|
gâşiyetun
|
: perdeleyen, örten, herşeyi kaplayan
|
gâşiyetun
|
: perdeleyen, örten, herşeyi kaplayan
|
gaşşâ
|
: sardı, kapladı
|
gaşşâ-hâ
|
: ona sardı, kapladı
|
gavâ
|
: azdı
|
gavey-nâ
|
: biz azdık
|
gâvîne
|
: azgın olanlar, azgınlar
|
gaviyyun
|
: azgın
|
gavlun
|
: aklı bozan, aklı gideren
|
gavren
|
: çekilir, yerin içine çekilir
|
gayâbet
|
: dip, derinlik
|
gayâbet
|
: dip, derinlik
|
gaybe
|
: gayb, bilinmeyen
|
gaybe
|
: gayb, bilinmeyen
|
gaybe
|
: gayb, bilinmeyen
|
gaybu es semâvâti
|
: semaların gaybı (görünmeyen, bilinmeyen ilim)
|
gaybu es semâvâti
|
: semaların gaybı (görünmeyen, bilinmeyen ilim)
|
gayra
|
: dışında, başka, başka birşey, olmaksızın
|
gayra
|
: dışında, başka
|
gayra musâfihîne
|
: zina yapmamak
|
gayra musâfihîne
|
: zina yapmamak
|
gayra muteberricâtin
|
: açmaksızın
|
gayra-hu
|
: ondan başka
|
gayra-hu
|
: ondan başka
|
gayra-hu
|
: ondan başka
|
gayre
|
: başka
|
gayre
|
: başka
|
gayre
|
: başka
|
gayre
|
: başka
|
gayre
|
: olmayan
|
gayre
|
: başka
|
gayre
|
: dışında, hariç, olmayan
|
gayre bâgın
|
: haddi aşmadan
|
gayre bâgın
|
: haddi aşmadan
|
gayre baîdin
|
: uzak olmadan, çok geçmeden
|
gayre beytin
|
: bir evden başka
|
gayre el hakkı
|
: haksız
|
gayre el hakkı
|
: haksız
|
gayre el islâmi
|
: İslâm'dan başka
|
gayre el islâmi
|
: İslâm'dan başka
|
gayre ellezî
|
: ondan başka
|
gayre ıhrâcın
|
: çıkarılmaksızın
|
gayre ıhrâcın
|
: çıkarılmaksızın
|
gayre ıhrâcın
|
: çıkarılmaksızın
|
gayre ıhrâcın
|
: çıkarılmaksızın
|
gayre menkûsin
|
: eksiltmeksizin (tenkis etmeksizin)
|
gayre menkûsin
|
: eksiltmeksizin (tenkis etmeksizin)
|
gayre-hâ
|
: ondan başkası, başka
|
gayre-hâ
|
: ondan başkası, başka
|
gayre-hu
|
: ondan başka
|
gayre-hu
|
: ondan başka
|
gayre-kum
|
: sizden başka
|
gayre-kum
|
: sizden başka
|
gayri
|
: başka, hariç, değil
|
gayri
|
: başka, hariç, değil
|
gayri
|
: olmayan
|
gayri
|
: olmaksızın, olmayan: başka,
|
gayri ulî el irbeti
|
: kadına ihtiyaç duymayan
|
gayri-hî
|
: onun dışında, ondan başka
|
gayri-hî
|
: onun dışında, ondan başka
|
gayru
|
: başka, hariç, dışında, olmaksızın
|
gayru allâhi
|
: Allah'tan başka
|
gayru mekzûbin
|
: yalanlanmayan, tekzip edilmesi olmayan
|
gayru mekzûbin
|
: yalanlanmayan, tekzip edilmesi olmayan
|
gayru memnûnin
|
: kesintisiz (kesinti olmaksızın)
|
gayru merdûdin
|
: geri çevrilemez, reddedilemez
|
gayru merdûdin
|
: geri çevrilemez, reddedilemez
|
gayru salihin
|
: salih olmayan, salih değil
|
gayru-hu
|
: ondan başka
|
gayrullâhi (gayru allâhi)
|
: Allah'tan başka
|
gaysin
|
: yağmur
|
gayyen
|
: gayy (cehennemde bir bölüm)
|
gazle-hâ
|
: eğrilmiş ipini
|
gazle-hâ
|
: eğrilmiş ipini
|
gıllen
|
: kin
|
gılmânun
|
: gılmanlar (genç delikanlılar)
|
gışâveten
|
: gışavet, perde
|
gışâvetun
|
: perde
|
gıtâe-ke
|
: senin perden
|
guduvven
|
: sabah
|
guduvvu-hâ
|
: onun sabah gidişi
|
gufrâne-ke
|
: senin mağfiret etmen
|
gulâmen
|
: (erkek) çocuk
|
gulâmin
|
: oğlan çocuk, oğul çocuk
|
gulâmun
|
: bir erkek çocuk, bir oğlan
|
gulben
|
: sık ağaçlı, iç içe olmuş, dalları birbirine girmiş
|
gulfun
|
: kılıflı, örtülü
|
gulibeti
|
: gâlip gelindi (mağlup oldu)
|
gurafan
|
: yüksek yerler, köşkler
|
gurefun
|
: köşkler, yüksek makamlar
|
gurfeten
|
: bir avuç
|
gurûbi-hâ
|
: onun gurub edişi, batışı
|
gurûran
|
: aldatma, aldatıcı şeyler
|
gurûren
|
: aldanma, aldatma
|
gusâen
|
: zerreler halinde
|
gusâen
|
: gusa, atık
|
guzzen
|
: gâzi olanlar (savaşa katılanlar)
|
hâ
|
: işte
|
hâ entum
|
: işte siz
|
hâ entum ulâi
|
: işte siz busunuz, böylesiniz
|
habâlen
|
: fesada düşürmek
|
habbebe
|
: sevdirdi
|
habben
|
: taneler
|
habbetin
|
: tane, tohum
|
hâbe
|
: heba oldu, hüsrana uğradı
|
hâbe
|
: heba oldu, yuvarlanıp (cehenneme) düştü
|
haberin
|
: bir haber
|
habet
|
: sönmeye yüz tuttu
|
habet
|
: sönmeye yüz tuttu
|
habîran
|
: en iyi haberdar olan, haberdar olan
|
habîren
|
: haberdar olarak, haberdar olan
|
habîrin
|
: herşeyden haberdar olan
|
habîsetin
|
: kötü, habis, fena, çirkin
|
habitat
|
: heba oldu, boşa gitti
|
hablun
|
: ip
|
hacce
|
: hac yaptı: tartıştı
|
hâcce-ke
|
: seninle tartıştı
|
hâcectum
|
: tartıştınız
|
hâcere
|
: hicret edenler
|
hâcerne
|
: hicret etti
|
hâcerû
|
: hicret (göç) ettiler
|
hâceten
|
: hacet, ihtiyaç, arzu, istek
|
hâcizen
|
: perde, engel
|
hadâika
|
: ağaçlı bahçeler
|
hadara
|
: hazır oldu, orada bulundu
|
hadarû-hu
|
: onun huzuruna geldiler
|
hadde-ke
|
: yanağını
|
haddis
|
: bahset, anlat
|
hadebin
|
: taraftan, tepeden
|
hâdi
|
: hidayete erdiren
|
hadîden
|
: demir
|
hadîdun
|
: keskindir
|
hâdıîne
|
: boyun eğenler, itaat edenler
|
hâdin
|
: hidayet eden kimse (hidayetçi)
| |
Dostları ilə paylaş: |
|
|