: böylece deyin, söyleyin
|
fe lâ
|
: o zaman yoktur
|
fe lâ gâlibe
|
: o taktirde galip gelecek, yenecek yoktur
|
fe lâ havfun
|
: artık korku yoktur
|
fe lâ isme
|
: o taktirde günah yoktur
|
fe lâ kufrâne
|
: bundan sonra örtülmez, yok olmaz
|
fe lâ meredde
|
: artık reddedecek (mani olacak kimse) yoktur
|
fe lâ nukîmu
|
: bu sebeple ikame etmeyeceğiz, yapmayacağız
|
fe lâ tadribû
|
: artık (misal) getirmeyin, yapmayın, vurgulamayın
|
fe lâ tahsebe- enne-hum
|
: bu yüzden, artık sakın sanma ki onlar
|
fe lâ ta'lemu
|
: bilmez
|
fe lâ tebteis
|
: üzülme, sen yeise kapılma
|
fe lâ tefdahû-ni
|
: artık beni mahçup etmeyin
|
fe lâ tehâfû-hum
|
: artık onlardan korkmayın
|
fe lâ teku
|
: öyleyse olma
|
fe lâ tekun
|
: artık sen olma
|
fe lâ telûmû-nî
|
: artık beni kınamayın, levmetmeyin
|
fe lâ tes'el-nî
|
: bana soru sorma
|
fe lâ tesme'ûne
|
: hâlâ işitmiyorsunuz, işitmeyeceksiniz
|
fe lâ tezekkerûne
|
: hâlâ tezekkür etmezsiniz
|
fe lâ tubsırûne
|
: hâlâ görmüyorsunuz, görmeyeceksiniz
|
fe lâ tumâri
|
: artık tartışma
|
fe lâ yestetîûne
|
: artık güç yetiremezler, güçleri yetmez
|
fe lâ yuczâ
|
: cezalandırılmazlar
|
fe lâ yunâziunne-ke
|
: öyleyse seninle niza etmesinler, çekişmesinler
|
fe le
|
: o zaman mutlaka
|
fe le bi'se
|
: artık ne kötü
|
fe le nuvelliye enne-ke
|
: artık seni mutlaka çevireceğiz
|
fe lealle-ke
|
: bundan sonra, o zaman belki sen, neredeyse sen
|
fe lealle-ke
|
: ve belki sen
|
fe lebise
|
: böylece kaldı
|
fe lebiste
|
: böylece kaldın
|
fe lehâ
|
: o zaman onundur (kadınındır)
|
fe lehu
|
: o taktirde, o zaman onun için (vardır)
|
fe lehunne
|
: o zaman, o taktirde onlarındır (kadınlarındır)
|
fe lekum
|
: o zaman sizin için vardır
|
fe lem nugâdir
|
: böylece bırakmayız
|
fe lemmâ
|
: artık, olunca, olduğu zaman
|
fe lemmâ kudıye
|
: bitirildiği, yerine getirildiği zaman
|
fe lemmâ reev-hu
|
: onu gördükleri zaman
|
fe lemmestey'esû
|
: artık umutlarını kestikleri zaman
|
fe len ebraha (bereha)
|
: artık asla ayrılmam (ayrıldı)
|
fe len tecide
|
: artık bulamazsın
|
fe len testetîa
|
: artık asla senin gücün yetmez, sen muktedir olamazsın
|
fe len ukellime
|
: bu sebeple asla konuşmayacağım
|
fe len yadurre allâhe
|
: bundan sonra Allah'a asla zarar veremez
|
fe len yehtedû
|
: bundan sonra asla hidayete eremezler
|
fe len yudille
|
: o taktirde, o zaman boşa çıkarılmaz
|
fe len yukbele
|
: artık asla kabul olunmaz
|
fe len yukferû-hu
|
: o taktirde o asla örtülmez
|
fe lev enne
|
: keşke olsaydı
|
fe lev lâ
|
: eğer olmasaydı
|
fe leyse
|
: artık değildir
|
fe li tekum
|
: öyle ki ayağa kalksın, namaza dursun
|
fe li ummi-hi
|
: o taktirde o zaman onun annesi içindir, annesinindir
|
fe li yanzur
|
: böylece baksın
|
fe li yanzuri
|
: işte baksın
|
fe li yed'u
|
: haydi çağırsın
|
fe li yekfur
|
: artık inkâr etsin
|
fe li yeste'zinû
|
: o zaman izin istesinler
|
fe li yetevekkeli
|
: öyleyse tevekkül etsinler
|
fe li yu'min
|
: artık inansın
|
fe li yusallû
|
: böylece, bu şekilde namaz kılsınlar
|
fe lillâhi (li allâhi)
|
: oysa Allah'a aittir
|
fe lime
|
: o zaman niçin
|
fe lime
|
: o halde niçin
|
fe lime tuhâccûne
|
: artık siz niçin tartışıyorsunuz,
|
fe mâ
|
: o zaman, artık yoktur
|
fe mâ
|
: bundan sonra nedir
|
fe mâ agnâ
|
: kâfi gelmedi, müstağni kılmadı
|
fe mâ cezâu
|
: artık cezası değil
|
fe mâ evceftum
|
: o zaman sürmediniz, koşturmadınız
|
fe mâ lebise
|
: bunun üzerine, çok geçmedi (gecikmeden)
|
fe mâ lehu
|
: artık onun için yoktur
|
fe mâ tugni
|
: bir yarar sağlamadı
|
fe mâ vehenû
|
: fakat gevşeklik göstermediler
|
fe mâ yezîdu-hum
|
: artık onların arttırmıyor
|
fe mâ zâlet
|
: böylece bitmedi (devam etti)
|
fe mâstemta'tum
|
: artık faydalanmak istediniz şey
|
fe mâstetâû (mâ istetâû)
|
: o zaman güçleri yetmez
|
fe men
|
: o zaman, artık, o taktirde kim
|
fe men idturra
|
: artık kim mecbur kalırsa, darda kalırsa
|
fe men şâe
|
: bundan sonra dileyen kimse
|
fe men zâ
|
: o zaman kim sahip
|
fe menibtegâ (men ibtegâ)
|
: artık kim isterse
|
fe menne
|
: şimdi, oysa, lütufta bulundu
|
fe meselu-hu
|
: o zaman, işte onun durumu 17 - ke meseli
|
fe me'vâ-hum
|
: onların barınma yeri, varacağı yer
|
fe nâdet-hu el melâiketu
|
: bunun üzerine, melekler ona nida etti
|
fe nebeznâ-hum
|
: böylece onları attık
|
fe nebezû-hu
|
: fakat onu attılar
|
fe nec'al
|
: o zaman, böylece kılalım
|
fe nefah-nâ
|
: o zaman biz üfledik
|
fe nerudde-hâ
|
: böylece onu çeviririz
|
fe ni'me
|
: işte ne güzel
|
fe receû
|
: o zaman döndüler
|
fe reddû
|
: döndürdüler, götürdüler
|
fe rihânun
|
: o zaman, o taktirde rehinler
|
fe saddû
|
: böylece saptılar
|
fe sadekat
|
: o zaman, o taktirde doğru söyledi, haklı
|
fe sâe
|
: ne kötüdür
|
fe sâlet
|
: böylece akar
|
fe sarefe
|
: böylece uzaklaştırdı, çevirdi
|
fe se yekûlûne
|
: o zaman derler
|
fe se yungıdûne (angada)
|
: o zaman sallayacaklar (salladı)
|
fe sebbih
|
: o zaman tesbih et
|
fe sebbih-hu
|
: artık onu tesbih et
|
fe secede
|
: böylece secde ettiler
|
fe secedû
|
: hemen secde ettiler
|
fe sevfe
|
: ileride, yakında, olacak
|
fe sevfe nuazzibu-hu
|
: o taktirde ona azap edeceğiz
|
fe sevvâ-hâ
|
: sonra da onu sevva etti, dizayn edip düzenledi
|
fe sîrû
|
: artık gezin, görün
|
fe sîrû
|
: bundan sonra dolaşın, gezin
|
fe sıyâmu
|
: o zaman, o taktirde oruç tutsun
|
fe şuddû
|
: o zaman kuvvetli tutun, bağlayın
|
fe tâbe aleyhi
|
: böylece onun tövbesini kabul etti
|
fe tâbe aleyhi
|
: böylece onun tövbesini kabul etti
|
fe tahrîru
|
: o taktirde azad etsin, serbest bıraksın
|
fe tallun
|
: hatta çiselese bile
|
fe teâtâ
|
: bunun üzerine o ileri atıldı
|
fe tehecced
|
: ve teheccüde kalk, teheccüd namazı kıl
|
fe tekabbel min-nî
|
: artık benden kabul et
|
fe tekabbele-hâ
|
: böylece onu kabul etti (buyurdu)
|
fe te'kulu et tayru
|
: sonra, böylece, kuş(lar) yiyecek
|
fe tekûne
|
: o zaman olur
|
fe temennevû
|
: o zaman temenni edin
|
fe temesse-kum
|
: o zaman size dokunur
|
fe tenkalibû
|
: o zaman dönersiniz
|
fe tera
|
: böylece görürsün
|
fe terâ-hu
|
: o zaman onu görür
|
fe tere
|
: o zaman görürsün
|
fe testecîbûne
|
: o zaman, hemen icabet edeceksiniz
|
fe te'tûne
|
: o zaman, artık geleceksiniz
|
fe tevekkel
|
: artık tevekkül et
|
fe tevelle
|
: öyleyse yüz çevir
|
fe teyemmemû
|
: o taktirde teyemmüm edin
|
fe tezille
|
: o taktirde, o zaman kayar
|
fe tubia
|
: bu sebeple tabedildi, mühürlendi
|
fe tûbû
|
: artık, hemen tövbe edin
|
fe tufeccire
|
: böylece akıtırsın, fışkırtırsın
|
fe tuhbite (ahbete)
|
: böylece ihbat eder, mutmain olur (huşû duydu, mutmain oldu)
|
fe tulkâ
|
: o zaman yoksa, atılırsın
|
fe tusbihu
|
: böylece olur
|
fe tusîbe-kum
|
: o zaman, bu sebeple, bu yüzden size isabet eder
|
fe uazzibu-hum
|
: o taktirde onlara azap edeceğim
|
fe udhulî
|
: artık gir
|
fe ud'u
|
: öyleyse, artık dua et
|
fe uktubnâ
|
: artık, bizi yaz
|
fe uktulû
|
: o zaman, o halde, artık öldürün
|
fe uktulû-hum
|
: o zaman, o taktirde, onları öldürün
|
fe ulâike
|
: o zaman, böylece, bu sebeple işte onlar
|
fe ulâike
|
: o zaman işte onlar
|
fe ulâike hum el hâsirûne
|
: işte
|
fe ummiyet
|
: gizli tutuldu (saklandı)
|
fe unfuzû
|
: o halde, haydi
|
fe unzurû
|
: böylece bakın
|
fe urzukû-hum
|
: o taktirde onları rızıklandırın
|
fe utlû-hâ
|
: öyleyse, haydi, (...yapın) da okuyun
|
fe uzkurû
|
: o zaman zikredin
|
fe vecedâ
|
: böylece (ikisi) buldular
|
fe velli
|
: bundan sonra çevirin
|
fe vellû
|
: öyleyse çevirin
|
fe yanzurû
|
: artık baksınlar
|
fe yedmegu-hu
|
: o zaman onu mahveder
|
fe ye'huze-kum
|
: aksi halde, o taktirde sizi alır (olur)
|
fe yekîdû
|
: o zaman hile yaparlar (tuzak kurarlar)
|
fe yekûnu
|
: böylece, o hemen olur
|
fe yemîlûne
|
: böylece hamle yaparlar, baskın yaparlar, hücuma geçerler
|
fe yemkusu
|
: böylece durur, kalır
|
fe yemut
|
: o zaman, o taktirde ölür
|
fe yenkalibû
|
: böylece dönerler
|
fe yensehu allâhu
|
: o zaman Allah kaldırır, iptal eder, nesheder
|
fe yenzurû
|
: ardından görerek
|
fe yeskî
|
: bundan sonra sakilik yapacak (içecek sunacak)
|
fe yeûsun
|
: o zaman yeise kapılır, üzülür
|
fe yezhebu
|
: fakat, sonra gider
|
fe yuazzibu-hu
|
: o zaman onu azaplandırır
|
fe yuhfi-kum
|
: böylece size ısrar eder
|
|