ula manın vasıtasıdır. Gayesi, gerek fizik ve gerek ahlâk bakımından bu olan insanların
geli mesi ve bu geli menin devamlılı ın; sa lamak tır. Önce ırkın yok edici melekelerinin
geli mesinin artı olan esaslı vasıfları devam ettirme e mecburdur. Bu melekelerin bir kısmı
daima fizik hayatın devamlılı ına hizmet edecek ve di er bir kısmı, fikri geli meleri
kolayla tıracaktır. Fakat gerçekte birinci, daim:ı ikincinin en lüzumlu artıdır. Bu gayeye
dikkatlerini vermeyen devletler, kusurlu organlardır. Yahut ba ka bir 'ifadeyle cenin halinde
kalmı mahlûklardır. Bu gibi devletlerin mevcut olmaları i in. rengi ni asla de i tirmez.
Biz Nasyonal Sosyalistler, yepyeni bir dünya görü ü için sava sırken, aslında karanlık ve
belirsiz olan o ünlü "olaylar alanı" üzerinde yer almıyoruz. E er böyle davranmasaydık, yeni
fikrin ampı yonlan sayılmazdık ve günümüzde hüküm süren yalanın pe inden git mis
olurduk. Biz Nasyonal Sosyalistler bir örtü olan devlet ile, o örtünün içine konan ırk arasında
gayet keskin ve açık bir fark gözetmek zorundayız. Bu örtü, ancak dikkati çekmek ve himaye
etmek hususunda olursa, bir hikmeti ve mânâsı oldu u kabul edilir. Aksı takdirde hiçbir
de eri olamaz.
Demek ki, ırkçı devletin en büyük gayesi, medeniyet veren ipti dai ırkın temsilcilerinin
bekasını sa lamak olmalıdır. Bir milletin meydana getirdi i canlı bir organ, o milletin sadece
varlı ını sa la mak ile kalmaz, onun ahlâki ve fikri melekelerini de geli tirerek dev leti
ba ımsızlı ın en üst derecesine yükseltir. Bize bugün devlet diye zorla kabul ettirilmek
istenen ey tabiatın yanlı bir ürününden ibarettir. Bu hatalı eyin arkasından, bir sürü
ıstıraplar alayı gelmektedir
Nasyonal Sosyalistler olarak biz biliyoruz ki, dünya bizim felse femizı devrimci kabul edecek
ve. bu ad altında bize hakaret edecek tir. Fakat hiçbir zaman bizim fikir, mütalâa ve
hareketlerimiz, devri mizin be enilmesi veya kötülenmesinden ileri gelmemektedir. Bı zim
genç hareketimiz, uuruna sahip oldu umuz hakikate hizmei etmek yolundaki mecburi
görevden do maktadır. Gelecek nesille rin, te ebbüsümüzün yaptı ı hizmeti takdir e^^ekle
kalmayaca ına faydasını da teslim edece ine ve bizim davranı ımızı saygıyla kar ı layaca ına
emin olabiliriz.
insanlık, bu yolu takip ederken, bugün pek çok rastlanan ba rı severlerin a layıp, sızlamaları
ve dırlanmaları ile ümit ettikleri gayeye ula acak mıydı, yoksa ula amayacak mıydı, bunu
kimse önceden, kestiremez. Aslında ula ılacak gaye udur: Gözya ı döken barı severlerin
salladıkları "zeytin dalları" ile sa lanmı bir barı de il, bütün dünyayı yüksek bir
medeniyetin hizmetinde bulunduran bir hâkim milletin üstün kılıcı ile sa lanmı bir barı .
Milletimizin saflı ının korunması ve mü terek bir kanın verdi i tutarlılıktan yoksun
bulunması durumu, bize tarifi imkânsız fenalıklar yapmı tır. Meselâ birçok Alman
hükümdarlarına egemenlik verildi, fakat Alman milleti hükümdarlık haklarından yoksun bıra-
kıldı. Bugün bile Alman milleti bu samimi tutarlılık yoklu undan zarar görmektedir. Fakat,
gerek geçmi te ve gerek günümüzde felâketimize sebep olan ey, gelecekte bizim için bir
nimet kayna ı olabilir. Çünkü, ba langıçta ırkımızı meydana getiren unsurlar arasın-h da
kesin bir kayna manın yoklu u ve bunun sonucu olarak kayna mı bir millet te kil edebilmek
hususunda kar ıla tı ımız imkânsızlık ne kadar korkunç olursa olsun, kammızdaki en iyi
eyin hiç ol-•mazsa bir bölümünün saf kalması ve ırkımızın geri kalan kısmını ezen
çöküntüden kurtulmu olması pek sevinilecek bir olaydır.
Hiç üphe yok ki, ırkımızın ilkel unsurlarının tam bir ala ımı, dört ba ı mamur bir organ
meydana getiren bir milletin do masını sa layacaktı. Fakat her melez ırk gibi, ba langıçta en
asil unsurların j,sahip oldukları medeniyeti geli tirme kabiliyetine pek az bir nispete sahip
olacaktı. Yâni bu tam ve kesin karı manın yoklu u bir nimet !'olmu tur. Bugün elan Alman
milletinin içinde Kuzey Cermen ırkına mensup kimselerden meydana gelen bir "ihtiyat
hazinesi" vardır ki, bunların kanları bozulmadan korunmu tur. Bu kimseleri gelece imiz için
pek de erli bir hazine olarak kabul edebiliriz. Irk kanunlarının bilinmedi i ve her ahsın
hemcinslerine e it sayıldı ı üzücü devrelerde, çe itli ilkel unsurlar arasında mevcut de er
farkları görülüp, takdir edilemiyordu. Bugün ise biliyoruz ki, milletimizin yapısını te kil eden
unsurların tam bir ala ımı ve bunlardan meydana çıkacak olan birlik bizi kuvvetli bir duruma
getirecekti. Fakat, insanlı ın göz koyması gereken yüksek gaye elin eri emeyece i bir
noktada kalacaktı, i i olumlu sonuca ula tırmak için, kaderin seçti i Ve açıkça görülebilen
insan çe idi, kendi meydana getirmi oldu u bir milletin ortaya çıkardı ı ırk çorbası içinde
bo ulup gidecekti. Bizim hiç rolümüz olmadan hayırsever kader tarafından önlenmi eyi,
bugün yeni kazanılmı bir mefhumun kuvvetine dayanarak büyük bir dikkatle incelemeli ve
faydalanmalıyız. Alman milletine verilmi kutsal bir görevden söz eden kimse, bu i in sadece
milletimizin, hatta bütün insanlı ın bozulmadan kalmı asil unsurlarını korumayı kendisi için
en büyük gaye kabul edecek bir devlet kurmaktan ibaret oldu unu bilmelidir. Böylece devlet
ilk defa olarak, büyük bir gaye tanımı olur. Kendisine vatanda ların birbirlerini kar ılıklı
olarak rahatça aldatabilmelerine fırsat vermek için, asayi in korunmasına bakmak rolünü
veren gülünç parolaya kar ılık, Allah'ın lütfü ile bu dünyaya ba ı ladı ı üstün bir insan
nevinin korunmasından ibaret bir i , gerçekten kutsal bir görev olur. Varlı ını kendisinin
içinde bulmalı iddiasına kalkan ruhsuz mekanizma, en büyük gayesi yüksek bir fikre hizmet
etmekten ibaret olan canlı bir uzviyete döndürülmelidir. Reich, devlet olmak itibariyle, sadece
Almanları bünyesine almalı ve bu ırkın ilkel unsurlarına sahip olan de erli yedekleri bir araya
toplamalı ve korumalıdır. Aynı zamanda Reich bunları a ır a ır ve emin bir ekilde hâkim bir
duruma çıkarmayı da kendine görev saymalıdır.
E er meselenin derinine inilecek olunursa, tembellikten ibaret olan bir devreyi, bir mücadele
devresi takip edecektir. Fakat burada da "i leyen demir paslanmaz" sözünü uygulamaya
imkân vardır. Aynı anda, zaferin sadece hücum ile kazanılaca ı görü ü de unutulmamalıdır.
Kavgamızın gayesi ne kadar büyük ve toplum, bunu anlamaktan ne kadar uzak ise, tarih
göstermi tir ki, ba arı ve ba arının önemi de o kadar büyük olacaktır. Hedef alaca ımız
gayeyi açıkça görmek ve kavgaya sarsılmaz bir sebatla devam etmek bizim için yeterlidir.
Bugün devletimizi idare eden memurlardan ço u, yarın vukua gelecek olay için mücadele
etmek ve çalı mak yerine, mevcut durumunu muhafaza ettirmeyi daha uygun bulmaktadır. Bu
gibiler, devleti bir mekanizma sayarlar ve mevcudiyetlerinin tek sebebi hayatta kalabilmekten
ibaret oldu una hükmederler. Hayatları daima söyledikleri gibi devlete aittir. Devlet
otoritesini, bir milletin beka içgüdüsünün egemenlik hakkına sahip saymaktansa, bu organın
sırf otomatik bir mekanizması kabul etmek bu kimseler için tabii oldu u kadar daha kolay ve
rahattır. Gerçekte devlet ve devletin otoritesi, bu gibiler için bir amaçtır. Yahut, hayat u runda
giri ilen büyük ve ebedi kavgada kullanılan kudreti büyük silahtır. Ba ka bir ifadeyle,
ya amak isteyen toplulu un mü terek bir idaresinden ibarettir, i te bundan dolayı, biz
Nasyonal Sosyalistler kavgamız için, fizik, zekâ ve cesaret bakımından köhnemi bir topluluk
içinde pek az mücadele arkada ı bulabilece iz. Bu topluluk içinde bulaca ımız taraftarlar,
kalpleri ve dü ünme güçleri gençli ini muhafaza eden ihtiyarlar olacaklardır. Hiçbir zaman,
mevcut durumlarını muhafaza etmeyi hayatlarının tek gayesi edinmi kimseler bize
katılamayacaklardır. Kar ımıza, kötü kalpli olanlardan ziyade, fikren tembel olanlar ve
mevcut devletin bekasında menfaatleri olan kimseler daha çok çıkacaktır, i te, bu korkunç
mücadelenin ümitsiz bir ey gibi görünmesi, atıldı ımız i e büyüklük vermekte ve yücelik
kazandırmaktadır. Bu da biz Nasyonal Sosyalistlerin ba arı ihtimalini te kil etmektedir. Daha
ba langıçta zayıf ruhluları korkutan veya çok geçmeden onların cesaretlerim kıran sava
naraları, gerçekten kavga seven nesillerin bir araya toplanması için bir i aret hizmetini
görecektir.
u husus bilhassa bilinmelidir: Bir milletin tek bir gaye pe inde ko ması için, enerji ve faal
kuvvetle teçhiz edilmi kimseler birle erek milleti içine dalmı oldu u ataletten kurtarırlarsa,
bu kimseler milletin tamamının hâkimi olurlar. Bugün birkaç ki iye zor gibi görünen ey,
gerçekte zaferimizin en lüzumlu artıdır. "Kavga" büyük ve zahmetli oldu undan en
kuvvetlileri bulmak gerekmektedir. Bu seçkin zümre, fikir sava ımızda biz Nasyonal
Sosyalistlere ba arıyı garanti eder. Irkların saflı ım bozan birle melerin tesirini, tabiat basit
olaylarla düzeltir. Tabiat bu konuda ise melezlere pek az tolerans tanır. Bu çe it faaliyetlerin
ilk ürünleri, dördüncü ve be inci batına kadar büyük zorluklarla kar ıla ır. Kandaki birli in
azlı ı, o ahısların iradeleri ve hayati enerjiler arasında birçok farklar do urur. Halis ırka
mensup bir kimse akla uygun ve düzgün kararlar alırken, karı ık bir kan bütün mü kül
anlarında a ırır yahut yarım kararlar verir. Sonunda karı ık kanlı kimse, temiz kanlı kimsenin
hâkimiyeti altına girer. Böylece fiiliyatta daha çabuk mahvolmaya müsait bulunur. Bu
hâdiselerin misalleri çoktur. Tabiat i te bu noktalarda düzeltmeler yapar. Hatta tabiat, çok
kere daha ileri gider ve nesil verme faaliyetine bir sınır çeker.
Belirli bir ırka mensup bir fert, a a ı bir ırkın temsilcisi ile bir le ırse, birle menin sonucu
seviyenin dü mesi olacaktır. Ayrıca, aralarında ya adıkları halis ırk mensuplarına kıyasla
daha zayıf zürriyet meydana getirecektir. Üstün ırktan yeni kan karı masına engel olundu u
hallerde devam eden birle meler, ortaya öyle çe itli fıkır-ler koyacaklardır ki, tabiat tarafından
ustaca azaltılan mukavemet kuvvetleri, kendilerini kısa bir zaman içinde yok olmaya mahkûm
edecektir veya binlerce yıl sonunda yeni bir karı ım ortaya çıkacaktır. Bunlarda ise çe itli
birle melerden dolayı kökle birlikte karı mı olan ilkel unsurlar artık tanınmaz hale
gelecektir. Böylece çe itli kar ı koyma kuvvetlerine sahip yeni bir millet meydana gelecektir.
Fakat bu yeni milletin fikir ve güzel sanatlar yönünden de eri, ilk birle meye katılmı olan
yüksek ırkın kabiliyetlerinden çok a a ı olacaktır. Aynı zamanda bu verimsiz yaratık, kanı
temiz kalmı yüksek bir ırka yenilecektir. Binlerce yıl zarfında geli en ve bu yeni milletin
aynı cinsten olmasını sa layan "sürü birli i" ne kadar büyük olursa olsun, ırkın seviyesinin
dü mesi ve yaratıcı meziyetlerinin azalmasından dolayı, fikri geli me ve medeniyet yönünden
üstün olan saf bir ırkın saldırılarına kar ı koyamayacaktır. Demek ki u ilke ortaya konabilir:
Her ırk birle mesi, er geç zaruri olarak ortaya çıkan melezlerin birle meye katılmı ve katı
temizli inin verdi i birli i korumu üstün unsurların yüzle mesinde yapıldı ı takdirde ortadan
kalkması sonucunu verir. Melez için tehlike ancak üstün ırka mensup sorı fert unsurunun da
melezle mesi ile son bulur.
i te ırkların bozulmaları ile ortaya çıkan yaratıkların, saf bir ırk tabakasının bulunması ve yeni
melezle melerin olmaması artı ile, yava yava ortadan kaldırılması tabiatın sa ladı ı tedrici
yenile menin ve tekrar hayat bulmanın kayna ı olur. Bu olay, kudretli bir ırk içgüdüsüne
sahip olan ve özel artlarda veya bazı özel zorlamalar sonucunda ırkın temizli ini koruyan ve
devam ettiren tabii ço alma yolundan uzakla tırılmı insanlarda kendili inden ortaya
çıkabilir. Zorlama son bulur bulmaz, saf kanlı unsur, hemen kendine e olanlar arasında
çiftle meye ba lar ve bu davranı sonunda her çe it birle me yoluyla bozulmalara engel olur.
Böylece melezle meden ortaya çıkan yaratıklar, kendiliklerinden arka plâna çekilirler.
içgüdünün telâkkilerine arkasını dönmü , tabiatın ortaya koydu u varsayımları idrak etmeyen
bir kimse, tabiatın yaptı ı düzeltmelere itimat etmemelidir. Demek oluyor ki, yenile me i ini
yapma görevi, zekâya dü mektedir. Fakat, gözleri körle en bir kimse, ırkları birbirinden
ayıran setleri yıkmakta devam edecektir. En sonunda bir gün içinde bulunan en iyi ey
mahvolacaktır, i te o vakit orada "birlik" isteyen bir çorbadan ba ka bir ey görülmeyecektir.
Bugün sözleri kulaklarımızı tahri eden me hur reformcuların idealleri budur. Fakat, u
bilinmelidir ki, bu ekilsiz ala ım, dünyada her türlü idealin ölümünü ifade etmektedir. Belki
bu ekilde "büyük bir sürü" meydana getirile bilinir. Böylece bu karı ım sayesinde sürü
hayatına dü kün bir hayvan yaratılabilir. Fakat bu ala ımdan, hiçbir zaman medeniyet yapıcı
saf bir kimse çıkmayacaktır. te o zaman be eriyetin görevinde kusur etmi oldu una
hükmedile bilinir.
Dünyanın böyle bir duruma dü memesi istenirse, o zaman Cermen ırkı dostlarımın kutsal
görevleri, yeni melezle meleri önlemek olmalıdır. Ça da larımızın dikkatlerini çekmi olan
süprüntü herifler bu fikri duyunca, haykıracaklar ve ikâyette bulunacaklardır. En kutsal
haklarına tecavüz etti imi iddia edeceklerdir. Halbuki insanın sadece bir tane kutsal görevi
vardır. Yani be eriyette mevcut en iyi eyini korumasına, bu imtiyazlı kimselerin
geli melerini daha mükemmel hale sokması için kanının saf bir halde kalmasına dikkat
etmektir.
Irkçı bir devlet, evlenmeleri daimi bir ırk de i mesine sebep olmaktan kurtarmalıdır, insani
sebeplerden dolayı, benim tezime kar ı olanların itirazlarına, bütün ecza hanelerde ve seyyar
satıcılarda en sa lam anne ve babanın çocuk yapmaması için ilâçların satıldı ı u sırada hak
verilemez. Günümüzün devletinde frengililerin, veremlilerin veya sakat ve aptalların nesil
verme haklarını ellerinden almak, cinayet olarak telâkki edilmektedir. Di er taraftan, sa lam
milyonlarca insandan nesil verme hakkını çekip almak, hiç de fena bir hareket kabul
edilmemektedir. Bu durum, ikiyüzlü cemiyetin ahlâk anlayı ına aykırı gelmemekte, bilâkis
fikri tembelli ini ok amaktadır. Çünkü aksi olsa idi, ırkımızın saflı ını koruyabilmesi için
kafalarını çalı tırmaları ve yorulmaları gerekirdi.
Bugünkü sistem idealden ve asaletten mahrumdur. Bizden sonra gelecek nesillerin menfaati
ve en iyi ekilde yeti meleri i ine hiç kimse önem vermemektedir. Kiliselerin hali de böyledir.
Bu kiliseler, Tanrı'nın en büyük eseri olan insanlara kar ı gösterilmesi gereken saygıyı
göstermemektedirler. Ruhtan bahsederler, fakat ruhun bir örtüsü olan insanın "proleter"
durumuna dü mesine göz yumup, seslerim çıkarmazlar. Sonra kalkarlar, Hıristiyan inancının
kendi memleketlerinde tesirini kaybetti ine ve fizik olarak çökmü , ahlâkı da dı görünü üyle
mütenasip bir ekilde bozulmu , sefil güruhun "dinsiz" olu una hayret ederler. Bunun acısını
çıkarmak için de Otantolara ve Cafreslere Hıristiyanlı ı yayma a kalkı ırlar. Bu arada bizim
Avrupa devletleri, sofu misyonerlerini Orta Afrika'ya göndererek zenciler için misyonlar
kurarlar.
iki Hıristiyan mezhebi, zencileri rahatsız edece i yerde, bugün felâketlere ve üzüntülere yol
açacak hastalıklı bir çocu a hayat bahse tmektense, gürbüz fakat zavallı bir küçük yetime
merhamet gösterip, ona ana-baba hizmetinde bulunsaydı, Tann'nın daha çok ho una gidecek
bir ey yapmı olurdu
Irkçı devlet, bugün bu konuda yapılması ihmal edilmi veya bilhassa yerine getirilmemi olan
eylerin tamamını tamir etmelidir. Irkçı devlet, ırki toplum hayatının merkezi durumuna
getirmeli ve ırkın halis kalmasına nezaret etmelidir. Aynı zamanda, bir milletin en de erli
malının "çocuk" oldu unu kabul ve ilân etmelidir. Yalnız, sa lam olanların çocuk
yeti tirmelerini sa lamalıdır. Irkçı devlet unu söylemelidir: Bir hastalı a tutulmu iken ve
Dostları ilə paylaş: |