Monte Cristo Kontu (epsilon)



Yüklə 0,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə36/44
tarix02.01.2022
ölçüsü0,64 Mb.
#37205
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   44
3913-Monte Cristo Kontu-Alexandre Dumas-Elchin Gen-2002-133s

OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
şöminenin  alevi  odayı  aydınlatmaya  devam  ediyordu;  sokaktaki  bütün  sesler  kesilmiş,  odayı  ürkütücü
bir  sessizlik  kaplamıştı.  Edward’ın  odasının  kapısı  açıldı  ve  karşıdaki  aynada  Bayan  Villefort’un
yansıması  göründü.  Bayan  Villefort  bir  süre  durup  çevresini  dinledikten  sonra,  Valentine’in  başucuna
gidip koyduğu sıvının içilmiş olup olmadığına baktı.
Bardak,  Kont’un  bıraktığı  gibi,  yarısına  kadar  dolu  olarak  duruyordu.  Bayan  Villefort,  kalan  sıvıyı
şömineye  döktükten  sonra  bardağı  iyice  yıkayıp  kurulayarak  tekrar  yerine  koydu.  Sonra  yatağa  eğilerek
Valentine’e  baktı.  Genç  kızın  solgun  yüzünde  en  ufak  bir  yaşam  belirtisi  görünmüyordu.  Bayan  Villefort
elini  kızın  kalbine  koydu;  hiçbir  hareket  yoktu.  Genç  kadın  her  şeyin  bittiğinden  emin  olduktan  sonra
sessizce odadan çıktı.
Sabahleyin hemşire, Valentine’in odasına girdiğinde onun uyumakta olduğunu düşündü. Masada yarısına
kadar  dolu  bardağı  görünce,  “Güzel,  ilacını  içmiş,”  dedi.  Sonra  şöminedeki  ateşi  yenileyerek  rahat  bir
koltuğa  oturup  Valentine  uyanıncaya  kadar  kestirmeye  karar  verdi.  Saat  sekizde  uyandığında,  genç  kızın
hâlâ  uyuduğunu  görerek  şaşırdı.  Yatağa  yaklaştığında  kızın  dudaklarının  bembeyaz  olduğunu  gördü;
yataktan  sarkan  kolunu  kaldırmaya  çalıştığında  bedeninin  ağırlığını  hissetti.  Korkunç  bir  çığlık  atarak
kapıya koştu ve “Yardım edin! Yardım edin!” diye bağırdı.
“Yardım  mı?  Kime?”  diye  seslendi  doktor  merdivenlerin  altından.  Valentine’i  kontrol  etmek  için  her
sabah aynı saatte geliyordu.
“Ne oluyor?” dedi Bay Villefort odasından çıkarak.
“Hemen Valentine’in odasına gidelim,” dedi doktor.
Bay  d’Avrigny  ile  Bay  Villefort  genç  kızın  odasına  çıktıklarında  bütün  uşakları  dehşet  içinde
Valentine’in cansız bedenine bakarken buldular.
“Bayan Villefort’u çağırın, çabuk!” dedi Bay Villefort. Odaya girmeye korkar gibiydi.
“Yine mi Tanrım!” dedi doktor, ‘Valentine’in yanına gittiğinde. “Bütün bunlar ne zaman sona erecek?”
O  sırada  Bayan  Villefort  da  gelmişti.  Kapıda  durmuş  yüzüne  üzgün  bir  ifade  vermeye  çalışıyordu.
Birden doktorun, geçen akşam kendisinin boşalttığından emin olduğu bardağın içindeki sıvıyı koklamakta
olduğunu gördü. Bardak yarısına kadar doluydu; tıpkı Bayan Villefort içindekileri şömineye boşaltmadan
önce olduğu gibi. Genç kadın karşısında Valentine’in ruhunu görse bu kadar dehşete kapılmazdı herhalde;
bardağı  boşalttığından  o  kadar  emindi  ki…  Sıvının  rengi  geçen  gece  kendisinin  koyduğu  sıvınınkiyle
aynıydı ve Bay d’Avrigny’nin bu konuda yanılmasına olanak yoktu.
Bayan Villefort donakalmıştı. Doktor pencereye yaklaşarak bardağın içindekilere dikkatle baktı. Sonra
sıvıdan bir damla alıp tadına baktı.
“Ah!” diye mırıldandı. “Bu brusin değil. Bakalım bu kez ne kullanılmış!”
Böyle  dedikten  sonra  ilaç  dolabına  giderek  nitrik  asit  şişesini  aldı.  Bardağın  içine  birkaç  damla  asit
koydu ve bardaktaki sıvı hemen kırmızı bir renk aldı.
Bayan Villefort sendeleyerek kapıya doğru gitti ve odadan çıktı. Doktordan başka kimse onun çıktığını
görmemişti. Sonra Edward’ın odasından bir düşme sesi geldi.
“Gidip Bayan Villefort’la ilgilenin, pek iyi değil galiba,” dedi doktor hemşireye.
“Ama ya Bayan Valentine?”


“Bayan Valentine’in artık yardıma gereksinimi yok, o öldü!”
“Öldü mü dediniz?” diye bağırdı kapıda duran bir yabancı.
Bay Villefort ile doktor arkalarına baktıklarında, sararmış bir yüzle kapıda duran Morrel’i gördüler.
“Siz de kimsiniz?” diye sordu Villefort. “Bizi rahatsız etmemeniz gerektiğini görmüyor musunuz? Gidin
buradan!”
şaşkınlık  içinde  Valentine’in  cansız  bedenine  bakan  Morrel,  birkaç  dakika  hiçbir  şey  söyleyemeden
kaldı. Sonra arkasını dönerek odadan çıktı. Beş dakika sonra Villefort ile doktor, Morrel’i kucağında Bay
Noirtier’yle  birlikte  merdivenleri  çıkarken  gördüler.  Odaya  girdiklerinde  Morrel,  Noirtier’nin
sandalyesini kurarak yaşlı adamın oturmasına yardım etti.
“Valentine’e  yaptıklarını  görüyor  musunuz?”  diye  bağırdı  Morrel.  Yaşlı  adamın  yüzü  boğazında
düğümlenen öfkeyle morarmıştı. Doktor ona doğru koşup solumasını sağlamak için bir ilaç verdi.
“Bana kim olduğumu soruyorlar efendim! Ne hakla buraya geldiğimi soruyorlar!” diye bağırdı Morrel,
yaşlı adamın ellerine sarılarak. “Onlara anlatın! Valentine’le nişanlı olduğumu, bu dünyada sevdiğim tek
kişinin o olduğunu anlatın!” Genç adamın sesi gözyaşlarıyla boğuluyordu. Yatağın önünde dizleri üzerine
çöküp ağlamayı sürdürdü. Doktor o kadar duygulanmıştı ki bu manzaraya daha fazla dayanamayarak başını
çevirdi. Bay Villefort ise genç adama hiçbir şey sormadan elini uzattı.
“Kızımı  sevdiğinizi,  onunla  nişanlı  olduğunuzu  söylüyorsunuz,”  dedi.  “Aranızdaki  bu  sevgiden
haberimin  olmamasına  karşın,  üzüntünüzün  içtenliği  karşısında  size  kızamıyorum.  Üstelik  kendi  acım  o
kadar  derin  ki  kimseye  kızacak  halim  yok.  Ama  gördüğünüz  gibi,  evlenmeyi  düşündüğünüz  bu  melek
aramızdan ayrıldı ve artık ihtiyacı olan tek kişi bir rahip.”
“Yanılıyorsunuz bayım,” dedi Morrel ayağa kalkarak. “Valentine’in ihtiyacı olan kişi, onun intikamını
alacak bir kimse! Siz isterseniz rahibi çağırın, onun intikamını ben alırım!”
“Ne demek istiyorsunuz?” diye mırıldandı Villefort titreyerek.
“şunu  demek  istiyorum  bayım:  Bir  baba  olarak  görevinizi  yerine  getirdiniz,  şimdi  sıra  savcılık
görevinizde!”
Noirtier’nin gözleri parladı, doktor da Morrel’e yaklaştı.
“Ne dediğimin farkındayım ben,” diye sürdürdü Morrel. “Valentine öldürüldü! Son dört aydır bu evdeki
dördüncü  cinayet  bu.  Dört  gün  önce  de  Valentine’i  zehirlemeye  çalışmışlar,  ancak  Bay  Noirtier’nin
önlemleri sayesinde başaramamışlardı. Sonunda zehir değiştirildi ve bu korkunç iş başarıya ulaştı. Siz de
bunları gayet iyi biliyorsunuz, çünkü bu bey, hem bir doktor hem de bir dost olarak, sizi uyarmıştı. “
Sıra doktordaydı.
“Bay  Morrel’in  adalet  isteğine  katılıyorum,”  dedi.  “İlgisizliğimin  katilleri  cesaretlendirmiş  olduğunu
düşündükçe kanım beynime çıkıyor!”
“Ah Tanrım, ne olur bana acı!” diye mırıldandı Villefort.
Morrel başını kaldırdığında Noirtier’nin gözleriyle karşılaştı. “Bir dakika beyler,” dedi. “Bay Noirtier
konuşmak istiyor. Katilin kim olduğunu biliyor musunuz?”
“Evet,” dedi yaşlı adam.
“O halde bize yardım edeceksiniz! Dinleyin doktor, dinleyin!”
Yaşlı adam Morrel’e kapıyı gösterdi.
“Çıkmamı mı istiyorsunuz?”
“Evet,” diye başını salladı Noirtier.
“Ah, ama neden? Hiç olmazsa sonra gelebilir miyim?”
“Evet.”


“Bir tek ben mi çıkacağım?”
“Hayır.”
“Yanıma kimi alayım, doktoru mu?”
“Evet.”
“Bay Villefort’la yalnız mı kalmak istiyorsunuz?”
“Evet.”
Bay d’Avrigny, Morrel’in kolunu tuttu, birlikte odadan çıktılar. Yarım saat kadar sonra Villefort kapıda
göründü. “Gelin,” dedi. Yüzü çok solgundu, alnında iri ter damlaları birikmişti.
“Beyler,”  dedi  odaya  girdiklerinde,  “bu  sırrın  sonsuza  kadar  aramızda  kalacağına  dair  bana  söz
vermenizi istiyorum.”
“Peki ya suçlu? Katil?” diye bağırdı Morrel.
“Endişelenmeyin, adalet yerini  bulacaktır,” dedi Villefort.  “Babam bana katilin  kim olduğunu söyledi
ve  o  da,  intikam  almayı  en  az  sizler  kadar  istese  de,  bu  işin  bir  sır  olarak  kalması  konusunda  ısrarlı.
Çünkü Valentine’in intikamının alınacağını biliyor. Babam beni tanır, ona söz verdim. Sizden sadece bana
üç  gün  vermenizi  istiyorum.  Bu  üç  günün  sonunda  kızımın  katillerinden  alacağım  intikam,  en  duygusuz
adamın  bile  tüylerini  ürpertecek  kadar  korkunç  olacak.”  Villefort  bu  sözleri  söylerken  babasının  eline
sarılmıştı.
“Bana  söz  verin,”  dedi  Morrel’le  d’Avrigny’nin  ellerini  tutarak.  “Kızımın  intikamını  bana
bırakacağınıza söz verin!”
Doktor  içini  çekerek,  “Tamam!”  dedi.  Morrel  ise  elini  çekip  Valentine’in  yatağına  koştu.  Genç  kızı
dudağından öptükten sonra koşarak odadan çıktı.
Doktor, Villefort’a özellikle gelmesini istediği bir rahip olup olmadığını sordu.
“Hayır,” dedi Villefort, “en yakındakini çağırın.”
“Bitişiğinizdeki evi kiralayan İtalyan rahibi çağırayım o halde,” dedi doktor.
“Nasıl isterseniz,” diye karşılık verdi Villefort.
Doktor yandaki eve gidip rahibe olanları anlatarak Valentine’in son duasında yanında olmasını rica etti.
“Geleceğim bayım,” dedi rahip. “Hiçbir duanın benimki kadar içten olamayacağına emin olabilirsiniz.”
Bay  d’Avrigny  rahibi  doğrudan  Valentine’in  odasına  götürdü.  Bay  Villefort  kimseyle  görüşmek
istememişti. Odaya girdikleri anda Noirtier’nin gözleri rahibe takıldı; bir şeyler fark etmiş olsa gerekti,
çünkü  gözünü  bir  daha  rahipten  ayırmadı.  Doktor  Valentine  için  son  bir  kez  dua  ettikten  sonra  odadan
çıktı.
Rahip bütün ciddiyetiyle yatağın başına oturmuştu, doktor çıkar çıkmaz odaya açılan her iki kapıyı da
kapattı –kuşkusuz dua ederken rahatsız edilmek istemiyordu.
Rahip Busoni gün ağarıncaya kadar cesedin başında oturdu, sonra da kimseyi görmeden evine döndü.
Akşamleyin Bay Villefort ile doktor Noirtier’yi görmeye gittiklerinde epey şaşırdılar, yaşlı adam yüzünde
gülümsemeye yakın bir ifadeyle uyuyordu.



Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin