Darabe meselen : örnek verdi, isnad etti



Yüklə 1,08 Mb.
səhifə39/100
tarix24.05.2020
ölçüsü1,08 Mb.
#31493
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   100
Arab Azer1


izâ belagne

: eriştiği zaman, tamamladığı zaman

izâ belagû

: erince, erişince

izâ berazû

: ayrıldıkları zaman

izâ berazû

: ayrıldıkları zaman

izâ câe

: geldiğinde, geldiği zaman, hasıl olduğu zaman

izâ câe-hu

: ona geldiği zaman, ulaştığı zaman

izâ câe-hum

: onlara geldiği zaman

izâ câe-ke

: size geldiği zaman

izâ câû-hâ

: ona geldikleri zaman

izâ ceale-hu

: onu yaptığı zaman

izâ cema'nâ-hum

: onları topladığımız zaman

izâ dahaltum

: girdiğiniz zaman

izâ dalelnâ

: dalıp karıştığımız zaman

izâ darabû

: sefere çıktıkları zaman

izâ duîtum

: çağrıldığınız zaman, davet edildiğiniz zaman

izâ duiye allâhu

: Allah'a davet edildiği, çağrıldığı zaman

izâ duû

: çağrıldığı zaman, davet edildikleri zaman

izâ erâde

: irade ettiği, dilediği zaman

izâ esâbe

: isabet ettirdiği zaman

izâ ezâka-hum

: onlara tattırdığı zaman

izâ ezaknâ

: tattırdığımız zaman

izâ fealû

: yaptıkları zaman

izâ feşiltum

: gevşeklik göstermiştiniz

izâ feşiltum

: gevşeklik göstermiştiniz

izâ fetahnâ

: açtığımız zaman

izâ hadara

: hazır olduğu zaman, geldiği zaman

izâ harecû

: çıktıkları zaman

izâ hasede

: haset ettiği zaman

izâ heleke

: helâk olduğu zaman, öldüğü zaman

izâ hıfti

: korktuğun zaman

izâ hiye

: o olmuştu

izâ hum

: o zaman onlar

izâ isteveytum

: yerleştiğiniz zaman

izâ kadâ

: hükmettiği zaman

izâ kada allâhu

: Allah hükmettiği zaman

izâ kadâ emren

: bir emrin (işin) olmasını takdir ettiği zaman

izâ kadâ emren

: bir emrin (işin) olmasını takdir ettiği zaman

izâ kadav

: olduğu zaman

izâ kare'te izâ yutlâ

: okuduğun zaman

izâ kîle

: denildiği zaman

izâ kunnâ

: biz olduğumuz zaman

izâ mâ

: olduğu zaman

izâ mitnâ

: öldüğümüz zaman

izâ muzzıktum

: siz dağılıp parça parça olduğunuz zaman

izâ nekahtum

: siz nikâhladığınız zaman

izâ nûdiye

: nida edildiği zaman, seslenildiği, çağrıldığı zaman

izâ raev

: gördükleri zaman

izâ reca'tum

: döndüğünüz zaman

izâ secedû

: secde ettikleri zaman

izâ sellemtum

: teslim ettiğiniz zaman

izâ taimtum

: yemeği yediğiniz zaman, yemeği yeyince

izâ taleat

: doğduğu zaman

izâ tebâya'tum

: alışveriş, anlaşma yaptığınız zaman

izâ temennâ

: temenni ettiği zaman, dilediği zaman

izâ tenâceytum

: aranızda gizlice konuştuğunuz zaman

izâ terâdav

: razı oldukları taktirde

izâ tetahherne

: temizlendikleri zaman

izâ tutlâ

: okunduğu zaman

izâ uhsinne

: evlendirildiği zaman

izâ unzilet

: indirildiği zaman

izâ ûziye

: eziyet edildiği zaman

izâ vakabe

: çöktüğü zaman

izâ vecebet

: düştüğü zaman

izâ vellev

: döndükleri zaman

izâ zehebe

: gittiği zaman

izâ zukire allâhu

: Allah zikredildiği zaman

izâ zukkirû

: hatırlatıldığı zaman

izâ zulzileti

: sarsıldığı zaman

izâ-hum

: o zaman onlar

izâmen

: kemik

izdâdû

: arttırdılar

izen

: öyle olursa, bu taktirde, o zaman

izen ebeden

: o zaman ebediyyen

izenkalebû (izâ inkalebû)

: geri döndükleri zaman

izestey'eser rusulu

: resûller umutlarını kestikleri zaman

izeste'zenû-ke (iza iste'zenû-ke)

: senden izin istedikleri zaman

izheb

: git: gidin

izheb bi (izheb)

: götür (git)

izhebâ

: ikiniz gidin

izin

: izin

izintebezet (iz intebezet)

: çekilmişti, uzaklaşmıştı

ızzen

: üstünlük, şeref, izzet

izzeti

: izzet, üstünlük

izzetin

: gurur, kibir

kâan

: düz arazi

kabadnâ-hu

: onu çektik

kabadtu

: avuçladım, aldım

kabdan

: çekerek, kısaltarak

kabdaten

: bir avuç

kabdatu-hu

: onun kabzında, avucunda

kâbe

: uzaklık, mesafe

kabesin

: ateş

kabîlen

: açıkça, karşımıza (mukabil)

kable

: önce, evvel

kable el haseneti

: iyilikten önce

kable en tenfede

: bitmesinden (tükenmesinden) önce, bitmeden

kablehum

: onlardan önce

kable-ke

: senden önce

kabli

: önce

kablî

: benden önce

kabli-hi

: ondan önce

kabli-him

: onlardan önce

kabli-ke

: senden önce

kabli-kum

: sizden önce

kablu

: önce

kad

: olmuştu: oldu,

kad bedet

: belli olmuştur

kad beyyennâ

: açıklamıştık

kad câe

: gelmiştir

kad câe-kum

: size gelmişti

kad câû

: gelmişlerdi, gelmiş oldular

kad ceale

: kılmıştı

kad cealnâ

: kıldık, yaptık

kad cemeû

: toplanmışlardı

kad ci'tu-kum bi

: size getirmiştim (getirdim)

kad dalle

: sapmış olur

kad ehemmet-hum

: onlar kendilerine ehemmiyet vermişlerdi, önemsemişti

kad halet

: gelip geçmiş

kad istemseke

: tutunmuştur

kad kâne

: olmuştu

kad kîle

: söylenmiş

kad mekere

: hile yapmışlardı

kad ûtîte

: verilmiştir

kad vakaa

: olmuştur

kad ya'lemu

: biliyordu

kadâ

: oldu, vuku buldu, oldu bitti

kadâ-hâ,

: o vuku buldu, onu (işi, olayı) yerine getirdi

kadâ-hunne

: onları kada etti, yarattı, tamamladı

kadaynâ

: kada ettik, yerine getirdik

kadayte

: sen hüküm verdin

kadaytu

: kada ettim, tamamladım

kadaytum

: kada ettiniz, yerine getirdiniz, tamamladınız

kaddeme

: takdim etti, sebep oldu

kaddemet

: takdim ettiğiniz (yaptığınız) , işledi

kaddemtu

: takdim ettim

kaddemtumû-hu

: onu siz takdim ettiniz

kaddera-hu

: ona kader tayin etti, gelişimini programladı ve ömür tayin etti

kaddere

: önceden bildi ve zamanında yaşandı

kaddernâ

: takdir ettik, bir kader tayin ettik: hükmettik (

kaddernâ-hâ

: onu takdir ettik

kâde

: neredeyse, az kalsın

kademun

: ayak

kadere

: ölçülü verdi, daralttı

kaderen

: kader

kaderu-hu

: muktedir olduğu (kendi kudreti) kadar

kadhan

: hızla çarparak

kâdihun

: gayret edip çabalayan

kadîmun

: eski

kâdın

: yapan kişi

kadîrun

: kaadir olan (herşeye gücü yetendir)

kâdirûne

: kaadir olanlar, muktedir olanlar, gücü yetenler

kâdirûne

: kaadir olanlar

kadri-hi

: onun kadri, kudreti

kâdû

: neredeyse, az kalsın (oluyordu)

kâffeten

: bütün, hepsi: topluca,

kaffeynâ

: ardarda gönderdik

kâfiratun

: kâfir, inkârcı

kâfirin

: kâfir, inkâr eden

kâfirîne

: kâfirlik, kâfir olma

kâfirun

: kâfir olarak

kâfirûne

: kâfirler, inkâr edenler

kaîdun

: oturan

kâiluhâ

: onun söylediği (söz)

kâilun

: diyen, söyleyen: konuşan

kâimen

: ayakta

kâimen bi el kıstı

: adalet ile yerine getirdi

kâimeten

: kaim olan, vuku olan

kâimeten

: kaim kılarak, dikili olarak

kâimetun

: ayakta, ayakta duran

kâimun

: kaim olan, her yapılan işin başında bulunan, daima haberdar olan, herşeyi derecelendiren

kâimun yusallî

: ayakta namaz kılıyor

kâlahseû (kâle ıhseû)

: (orada) kalın dedi

kalbe-hu

: onun kalbi

kalbi

: kalp: benim kalbim

kalbi-hi

: onun kalbi

kalbi-ke

: senin kalbin

kalbin

: kalp

kalbu-hu

: onun kalbi

kalbun

: kalp

kale

: dedi, söyledi: dedi ki

kâle bel

: hayır dedi

kâle el havâriyyûne

: havariler dedi

kâle ellezîne

: onlar dediler

kâle ic'al-ni

: beni (sorumlu) kıl dedi

kâle infuhû

: körükleyin dedi

kale irci'

: dedi "dön"

kâle kezâlike

: işte böyle dedi

kâle rabbi

: Rabbim dedi

kâle yâ meryemu

: ey Meryem dedi


Yüklə 1,08 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   100




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin