Konuşma metinleri ve biLDİRİ Özetleri Kİtabi



Yüklə 6,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə45/73
tarix03.02.2017
ölçüsü6,44 Mb.
#7521
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   73

Sonuç:
Sonuç  olarak  elde  edebildiğimiz  veriler  için  histolojik 
tanılar,tümör lokalizasyonu, cinsiyet ve sağkalımlar literatürlerle 
uyumlu olarak görülmüştür.
EP-118
HEPATOSELLÜLER KARSİNOM OLGUSUNDA TRANSARTERİYEL 
KEMOEMBOLİZASYON SONRASI CİDDİ NÖTROPENİ
TURGUT KAÇAN 
1
, NALAN AKGÜL BABACAN 
1
, SAADETTİN 
KILIÇKAP 
1
, BİRSEN YÜCEL 
2
, YILLAR OKUR 
2
, MEHMET FUAT 
EREN 
2
, EBRU ATASEVER AKKAŞ 
2
, ÖZGÜR DOĞAN 
3
 
 

CÜTF TIBBİ ONKOLOJİ 

CÜTF RADYASYON ONKOLOJİSİ 

CÜTF İÇ HASTALIKLARI 
Amaç:
Trans-arteriyel  kemoembolizasyon  (TAKE)  HCC’nin  lokal 
tedavisinde  kullanılan  bir  yöntem  olup,  myelotoksisite  sık 
beklenen bir yan etki değildir.
Gereç ve Yöntem:
Biz  bu  olguda  HCC’li  bir  hastaya  TAKE  uygulaması  sonrası 
gelişen ciddi nötropeni olgusu rapor ediyoruz
Bulgular:
53  yaşında  erkek  hasta,  yaklaşık  bir  yıldır  olan  ve  progresif 
artış  gösteren;  epigastrik  yanma,  karın  ağrısı,  çabuk  doyma, 
halsizlik,  yorgunluk  şikayetleri  ile  başvurdu.  Fizik  muayenede 
hepatosplenomegali tespit edildi. Üst endoskopide pangastrit 
izlenen  hastanın  batın  USG  ve  üst  batın  MR’ında  Karaciğer 
sol  lobu  kaplayan  diffuz  kitle,  sol  portal  ven  invazyonu, 
hepatogastrik  lenfadenopati  izlendi.  PET  BT’de  KC  sol  lobda 
heterojen  tarzda  kitle  lezyonları  (SUVmax:14.2)  ve  segment 
5  ve  7’de  irreguler  tarzda  odaklar  (SUVmax:5.3)  saptandı. 
Hemogramda Hemoglobin 11.6 gr/dL ve serum biyokimyasında 
ALP,  GGT,  ALT  ve  AST  yüksekliği,  AFP  1000  IU/mL  ve  INR: 
1.1  tespit  edildi.  Biyopsi  sonucu  HCC  ile  uyumlu  bulundu. 
Child-Pugh  skoru  child  A  ve  inoperabl  olan  hastaya  hepatik 
kemoembolizasyon (3 haftada bir Doksorubisin 50mg, Sisplatin 
75mg, Mitomisin 15mg ve Lipiodol 15mg) planlandı.  Hastaya 
3 kür kemoembolizasyon yapıldıktan sonra KC’deki kitlelerde 
belirgin regresyon izlendi. AFP 19.18 IU/mL’ye geriledi. Üçüncü 
uygulamadan 7 gün sonra hasta pansitopeni (grad 4 nötropeni, 
grad  2  trombositopeni,  grad  1  anemi)  ve  nötropenik  ateş 
tablosuyla başvurdu. Tedaviye ara verilerek G-CSF ve antibiyotik 
başlandı. Bir hafta sonra bulgularda düzelme izlendi.
Sonuç:
TAKE  sonrası  karaciğer  yetmezliği  ve  pankreatit  gibi  ciddi 
komplikasyonlar  nadir  olarak  görülmektedir.  Ciddi  nötropeni 
ve nötropenik ateş TAKE uygulanan hastalarda dikkat edilmesi 
gereken ciddi bir toksisitedir.
EP-119
UTERUS MALİGN MİKST MÜLLERİAN TÜMÖR VE PANKREAS 
ADENOKARSİNOM BİRLİKTELİĞİ
ARSENAL SEZGİN ALİKANOĞLU 
1
, MUSTAFA YILDIRIM 
2

OSMAN ZEKAİ ÖNER 
3
, SEVİL GÖKTAŞ 
2
, CEM SEZER 
1

MUSTAFA YILDIZ 
2
 
 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, PATOLOJİ 
KLİNİĞİ 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ ONKOLOJİ 
KLİNİĞİ 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, 2. GENEL 
CERRAHİ KLİNİĞİ
Amaç:
Multipl  primer  maligniteler  son  yıllarda  daha  sık  karşımıza 
çıkmaktadır.  Olgumuzda görülen uterin malign mikst müllerian 
tümör uterusun nadir görülen ve agresif seyirli bir tümörüdür. 
Uterus  ve  pankreas  primer  malignitelerinin    birlikteliğinde 
diyette  yağ  tüketiminin  fazlalığı  ve  hormonal  faktörlerin  rol 
oynayabileceği düşünülmektedir.
Gereç ve Yöntem:
Postmenopozal  kanama  şikayeti  hastanemize  başvuran  60  
yaşında  kadın hastada saptadığımız eşzamanlı uterus malign 
mikst  mülleriyan  tümörü  ve  pankreas  adenokarsinomu 
tartışılacaktır.
Bulgular:
Postmenopozal  kanama  şikayeti  hastanemize  başvuran      60  
yaşında  kadın hastanın probe küretaj materyalinin histopatolojik 
incelemesi  sonucu  adenokarsinom  morfolojisindeki  tümörün 
endometrium orijinli olduğu düşünüldü.  USG’de incelemesinde 
safra  kesesi  ile  yakın  komşuluk  gösteren  diffüz,  asimetrik 
barsak  kalınlaşması  izlendi.  Kitleden  alınan  biyopsilerin 
histopatolojik  incelemesinde  yaygın  nekroz  ve  az  diferansiye 
karsinom  ile  uyumlu  bulgular  saptandı.  Hasta  opere  edildi. 
Rezeksiyon materyallerinin incelemeleri sonucu endometrium 
lokalizasyonlu  tümör  malign  mikst  müllerian  tümör 
(karsinosarkom), pankreastan köken alan kolon, safra kesesi ve 
karaciğere invaze adenokarsinom olarak değerlendirildi.
Sonuç:
Multipl  primer  maligniteler  ortak  etyopatogenezle 
açıklanmaya  çalışılmaktadır.  Olgumuzda  pankreasda  izlenen 
tümörde immunohistokimyasal yöntemle CDX2 , CEA ve CK19 
pozitfiliği  ve  vimentin,  östrojen  ve  progesterın  negatifliği  ile 
endometrium tümör metastaz olasılığı ekarte edilmiştir.

194
EP-120
LOKAL İLERİ- METASTATİK PANKREAS KANSERLİ HASTALARDA 
İKİNCİ HAT TEDAVİDE XELOX KEMOTERAPİSİNİN ETKİNLİK VE 
TOKSİSİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
UĞUR MUSLU , BURCU ÇAKAR , UMUT VAROL , DİDEM 
TUNALI , PINAR GÜRSOY ÖNER , ZEKİ GÖKHAN SÜRMELİ , 
BURÇAK KARACA , CANFEZA SEZGİN , BÜLENT KARABULUT , 
RÜÇHAN USLU 
 
EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TÜLAY AKTAŞ ONKOLOJİ 
HASTANESİ
Amaç:
Pankreas  kanseri  mevcut  radyolojik  tetkiklere  rağmen  %80 
oranında  lokal  ileri  ve  metastatik  evrede  yakalanabilen  bir 
hastalıktır. İlk hat tedavide mevcut verilerle halen gemsitabin 
bazlı kemoterapi ajanları ağırlıklı olarak kullanılmakla  birlikte 
2.  hat  tedavi  için  standart  bir  yaklaşım  mevcut  değildir.  Biz 
çalışmamızda  kurumumuzda  lokal  ileri-metastatik  pankreas 
kanseri  nedeniyle  2.  hat  tedavide  oksaliplatin  ve  kapesitabin 
kombinasyon  rejimi(XELOX)  kullanan  hastalarımızda  XELOX 
kemoterapisinin  etkinlik  ve  tolerabilitesini  değerlendirmeyi 
amaçladık.
Gereç ve Yöntem:
Kurumumuzda 2008 ve 2012 yılları arasında pankreas kanseri 
nedeniyle  tedavi  gören  hastaların  verileri  retrospektif  olarak 
değerlendirildi. Lokal ileri ve metastatik evrede başvuran  tüm 
pankreas  kanser  hastalarının  demografik  verileri,  ilk  hat 
tedavileri,  2.  hat  tedavide  XELOX  kür  sayıları,  kemoterapi 
toleransları, performans bozukluğu nedeniyle doz erteleme ve 
yan etki nedeniyle doz redüksiyon oranları gözden geçirildi.
Bulgular:
Çalışmaya toplam 21 hasta dahil edildi (10 erkek %47.6, 11 kadın 
%52.3).  Hastaların 18’i metastatik (%85.7), 3 hasta(%14.2) ise 
lokal  ileri  evredeydi.  Hastaların  4’ünde  Whipple  operasyon 
ve  radyoterapi  öyküsü  mevcuttu.  İlk  hat  tedavide  17  hasta 
(%80.9)  gemsitabin  ve  platin  kombinasyonu,  3  hasta  tek 
ajan  gemsitabin  (%19.0)  almıştı.  Progresyonda  hastaların 
tamamına  oksaliplatin  130  mg/m²  D1  ve  kapesitabin  1250 
mg/m² /gün D1-14 21 günde bir şeklinde başlanmıştı. XELOX 
KT esnasında hastaların performans ve yan etki durumlarına 
göre  9  hastada(%42.8)  doz  erteleme,  7  hastada(%33.3)  doz 
redüksiyonu  uygulandı.  Ortalama  verilen    kür  sayısı  3.4  idi. 
Grade  3-4  yan  etki  durumu  değerlendirildiğinde  1  hastada 
grade  3  nötropeni,  1  hastada  grade  3  trombositopeni 
mevcuttu.  Hastaların  hiçbirinde  febril  nötropeni  gelişmedi. 
3  hastada  parsiyel  yanıt  elde  edildi,  diğer  hastalar  progrese 
oldu.  Parsiyel  yanıt  elde  edilen  hastaların  tamamında  tedavi 
başlangıcında  ECOG  0-1  idi.    Ortalama  sağkalım  süresi  tüm 
grupta 1.8 ay saptandı.
Sonuç:
XELOX  kemoterapisi  daha  önce  gemsitabin  bazlı  kemoterapi 
alan  ve  iyi  performans  skoruna  sahip  hasta  grubunda  tedavi 
seçeneği olarak değerlendirilebilir. Doz redüksiyonu gerektiren 
hastalar bulunmakla birlikte genel olarak iyi tolere edilmektedir.
EP-121
PANKREATİK ADENOKARSİNOMDA KEMOTERAPİ SONRASI 
GELİŞEN TÜMÖR LİZİS SENDROMU
BETÜL ÜNAL 
1
, MUSTAFA YILDIRIM 
2
, UTKU DÖNEM DİLLİ 
2

CEM SEZER 
1
, MUSTAFA YILDIZ 
2
 
 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, PATOLOJİ 
KLİNİĞİ 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ ONKOLOJİ 
KLİNİĞİ
Amaç:
Pankreatik  karsinomlar  yıllık  (7,5-10/100.000  kişi)  insidanslı 
ölümcül malignitelerdendir.Malignitelerin hızlı büyüme fazında 
uygulanan  kemoterapi  sonrasında  tümör  lizis  sendromu 
gelişebileceği  bildirilmektedir(3).  Tümör  lizisi  daha  çok  kötü 
diferansiye  lenfomalar,  lösemiler,  daha  az  sıklıkta  ise  solid 
tümörlerde tanımlanmışlardır
Gereç ve Yöntem:
Bu yazımızda pankreas adenokarsinomu nedeniyle kemoterapi 
uyguladığımız hastamızda tespit ettiğimiz tümör lizis sendromu, 
solid  tümörlerde  tümör  lizis  sendromuna  dikkat  çekmek 
amacıyla güncel literatür eşliğinde tartışılacaktır.
Bulgular:
Epigastrik bölgede belirgin olmak üzere ara ara sırta vuran ağrı 
şikayeti  ile  hastanemize  başvuran  71  yaşında  erkek  hastanın 
öyküsünde  diyabeti  mevcuttu.  Fizik  muayenesinde  batında 
hassasiyet dışında patoloji tespit edilmedi. Batın  USG ve BT’sinde 
baş  ve  gövde  kısmında  kitle  saptanan  hastaya  tanısal  amaçlı 
operasyon  planlandı.  Olgu  Evre  IV  olarak  değerlendirilerek 
inoperabl kabul edildi. Kesin patoloji raporunda histopatolojik 
ve immünohistokimyasal bulgularla olgu skuamöz farklılaşma 
gösteren adenokarsinom olarak raporlandı. Hastaya başlanan 
kemoterapinin (Gemsitabine) 3. gününde hastada  tümör lizis 
sendromu tablosu gelişti.
Sonuç:
Sık  olmamasına  rağmen  solid  malignitelerde  de  kemoterapi 
sonrasında  gelişen  akut  böbrek  yetmezliği,  hiperürisemi,  
hiperkalemi, hiperfosfatemi, hipokalsemi durumlarında tümör 
lizis sendromu olabileceği akılda tutulmalıdır.
EP-122
PANKREAS SOLİD PSÖDOPAPİLLER NEOPLAZİ VE POLİKİSTİK 
BÖBREK HASTALIĞI BİRLİKTELİĞİ
ZAFER ARIK 
1
, SERCAN AKSOY 
2
, M.ALİ NAHİT ŞENDUR 
2

ŞEBNEM YAMAN 
2
, BURAK CİVELEK 
2
, TUĞBA KÖŞ 
2
, NURİYE 
ÖZDEMİR 
2
, DOĞAN UNCU 
2
, NURULLAH ZENGİN 
2
 
 

¹HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ONKOLOJİ 
ENSTİTÜSÜ TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM DALI 

²ANKARA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, 
TIBBİ ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Polikistik  böbrek  hastalığına  eşlik  eden  tümörlerin 
olabildiği  bildirilmektedir.  Polikistik  böbrek  hastalığı  bilinen 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
195
hastada  çekilen  BT’de  pankreasta  lezyon  saptanıp;  lezyon 
karakterizasyonu  için  MR  istenen  ve  pankreasın  solid 
psödopapiller neoplazisi saptanan vakayı sunmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem:
32 yaşında hasta idrarda yanma şikayeti nedeniyle dış merkezde 
çekilen  abdomen  BT’sinde  böbreklerde  kortikal  kistler  ve 
pankreas  gövde-kuyrukda  zayıf  kontrastlanan  hipodens 
lezyon  saptanmış.  Aile  öyküsünde  polikistik  böbrek  hastalığı 
olmasına  rağmen  pankreastaki  lezyonun  karakterizasyonu 
için  çekilen  üst  abdomen  MR’ında  polikstik  böbrek  hastalığı 
ve  pankreas  gövde-kuyruk  bileşkesinde,  kalın  ve  nodüler 
cidarı  bulunan,postkontrast  dinamik  incelemede  cidarda, 
solid nodüler kesimlerde ve septalarda kontrast tutan kitlesel 
lezyon  saptanmış.Subtotal  pankreotektomi  ve  splenektomi 
uygulandı.  Patolojisinde  solid  psödopapiller  neoplazi,cerrahi 
sınırlarda tümör olmadığı saptanmıştır.Taramalarında metastaz 
saptanmayan  hasta  ilaçsız  izlenmektedir.  Takiplerinde  relaps 
bulgusu saptanmamıştır.
Sonuç:
Polikistik  böbrek  hastalığı  nedeniyle  takip  edilmekte  olan 
hastalarda  yapılan  rutin  görüntüleme  tetkiklerinde  karaciğer, 
pankreas  gibi  organlarda  da  kistik  lezyonlar  saptanmaktadır. 
Bunların    bir  kısmında  tümör  gelişebileceği  bildirilmektedir.
Şüpheli görülen lerin ileri görüntüleme tetkikleriyle incelenmesi 
gerekmektedir.  Hastamızdada  lezyonun  karakterizasyonu  için 
dinamik  MR    tanıda  yol  gösterici  olmuştur.    Pankreasın  solid 
psödopapiller  neoplazisi  nadir  görülen  kistik  tümörlerden 
bir  tanesi  olup  yavaş  seyirli  olmaktadır.  Literatürde  polikistik 
böbrek  hastalığına  eşlik  eden  pankreasın  solid  psödopapiller 
neoplazisi bildirilmemiştir.
EP-123
İNTRAKRANİAL METASTATİK HEPATOSELÜLER KARSİNOM; 
OLGU SUNUMU
MEHMET ALİ NAHİT ŞENDUR , SERCAN AKSOY , MUHAMMED 
BÜLENT AKINCI , ŞEBNEM YAMAN , OZAN YAZICI , NURİYE 
YILDIRIM ÖZDEMİR , DOĞAN UNCU 
 
ANKARA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ 
ONKOLOJİ KLİNİĞİ, ANKARA 
Amaç:
Hepatosellüler  karsinoma  (HCC)  karaciğerin  en  sık 
görülen  primer  tümörüdür.  HCC,  genellikle  bölgesel  lenf 
nodlarına  ve  akciğere  metastaz  yapmaktadır.  Ekstrahepatik 
metastazlar  HCC  hastalarında  çok  sık  görülmesine  rağmen 
intrakranial  metastaz  çok  nadir  olarak  görülmektedir. 
İntrakranial metastazlar, prognozu olumsuz etkilemektedir.
Bulgular:
Kronik hepatit B tanısı ile takip edilen 75 yaşında erkek hasta, son 
dönemde artan halsizlik, iştahsızlık ve şiddetli baş ağrısı şikayeti 
ile  başvurdu.  Hastanın  çekilen  Kranial  MR’da  en  büyüğü  sağ 
serebral hemisferde oksipital bölgede 15x18 mm boyutlarında 
olmak  üzere,  bilateral  oksipital  bölgede  subkortikal  alnda  ve 
sentrum  semiovale  düzeyinde  hafif  hiperintens  görünümde 
metastatik kitle lezyonları izlendi. Hastaya primerini araştırmak 
üzere  çekilen  toraks  ve  abdomen  bilgisayarlı  tomografisinde 
her  2  akciğerde  yaygın,  en  büyüğü  23x21  mm  nodüller  ve 
karaciğerde sağ lob anteror ve posterior kesimlerinde HCC ile 
uyumlu  en  büyüğü  62x53  mm  kitle  lezyonları  ve  aortokaval, 
paraaortik 41x27 mm lenfadenopatiler izlendi. Gönderilen AFP 
değeri 1210 U/L (0-5 U/L), saptanırken diğer tümör belirteçleri 
normal olarak saptandı. Hastanın radyolojik bulguları HCC ile 
uyumlu  olduğundan  biyopsi  yapılmadı.  Kranial  metaztazları 
olan  hastaya  palyatif  300  cGy  /  10  fraksiyonda  toplam  3000 
cGy palyatif radyoterapi (RT) uygulandı. RT tedavisi verildikten 
sonra tek ajan adriamisin kemoterapisi başlandı. Hasta 3. Kür 
tedavisini halen almaktadır.
Sonuç:
HCC en sık akciğer (34-70%), ve lokal lenf nodlarına (16-45%) 
metastaz  yapmaktadır.  İntrakranial  metastazlar  ise  çok  nadir 
görülmekle beraber HCC’li hastalarda kötü prognozun önemli 
göstergelerinden  biridir.    Sonuç  olarak,  seçilmiş  vakalarda 
cerrahi, ablasyon ve embolizasyonu içeren lokorejional tedavi, 
konformal veya stereotaktik radyoterapi, kemoterapi ve hedefe 
yönelik sistemik tedaviler kullanılabilir.
EP-124
ÖZEFAGUS KANSERLİ OLGUDA PANKREAS METASTAZI
MESUT GÖÇER 
3
, ALİ MURAT TATLI 
1
, TEKİNALP GELEN 
2

HASAN ŞENOL COŞKUN 
1
, MÜKREMİN UYSAL 
1
, SEMA 
SEZGİN GÖKSU 
1
, DENİZ ARSLAN 
1
, ŞEYDA GÜNDÜZ 
1
, SULTAN 
EDEBALİ 
3
, HAKAN BOZCUK 
1
, BURHAN SAVAŞ 
1
 
 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANA 
BİLİM DALI TIBBI ONKOLOJİ 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, PATOLOJİ ABD 

AKDENİZÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇHASTALIKLARI
Amaç:
Özefagus  kanserli  olguların  %95’inden  fazlasını  yassı  epitel 
hücreli  karsinomlar  ve  adenokarsinomlar  oluşturmaktadır.
Adenokarsinom  olguları  sıklıkla  intraabdominal(karaciğer,peri
ton) metastaz yaparken, yassı epitel hücreli karsinom olguları 
sıklıkla intratorasik organlara metastaz yapmaktadır. Özefagus 
yassı  epitel  hücreli  kanserinin    pankreas  metastazı  şimdiye 
kadar tek vakayla bildirilmiştir. Bu yazıda pankreas metastazı 
yapmış özefagus yassı hücreli kanser  olgumuz sunulmaktadır.
Gereç ve Yöntem:
Bu  yazıda  pankreas  metastazı  yapmış  özefagus  yassı  hücreli 
kanser  olgumuz sunulmaktadır.
Bulgular:
Dört  senedir  remisyonda  yassı  epitel  hücreli  özefagus  
karsinomu  tanısıyla    izlenilen    39  yaşında  kadın    hasta 
sarılık  şikayeti  ile  başvurdu.  Ultrasonografisinde  pankreas 
başında  kitle  ile  koledok  ve  intrahepatik  safra  yollarında 
dilatasyon  saptandı.    FDG  PET-BT  görüntülemede  pankreas 
lokalizasyonunda  7X5  cm  hipermetabolik  kitle  (SUV:32)  ve 
batın  içi  lenfadenopati  (SUV:31)  görüldü.    Ca19-9  tümör 
belirteci değeri 1669 U/ml  bulundu.  Doku tanısı için  pankreas 
başındaki kitleden biyopsi alındı. Patoloji sonucu  yassı epitel 
hücreli karsinom metastazı olarak raporlanmış ve 4 sene önceki 

196
primer kitle ile karşılaştırılarak benzer yapıda olduğu belirtildi. 
Hiperbilüribinemisi için  ERCP ile koledoğa stent  yerleştirildi. 
Biluribin  değerleri  normale  gelince  palyatif  kemoterapisi  21 
günde bir  sisplatin (75 mg/m
2
) 1. gün ve 5fluorourasil (750 mg/
m
2    
5 gün) şeklinde başlandı. İki kür kemoterapi sonrası yapılan 
PET-BT`de progresyon saptanan hastaya ikinci sıra kemoterapi 
olarak 28 günde bir gemsitabin (1000 mg/m
2
 1., 8., 15. gün) 
başlandı. Halen bu tedavi devam etmektedir.
Sonuç:
Pankreas  kanserlerinde  öncelikle  primer  pankreas  kanserleri 
düşünülmelidir,  çünkü  başka  organ  kanserlerinin  pankreas 
metastazları  oldukça  nadir  olup  tüm  pankreas  kanserlerinin 
%2`sinde  daha  azını  oluştururlar.  Pankrasa  metastaz  en  çok 
böbrek  hücreli  kanserde  görülür.  Özefagusun  pankreasa 
metastazı  ise  tek  vaka  bildirimi  ile  bilinmektedir.  Esfehani  ve 
arkdaşları tarafından yayınlanan bu vakada da bizim vakamıza 
benzer şekilde özefagus kanserinin histolojik tipi yassı hücreli 
kanser olarak belirtilmiştir ve pankreas dışında başka bir organ 
metastazı  gözlenmemiştir.  Sonuç  olarak  öyküsünde  tedavi 
edilmiş kanser bulunan hastalarda gelişen pankreatik kitlelerde 
metastaz  olasılığının  göz  önünde  bulundurulması    hastanın 
tedavi ve seyrini olumlu etkileyebilir. 
EP-125
GASTROİNTESTİNAL KANSERLERDE KRANİAL METASTAZ
DİLEK ERDEM 
1
, İDRİS YÜCEL 
1
, BAHİDDİN YILMAZ 
1
, GÜZİN 
DEMİRAĞ 
1
, ENGİN KUT 
2
, FATİH ÇİLİNGİR 
2
, YASEMİN KEMAL 
1

FATİH TEKER 
1
 
 

ONDOKUZMAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ 
ONKOLOJİ BÖLÜMÜ 

ONDOKUZMAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ 
HASTALIKLARI ANABİLİM DALI
Amaç:
Beyin  metastazlarının  yalnızca  %  4’ünden  azı  gastrointestinal 
sistem  kanserlerinden  kaynaklanır.  Bu  çalışmanın  amacı; 
GIS  kökenli  tümörlerin  beyin  metastazlarının  özelliklerini 
incelemektir.
Gereç ve Yöntem:
Bu  çalışmaya  1863  GIS  kökenli  tümöre  sahip  hasta  alındı. 
Hastalarda,  51  özofagus  kanseri,  516  mide  kanseri,  5  ince 
barsak tümörü, 878 kolorektal kanser, 11 safra kesesi kanseri, 
190 pankreas kanseri, 119 HCC, 63 kolanjiosellüler kanser ve 
30  GIST  tanısı  vardı.  Hastalar  arasında  beyin  metastazlı  20 
hasta bulundu (% 1.07). Bu hastalarda, tümörün GIS yerleşim 
yeri,    tanıdaki  evreleri,  ekstrakranial  metastazları,  kranial 
metastaz yerleşim yeri, tanı-kranial metastaz intervali, kranial 
metastaza ait semptomları, tedavi modaliteleri ve OS incelendi. 
SPSS 16 kullanıldı.
Bulgular:
20  kranial  metastazlı  gastrointestinal  sistem  kaynaklı  kanser 
hastası çalışmaya dahil edildi. Hastaların yaş ortalaması 54.6 ± 
1.1 yıl idi ve hastaların % 70 ’i (n=14) erkekti. Bu hastaların 4’ü 
mide kanseri (% 20), 15’i kolorektal kanseri (% 75) ve 1 hasta 
da pankreas kanseri (% 5) idi. Ekstrakranial metastazı olmayan 
3 hasta vardı (% 15) ve üç hastada da kolorektal kanser vardı. 
Bu  hastaların  2’si  erkekti  ve  bunların  tümörleri  rektumda 
idi; 1 hasta ise kadındı ve tümör yerleşimi sigmoid bölge idi.  
Hastaların  7’sinde    birden  fazla  ekstrakranial  odak  varken; 
genel anlamda en sık metastatik odaklar, 10 hastada akciğer 
metastazı ve 9 hastada karaciğer metastazı idi. Tanı-nüks veya 
metastaz intervali ortalama 20.6 ay (0-89 ay) iken tanı-kranial 
metastaz  intervali  ortalama    30.1  ay  saptandı  (0-138  ay).  En 
sık semptom % 38.9 oranında görülen başağrısı idi, 2 hastada 
semptom yoktu.
Kranial  metastaz  tedavisinde    ise  4  hastaya  yalnız  steroid 
tedavisi  verilirken,  7  hastaya  radyoterapi  (%  35),  6  hastaya 
hem cerrahi hem de RT verildi (% 30). 17 hasta (% 85) öldü; 
bu  hastalardan  yalnız  4’ü  kanser  dışı  nedenlerden  öldü,  13  
hastada ise hastalık progrese idi. OS ortalama 35.0 ± 3.6 ay (1-
141 ay) idi. Ekstrakranial metastazı olmayan 3 hastanın OS 36.6 
ay iken, ekstrakranial metastazlı hastaların OS 31.6 ay saptandı. 
Sonuç:
Beyin  tümörlerinin  %  20-40’ı  metastatiktir.  Beyine  en  sık 
metastaz  meme  ve  akciğer  kanserlerinden  gelir,  GIS  kaynaklı 
olması nadirdir. Literatüre göre mide kanseri kranial metastazı 
%  0.6  iken,  bizde  bu  oran  0.7  idi.  Kolorektal  kanserde 
ise  literatüre göre % 1-4 oranında kranial metastaz görülür ve 
hastaların büyük bir kısmında (% 55) metastaz serebellumda 
saptanır;  çalışmamızın  sonuçları  da  literatürle  benzerdi  ( 
kolorektal  kanserde  kranial  metastaz  oranı  %  1.7  ve  en  sık 
serebellar  yerleşim).  Kranial  metastazı  saptandığında  sıklıkla 
karaciğer ve akciğer metastazının da eşlik ettiği gösterilmiştir; 
bizim çalışmamızda tanıda metastatik 10 hastanın 5’inde tek 
başına  karaciğer  metastazı,  1’inde  akciğer  metastazı  görüldü 
ve bu sonuçlar literatürden farklı idi çünkü literatürde en sık 
akciğer metastazı saptanmıştı. Çalışmamızda literatürle benzer 
şekilde sigmoid ve rektum, beyin metastazlı kolorektal kanser 
hastalarında  en  sık  tümör  lokalizasyonu  idi.  Başağrısı  benzer 
şekilde en sık semptomdu.
Yorum:  GIS  kanserlerinde  beyin  metastazı  nadir  ve  geç 
bulgudur.  Kanserde  teşhis  ve  tedavi  modaliteleri  sonucu 
sağkalım uzadığından beyin metastazı görülme ihtimali artar. 
Bu hastaların prognozu kötü olarak bilinir ancak ekstrakranial 
metastazı  olmayan  ve  tedavisiz  bırakılmayan  hastalarda 
sağkalım daha iyi olarak bilinir. Semptomatik hastalarda  tanıda 
ve  asemptomatik  akciğer,  karaciğer  gibi  organlara  metastaz 
yapmış hastalarda kranial görüntüleme önerilebilir.
Yüklə 6,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin