Anahtar sözcükler: Dijital ebeveynlik, dijital
ebeveynlik tutumu, geçerlik, güvenirlik
Abstract: Digital parenting is defined as parents’
attitudes and practices in regulating their children’s
digital media use. This study aimed to evaluate the
psychometric properties of a scale that was developed to
measure parents’ digital parenting attitudes. The
participants of the study were 355 volunteer parents,
whose children aged between 6 and 18 and living in
Istanbul. The mean age of the participants was 40.9.
Additionally, 34 volunteers participated in test-retest
reliability analysis that was repeated in three weeks
period. The results of explanatory factor analysis
revealed a two-dimensional structure that explained the
46.109 % of the total variance. The confirmatory factor
analysis results demonstrated an acceptable fit of the
model (χ2/sd= 3,305, GFI= .92, AGFI=.89, CFI=.87,
RMSEA=.08 ve RMR=.05). Internal consistency
coefficients of the scale were between .724 and .776 and
split-half reliability coefficients were between .631 and
764. The test-retest analysis revealed reliability of the
measure in time. According to these results, Digital
Parenting Attitude Scale was assumed to be a valid and
reliable measure for assessing parents’ attitudes in
regulating their children’s use of digital media devices.
Keywords:
Digital
parenting,
digital
parenting
attitudes, validity, reliability
1
Dr. Öğretim Üyesi, İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü,
gamze.inan@istanbul.edu.tr, https://orcid.org/0000-0002-6658-506X
2
Dr., İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi
Bölümü, dmutlu@istanbul.edu.tr, https://orcid.org/0000-0002-1026-5606
3
Dr. Öğretim Üyesi, İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri
Eğitimi Bölümü, oyilmaz@istanbul.edu.tr, https://orcid.org/0000-0002-1122-4558
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi
ISSN:1302-8944 Yıl: 2018
Sayı: 46
Sayfa: 149-173
150
Giriş
Dijital teknolojilerdeki ilerlemeler, toplumsal hayatı doğrudan ve hızlı bir biçimde etkilemektedir.
Ebeveynler ve çocukları arasındaki ilişki, dijital teknolojilerdeki ilerlemeler ile bu ilerlemelerin
günlük hayatta yarattığı etkilerden bağımsız değildir. Zira, günümüzde çocuklar ve ebeveynler
iletişim, eğlence ve eğitim için artan fırsatlar sunan pek çok yeni teknolojik araca sahip
durumdadırlar. Örneğin 2013 yılında ABD’de ailelerin % 96’sının en az bir televizyona sahip
olduğu ve 8 yaş altı çocukların % 36’sının da yatak odasında bir televizyon olduğu rapor
edilmektedir (Rideout, 2013). Televizyonun ötesinde, çocuklar evlerinde oyun oynayabilmelerini,
internette arama yapabilmelerini ve ekrana dayalı diğer etkinlik türlerini kullanabilmelerini
sağlayan birçok dijital medyaya erişebilmektedirler (Lauricella, Wartella & Rideout, 2015). 2017
Yılında 238 ülkeden toplanan verilerle hazırlanan “2017 Yılında Dijital Küresele Bakış Raporu”na
göre dünyanın yarısından fazlasında en az bir adet akıllı telefon bulunmakta ve yine aynı raporun
Türkiye’ye ait sonuçlarına göre, Türkiye’de mobil cihaz kullananların %95’i cep telefonu
sahibiyken, bu telefonların %75’i akıllı telefon niteliği taşımaktadır. Ayrıca, 2017 yılı itibariyle
dizüstü ve masaüstü bilgisayar kullanımı %51’lik, televizyon ise %98’lik bir orana sahip olarak
görünmektedir. Buna göre, Türkiye’de dijital teknoloji tüketicileri, günlük ortalama 7 saati
bilgisayar, 3 saati telefon aracılığıyla internete bağlanarak ve 2 saati televizyon seyrederek
geçirdiklerini bildirmektedirler. Özetle, dünyada ve Türkiye’de dijital teknolojilere ulaşma ve dijital
medya kullanımı artarak devam etmektedir.
Dijital medyanın günlük hayatın bir parçası olmaya başlaması ile, özellikle çocukların bu yolla
ulaşılan eğitim, öğrenme ve eğlence gibi olanaklardan yararlanırken (Higgins, Xiao & Katsipataki,
2012), dijital medya aracılığıyla karşılaşılan risklerden korunmaları önemli bir konu olarak
gündeme gelmektedir (Hamer, Stamatakis & Mistras, 2009; Livingstone, Mascheroni, & Staksrud,
2015). Erken yaşlardan itibaren dijital medya ile tanışan çocuklar, özellikle online erişim olanakları
sağlayan dijital medya aracılığıyla, şiddet, pornografi, nefret söylemi ve içeriğe gömülü ticari
pazarlama mesajları gibi içerik riskleri ile; hakaret, istismar, ideolojik beyin yıkama, kişisel
verilerin kötüye kullanımı gibi ilişki (temas) riskleri ile; kendilerinin faili ya da mağduru oldukları
siberzorbalık, kumar, siber suçlar gibi edim riskleri ile karşı karşıya kalabilmektediler (Livingstone
& Haddon, 2009). Çocukların dijital medya araçlarını kullanma sürelerinin uzunluğu ve kullanım
sıklıkları da riskler ile karşılaşma açısından belirleyici bir role sahiptir. Buna bağlı olarak uzayan
kullanım sürelerinin beden kitle indeksindeki bozulmalar (Canan, Yıldırım, Üstünel, Sinani, Kaleli
& Güneş, 2014; Park & Lee, 2017) ve iştahsızlık, uykusuzluk yaşama, mutsuz, umutsuz hissetme
gibi olumsuz belirtiler ile ilişkili olduğu bildirilmektedir (Yang, Helgason, Sigfusdottir &
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi
ISSN:1302-8944 Yıl: 2018
Sayı: 46
Sayfa: 149-173
151
Kristjansson, 2013). Diğer yandan, dijital medya araçları, materyalleri ve kaynakları etkili olarak
kullanıldıklarında, özellikle ilkokul yıllarında temel sayma becerilerinin ve okuma-yazma
becerilerinin gelişmesinde hem daha hızlı hem de daha derin öğrenme sağlanmasını tetiklemektedir
(İskoçya Hükümeti Raporu, 2015). Okul öncesi dönemde tablet bilgisayarları kullanan 3-5 yaş arası
çocuklar harf tanıma ve yazma becerilerinde artış göstermektedir; ancak bu artış ebeveynlerle
kurulan etkileşimin kalitesine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır (Neumann, 2014). Benzer şekilde,
gerçek sosyal etkileşim koşullarına benzer deneyimler sunan dijital uygulamalar aracılığıyla 24-30
aylık çocukların sözcük öğrenmeleri artırılabilmektedir (Roseberry, Hirsh-Pasek & Golinkoff,
2014). Çeşitli konularda öğrenme deneyimlerini zenginleştirmek için geliştirilen bilgisayar
oyunlarının ise, bu amacı gerçekleştirebildikleri ifade edilirken; çocuklar bu araçları sadece
eğlenceli oldukları için değil, aksine öğretici ve meraklandırıcı oldukları için tercih ettiklerini
söylemektedirler (Iten & Petko, 2016). Özetle, dijital medyanın çocuklar için olumlu ve olumsuz
yaşantıları bir arada sunabildiği görülmektedir. Bu noktada, çocukların dijital medyayı etkili
kullanımlarının düzenlenmesinde ebeveynlerin tutum ve yaklaşımlarının önemi ortaya çıkmaktadır.
Ebeveynlerin, dijital teknolojilerin çocukları tarafından kullanımına ilişkin görüşlerini inceleyen
çalışmalarda ebeveynlerin endişe duydukları noktalar ortaya konmaktadır. Buna göre ebeveynler,
genel olarak çocukları tarafından dijital ortamlarda karşılaşılabilecek riskler konusunda (Lampard,
Jurkowski & Davison, 2013; Padilla-Walker, 2006); özellikle fiziksel hareketliliği kısıtladığını
düşündükleri için video oyunları hakkında (Wartella, Rideout, Lauricella & Connell, 2014)
kaygılanmaktadır. Bununla beraber, anne babalar, kendilerini çocuklarını internet ve video
oyunlarının risklerinden koruyabilmek konusunda yeterli deneyim ve bilgiye sahip olarak
değerlendirmedikleri için endişelendiklerini (Byron, 2008) söylemektedir. Ancak, ebeveynler,
çocuklarının mevcut teknolojileri kullanabilme becerisinin gelişmesini, onların akademik başarısına
ve gelecekteki iş başarısına etkisi olacağını düşündükleri için önemli görmektedirler (Ortiz, Green
& Lim, 2011). Ebeveynler dijital teknolojilerin, özelikle bilgisayar ve internetin, ev içinde bir
tüketim aracı olarak yer almaya başlamasını nasıl değerlendirdikleri sorulduğunda, çocuklarını
dijital okuryazarlık konusunda geliştirmek, onları bilgi çağına hazırlamak için bu teknolojileri
evlerine aldıklarını söylemişlerdir. Diğer yandan verdikleri bu karar onları iki boyuttta
kaygılandırmaktadır. Ebeveynler bir yandan evlerine aldıkları bu teknolojilerin riskleri konusunda
endişe yaşarken, diğer yandan bu teknolojileri kullanmama kararı alırlarsa çocuklarının öğrenme
olanaklarını kısıtlanmış olacaklarını düşündükleri için kaygılanmaktadırlar (Subrahmanyam, Kraut,
Greenfield & Gross, 2000). Türkiye’de yapılan bir çalışmada ebeveynler, dijital riskler ve risklere
karşı alınabilecek tedbirler konusunda bilgi sahibi olduklarını; ancak bu konuda daha fazla bilgi
edinmeye ihtiyaç duyduklarını belirtmişlerdir (İnan-Kaya, Mutlu-Bayraktar & Yılmaz, baskıda).
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi
ISSN:1302-8944 Yıl: 2018
Sayı: 46
Sayfa: 149-173
152
Çocukların dijital araçlarda geçirdikleri sürenin, ebeveynlerin bu araçlarda geçirdikleri süreler ve
gösterdikleri ebeveynlik tutumları ile yakından ilişkili olduğu ortaya koyulmuştur (Lauricella ve
diğ., 2015; Nikken & Schols, 2015). Valcke, Bonte, Dwever ve Rots’un (2010) çalışmasında,
ebeveynlik stillerinin çocukların internet kullanım sıklıkları üzerinde belirleyici olduğunu
belirtmektedir. Buna göre, özellikle baskın olarak izin verici yaklaşım gösteren ebeveynlerin
çocuklarının, otoriter ebeveynleri olan çocuklara kıyasla daha denetimsiz ve sık olarak teknolojik
araçları kullandıkları tespit edilmiştir. Bir başka araştırmada ebeveynlerini ilgisiz olarak algılayan
ergenlerin internet bağımlılığı eğilimlerinin, ebeveynlerini koruyucu, otoriter ya da demokratik
olarak algılayanlara kıyasla anlamlı düzeyde yüksek olduğu gözlenmiştir (Büyükşahin-Çevik &
Çelikkaleli, 2010). Benzer şekilde, siber zorbalıkta bulunma, siber zorbalığa maruz kalma, çevrim
içinde kendisini bir başkası olarak tanıtma gibi risk faktörlerinin ebeveyn tutumlarından nasıl
etkilendiğini araştıran bir çalışmada ise, bu davranışların daha sık görülmesinde otoriter ebeveyn
tutumunun yordayıcı rolü öne çıkarken, demokratik ebeveyn tutumunun ergenlerin daha gerçekçi
davranmalarında rolü olduğu bildirilmiştir (Dilmaç & Aydoğan, 2010). Özellikle ebeveynleri ile
kurdukları ilişkilerinde daha yaygın olarak problem yaşayan ve aile içi çatışmaların yaygın olduğu
ailelerde ergenler, ebeveyn ilgisini sağlamak ya da saldırganlığı ifade edebilmek için dijital
teknolojileri daha sıklıkla kullanmaktadır (Makri-Botsari & Karagianni, 2014). Ebeveynlerinden
yeterli destek ve ilgiyi sağlayamayan ergenler, bu desteği ve ilgiyi alabilenlere kıyasla psikolojik
olarak daha dengesiz olmakta, olumsuz ve antisosyal davranışları daha fazla gösterebilmekte, ayrıca
olumsuz aile ortamından kaçınmak için dijital teknolojileri daha fazla kullanmakta ve buna bağlı
olarak teknoloji bağımlılığı riskini daha fazla taşımaktadırlar (Park, Kim & Cho, 2008). Benzer
şekilde mobil teknolojilerin ebeveyn tarafından yoğun kullanımı, çocukları ile ilgilenirken
ebeveynlerin dikkatlerinin dağılması riskini artırmaktadır. Bu durumu sıkça yaşayan ebeveynlerin,
çocuklarına yönelik duyarlılıklarında azalma olduğu gözlenmekte, ayrıca bu teknolojilerin ebeveyn
tarafından yoğun kullanımı aile içi çatışmalarda artışa sebep olabilmektedir (Kildare & Middlemiss,
2017).
Dijital teknolojilerdeki ilerlemeler, ebeveynlerin bu teknolojilere yönelik tutumlarınının
araştırılması ihtiyacını beraberinde getirmiştir. Literatürde, ebeveynlerin çocuklarının teknolojik
araçları (TV, video oyunlar, mobil medya) kullanma alışkanlıklarını düzenleme davranışları
“ebeveyn aracılığı” olarak tanımlanmaktadır (Clark, 2011). Buna göre ebeveynlerin, çocuklarının
teknoloji kullanımını düzenlerken ortaya koydukları farklı davranış stilleri sınıflandırılmıştır
(Nathanson, 1999; Nikken & Jansz, 2006). Sınırlandırıcı (Kullanım yerini, kullanım süresi ve
zamanını sınırlama ve kullanım biçimini teknik destek yardımı ile sınırlandırma), etkin (çocuğu
teknolojik araçlar konusunda bilgilendirerek farkındalığını artırma), birlikte kullanım (eğlenme ya
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi
ISSN:1302-8944 Yıl: 2018
Sayı: 46
Sayfa: 149-173
153
da eğitim amaçlı olarak çocukla birlikte kullanma), izleme (çocuğun bu araçları kullanımı sırasında
onu izleme) ve takip (çocuğun kullanım geçmişini sonrasında aracın kaydı üzerinden takip etme)
olmak üzere farklı aracılık stratejilerinden bahsedilebilir (Livingstone & Helsper, 2008).
Ebeveynlerin dijital medyaya yönelik aracılık davranışları, onların dijital medyaya yönelik
tutumları ile ilişkilidir (Clark, 2011; Livingstone & Helsper, 2008; Nikken & Jansz, 2014). Dijital
ebeveynlik stratejilerinin anlaşılması ve çocukların ebeveyn aracılığıyla teknolojinin olanaklarından
faydalanırken aynı zamanda risklerinden korunabilmesi (Livingstone, Nandi, Banaji & Stoilova,
2017) amacıyla ebeveynlerin tutumlarının geçerli ve güvenilir bir biçimde değerlendirilmesine
ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü, tutumlar, iyi yapılanmış bilişsel ve yargısal çerçevelerdir; ve bu
sebeple davranışın öngörülmesinde, kalıcı ve tutarlı belirleyiciler olarak kabul edilirler (Albarracin,
Wang, Li & Noguchi, 2008). Bu amaçla, bu çalışmada, çocuklarının dijital medya araçlarını
kullanımlarına yönelik ebeveyn tutumlarının değerlendirilmesinde kullanılabilecek geçerli ve
güvenilir bir ölçme aracının geliştirilmesi amaçlanmıştır.
Ebeveynlerin çocuklarının dijital medya araçlarını kullanımlarına yönelik tutumlarını değerlendiren
birkaç ölçme aracına (Lauricella ve diğ., 2015; Nikken & Schols, 2015) rastlanmaktadır. Lauricella
ve arkadaşları (2015), ebeveynlerin farklı dijital araçlara yönelik tutumlarını “ebeveyn tutum
grubu” olarak veren Likert tipi bir ölçme aracı geliştirmiştir. Nikken ve Schols (2015) ise,
ebeveynlerin, çocuklarının maruz kaldıkları dijital medya içeriklerine yönelik olumlu ve olumsuz
değerlendirmelerine odaklanan, dört boyutlu bir ölçme aracı geliştirmiştir. Bununla beraber,
çoğunlukla çalışmalarda ebeveynlerin tutumları teknolojiye yönelik genel tutum ölçekleri
(Livingstone & Helsper, 2008) ya da bazı anket soruları (Livingstone ve diğ., 2011; Palaiologou,
2016) aracılığıyla incelenmiştir. Örneğin, bir araştırmada internete yönelik ebeveyn tutumları
ölçülürken, 6-17 yaş arasında internetin çocuğun gelişimi ve öğrenmesinde yararlı olup olmadığı ve
internetin günlük hayatın ayrılmaz bir parçası olup olmadığı araştırılmıştır. Buna göre, ebeveynlerin
bilgi düzeyleri ve internetin sağladığı olanaklardan tatmini arttıkça, tutumlarının da olumlu yönde
değiştiği belirlenmiştir (Wong, 2010). Benzer şekilde bir başka çalışmada, ebeveynlerin tutumları,
dijital medyanın çocukları üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkileri konusundaki inançlarını
değerlendiren anket soruları ile incelenmiştir (Kostyrka‐ Allchorne, Cooper & Simpson, 2017).
Dijital ebeveynlik, her yaştan çocuğun dijital medya araçlarından yararlanması ve diğer yandan
dijital medya kullanımına bağlı risklerden korunabilmesi açısından önem taşımaktadır. Ancak
özellikle, okul çağı ve ergenlik dönemindeki çocukların bu teknolojilere ulaşma olanakları artmakta
ve ebeveynlerin çocuklarının bu teknolojileri kullanmaları konusundaki sorumlulukları
karmaşıklaşmakta ve çeşitlenmektedir. Çünkü, okul dönemi ile birlikte çocukların bu teknolojileri
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi
ISSN:1302-8944 Yıl: 2018
Sayı: 46
Sayfa: 149-173
154
akademik ve öğrenme amaçları ile kullanma ihtiyaçları ortaya çıkmaktadır (İnan-Kaya ve diğ.,
baskıda). Benzer şekilde bu yaştan itibaren kullanım sırasında özellikle risklerin
değerlendirilmesinde ebeveyn ve çocuk arasında görüş ayrılıkları gözlenmektedir (Staksrud &
Livingstone, 2009). Bu nedenle, çalışmada 6-18 yaş arasında çocukları olan ebeveynlerin bu dijital
medya araçlarının çocukları tarafından kullanımına yönelik tutumlarının değerlendirilmesine
odaklanılmıştır.
Ebeveynliğin temel amaçları, çocuğun sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, gelecekte üretken bir
yetişkin olmak üzere hazırlanması ve kültürel değerlerin çocuğa aktarılması, bir başka ifade ile
çocuğun sosyalizasyonudur. Ebeveyn olmak ise, çocukların yetiştirilmesi ve sosyal hayata
kazandırılması amaçlarına yönelik tutumlar, algılar, beklentiler, değerler ve faaliyetler bütünü
olarak anlam kazanan bir inanç sistemini ifade eder (Darling & Steinberg, 1993). Dijital
teknolojilerdeki hızlı ilerlemeler çocuk ve ebeveyn ilişkisine yeni boyutlar eklemektedir.
Çocukların dijital teknolojilerin risklerinden korunabilmeleri; aynı zamanda bu teknolojilerin
sundukları öğrenme olanaklarından en iyi düzeyde yararlanabilmelerinde, ebeveynlerin
yaklaşımlarının daha ayrıntılı anlaşılması gerekmektedir. Zira, çocuk ve ebeveyn arasında kurulan
ilişki, çocuğun sosyal, duygusal, bilişsel, fiziksel ve moral gelişiminde belirleyici role sahiptir.
Tutumlar, kişilerin bir konu hakkındaki bilişsel, duyuşsal değerlendirmeleri ile bu
değerlendirmelere bağlı olarak ortaya koyabilecekleri davranış eğilimlerini ifade eder (Kağıtçıbaşı
& Cemalcılar, 2016). Bu açıdan, ebeveynlerin çocuklarının öğrenme ihtiyaçlarına uygun, güvenli
ortamları yaratabilme ve yönetmede uygun dijital aracılık davranışlarını işe koşabilmeleri, bu
davranışların seçiminde etkili olan (Clark, 2011; Livingstone & Helsper, 2008; Nikken & Jansz,
2014) tutumlarının anlaşılabilmesini gerektirmektedir. Bu nedenle, çalışmada ebeveynlerin
çocuklarının dijital medya kullanımındaki ebeveynlik tutumlarının araştırılmasına odaklanılmış,
ebeveynlerin dijital medyanın sunduğu fırsatlar ve riskler karşısındaki tutumlarının incelenmesi için
geçerli ve güvenilir bir ölçme aracının geliştirilmesi amaçlanmıştır.
Yöntem
Bu çalışma, Dijital Ebeveynlik Tutum Ölçeği’nin geçerlik ve güvenirliğini belirlemeye yönelik
olarak hazırlanan ölçekleme temelli bir araştırmadır.
Dostları ilə paylaş: |