202
ANKARA ONKOLOJİ HASTANESİ
Amaç:
Germ hücreli tümörler (GHT), 15-35 yaş arası erkeklerde görülen
en sık neoplazidir ve testis kanserlerinin %95’ini oluşturur.
GHT’lerin başlıca tipleri seminomalar ve nonseminomatöz
germ hücreli tümörlerdir (NSGHT).
Gereç ve Yöntem:
Bu çalışmada, merkezimizdeki testis GHT tanılı hastaların
demografik, klinik, patolojik özelliklerini ve sağkalım oranlarını
değerlendirmeyi amaçladık. Merkezimize Nisan 1995 ile Kasım
2010 tarihleri arasında testis GHT tanısıyla başvuran ve yeterli
verisi olan 95 hastanın dosyaları retrospektif olarak incelendi.
Bulgular:
Otuziki (%33.7) hasta seminoma, 63 (%66.3) hasta ise NSGHT idi.
Ortanca yaş seminoma grubunda 40 (min-maks 21-77), NSGHT
grubunda 30 idi (min-maks; 17-57). Tümör lokalizasyonu, 92
(%96.9) hastada gonadal iken, 3 (%3.1) hastada ekstragonadal
idi. Ortanca takip süresi seminoma grubunda 19 ay (2-121),
NSGHT grubunda 21 aydı (0-196). Takip süresinde seminoma
grubundan 4 (%12.5), NSGHT grubundan 35 (%29.9) hastada
relaps veya progresif hastalık saptandı. Beş yıllık progresyonsuz
sağkalım (PFS) oranı seminoma grubunda %82, NSGHT
grubunda %79’u (p=0.52). Seminoma grubunda postoperatif
laktat dehidrogenaz (LDH) serum düzeylerinin relaps oranı
üzerine etkisi yoktu ancak ß-HCG düzeyinin yüksekliği ile
nüks arasında istatiksel bir ilişki saptanmıştı (p=0.047). Beş
yıllık genel sağkalım seminoma grubunda %92 iken NSGHT
grubunda %84 olarak saptandı. NSGHT grubunda ECOG, klinik
evre ve birinci basamak kemoterapiye yanıt oranları sağkalımı
etkilerken (p<0.001), tümör lokalizasyonu genel sağkalım
oranını etkileyen önemli bir faktördü (p=0.003).
Sonuç:
Testis germ hücreli tümörü büyük oranda kür elde edilebilir
bir hastalıktır. Çalışmamızda, literatürle uyumlu olarak
seminoma grubunun prognozu NSGHT grubundan daha iyiydi.
Ekstragonadal germ hücreli tümörler de gonadal olanlarla
kıyaslandıklarında daha kötü prognoza sahipti.
EP-138
OLGU BİLDİRİMİ: 17 YIL SONRA NÜKS EDEN BİR TESTİS
TÜMÖRÜ OLGUSU; MALİGN GERM HÜCRELİ TÜMÖRLERDE
GEÇ NÜKSLERİN ÖNEMİ
LEYLA KILIÇ , FATMA ŞEN , İBRAHİM YILDIZ , SERKAN KESKİN ,
MELTEM EKENEL , MERT BAŞARAN
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ, MEDİKAL
ONKOLOJİ BİLİM DALI
Amaç:
Germ hücreli tümörlerin >%90’ında nüksler ilk iki yıl içinde
gerçekleşir. Tüm testis kanserlerinin % 1-6’sında iki yıldan daha
geç dönemde nüks görülebilir. En sık nüks yeri retroperitoneal
bölge ve akciğerlerdir.
Gereç ve Yöntem:
Literatürde en geç testis tümörü nüksü 43 yıl sonra bildirilmekle
birlikte on yıllar sonra olabileceğine dair yayınlar bildirilmiştir.
Bizim olgumuzda 14 yıl sonra nüks eden germ hücreli tümör
mevcuttu.
Bulgular:
1994 yılında karın ağrısı şikayetiyle başvuran 29 yaşındaki
erkek hastanın tetkiklerinde testis tümörü saptanarak opere
edilmiş; mikst germ hücreli tümör (teratom ve endodermal
sinüs tümörü) saptanmış. Batında konglomere LAP’lar ve
pelvik düzeyde 130x145 mm kitle tespit edilerek kemoterapi
başlanmış. 4 kür VeIP (etoposid, ifosfamid ve sisplatin ) sonrası
parsiyel yanıt elde edilen hasta rest kitle için opere edilmiş.
Postop 3 kür BEP ve lokal RT uygulanmış. Nisan 2011’e kadar
sorunsuzken retroperitoneal 41x80 mm kitle saptanmış. Bu
sırada tümör belirteçleri normalmiş. RPLND yapılan hastanın
patolojisi endodermal sinüs tümörü gelmişti. Hastaya yeniden
VIP (vinblastin, ifosfamid ve etoposid) tedavisi başlandı.
Sonuç:
Geç nükslerde konvansiyonel kemoterapiler ve rezidüel
lezyonların eksizyonu ile uzun dönem sağkalım oranları %
50’lerdedir. Daha önce kemoterapi almamış olanlarda ve
komplet rezeksiyonda sağkalımın arttığı bildirilmektedir.
EP-139
İLERİ YAŞTA NADİR GÖRÜLEN EKSTRAGONADAL YERLEŞİMLİ
GERM HÜCRELİ TÜMÖR OLGUSU
MEHMET TÜRKELİ , KERİM CAYIR , MEHMET BİLİCİ , NİLGÜN
YILDIRIM , SALİM BAŞOL TEKİN
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ
Amaç:
Testis ya da over kaynaklı primer tümör olmaksızın ortaya çıkan
germ hücreli tümörler, ekstragonadal germ hücreli tümörler
olarak adlandırılırlar ve görülme sıklığı tam bilinmemekle
birlikte tüm germ hücreli tümorlerin %2-5’ini oluşturduğu
düşünülmektedir.
Gereç ve Yöntem:
Olgumuz 73 yaşında erkek hasta; karın ağrısı, iştahsızlık,
şişkinlik, kilo kaybı şikayetleri ile başvurdu. Hastanın dış
merkezde yapılan üst GİS endoskopide Mide CA (Germ hücreli
tümor?)tanısı konmuş. Bakılan AFP>10000 IU/ml idi. Çekilen
PET de mide korpusda hipermetabolik asimetrik kitlesel
duvar kalınlaşması ve lokal lenf bezi metastazları tespit edildi,
uzak metastaz tespit edilmedi. Temmuz 2010 tarihinde total
gastrektomi+Roux NY tipi özefagojejunostomi+omentektomi
yapıldı. Postop. patolojisi; malignite pozitif doku örneği,
tümor çapı:8,5x7x3 cm, serozaya invaze, 21 adet lenf nodu
pozitif bulunmuş olup bulgular Yolk Salk Tümörü (Hepatoid
Patern ) lehine yorumlanmıştır. Hastaya Adjuvan 4 kür BEP
kemoterapisi verildi.
Bulgular:
KT sonrası takibe alınan hasta ilk kontrolüne öksürük, dispne,
hemoptizi şikayetleri ile PS:3 -4 olarak geldi. Bakılan AFP>20000
IU/ml idi. Çekilen Akciğer BT de her iki akciğer bazallerde
buzlu cam görünümü mevcuttu.Yapılan bronkoskopide şüpheli
görülen sağ alt lop posterobazal içersinden BAL yapıldı.
204
EP-142
UNİLATERAL PLEVRAL EFÜZYONLA PROGRESE OLAN
MULTİPLE MYELOMA OLGUSU
BERNA BOZKURT DUMAN
1
, MELEK ERKİŞİ
2
, BERKSOY SAHİN
2
,
OĞUZ KARA
2
, MERAL GÜNALDI
2
, ÇİĞDEM
USUL AFŞAR
2
,
VEHBİ ERÇOLAK
2
1
ADANA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
2
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ
B.D.
Amaç:
Giriş:
Multipl Myelom (MM), anormal plazma hücrelerinin;
monoklonal immunoglobulin veya hafif zincir fazla üretimi ile
birlikte malign proliferasyonudur. Plevral efüzyon myeloma
%6 oranında eşlik edebilir. Burada unilateral plevral efüzyonla
progrese olan MM olgusu sunulmuştur.
Olgu Sunumu:
63 yaşında erkek hasta , yaklaşık 4 aydır bel ağrısı olması
üzerine doktora başvuran hastaya çekilen torakal MR
incelemede: T3-6 düzeylerinde sağ paravertebral, T4 vertebra
sağ pedinkülünü destrükte eden kitle saptanmş. Kitleye total
eksizyon ve posterior dekompresyon uygulanmış. Patoloji
sonucu plazma hücreli neoplazi (CD38+, Lambda+ keratin(-),
kappa (-) olarak değerlendirildi. Kemik iliği aspirasyon,
biyopsi sonucu; plazma hücre neoplazisi, plazma hücreli
myeloma olarak (CD38+, Lambda+, Kappa-) saptandı. Durie
Salmon evreleme sistemine göre Evre IIA, International
Staging System(ISS)’ e göre Evre II olarak değerlendirildi.
FISH analizinde; p53(17p 13.1) delesyonu için (+), 13q14
delesyonu için (-),t(11,14) translokasyonu için(-) saptandı.
Hastaya Vincristine, Adriamisin, Deksametazon,Zoledronik
asit kombinasyon rejimi 3 kür uygulandı.Kontrol kemik iliği
incelemesinde rezidüel hastalık saptandı. Hastada ciddi
nefes darlığı gelişti. Başlangıçta akciğer grafisi normal olan
hastanın; nefes darlığı olması üzerine çektirilen direk akciğer
grafisinde sol hemitoraksta plevral efuzyon ve yapılan
bilgisayarlı tomografide solda basınçlı plevral efüzyon ve sol
alt lobda total üst lobda subtotal atelektazi saptandı. Plevral
mayi boşaltıldı.Plevral mayiden alınan sıvı santrifüj edilerek
giemsa ile boyandı. Yapılan mikroskopik incelemede plazma
hücre infiltrasyonu saptandı (şekil 1).Patoloji sonucuda plazma
hücre infiltrasyonu olarak değerlendirildi.Hastaya Bortezomib
deksametazon kombinasyon tedavisi başlandı.
Tartışma:
Myelamatoz plevral efüzyonun patogenezi net değildir. İskelet
lezyonlarından veya göğüs duvarı plazmositomlarından
plevraya direk yayılım ortaya konulan sebeplerden birisidir.
Plörodezis ve agresif kemoterapi rejimleri ile gerileyebilir fakat
buna rağmen sağkalım süresi 4 ay gibi kısa bir süredir. MM’da
çok çeşitli sebeplere bağlı plevral efüzyon olabilir. Plevral mayi
eksuda vasfındaysa bir sonraki basamak myelomatoz plevral
efüzyonu ekarte etmektir.
Sonuç:
SONUÇ: MM tanılı hastalarda plevral efüzyonun birçok
sebebi olabileceği gibi burda sunulan olguda olduğu gibi MM
tutulumuda akla getirilmelidir.
EP-143
HEMATOLOJİK MALİGNİTELERDE ENDOMETRİUM, OVER VE
SERVİKS TUTULUMU
ÇİĞDEM USUL AFŞAR
1
, İSMAİL OĞUZ KARA
1
, MERAL
GÜNALDI
1
, BERNA BOZKURT DUMAN
2
, VEHBİ ERÇOLAK
1
1
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ BD
2
ADANA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Amaç:
Kronik lenfoproliferatif hastalık (KLL) ve diffüz büyük B hücreli
lenfoma (DBBHL) sık görülen hematolojik maligniteler olup,
kadın hastalarda genital organlarda tutulum ve buna bağlı
komplikasyonlar yapabilmektedirler.
Gereç ve Yöntem:
KLL ve DBBHL olan 2 vakada genital organ tutulumlarını
vurgulamak istedik.
Bulgular:
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
205
VAKA-1: 49 yaşında kadın hasta, 14 aydır evre 1 KLL
nedeniyle tedavisiz izlemde iken, sistosel ve sol over
torsiyonu nedeniyle 2 kez opere oldu. Patolojisinde 7.5x6x5
cm boyutlarında hemorajik rüptüre over kisti, duvarında
hematom, intravasküler CD 20 (+), CD 5 (+) lenfoid hücreler
görülmüş olup bu hücreler kronik lenfositik lösemi hücreleri
olarak düşünüldü. Daha sonra menometrorajisi gelişen
hastaya uygulanan endometriyum biyopsisi kronik lenfositik
lösemi, endometriyal polip, menstrüel evrede endometriyum,
özellikle kanama alanlarında ve kan damarları içerisinde CD 20
(+), CD 5 (+), CD 23 (+) lenfoid hücreler ile uyumlu olarak geldi.
Hastanın WBC: 70.000/mm
3
(%58 lenfosit), Hb: 10.6 g/dl, Htc:
%32, PLT: 214.000/mm
3
idi. Biyokimyasal testleri normalDİ.
Hastanın BT’lerinde bilateral servikal, supraklavikuler, aksiler
LAP saptandı. Hastaya bunun üzerine kemoterapi (rituksimab
içeren) başlandı.
Dostları ilə paylaş: