Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 6,61 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə48/59
tarix18.01.2017
ölçüsü6,61 Mb.
#5811
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   59

Himmet KONUR

*

Giriş

Divan-ı  Hikmet,  Ahmed  Yesevî  ve  takipçileri  tarafından  kaleme  alınmış 

bir  Türk-Islam  Edebiyatı  ürünüdür.  Islami  ve  tasavvufi  muhteva  bir  bütün 

olarak eserin tamamına nüfuz etmiştir. Bu açıdan bakıldığında eserde yer alan 

kavramların hemen tamamının dinî ve tasavvufi nitelik taşıdığını söylemek 

yanlış olmaz. 

Divan-ı Hikmet’e yakından bakıldığında Ahmed Yesevî ve takipçilerinin 

büyük birer Islam âlimi ve mutasavvıfı oldukları; zamanlarında cari olan ilmî 

ve tasavvufi birikimi iyi hazmettikleri ve bu birikimi manzum olarak dile ge-

tirdikleri görülmektedir. 

Eserde  Ahmed  Yesevî’nin  dünya  hayatı  yanında  manevi  hayatından  da 

bahsedilir. Işin bu boyutu henüz dünyaya gelmeden önceki ruhlar âlemine ka-

dar dayanır. Ezelde Hakk ona “Elestü birabbiküm? [Ben sizin Rabbiniz değil 

miyim?]” demiş, onun ruhu da -diğerleri gibi- “belâ [Evet]” demiştir. Miraç 

sırasında Hakk Mustafa onun ruhunu görmüş ve daha bedene girmeden önce 

nasıl kemal bulduğunu Cebrail’e sormuş, Cebrail de ona “Elest” hadisesin-

den bahsetmiştir. Hakk Mustafa ona “evladım/ferzendim” diye hitap etmiş, 

bunun üzerine bütün ona ruhlar selam durmuştur.

1

Ana  rahminde  belirginleşince  “zikir  söyle”  denilmiş,  bu  esnada  bütün 



azaları titremiş ve ruhu bedenine girmiş, kemikleri [bile] “Allah” demiştir.

2

 



*

   Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Ilahiyat Fakültesi, Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

1

  Hoca Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, Haz: Hayati Bice, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, An-



kara, 2015, s. 66-67. (Yukarıda belirttiğimiz gibi Divan-ı Hikmet Ahmed Yesevî ve takipçileri 

tarafından  oluşturulmuştur.  Eserde  Ahmed  Yesevî’ye  ait  olmayan  hikmetler  de  bulunmak-

tadır.  Mesela  bir  hikmette  Ahmed  Yesevî’den  yüzyıllar  sonra  yaşamış  olan  Nesimi’den  de 

bahsedilmektedir. Bkz. Divan-ı Hikmet, s.  184.)

2

  Divan-ı Hikmet, s. 60.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 549


Dokuz ay, dokuz gün sonra dünyaya gelmiştir. Devamındaki hikmetlerde be-

bekliğinden itibaren hangi yaşta neler yaşadığını sırasıyla anlatmıştır. Bura-

da bahsettikleri onun daha çok manevi hayatı ve bu hayatın aşamaları gibi 

görünmektedir. Bahsettiğine göre dünyaya gelmesinin ardından daha dokuz 

saat  geçmeden  göğe  uçmuş,  arş  ve  kürsü  derecelerini  kucaklamış,  “innnâ 

fetahnâyı (Fetih Suresini)” okumuş, salınan ışık/nur sayesinde cemâli gör-

müştür. Manevi doğumunu izleyen bu hadiseye Hocası da dâhil olur; “Sus 

ey cahil, manâ bu [gördüğün]” der. Daha sonra Hakk’ı arayış serüveni başlar.  

Bu uğurda çölleri gezer, şeytanla karşılaşır, onu yakalar ve alt eder, zikrederek 

kendinden geçer; “fenâfillah” makamına erişir. Arş üstünde namaz kılıp göz-

yaşı dökerek Hakk’a bakar, yalancı/sahte âşık ve sufilerle mücadeleye girişir.

3

 



Bütün bunlar mana âleminde henüz bir yaşını doldurmadan önce gerçekleş-

miştir.


4

Bir yaşına gelince ruhlar ona pay/hisse verip aralarına alır. Iki yaşına girin-

ce Peygamber Efendimiz gelerek onu görür. Üç yaşında kırklar hâlini sorar.

5

 



Dört yaşına geldiğinde Hakk Mustafa hurma verir. Bunun üzerine irşada baş-

lar ve nice günahkârı yola getirir. Bu esnada “Hızır Baba” ona yoldaşlık eder. 

Manevi  hayatının  beşinci  yaşında/aşamasında  kendini  ibadete  verir;  nafile 

ibadetleri alışkanlık/âdet hâline getirir. Gece gündüz zikrederek rahatlık/hu-

zur duyar. Altı yaşına gelince insanlardan kaçar, göğe çıkıp meleklerden ders 

alır. Yedi yaşına gelince Arslan Baba onu bulur ve sahip olduğu sırları perde 

ile örter; onun dünya hayatına yönelmesini sağlar. Aynı yıl Azrail, Arslan Ba-

ba’nın canını alır. Huriler gelip onu ipek kumaşla kefenler, yetmiş bin melek 

toplanarak cenaze namazını kılar, ruhunu alıp “ılliyyîn” cennetine götürüler. 

Sekizinde sekiz yerden yol açılır, “Hikmet” söylemesi için başına nur saçılır.

6

 

Daha sonra altmış üç yaşına gelip yer altına girinceye kadar geçirdiği manevi 



dönüşümü yıl yıl/aşama aşama anlatır.

7

3



  Divan-ı Hikmet, s. 67.

4

  Onun başından geçen bu hadiselerin,  velâdet-i sâni, velâdet-i maneviye, velâdet-i rûhiyye 



gibi adlarla anılan tasavvufî hayata girişinin başlangıç aşamasında gerçekleştiği ifade edilmiş-

tir. Bkz. Ethem Cebecioğlu, “Hoca Ahmed Yesevî”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 



Dergisi, Ankara 1993, c. XXXIV, ss. 99-100; Kadir Özköse, “Ahmed Yesevî ve Dîvân-ı Hik-

met”, Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 16, (yıl: 2006), 295-296.

5

  Divan-ı Hikmet, s. 67.



6

  Divan-ı Hikmet, s. 68.

7

  Divan-ı Hikmet, ss. 69-80.



550  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Her ne kadar henüz sekiz yaşındayken “Hikmet söylemesi için” ona nurlar 

saçılmışsa da “Hikmet söyle” emri ilmî birikim sahibi olmasından ve birçok 

manevi  değişim  geçirmesinden  sonra  gelmiştir.  Hikmetlerin  hikâyesi  böyle 

başlamıştır. Bu durum şöyle ifade edilir:

Otuz dörtte âlim olup bilge oldum;

“Hikmet söyle” dedi Rabbim, söyler oldum;

Kırklar ile şarap içtim, yoldaş oldum;

İç ve dışım Hakk nuruna doldu dostlar.

8

Divan-ı Hikmette “Hikmet”

“Hikmet”, Islam düşüncesinde önemli yer işgal eden kavramlardan biridir.

9

 



Kur’an-ı  Kerim,  Hadis-i  şerifler  yanında  Kelam,  Fıkıh,  Tasavvuf  gibi  Islam 

ilimlerine dair kaynaklarda da yer alır. Zamanla tasavvuf alanında edebî bir 

tarz ve nihayet bir tür hâline gelmiştir. Divan-ı Hikmet bu edebî türün günü-

müze ulaşan ilk Türkçe örneğidir.

10

 Eser, Ahmed Yesevî ve takipçilerinin dile 



getirdiği “hikmetler”in bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. 

Hikmetin ne olduğunu anlamak için semantik alanında yer alan bazı kav-

ramlara mutlaka müracaat etmek gerekir. Bunların başında hak ve hakikat kav-

ramları gelir. Hak doğru ve sahih olanı ve olması gerekeni ifade eder. Zıddı 

bâtıldır. Bâtıl ise yanlış ve sağlıksız olan, olmaması gereken şeylere denir. Ha-

kikat bir şeyin aslı ve künhü, varlık sebebine uygun tahakkuku anlamlarına 

gelir. Hikmet ise hak ve hakikati ifade eden, buldurmaya yarayan ve hak ve 

hakikatten bahseden sözlere denir. 

Ahmed  Yesevî  şeriat,  tarikat  ve  hakikat  olmak  üzere  insanın  bilmek  ve 

yaşamak zorunda olduğu üç ayrı kategoriden bahseder.

11

 Bir beytinde, 



Rivâyettir şeriat, hikmettir hakikat

Mücevherdir tarikat, âşıklara münasip

12

8

  Divan-ı Hikmet, s. 74.



9

  Islam düşüncesinde hikmetin yeri ve tarihi seyri hakkında bilgi için bkz. Süleyman Uludağ, 



Dört Kapı Kırk Eşik, Dergâh Yayınları, Istanbul 2009, ss. 88-103.

10

  Divan-ı Hikmet hakkında daha geniş bilgi için bkz. Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk 



Mutasavvıflar, DIB Yayınları, Ankara 1991, ss. 119-125.

11

  Bazı beyitlerde bunlara dördüncü olarak marifet de eklenmiştir. Bu dördüne Türk-Islam Ede-



biyatı’nda “dört kapı” adı verilir.

12

  Divan-ı Hikmet, s. 224.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 551


der. Buna göre şeriatı anlamanın yolu rivayetlerden, hakikati anlamanın ve 

yaşamanın yolu ise hikmetleri kavramaktan geçer. 

Varlığın bir “görünen/zahir”, bir de “görünmeyen/batın” boyutu vardır. 

Görünene ilişkin bilgimize “zahir ilmi” görünmeyene ilişkin olana ise “batın 

ilmi” denilir. Batın ilmine “hâl ilmi” adı da verilir. Hâl ilmi zahir ilminden 

daha üstün olmakla birlikte aralarında ayrılmaz bir bağ söz konusudur. Zira 

hâl ilmine giden yol zahir ilminden geçer.

13

Hâl ilmi, zahir ilminin amacına uygun tarzda yaşanmasıyla elde edilir. Bu 



nedenle  dine  dair  zahirî  bilgileri  öğrenmeli,  yaşamalı-hayata  geçirmelidir. 

Ancak dine ilişkin her yaşantı insanı hakikate ulaştırmaz. Bunun gerçekle-

şebilmesi için mutlaka ve mutlaka amacına uygun tarzda yerine getirilmesi 

gerekir.


14

Islam’ın  temel  kaynağı  Kur’an-ı  Kerim’dir.  Kur’an  Hakk’ın  kelâmı/sö-

züdür.  Hakikatleri  içerir.  Yesevî’nin  hikmetleri,  hakikatlerin  ifadesi  olan 

Kur’an’ın anlaşılması için söylenmiştir. Yesevî bunu şöyle ifade eder:

Benim hikmetlerim Sübhan’ın fermanı

Okuyup bilsen hepsi Kur’an’ın anlamı

15

Islam’ın diğer bir kaynağı da Peygamber Efendimiz’in hadis-i şerifleridir. 



Yesevî,

Benim hikmetlerim hadis hazinesidir

Kişi pay götürmese bil habistir

16

diyerek hikmetleriyle hadis-i şerifler arasındaki ilişkiye işaret eder. 



Yukarıda hikmetlerin, hakikatlerin ifadesi olduğundan bahsetmiştik. Ha-

kikatler ezelî- ebedî, sınırsız ve sonsuzdur. Hâl böyle olunca hakikatlerin ifa-

desi de kaçınılmaz olarak sonsuz olacaktır.

17

 Buna işaretle Ahmed Yesevî kes-



retten kinaye olarak bir yerde “dört bin dört yüz”, bir başka yerde ise “doksan 

dokuz bin” hikmet söylediğinden bahsetmiştir.

18

13

  Divan-ı Hikmet, s. 218.



14

  Divan-ı Hikmet, s. 264, 308.

15

  Divan-ı Hikmet, s. 427.



16

  Divan-ı Hikmet, s. 427.

17

  Kur’an-ı Kerim’de kelam-ı Rabbani’nin de sonsuz olduğu “Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, 



deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) 

yine de tükenmez…” denilerek bildirilmiştir. Bkz. Lokman, 31/27.

18

  Divan-ı Hikmet, s. 143, 154.



552  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Hikmetler aynı zamanda evrenseldir. Hükmü her zaman her yerde baki-

dir. Zaman ve mekânla kayıtlı değildir.

19

 Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin 



lafzını değil, manasını esas alan ifadelerdir. Islam düşüncesi tarihinde lafız-

mana ilişkisi konusunda pek çok tartışma olmuş ve hâlâ olmaya devam et-

mektedir.

20

 Ahmed Yesevî, manaya önem verenlerin safında yer alır. Kur’an-ı 



Kerim’i, Arapçayı ve Farsçayı çok iyi bilmesine rağmen hitap ettiği topluluk 

anlasın  diye  -zamanının  âlimleri  pek  hoş  görmese  de-  hikmetlerini  Türkçe 

söylemeyi tercih etmiştir.

21

 



Hoş görmemekte âlimler sizin dediğiniz Türkçeyi

Ariflerden işitsen açar gönül ülkesini

Ayet hadis anlamı Türkçe olsa uygundur

Anlamına yetenler yere koyar börkünü

…………… 

Miskin, zayıf Hoca Ahmed yedi ceddine rahmet,



Farsça dilini bilerek güzel söylemekte Türkçeyi

22

Yesevî’nin  bütün  derdi  dinî  ve  tasavvufi  hakikatlerin  anlaşılmasıdır.  Bu 



nedenle sade ve basit bir üslup içinde tasavvufi ıstılah, remiz ve işaretlerle 

meramını anlatmaya çalışmıştır.



Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat

Yesevî’nin  din  ve  tasavvuf  anlayışında  şeriat,  tarikat,  marifet  ve  hakikat 

kavramları merkezî yer işgal eder. Bu kavramlar arasında daimî bir ilişki söz 

konusudur. Hiçbir zaman biri diğerinden müstağni olamaz. Yesevî, her vesi-

leyle bunlar arasındaki ilişkiyi vurgulamıştır. Bir hikmette bazen bu kavram-

lardan birini, ikisini, üçünü, bazen de dördünü birlikte ele alır.

23

Ona göre şeriat, dinin zahirini/dış yüzünü temsil eder. Canlıların derisi, 



hayvanların  postu  mesabesindedir.  Derinin  veya  postun  içinde  kalan  kısım 

ise tarikattır.

24

19

  “Garip Ahmed sözü asla eskimez/Eğer yer altına girse çürümez” Bkz. Divan-ı Hikmet, s. 427.



20

  Diğer Islamî disiplinler genellikle lafzı esas alarak ibare dilini kullanırken; tasavvuf manayı 

esas alarak işaret dilini kullanmayı tercih etmiştir. Bu konuda bkz. Abdullah Kartal, “Çağdaş 

Araştırmalarda Tasavvufun Kavramsal Sorunları: Bir Ilmi Kendi Metinleri Bağlamında Anla-

mak”, I. İslami İlimlerde Terminoloji Sorunu Sempozyumu, Ankara, 2006, s. 553-554. 

21

  Ayrıca bkz. Kadir Özköse, “Ahmed Yesevî ve Dîvân-ı Hikmet”, ss. 300-303.



22

  Divan-ı Hikmet, s. 181.

23

  Bkz. Divan-ı Hikmet, s. 75, 90, 91, 100, 107, 264, 267.



24

  Divan-ı Hikmet, s. 75.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 553


Öncelikle şeriatın gereklerini yerine getirmek gerekir. Fakat bu yeterli de-

ğildir. Şeriat yanında tarikat, marifet ve hakikatin gerekleri de yerine getiril-

melidir.

Şeriatın meydanına özünü koymadan 

Tarikatın bahçesinde dolaşmadan

Hakikatin deryasından cevher almadan 

Marifet adabını bilse olmaz

25

Ahmed Yesevî şeriat, tarikat ve hakikati yakinin dereceleriyle de ilişkilen-



dirmiş ve şöyle demiştir:

Kul Hoca Ahmed Hakk sözünü söyleyip geçti

Ayne’l-yakîn tarikatta bozlayıp geçti

İlme’l-yakîn Şeriatı gözleyip geçti

Hakka’l-yakîn hakikatından söyledim ben işte

26

Daha  önce  şeriata  post,  tarikata  asıl  denildiğinden  bahsetmiştim.  Bazı 



hikmetlerde  marifet  ve  hakikat  için  de  metaforik  ifadeler  kullanılmaktadır. 

“Vücud  şehri”

27

  “tevhid  ağacı”



28

,  “marifet  bostanı”

  29

,  “marifet  meydanı”



30

 

ve “hakikat deryası”



31

 gibi ifadelerden anlıyoruz ki “marifet” Varlık şehrinin 

meydanı ve bahçesi, “tevhid” bu bahçe veya meydandaki bir ağaç, “hakikat” 

ise bu şehrin uçsuz bucaksız okyanusu mesabesindedir.

32

Divan-ı Hikmet’te bu ana kavramlar yanında itikat, ibadet, ahlak ve tasav-



vufa dair birçok kavram yer almıştır.

33

 Ancak bütün kavramlar, tasavvufi bakış 



açısına göre anlam kazanmıştır. Çalışmamız esnasında her birini tespit etmiş 

olmakla birlikte, sayısı yüzleri aşan bu kavramların hepsini burada zikretme 

25

  Divan-ı Hikmet, s. 267.



26

  Divan-ı Hikmet, s. 89.

27

  Divan-ı Hikmet, s. 168.



28

  Divan-ı Hikmet, s. 285, 360-361.

29

  Divan-ı Hikmet, s. 270, 360-361.



30

  Divan-ı Hikmet, s. 78.

31

  Divan-ı Hikmet, s. 270.



32

  Yesevî hikmetlerini bu ve benzeri tasavvufî remiz ve işaretlerle anlatmıştır. Bu konuda kısa bil-

gi için bkz. Mustafa Tahralı, “Ahmed Yesevî’nin Divan-ı Hikmetinde Dinî-Tasavvufî Unsurlar”, 

Yesevîlik Bilgisi, (Haz: Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatçı), MEB Yayınları, Ankara 2000, s. 189.

33

  Ahmed  Yesevî’nin  din  ve  tasavvuf  anlayışı  hakkında  kısa  bilgi  için  bkz.  Mehmet  Demirci, 



Türkistan Notları –Yesevî Diyârında 6 Ay-, Kubbealtı Neşriyatı, Istanbul 1996, ss. 90-106.

554  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

imkânımız olmadığı için belli başlılarına temas etmekle yetineceğiz. Öncelik-

le itikada dair olanlardan başlamak istiyorum.



İtikadî Kavramlar

Islam  düşüncesinde  itikadî  konular  amentü  esasları  olarak  tanzim  edil-

miştir. Biz de buna uyarak Divan-ı Hikmet’te yer alan amentü esaslarına konu 

olan kavramları gözden geçirmek istiyoruz. 



Allah 

Amentü esaslarından ilki Allah’a imandır. Divan-ı Hikmet’te her şeyin ya-

ratıcısı, ebedî ve ezelî mutlak varlığı ifade için “Allah” lafzı da dâhil seksenden 

fazla isim ve sıfat kullanılmıştır. Esma-i Hüsna olarak bilinen doksan dokuz 

ismin büyük çoğunluğu hikmetlerde yer almıştır. Bunların en çok tekrarlana-

nı “Hakk” ve “Allah” ismidir. Isimlerin hemen hepsi Kur’an ve hadis kaynak-

lıdır.  Bunların  tercümesi  mesabesinde  “Hocam”

34

,  “Canan”



35

,  “Server”

36



“Perverdigar”



37

,  “Yezdan”

38

  gibi  Farsça,  “Ogan  Izim”



39

,  “Tanrı”

40

,  “Bir  ve 



Varım”

41

  gibi  Türkçe,  “Rahman  Igem”



42

,  “Tanrı  Zatı”

43

,  “Izim  Cebbar”



44

 

gibi yarı Arapça yarı Türkçe isimler de bulunmaktadır. Ancak bütün isimler 



cümle içerisindeki görevleri ve anlamları itibariyle Türkçe bir kavram hâline 

getirilmiştir.

Genellikle isimler içinde en büyüğü/Ism-i Azam “Allah” lafzı kabul edilir. 

Bir hikmette Ism-i Azam olarak “Huvallah” lafzı zikredilmiştir. 

Ruh-i hâlet zikrullah, Lâ ilâhe illallah

İsm-i Azam Huvallah bu halkanın içinde

45

34

  Divan-ı Hikmet, s. 333.



35

  Divan-ı Hikmet, s. 350.

36

  Divan-ı Hikmet, s. 194.



37

  Divan-ı Hikmet, s. 215.

38

  Divan-ı Hikmet, s. 83.



39

  Divan-ı Hikmet, s. 106.

40

  Divan-ı Hikmet, s. 208.



41

  Divan-ı Hikmet, s. 78, 100, 172.

42

  Divan-ı Hikmet, s. 95.



43

  Divan-ı Hikmet, s. 117.

44

  Divan-ı Hikmet, s. 305.



45

  Divan-ı Hikmet, s. 336.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 555


Melekler

Amentü esaslarından ikincisi meleklere imandır. Divan-ı Hikmet’te “me-

lek”  ve  çoğulu  olan  “melâike”

46

  yanında  dört  büyük  melek  olarak  anılan 



“Cebrail”

47

,  “Azrail”



48

,  “Mikail”

49

,  “Israfil”



50

in  adları  anılmakta,  “Kirâmen 

Kâtibin”

51

 ve “Sorucu”



52

 meleklerden bahsedilmektedir. Cebrail’in bilge kişi-

liğinden, meleklere önderlik ve imamlığından, Azrail’in can alıcılığından, Is-

rafil ve Mikail’in Arslan Baba’nın cenazesini kabre koyduğundan söz edilmiş-

tir. Genel olarak melekler iyilik yapan, iyi kullar için dua ve niyazda bulunan, 

Allah’ın emirlerini yerine getiren varlıklar olarak ele alınmıştır. 



Kitaplar

Inanç  esaslarından  bir  diğeri  Kitaplara  imandır.  Görebildiğim  kadarıyla 

Divan-ı Hikmet’te Kur’an-ı Kerim dışındaki kutsal kitaplardan bahsedilme-

mektedir.

Kur’an,  Allah  kelamıdır.  Onun  doğru  dürüst  okunması/tilavet  edilmesi, 

anlaşılması,  emir  ve  yasaklarının  yerine  getirilmesi  gerekir.

53

  Nitekim  31. 



hikmette Kur’an tilavetine özen gösterilmesi, okurken ayetlerin manasına vâ-

kıf olunması, Kur’an’a saygı gösterilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur.

54

Mülk


55

,  Fetih


56

,  Taha


57

,  Ibrahim

58

  surelerinden  bahsedilmiş  ve  değişik 



vesilelerle otuzdan fazla ayete yer verilmiştir. Bunun yanında birçok vesileyle 

Kur’an ayetlerine telmihte bulunulmuştur.

59

 

Yakından  bakıldığında  Divan-ı  Hikmet’in  en  önemli  yazılı  kaynağının 



Kur’an-ı Kerim olduğu görülmektedir.

60

46



  Divan-ı Hikmet, s. 66, 68, 71, 82, 103, 108, 119.

47

  Divan-ı Hikmet, s. 66, 87, 105, 107.



48

  Divan-ı Hikmet, s. 68, 104-105, 119, 145.

49

  Divan-ı Hikmet, s. 105.



50

  Divan-ı Hikmet, s. 105.

51

  Divan-ı Hikmet, s. 127.



52

  Divan-ı Hikmet, s. 119.

53

  Divan-ı Hikmet, s. 64, 71.



54

  Divan-ı Hikmet, s. 122.

55

  Divan-ı Hikmet, s. 190.



56

  Divan-ı Hikmet, s. 67.

57

  Divan-ı Hikmet, s. 80.



58

  Divan-ı Hikmet, s. 361.

59

  Telmih yapılan ayetler ve muhtevaları hakkında bkz. H. Ibrahim Şener, “Yesevî Hikmetlerinin 



Kaynağı Olarak Âyetler Üzerine Bir Değerlendirme”, Yesevîlik Bilgisi, ss. 199-210.

60

  O bir beytinde “Nice ulu kitap”lardan faydalandığını söylemiş ancak herhangi bir kitap ismin-



556  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



Peygamberler/Resuller

Divan-ı Hikmet’te Peygamber Efendimizden ve ismi bize ulaşan peygam-

berlerin bir kısmından da bahsedilmektedir. Peygamber Efendimiz için Resûl, 

Habîb, Mustafa, Muhammed Mustafa, Hakk Mustafa, Pir-i Mugan, Muham-

med, Ahmed, Mahmud Sultan, Hakk Resul Mustafa Muhammed, Âlem Fahri, 

Enbiyalar Hâtemi, Nur-ı Hüda, Dost-ı Huda, Kurret Ayn, Velayetli Muham-

med gibi isimler kullanılmıştır.

Bunlar  içinde  Hakk  Mustafa  isminin  geçtiği  yerlerde

61

  Peygamber  Efen-



dimiz’in zaman ve mekânla kayıtlı olmayan varlığının kastedildiği; Hakikat-i 

Muhammediyye’den bahsedildiği dikkat çekmektedir. 

36-41. hikmetlerde

62

 kısaca Peygamber Efendimiz ve hayatından, soyun-



dan, 46. hikmette irtihalinden, teçhiz ve tekfininden bahsedilmiştir.

63

 



Peygamber  Efendimizin  ravzası

64

,  miracı



65

,  sünnetine  uymanın  önemi

66



ona salât u selam



67

 getirilmesi gibi hususlar üzerinde durulmuştur. Peygamber 

Efendimize atfedilen bazı hadisler de kısmen veya tamamıyla zikredilmiştir.

68

Divan-ı Hikmet’te “dört yüz kırk dört peygamber, mürsel, nebi”



69

 ifadesi 

geçmektedir. Ancak bunların isimleri zikredilmemiştir. Isimleri zikredilenler 

ise  Adem,  Ismail,  Yusuf,  Musa,  Zekeriya,  Eyyub,  Yakub,  Yahya,  Süleyman, 

Lokman, Ibrahim/Halilullah, Yunus, Isa (aleyhimusselam)’dır. Bunlar genel-

likle hayatlarındaki en dikkat çekici özelliğe atıfla zikredilmiştir.

70

 

Ahirete İman 



Hikmetlerde sık sık “dünya”nın gelip geçici, şom/uğursuz

71

 olduğu, ece-



lin her an gelebileceği, kabir azabını, kıyameti, mahşeri, sıratı kısacası ahiret 

hayatındaki mükâfat ve cezayı dikkate alarak yaşamak gerektiği vurgulanır. 

Divan-ı Hikmet’e göre dünya hayatı ahirete hazırlanma sürecidir. Bu dünya-

den bahsetmemiştir. Bkz. Divan-ı Hikmet, s. 331.

61

  Divan-ı Hikmet, s. 66-69, 73, 80.



62

  Divan-ı Hikmet, s. 129-138.

63

  Divan-ı Hikmet, s. 143.



64

  Divan-ı Hikmet, s. 177.

65

  Divan-ı Hikmet, s. 63.



66

  Divan-ı Hikmet, s. 65, 85, 86, 208.

67

  Divan-ı Hikmet, s. 69- 194.



68

  Bkz. Divan-ı Hikmet, s. 96, 243, 410.

69

  Divan-ı Hikmet, s. 237.



70

  Divan-ı Hikmet, s. 70, 78, 125, 151,160, 164, 172, 180, 249, 255, 292, 248-249, 359, 363, 

364, 365, 383, 409.

71

  Divan-ı Hikmet, s. 64, 86, 101, 121.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 557


da yapılan her şeyin ahirette bir karşılığı olacaktır. Iyiler cennet nimetleriyle 

ödüllendirilecek, kötüler cehennem azabıyla cezalandırılacaktır.

Cennet nimetlerinin en üstünü Allah’ın Vechini, Dîdârını, Cemâlini gör-

mektir. Her ne kadar cehennem korkusu veya cennet ümidi ile kulluk etmek 

de makbul ise de en üstünü Allah’ın Dîdârını/Cemâlini görmek için yapılanı-

dır.


72

 Ahmed Yesevî her fırsatta bunu dile getirmiş ve bütün hayatını O’nun 

Dîdâr’ını/Cemâlini  görmek  için  çabalamakla  geçirmiştir.

73

  Hikmetlerini  de 



Dîdâr’a/Cemâl’e talip olanlar için yazmıştır.

74


Yüklə 6,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   59




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin