Konuşma metinleri ve biLDİRİ Özetleri Kİtabi



Yüklə 6,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə42/73
tarix03.02.2017
ölçüsü6,44 Mb.
#7521
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   73

Bulgular:
Komplet  rezeksiyonun  nadiren  yapılabildiği  bu  tümörlerde 
kombinasyon  kemoterapileriyle  sınırlı  fayda  bildirilmiştir.
Cerrahi eksizyonla median sağkalım 34 ayken multimodaliter 
tedavi alanlarda 3 yıllık sağkalım % 55 olarak bildirilmiştir.
Sonuç:
Genç, performans statüsü uygun olan hastalarda desmoplastik 
küçük  yuvarlak  hücreli  tümörün  tüm  tedavi  seçenekleri 
zorlanmalıdır.  Kemoterapiyle  sağkalımın  artabileceği  dikkate 
alınmalıdır.
EP-89
TİMOMA VE TİMİK KARSİNOMALI OLGULARIN 
RETROSPEKTİF ANALİZİ
NİLÜFER AVCI 
1
, MEHMET ALİ BALCI 
2
, FATİH ÖLMEZ 
1
, ERDEM 
ÇUBUKÇU 
1
, SAMİ BAYRAM 
3
, ELİF ÜLKER AKYILDIZ 
4
, ENDER 
KURT 
1
, ÖZKAN KANAT 
1
, OSMAN MANAVOĞLU 
1
, TÜRKKAN 
EVRENSEL 
1
 
 

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ 
BİLİM DALI 

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FASKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI 
ANABİLİM DALI 

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FASKÜLTESİ GÖĞÜS CERAHİSİ 
BİLİM DALI 

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FASKÜLTESİ PATOLOJİ ANABİLİM 
DALI
Amaç:
Bu  makalede  timoma  ve  timik  karsinom  tanıları  ile  takip  ve 
tedavi  edilen  hastaların  klinik,  patolojik  özellikleri  ve  tedavi 
sonuçları  rapor  edilmiştir.  Ayrıca  laboratuar  değerlerinin  sağ 
kalım ile ilişkisine bakılmıştır.
Gereç ve Yöntem:
1995-2010  tarihleri  arasında  tedavi  gören  46  timoma  ve  14 
timik karsinoma olgusu retrospektif olarak değerlendirildi.
Bulgular:
60 olgunun 23 erkek, 33 kadın  ve ortalama yaş 50 (19-74) idi. 
Olguların çoğu %48.7’si öksürük, dispne ve göğüs ağrısı ile tanı 
alırken  %23 rastlantısal, %25 Miyasteni Gravis, %3.3 vena cava 
superior   sendromu ile  tanı  aldı.   Hastanemizde takip  edilen 
olgularda  histolojik  değerlendirmede,  farklı  zamanlarda  üç 
farklı sınıflamanın da (Levine –Rosai, Müler-Hermelink, WHO) 
kullanıldığı gözlendi. Bunlardan WHO histopatolojik sınıflama, 
olgularımızda sırasıyla: %31.7 tip B2, %21.7  B1, %11.7 B3, %6.7 
AB, %5A ve %3.3 B2/B3 idi. Masaoka evreleme sistemine göre 
olguların çoğu evre 1 (%30) iken ikinci sırada (%26.7) evre 2 
oldukları gözlendi.  Hastaların 52’sine total eksizyon yapılırken, 
1’ne  parsiyel  rezeksiyon  yapıldı.  Yedi  hasta  ise  anrezektabl 
kabul  edildi.  Cerrahi  yapılan  olguların  38’ne  radyoterapi 
uygulandı.  Hastaların  %26.7’sine  kemoterapi  verildi.  En 
çok  kullanılan  kombinasyon  CAP  (sisplatin,  doksorubisin  ve 
siklofosfamid)  ve  ADOC  (siplatin,  doksoubisin,  siklofosfamid 
ve  vinkristin)    idi.  Hastaların  tanı  anında  bakılan  laboratuar 
değerlerinden lökosit, hemoglobin, hemotokrit, trombosit ve 
LDH  düzeyleri  ile  sağ  kalım  süresi  arasında  prognostik  faktör 
olarak ilişki gösterilemedi. Masoaka klasifikasyon da evre 3 ve 4 
arasında ortalama yaşam süresinde anlamlı farklılık gözlenmedi 
(p=0.145).  Evre  1  ve  2  de  ölüm  gözlenmezken,  evre  3’de  iki, 
evre  4’de  dört  ölüm  gözlendi.  Hastaların  progresyonsuz  sağ 
kalım süresi 31 ay, genel sağ kalım süresi ise 36 (1-168ay) ay’dı.
Sonuç:
Timik neoplazmların histolojik tanısı güçtür. Timoma ve timik 
karsinom senkron olarak gelişebileceği gibi timomalı bir olguda 
yıllar sonra timik karsinomda  gelişebilir.  Timik neoplazlardaki 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
181
histolojik heterojenite ve farklı sınıflamalar nedeniyle patoloğun 
deneyimi  önem  kazanmaktadır.  Masaoka  klasifikasyon  en 
yaygın kullanılan sınıflama ve prognozun güçlü bir prediktörü 
olmakla  birlikte    yeniden  düzenlenmesi  gerektiğini  bildiren 
literatür de bulunmaktadır. İleri timomalarda (evre3-4) prognoz 
kötü  olup,  yaşam  süresini  ve  komplet  cerrahi  rezeksiyonu 
iyileştirmek için konvansiyel kemoterapilere alternatif tedaviler 
araştırılmaktadır.
EP-90
BU BİLDİRİ GERİ ÇEKİLMİŞTİR.
EP-91
HEMODİYALİZ HASTALARINDA SİGARA KULLANIMI
OZAN YILMAZ 
1
, SEMA SEZGİN GÖKSU 
2
, HASAN ŞENOL 
COŞKUN 
2
 
 

GÖLHİSAR DEVLET HASTANESİ İÇ HASTALIKLARI, BURDUR 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ, 
ANTALYA
Amaç:
Sigara günümüzde dünyadaki en önemli sağlık sorunu olarak 
kabul edilmektedir ve ciddi derecede bağımlılık yapmaktadır. 
Bu  çalışmada  hemodiyaliz  (HD)  hastalarında  sigara  kullanım 
oranları ve sigara bağımlılık seviyeleri araştırıldı.
Gereç ve Yöntem:
Burdur ilinde bulunan 4 merkezden 166 hasta çalışmaya alındı. 
Sigara kullanan hastalara bağımlılık seviyelerini belirlemek için 
Fagerström Nikotin Bağımlılık Testi (FNBT) uygulandı.
Bulgular:
Hastaların  yaş  ortalaması  54  yıl,  HD  süresi  58  ay,  73’ü 
(%44) kadındı. Hastaların 19 tanesi (%11,4) sigara kullanıyordu. 
Sigara  kullanan  hastaların  2  tanesi  (%10,5)  kadındı.    Halen 
sigara kullanan hastaların ortalama sigara tüketim süreleri 18 
paket-yıldı.  Sigara  kullanan  hastalara  FNBT  uygulandı.  Teste 
göre 2 hastada (%10,5) çok düşük, 6 hastada (%31,5) düşük, 5 
hastada (%26,3) orta, 4 hastada (%21) yüksek, 1 hastada (%5) 
çok  yüksek  bağımlılık  saptandı.  Çalışmaya  alınan  hastaların 
52  tanesi  (%31,3)  daha  önce  sigara  içmekteyken  bırakmış 
olan  hastalardı.  Bu  hastaların  48  tanesinin    (%92,3)  böbrek 
yetmezliği tanısı konulduktan sonra, 4 tanesinin de (%7,7) tanı 
konulmadan önce sigarayı bıraktığı saptandı. Sigarayı bırakan 
hastaların ortalama sigara tüketim süreleri 11 paket-yıldı. Halen 
sigara  kullanan  ve  sigarayı  bırakmış  olan  hastaların  toplamı 
71’di. Bu 71 hastanın 48 tanesinin (%67,6) böbrek yetmezliği 
tanısı konulduktan sonra sigarayı bıraktığı, 4 tanesinin (%5,6) 
tanı  konulmadan  önce  bıraktığı,  19  tanesinin  (%26,7)  tanı 
konulduktan sonra sigara içmeye devam ettiği saptandı.
Sonuç:
Hemodiyaliz  hastalarında  sigarayı  bırakma  oranı  yüksektir. 
Hastaların çoğu sigarayı böbrek yetmezliği tanısı konulduktan 
sonra  bırakmaktadır.  Bağımlılarda  hastalık  endişesi  sigara 
bırakma  merkezlerinde  üzerinde  yoğunlaşılabilecek  bir 
durumdur.
EP-92
METASTAZ GÖSTEREN PELVİK YERLEŞİMLİ DESMOPLASTIK 
KÜÇÜK YUVARLAK HÜCRELİ TÜMÖR: OLGU SUNUMU
RUKİYE ARIKAN , OLÇUN ÜMİT ÜNAL , TÜLAY AKMAN , NECLA 
DEMİR , BURÇİN TUNA , İLHAN ÖZTOP , UĞUR YILMAZ  
 
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
Amaç:
Desmoplastik küçük  yuvarlak hücreli  tümör, nadir görülen, 
daha çok adolesan ve genç erkeklerde  ortaya çıkan agresif bir 
tümördür. Daha çok abdominal yerleşimlidir ve genellikle tanı 
aldıklarında metastatik evrededir. 
Bulgular:
22  yaşında  erkek  hasta  7  aydır  sık  idrara  çıkma  ve 
bel  ağrısı  ile  üroloji  kliniğinde  tetkik  edilmiş.  Yapılan 
batın  ultrasonografisinde  pelvis  orta  hatta  solid  lezyon 
ve  böbreklerde  bilateral  hidronefroz  tespit  edilmiş.  Hasta 
bu  bulgularla  kliniğimize  yönlendirildi.  Fizik  muayenesinde 
tüm  sistem  muayeneleri  olağandı.  Evrelendirme  tetkikinde 
(torakoabdominal bilgisayarlı tomografi) pelviste 11*15*15 cm 
boyutlarında  heterojen  iç  yapıda  kitlesel  lezyon,  karaciğerde 
metastatik lezyonlar, periportal lenfadenopatiler, iliak zincirde 
bilateral  lenfadenopatiler,  bilateral  böbreklerde  pelvikalisiyel 
dilatasyon  saptandı    ve  diğer  evreleme  tetkiklerinde  (kemik 
sintigrafisi  ve  kranial  MRI)  metastatik  tutulum  tesbit 
edilmedi. Karaciğer ve pelvisteki lezyonlardan tru cut biyopsi 
yapıldı.  Mikroskobide  desmoplastik  bir  stroma  içerisinde, 
düzensiz  adalar  şeklinde  yerleşim  gösteren,  küçük  yuvarlak 
hücreli  neoplastik  infiltrasyon  dikkati  çekmekteydi(şekil1). 
Neoplastik  hücreler  desmin,  keratin,  EMA  ve  vimentin  ile 

182
pozitif  boyanma  göstermekteydi.  Sonuç  olarak  tümörün 
desmoplastik  yuvarlak  hücreli  tümör  ile  uyumlu  olduğu 
raporlandı.  Karaciğer  lezyonlarından  alınan  tru  cut  biyopsi 
örneğinin  patolojik  incelemesinde  de  bu  bulgularla  benzer 
bulgular görüldü (şekil2). Hastaya kliniğimizde antrasiklin bazlı 
kemoterapi(EVAIA) başlandı ve tedavisi devam etmektedir.
Sonuç:
Hastamızın  yaşı  cinsiyeti  intraabdominal  kitlesi  ve  karaciğer 
metastazları göz önüne alındığında klasik bir klinik prezentasyon 
göstermektedir  Tümörün  küratif  tedavi  yöntemi  cerrahidir 
fakat  bizim  vakamıza  metastatik  olması  nedeniyle  cerrahi 
uygulanamamıştır  Kemoterapi  rejimleri  antrasiklin  bazlıdır 
Biz bu vakayı nadir olması ve klinik prezentasyonu nedeni ile 
sunmaya karar verdik.
EP-93
METASTATİK MİKROKİSTİK ADNEKSİAL KARSİNOM OLGU 
SUNUMU
ALİ MURAT TATLI 
1
, HASAN ŞENOL COŞKUN 
1
, İREM HİCRAN 
ÖZBUDAK 
2
, CUMHUR İBRAHİM BAŞSORGUN 
2
, METİN 
ERKILIÇ 
3
, MÜKREMİN UYSAL 
1
, SEMA SEZGİN GÖKSU 
1
, DENİZ 
ARSLAN 
1
, ŞEYDA GÜNDÜZ 
1
, HAKAN BOZCUK 
1
, BURHAN 
SAVAŞ 
1
 
 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANA 
BİLİM DALI TIBBI ONKOLOJİ 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, PATOLOJİ ABD 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ NÜKLEER TIP
Amaç:
Mikrokistik  Adneksial  Karsinom    oldukça  nadir  gözlenen, 
kıl  kökü  ve  ter  bezleri  orjinli  düşük  gradeli  cilt  tümörleridir. 
Baş-boyun ve güneşe maruz kalan  cilt bölgelerinde daha sık 
görülmektedir.  Lokalize  bir  hastalık  seyri  izler  ve  hastalığın 
bölgesel lenf nodlarına yayılımı, metastaz yapma olasılığı çok 
düşüktür.  Bu  çalışmada  kliniğimizde  metastatik  mikrokistik 
adneksial  karsinom    tanısıyla  takip  edilen  nadir  bir  olguyu 
sunduk
Gereç ve Yöntem:
Bu  çalışmada  kliniğimizde  metastatik  mikrokistik  adneksial 
karsinom  tanısıyla takip edilen nadir bir olguyu sunduk.
Bulgular:
Altmış iki yaşında erkek hasta son 3 aydır sol omuzda büyüyen 
ağrılı ve kızarık cilt lezyonu ile müracaat etti. Omuzdaki kitleden 
alınan  biyopsi  sonucu  adenokarsinom  metastazı  olarak 
raporlandı.  Primer  tümör  odağı  taramasına  yönelik  yapılan 
PET-BT sonucu sağ akciğer hiler bölge  primer kitle ile uyumlu 
görünüm (SUVmax:7.2) ve özellikle her iki omuzda olmak üzere 
vucutta multipl yumuşak doku metastatik lezyonlar saptandı. 
Akciğer  kanserine  bağlı  yaygın  cilt  metastazları  olduğu 
düşünülen  hastaya  Sisplatin  75mg/m2    1.  gün,  Gemsitabin 
1000mg/m2    1.ve  8.gün    21  günde  bir  verildi.  Üç kür  tedavi 
sonrası  yapılan  PET-BT  görüntüleme  sonucu      progresyon  
saptandı. İkinci sıra tedavi olarak hastaya Docetaksel  75 mg/m2  
1gün 21 günde bir başlandı. Hastanın yapılan görüntülemelerde 
daha  çok  kas  ve  kemikte  destrüksiyona  yol  açan  lezyonlarla 
progrese  olduğu  saptandı.  Hastanın  ikinci  bir  pimer  hastalığı 
olabileceği  düşünülerek  cilt  lezyonundan  ve  eş  zamanlı 
akciğerdeki  lezyondan  bronkoskopoik  biyopsi  alındı.  Patoloji 
preparatları  değerlendirmesi  sonucu  hastanın  cilt  kaynaklı 
Mikrokistik Adneksial Karsinom ve akciğerdeki lezyonun ise bu 
cilt tümörünün metastazı olduğu saptandı. Hasta takibinin 6. 
ay sonu genel durum bozukluğu ile kaybedilmiştir.
Sonuç:
Mikrokistik  adneksial  karsinom  nadir  görülen  ve  çoğunlukla 
lokal seyreden bir cilt tümörüdür. Bu nedenle hastalığın sadece 
lokal  tedavileriyle  ilgili  bilgiler  mevcuttur.  Bizim  olgumuzda 
öncelikle  akciğer  kanseri  tanısı  alması  nedeniyle  verilen 
tedavilere  yanıtsızlığı  ile  kemosensitif  bir  tümör  olmadığı 
gözlenmiştir.  Ayrıca  hastalığın  klinik  seyrinde  uyumsuzluk  ve 
tedaviye  yanıt  alınamayan  olgularda  patolojik  tanıyı  tekrar 
gözden geçirmenin gerekliliğine dikkat çekilmelidir.
EP-94
ÜNİTEMİZDE KEMOTERAPİ İLAÇLARINA KARŞI GELİŞEN 
İNFÜZYON REAKSİYONLARININ DÖKÜMÜ
SADIK MUALLAOĞLU , HÜSEYİN MERTSOYLU , AYBERK BEŞEN , 
AHMET TANER SÜMBÜL , CEMİLE KARADENİZ , HÜSEYİN ABALI , 
ÖZGÜR ÖZİLKAN   
 
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM 
DALI
Amaç:
Kemoerapi ilaçları ile gelişen infüzyon  reaksiyonları bu ilaçların 
bilinen  toksisitelerinden  farklı  olarak  gelişen    beklenmeyen 
ani  reaksiyonlar  olarak  tanımlanır.  Kemoterapatiklerin  artan 
kullanımı ile bu reaksiyonlarla sık kaşılaşılır olmuştur.
Gereç ve Yöntem:
Nisan  2011  ve  Ekim  2011  tarihleri  arasında  kemoterapi 
ünitemizde  tedavi gören hastalar arasında  infüzyon reaksiyonu 
gelişenler çalışmaya alındı. Bu hastalarda hangi ilaca bağlı alerji 
geliştiği, kaçıncı kür tedaviyi aldığı, reaksiyon başlama zamanı, 
reaksiyon  süresi,  reaksiyon    sırasındaki  tansiyon,  nabız  ve 
oksijen satürasyon düzeyi ve  semptomlar kaydedildi. Oluşan 
reaksiyonlar  NCI  sınıflamasına  göre  grade  1-2  ve  grade  2-3 
olarak sınıflandırıldılar.
Bulgular:
Nisan  2011  ve  Ekim  2011  arasında  kemoterapi  ünitemizde 
toplam  68  hastada  akut  alerjik  reaksiyon  kaydedildi.  Bu 
reaksiyonların  % 61,7‘si  taksanlar (dosetaksel ve paklitaksel)  
%  20,5  ‘i  platin  grubu  (karboplatin,  oksaliplatin,  cisplatin  ) 
ve % 17,6 ‘ sı monoklonal antikarlara (herseptin, ritüksimab) 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
183
karşı  gelişti.Altı  aylık  sürede  toplam  129  kişiye    dosetaksel 
uygulanmış  reaksiyon  oranı  %  27,9  (36  kişi)    paklitaksel  77 
kişiye uygulanmış reaksiyon oranı % 7,7 ( 6 kişi ), karboplatin  
90 kişiye uygulanmış reaksiyon oranı  % 10 ( 9 kişi ), oksaliplatin  
37 kişi reaksiyon oranı % 5,4 ( 2 kişi ), cisplatin uygulanan kişi 
sayısı 102 reaksiyon oranı %2,9 ( 2 kişi ), herceptin uygulanan 
kişi  sayısı  131  reaksiyon  oranı  %  4,5  (  6  kişi  )  ve  Ritüksimab  
132 kişiye uygulanmış reaksiyon oranı % 18,7 ( 6 kişi ) olarak  
bulunmuştur.
Sonuç:
Kanser  tedavisinde  kullanılan  tüm  sistemik  ajanlara 
(Sitostatikler ve Monoklonal antikorlar)  karşı hipersensitivite 
reaksiyonu  gelişebilmektedir.  Dünyada  kanser  insidansında 
artma ile beraber bu ilaçların kullanım oranlarında da belirgin 
artış vardır. Taxanlar, platin grubu ve monoklonal antikor gibi 
sık  kullanılan  ilaçlarla  şiddetli  reaksiyon  oranı  nadir  olsada 
hafif-orta reaksiyonlar sıktır.
EP-95
GENÇ BİR ERKEK HASTADA YUMUŞAK DOKU MALİGN 
MYOEPİTELYOMASI
ÇİĞDEM USUL AFŞAR 
1
, SEMRA PAYDAŞ 
1
, GÜLFİLİZ 
GÖNLÜŞEN 
2
, MERAL GÜNALDI 
1
, VEHBİ ERÇOLAK 
1
, BERNA 
BOZKURT DUMAN 
3
 
 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ BD 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ BD 

ADANA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 
MEDİKAL ONKOLOJİ
Amaç:
Malign  Myoepitelyomalar  (MM)  nadir  görülen,  düşük 
dereceli  tümörlerdir.  MM  genellikle  parotis  ve  minör  tükrük 
bezlerinin  bulunduğu  bölgelerde  görülebilir.  Cilt  ve  yumuşak 
dokuda  da  görülürler.  Sitolojik  heterojenite  gösterirler. 
Yumuşak  doku  malign  myoepitelyoması  genellikle  çocukluk 
yaş  grubunda  görülür  ve  agresif  seyrederler.  Erkeklerde 
biraz  daha  sık  görülürler.  2/3’ü  ekstremitelerde  görülmekle 
beraber,  çoğunluğu  alt  ekstremiteden  köken  alır.  Keratin, 
S100, kalponin, EMA, GFAP, SMA, p63 ve demsin pozitiflikleri 
görülebilir.  Benign  veya  düşük  gradlı  sitolojisi  olan  vakalarda 
bile %20 lokal rekürrrens görülebilmektedir. Hiçbir klinik veya 
histolojik  özellik  rekürrens  ile  ilişkili  bulunmamıştır.  Malign 
myoepitelyomalarda  ise  lokal  rekürrens  ve  metastaz  riski 
%30-40  civarındadır.  Burada  genç  bir  hastada  görülen  MM 
sunulmuştur.
Gereç ve Yöntem:
Sağ  ayal  malleol  dış  kısmında  1  yıldır  ele  gelen  kitle  olan 
hastaya çekilen sağ ayak bileği MR’ında 12 mm çaplı kistik kitle 
ve effüzyon saptanmış.
Bulgular:
Kitle  eksizyonu  yapılan  hastanın  patolojisi  malign 
myoepitelyoma,  grade  2,  keratin,  S100  ve  vimentin  diffüz 
pozitif, INI-1 pozitif, GFAP fokal zayıf pozitif, CD 31, CD 34, HMB 
45,  demsin,  SMA,  faktör  8,  EMA  negatif  sonuç  vermiş  olup 
tümör  genelde  miksoid  bir  stroma  içerisinde  atipik  spindle 
görünümlü hücrelerden oluşmaktadır, hücre sitoplazmalarında 
yer  yer  vakuolizasyon  dikkati  çekmiştir,  tümörde  10  büyük 
büyütmede 8-9 mitoz görülmüştür olarak raporlandı. Hastanın 
toraks, üst abdomen, pelvik BT’si normal olarak saptanmıştır. 
Hastanın  hemogram  ve  biyokimyasal  parametreleri  normal 
olarak saptanmıştır. Patolojik piyeslerde cerrahi sınır hakkında 
net  bilgi  verilemediği  için  hastaya  lokal  kontrol  amaçlı 
radyoterapi planlanmıştır.
Sonuç:
MM nadir görülen tümörler olup tedavisi tartışmalıdır. Cerrahi 
eksizyon  standart  tedavidir.  Radyoterapi  ve  kemoterapinin 
etkinliği  tartışmalıdır.  Metastazlarını  hem  bölgesel  lenf 
bezlerine, hem de hematojen yolla sıklıkla akciğer ve kemiğe 
yapmaktadırlar. Bu nedenle hastalar görüntüleme yöntemleri 
ile takip edilmelidir.
EP-96
İLERİ YAŞ (≥ 70 YAŞ) MEME KANSERLİ HASTALARIN 
KLİNİKOPATOLOJİK ÖZELLİKLERİ: TEK MERKEZ DENEYİMİ
HAVVA YEŞİL ÇINKIR , AYŞE DURNALI , ÖMER KAMİL YAZICI , 
SELAY GÜNDOĞDU , AYŞE DEMİRCİ , TARKAN YETİŞYİĞİT , FATMA 
PAKSOY TÜRKÖZ , NURTEN KANDEMİR , ÖZLEM UYSAL SÖNMEZ , 
BERNA ÖKSÜZOĞLU , NECATİ ALKIŞ 
 
SB DR.AY ANKARA ONKOLOJİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA 
HASTANESİ TIBBİ ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Meme kanseri insidansı ilerleyen yaşla artmaktadır.
Gereç ve Yöntem:
Bu  çalışmada  Ankara  Onkoloji  Eğ  ve  Arş  Hastanesi  Medikal 
Onkoloji Kliniği’nde Ocak 2008 ile Aralık 2011 tarihleri arasında 
takip  edilen  70  yaş  ve  üzerinde  39  hasta  retrospektif  olarak 
dosya kayıtlarından incelendi.
Bulgular:
Hastaların  37’si kadın, 2’si erkek, yaş ortancası 73 yıl (70-90); 
%71’nde  yandaş  hastalık  mevcuttu.  Yandaş  hastalıklardan 
en  sık  hipertansiyon,  diabetes  mellitus  ve  koroner  arter 
hastalığı mevcuttu. Hastaların tanı anında ECOG performansı 
incelendiğinde ECOG 0:%5, ECOG 1:%70, ECOG 2:%20 ECOG 3: 
%5 idi. Ondokuz hastada tümör sağ meme (%48), 20 hastada sol 
meme (%52) yerleşimliydi. Hastaların %76’sına modifiye radikal 
mastektomi,  %12’sine  meme  koruyucu  cerrahi  operasyonu 
yapılırken  4  hastaya  sadece  biopsi  yapıldı.  Hastaların    %13’ü 
Evre  1;  %46’sı  Evre  2;  %23’ü  Evre  3  ;  %16’sı  Evre  4  idi.  Tanı 
anında metastatik olan 6 hastada metastazlar kemik, karaciğer 
ve akciğer yerleşimliydi. Histolojik alt tiplemesinde 31 hastada 
invazif  duktal  karsinom,  5’nde  infiltratif  lobüler  karsinom 
ve  3’nde    müsinöz  karsinom  tanısı  mevcuttu.  Hastaların 
%62,5’inde  grad  3;  %25’inde  grad  2  ve  %12,5  grad  1  tümör 
mevcuttu.  Yirmialtı  hastada  ER/PR  pozitif,  3  hastada  ER/PR 
negatifti. HER2 7 hastada pozitif, 16 hastada negatif iken 7’sinde 
bilinmiyordu.  Neoadjuvan  tedavi  alan  hasta  yoktu.  20  hasta 
sadece hormonal tedavi, 5 hasta kemoterapi+hormonoterapi, 
6 hasta sadece kemoterapi, 6 hasta ise kemoterapi+hormonal 
tedavi+radyoterapi aldı.

184
Sonuç:
Yaşlılarda  meme  kanseri  genellikle  daha  ileri  evrelerde  tanı 
alır. Ancak yüksek hormon reseptör pozitifliği ve düşük  HER2 
ekspresyonu  gibi  daha  olumlu  tümör  biyolojisine  sahiptir.
Çalışmamızda  literatürle  uyumlu  olarak  HER2  ekspresyonu 
düşük, hormon reseptör oranı yüksek saptandı.
EP-97
KEMOTERAPİ İLAÇLARININ HAZIRLANMASINDA YENİ 
TEKNİKLERİN KULLANIMLARININ EKONOMİK FAYDALARI
AHMET SAMİ BOŞNAK , ALPER SEVİNÇ 
 
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ HASTANESİ
Amaç:
Bir  yıllık  çalışma  ile  Merkezi  Kemoterapi  İlaç  Hazırlama 
Ünitemizde  kemoterapi  ilaçlarının  modern  tekniklerle 
hazırlanması ve stabilizasyon takipleri ile ilaçların geri kazanım 
miktarları belirlenmiştir.
Gereç ve Yöntem:
15/01/2011  ile  15/01/2012  tarihleri  arasındaki  bir  yıl 
süresince, gün boyunca hastanemizde uygulanan kemoterapi 
protokollerinin  Güvenli  oda,  Laminar  akımlı  kabin  ve  kapalı 
sistem hazırlama aparatları ile hazırlaması ile, kapalı sistemler 
kullanılmasa  idi  açılıp  kalan  miktarın  mutlak  atılacağı  miktar 
ilaçlar kayıt altına alındı.
Bulgular:
Güncel ilaç fiyatları (01/02/2012) esas alınarak, bu yöntemlerle 
arttırılmış ve güvenli şekilde saklanabilmiş ilaçların maliyetleri 
hesaplandı.  Bir  yıllık  süre  sonunda  günlük  ortalama  70 
hastaya  hizmet  veren  Merkezi  Kemoterapi  İlaç  Hazırlama 
Ünitemizdeki  çöpe  atılmaktan  kurtarılmış  ilaçların  toplam 
maliyetinin  790.825,62TL  olduğu  görüldü.  Bu  hesaplamada 
yıl  içerisindeki%45e  varan  fiyat  düşüşleri  olmasına  rağmen 
ortalama alınmayarak en güncel fiyatlar esas alındı.
Sonuç:
Yıllık olarak ülke genelinde günlük kemoterapi uygulamalarında 
kullanılan  kemoterapötik  ilaçların  maliyetlerinin  çok  yüksek 
olduğu  düşünüldüğünde,  uygun  şartlarda,  konusunda 
uzmanlaşmış  bir  ekiple,  merkezi  hazırlamalar  yapıldığında 
kayıpların, kazanımlara dönüşeceği görülmektedir.
EP-98
YAYGIN LENFADENOPATİ VE MASİF ASİTLE BAŞVURAN 
HASTADA DESMOPLASTİK KÜÇÜK YUVARLAK HÜCRELİ 
TÜMÖR
MUHAMMET ÖZBİLEN 
1
, DEVRİM ÇABUK 
2
, ÖZLEM ÖZKUL 
1

SÜLEYMAN TEMİZ 
2
, ÖZGÜR AÇIKGÖZ 
2
, SİBEL TEMİZ 
1
, SERAP 
KAYA 
2
, KAZIM UYGUN 
2
, BAHAR MÜEZZİNOĞLU 
3
 
 

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ İÇ 
HASTALIKLARI ABD 

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ TIBBİ 
ONKOLOJİ BD 

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ PATOLOJİ 
ABD
Yüklə 6,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin