Məşairüş-şüəra
157
Aşıq Çələbi təzkirəsi xüsusilə Qanuni və II Səlim dövrü şairləri
üçün “Künhül-əxbar”ın birinci dərəcəli qaynaqlarındandır.
“Məşairüş-şüəra”nın ən diqqətçəkən özəlliyi bioqrafi yaları verilən
şairlərin şəxsi həyatlarına, iç dünyalarına və portretlərinə dair geniş
məlumat verilməsidir. Həmin şairlərin, xüsusilə müasir olanların
çevrələri, dostları, yaşayışları, əyləncələri, xarakterləri və sürdükləri
ömür haqqında bu əsərdə geniş məlumat verilir. Əsərin “Künhül-
əxbar”a qaynaqlıq etməsi yuxarıda sadalanan xüsusiyyətlərinə
görədir. Yoxsa Əli, Aşıq Çələbinin ədəbi iddialarına çox da
güvənməzdi” (Bax: Tənqid üçün adı çəkilən əsərlər).
Aşağıdakı müqayisə üçün verilən məlumatlar “Məşairüş-
şüəra”nın “Künhül-əxbar”a nə şəkildə qaynaqlıq etdiyini əyani
şəkildə göstərəcəkdir:
Məşairüş-şüəra 107/a
Həsbi
Keşfî merhümun birâder-i kihteridür. Germiyan ilinde Gedüs nâm
kasaba anun yeridür. İbrahim Paşa merhümun ünfüvân-ı vezâret ve
ünvân-ı siyâsetinde bir kan meclisinde bulınup Paşa örf emr eyler.
Subaşı oyuna getürüp kolından asdugı gibi bu beyti bediheten söyler.
157
“Meşâirü′ş-şuarâ”, Üniversitet Ktb. Ty. 2406 nömrəli nüsxə.
122
Derd-i dâg-ı aşk kim itmez tahammül
Kâf ana Hoş dutar bu nâtuvân gönlüm benüm insâf ana
İttifâk subaşınun kızı füc’eten fevt olur. Bî-günâhlıgına haml idüp
halâs kayd eyler. Paşa’ya iltüp vâfi r örf itdüm ikrâr itmedi dir. Yolda
gözi dahi bir agaca tokınup mecrüh olur. Hasbî ol cerahat elemin-
den bim-i mevtle nim-rüh olur. Paşa nazarına geldükde Paşa gözini
mecrüh görür. Molla Hasbî gözine ne oldı dir. Hasbî sultânum yerin
begenmedi çıkmak ister dir. Paşa dahi senün gözine görülecek var
diyu yine habs buyurur. Hasbî mahlasın tebdil idüp Habsî ider. Ol
mahlasla nice kasâyidi ve gazelliyâtı ve medâyıhı vardur. Şuyüh-ı
şu’arâdan Basirî ve Zâtî ve Keşfî ve Kandî divân yolında paşayı se-
lamlayup halâsa şefâ’at iderler. Paşa’ya rıfk u mülâyemet gelmiş
iken ba’z-ı münâfıklar şu’arâ sultânumı hicv ile korkudurlar ola mı
diyu gamz iderler. Paşa dahi pâdişâha arz ider. Zencîr ü mukayyed
ider. Ketâyün sarayı dimekle ma’rüf Üsküdar karşısında olan kal’ada
mahbüs-ı ebed ider. On yıl anda mahbüs-ı ebed kaldı. Ol kal’a gibi
deryâ-yı eşk-i nedâmete taldı. Bu murabba’ı ol vakt dimişdür. Hayli
derdmendânedür.
Mürəbbe:
Yine bir âh ideyin derd ile devrân aglasun
Nâlişüm efl âke çıksun çarh-ı gerdân aglasun
Cözlerüm yaşım görüp deryâ-yı ‘ummân aglasun
Hâlime kâfi rler acısun müselmân aglasun
Çünki sundı sâki-i devrân bana fi râk
Âlemi kıldı karanu çeşmime şâm-ı fi râk
Veh ki ben dil hasteyi öldürdi eyyâm-ı fi râk
Hâlüme kâfi rler acısun müselmân aglasun
123
Künhül-əxbar, s. 104-105 (390b - 391 a)
Həsbi
Anatolı vilâyetinden Gedus nâm kasabadandur. Kudemâdan
Keşfi ’nün karındaşı ve ol devr ayyaşlarının kallâşı ve evbâşı olmagla
İbrâhîm Paşa merhümun evâ’il-i vezâretinde bir fesâdda bulınmış.
İstanbul subaşısına habse virilüp işkence itmesi murâd olınmış. Ol
şeb ki mezbürı baglayup kollarından asarlar, Ya’ni ki ‘örf-i işkence
envâ’ını edâ itmeğe sa’y iderler. Hasbî bedîhe bir matla’ dimiş.
Subaşı az çok ehl-i tab’ muhibbi olmagla rahm eylemiş. Ol matla’
budur.
Beyt:
Derd-i dâg-ı aşk kim itmez tahammül Kâf ana
Hoş dutar bu nâtüvân gönlüm benüm insâf ana
İttifak ol gice subaşınun bir kızı dahı füc’eten vefat itmiş. Bu zikr
olman alâyim ke’ennehü Hasbî’nün bî-günâhlıgın isbât itmiş. İrtesi
divâna iletüp nice dürli işkence itdürdüm ikrar itmedi diyu siyânet
eyler. Hik- met Hüdâ’nundur Hasbî’nün yolca giderken bir dırahta
tokınup bir gözi mecrüh olmış. Paşa nazarına geldügi gibi Monlâ
Hasbi gözün n’oldı diyu sormış. Yerini begenmedi çıkmak ister sultâ-
num diyu cevâb virmiş. Hâlâ ki bu mahalde latîfe kasd itmesi vezîrün
tab’-ı nâ-mülâyîmine muhâlif gelüp senün gözine dahi görinecek var
ancak buyurmış. Hattâ bunı mahbese gönderüp İstanbul’la Üskü-
dar meyânındaki kal’a-i sagîre Ketâyün sarayı diyu meşhürdur ana
gönderilmiş. On yıl mikdârı mahbüs olup Hasbî mahlasın Habsî’ye
mübeddel kılmış. Hattâ mahlas perverligle nice nice kasâyid ü eş’âr
söylemiş.
İttifak kudemâ-i şu’arâdan Basîrî ve Keşfî ve Kandî vezir-i mumâi-
leyhi dîvân yolında selâmlamışlar. Vâfi r tazarru u niyazla Hasbî’nün
halâsını ricâ kılmışlar. Hâkim-i büzürkvâr ıtlâkına müteveccih olup
nev’an merhamet-girdâr oldukda ba’z-ı müfsîdîn nifâka sâlîk olur-
lar. Şu’arâ seni hicv ile tahfi f itmek şeklin gösterür diyu söylerler.
124
Paşa’nun tarik görmeden avdetine Hasbî’yi Habsî mahlasdan kur-
tarmaga müte’allik cell-i himmetden t’erâgatine bâ’is olurlar. Hasbı
dahi “hasbiyellahu vahdehu kefâ” virdine meşgül olup halâsı paşayı
mezbürun katli gününde müyesser olmış. El-kıssa âmî vü sebükser ü
meyhâr kimse imiş. Dikkat semtine sâlik olmayup diline geleni söy-
ler imiş. Hattâ mahbüs iken bu maküle bir murabba’ söylemiş.
Nazm:
Yine bir âh ideyin gerdün-ı gerdân aglasun
Nâlişim efl âke çıksun çarh-ı gerdân aglasun
Cözlerüm yaşın görüp deryâ-yı ummân aglasun
Hâlüme kâfi rler acısun müselmân aglasun
Çünki sundı sâki-i hicran bana câm-ı fi râk
Âlemi kıldı karanu çeşmüme şâm aglasun
Veh ki ben dil hasteyi öldürdi eyyâm-ı fi râk
Hâlüme kâfi rler acısun müselmân aglasun
Məşairüş-şüəra 113/a-b
Heyrəti
Adı Mehemmed Rûm ilinden şu'arâ ve zurefâ menşe'i olan Var-
dar- yenice'sindendür... İbrahim Paşa merhûma virdügi kasidesi
meşhûrdur. Paşa hayli himmet ve hüsn-i nevâziş ü terbiyet kasd
idüp bir gün Hayâlî'ye hem-şehrün Hayretî'yi bilür misün dimiş.
Hayâlî, bilirüm. Ne pervâ-yı câh u mansıb ve ne hizmet-i pâdişâh
u mülâzemet-i paşadadur âlem-i istignâdadur. Perişanlık ve bî-ser
ü sâmânlıgla özge havâdadur. Hattâ bu yakınlarda kendü vâdis-
inde bir gazel dimişdür. Bir a'lâ matla' vâki' olmuşdur ki nazîre diy-
emedüm dimiş. Paşa merhüm nedür didükde
125
Matla:
Ne Süleymâna esirüz ne Selım’ün kulıyuz
Kimse bilmez bizi bir şâh-ı kerimün kulıyuz
matla’ını okıyup ol şeh-süvâr-ı nat-i vezâret meydân-ı ihsâna at
salup Hayretî’nün rüh-ı âmâlinden nikâb açmak ister iken ferzin gibi
gec-revlik idüp fi tne piyâdelerin sürüp açmazdan kiş dir nâ-puhtelik
idüp paşanın dîk-i cüşân-ı lutfına bârid sözlerle sovuk su katup sogu-
dur. Ol sâhib-i nazar bunun hâline iki gözle bakmak dilerken efsâne-
i pür-tusünla hâb-ı gâfl etde uyudur. Paşa cüz’ î timâr emr ider. Ol
dahi kakıyup kor gider, gâh Yahyalı gâh Mihailli beglerine hizmet
ider... Bu hâlde a’mâ olur. Çeşm-i cihân-bîni nâ-binâ olur. Meyl-i
‘âlemden göz yumup ‘âlem-i kalbe basar-ı basiretle nazar ider.
Künhül-əxbar, s. 105-107, (391 a-b)
Heyrəti
Mecma’-ı şu’arâ olan Vardar Yenicesi’nden erbâb-ı timâr sil-
kine münselik gönli ganî tab’ı müstagnî âdem idi. Dirliciği şey’in
kalîI olup ma’âşına kifâyet itmemegin Yahyalı Begleri ve Mihailli
veTurhanlı ümerâsının begleri merhümı gözedirlerdi... Menküldür
ki Vezir İbrahim Paşa mezbürı ilerü çekmek bari ze’âmet pâyesine
çıkarup maksüd-ı akrân itmek kasdına bir gün Hayâlî Bege sormış.
Hem-şehrün olan Hayretî’yi nice bilürsün diyu su’âl eylemiş. Mez-
bür dahi medh yüzünden kadh idüp bir himmet-i bü- lend mir ü vezir
sohbetinden nefretle uzlet-pesend fakîrdür ki bu yakında nazm itdügi
eş’ârından işbu matla’ı hüsn-i hâline şâhiddür ve dil-pezîrdür, diyu
haber virmiş. Ya’ni ki
Nazm:
Ne Süleymana esiriiz ne Selimün kulıyuz
Kimse bilmez bizi bir şâh-ı kerimin kulıyuz
126
nev-güftesini okımış. Mezbür Paşa ki terbiyet-i bülegâda bir mu-
kalled ü ga- lat-bahşâ devletlü idi. Matla’-ı mezbürdan rengi pezîr
olmış. Hayretı’nün hüsn-i terbiyetinden ferâgatla dil-gîr olmış. Kül-
lice ragbet ü iltifât Cimidinde iken bir bî-hâsıl tımarla behremend
olmış. Ol dahi kabüle ar idüp Rûm illerine çekilüp gitmiş... Evâhir-i
‘ömründe a’mâ olmış. Sipihr lâmı’asını göze göstermemesi ve ale-
mün kâr u bârını aynına almaması ol cihetden dahi ta’ayyün bulmış.
Məşairüş-şüəra 189/a-b
Sehrii Sani
İstanbullı şehr oglanıdur. Yârân içinde Kız Memi dimekle şehrün
şöhT re-i devrânıdur. Defterdar olan Sirozî Hasan Çelebi’ye mül-
âzemet ve anun ba’zı kalemlerine kitâbet iderdi. Mezkür Hasan
Çelebi çünki diyâr-ı Araba defterdâr oldı. Sihrî dahi at bazârı kâtibi
olup rahş-ı murâdı arsa-i kâm- rânîde sebük-reftâr oldı. Hikmet Al-
lâhun bir nice nâ-merd tahriki ile bir gice odasına emred getürdi.
Oglanım akrâbası meger agnıyâ vü eşkiyâ imiş. İrtesi oğlanı bend-i
şalvarı beride ve gen derîde melikü’l-ümerâ-i vakt olan Üveys Paşa
dîvânına iledürler. Ol hod Hasan Çelebi’ye kîne-dâr ve kemîn-i in-
tikâmda hâzır u üstüvâr imiş. Ekâbir hod irıtikâmı yıllarla güderler.
EŞEĞİNE GÜÇLERİ YETMEYİCEK PALANIN DÖGERLER. Fi’l-
hâl tenevvür idüp Sıhrî’yi budarlar. İstanbulda işidüldükde İşreti
Misra:
Vayli oldı Kız Memi hâdım.
diyu târih didi. Miskînün devleti aletinde imiş. Egerçi sakalı
ve sebleti yerinde turdı, dökülmedi. Ammâ ol zahm gibi rîş-i bahtı
onılmadı... Rüstem Paşa vezir-i a’zam ve birâderi Sinan Paşa kapu-
dan olup birinün emri yirde su gibi câri birinün hükmi bahrda yel
gibi sârî idi.
127
Kıta:
Biri evden bunun biri kapudan
Bunları sanma sen gider kapudân
Azl olınsa nola envn-i binâ
Yapu taşı kalur mı hiç yapudan
Ve Sinan Paşa fevt oldukda
Mısra:
Taldı rahmet denizine kapudân
diyu târihler dimişdür.
Künhül-əxbar, s. 126-127(399b)
Sehrii Sani
Şehir oglanı kısmından nefs-i İstanbuldan Kız Memi dimekle
meşhür ve dü-müy olmak mertebelerine vardukda tavâşi zümresine
ilhâkla Sıhrî-i bî-hayâ diyu mezkür olup ehl-i kalem ü târih-güy ve
sitem-i zarîf ü efsâ- ne-cüy bir şahs idi. Defterdar Sirozî Hasan Çelebi
Haleb’e vardukda Sıhrî at bâzârı kâtibi olmış. Her ardına geçtigi ta-
vara binmek mümkin sanup bir sâde-rü oglanı odasına götürmiş. Bir
gice sabaha dek vâfi r yedürüp içürmiş. Hattâ derdmendi kendüden
geçürmiş. İrtesi ki oğlan ser-i hâb-ı humârdan bîdâr olmış. Bend-i
şalvarını bürîde tonını pîrâhenini derîde bulmış. Akrabasından olan
müselmânlar seherden Haleb beglerbegisi Kubâd Paşa dîvânına
varmışlar, Sihrî bu emredi murdarladı diyu şikâyet kılmışlar, Meger
ki paşayla defterdârun adâvet-i sâbıkası var imiş. Adamlarına si-
yâset ü ihânet kılmaga talebkâr imiş. EŞEĞİNE GÜCİ YETMEZ
SEMERİN DÖGER. At bâzârı kâtibi derdmend Sıhrî’yi götirtmiş
hayaların budadup rüsvây-ı ‘âlem itmiş. Bu kaziyye ki İstanbul’da
işidildi İşreti merhüm
128
Nazm:
Vayli oldı Kız Memi hadım
mısra’ını târih didi. Egerçi ki saçı sakalı dökülmedi lakin tohm-ı
âmâlı ümîdi hâkinde eküp bitmedi. Rüstem Paşa tekrâr vezîr-i a’zam
ve birâderi Sinan Paşa kapudân-ı mükerrem olup birinin emri bahr
u berde su gibi cârî ve birinün hükmi heft-yemmde bâd gibi sârî
oldukdaki men- sübâtından binâ emîni teftîşinde bulınmadı. Sihrî
münâsib-i hâl bu kıtayı dimişdi.
Nazm:
Biri evden bunun biri kapudân
Bunları sanma sen gider kapudan
Azl olınsa nola emîn-îmbinâ
Yapu taşı kalur mı hiç yapudaıı
Ve mezbür Kapudân Sinan Paşa’nun fevtine
Misra:
Taldı rahmet denizine kapudân
târihini didi.
Məşairüş-şüəra 24/b-l2S/a
Katibi Digər
Şehr-i Sinob’dan ve tâ’ife-i zerâfet-üslübdandur. Tarık-i ilme
sülük it- miş iken ba’z-ı emrâzla lisânına lüknet ve murâd-ı edâya
adem-i miknet târı olup tarıkden ferâgat ve zühd ü salâhı pîşe idüp
kanâ’at itmişdür. Mollâyı mezbür fünün-ı hatda mâhirolup ta’lîkde
Enîsî ile ems ve nesihde Yakut gibi hoş-nüvîsdür. Merhüm İskender
Çelebi’den sonra defterdar olan Nakkaş Ali Bege bir musanna’ ka-
129
side dimişdür. İsâl müyesser olmayıcak Cezayir defterdârı İskender
Bege nasîb olmışdur. Kalem redîf ü kalem ev- sâfındadur... Matla’
budur
Barmagından akıdup çeşme Nebi-vâr kalem
Mu’ciz-i Ahmedi itdi yine izhâr kalem
Beyt:
Cihanda bundan artuk var mı hüsrân
Ki hergün eksile ömr arta isyân
Künhül-əxbar, s, 164, (4l3b-4l4a)
Katibi Axər
Sinob’dandur. Tarik-ı ilme süluk üzre iken lisânına bir marazla
lüknet ârız oldı. Ol sebeble ferâgat idüp tarık-ı tasavvufa sulükla
ta’ayyün buldı. Mânend-i Nüvisî ve Enîsî emsâlinün hoş-nüvîsi ve
ba’zı ekâbirün mu’allim u celisi husüsâ sâbıkan Cezayir defterdârı
olan İskender Beg enîsi olmış idi. Hattâ anun medâyıhında kalem
redîf bir kaside dimişdür. Yedi renkle yazılup her birinden bir beyt
hâsıl itmişdür. Ammâ asılda kasidenün matla’ı böyle vâkı’dur:
Min-nazmihi:
Barmagından akıdup çeşme Nebı-vâr kalem
Mu’ciz-i Ahmed’i itdi yine izhâr kalem
Diger
Cihanda bundan artuk nola hüsrân
Ki her gün eksile ömr arta noksân
.
130
Məşairüş-şüəra 129/a
Kəşfi
Vilâyet-i Germiyân’dan kasaba-i Gedus’dandur. Sultan Bâye-
zid merhüm İstanbul’da câmi’-i şerîf binâ itdükde evvel ol buhurcı
olmışdur. Ol zamandan beri kendi ve karındaşı Hasbî ve birâder-
zâdesi Cebrî ve oglı Atâ ala-zu’muhum şi’r hânedânıdur. Ve her biri
sâhib-i divân-ı zamândur. Aceb budur ki cönklerde ve mecmu’âlarda
rişte-i mıstar üzre ipe uracak göze tokınacak yârân içinde okınacak
bir gazeli belki bir beyti belki bir mısra’ı yokdur. Ammâ hurüş-ı cüy-
bâr ve in’ikâs-ı sadâda kühsâr gibi. Meşâhir-i şu’arâdan oldugı içün
zikr olundı. Zâtî ile mühâcâtları çokdur. Ammâ Zâtî’nün mahallesi
imâmı hacca gidüp Zâtî’yi yerine nâ’ib nasb idüp cemâ’at kabul it-
medükde bu beyti hoşça vâki’ olmış:
İtmediler kabûl imâmetini
Sikeyin Zâtiya cemâatini
Künhül-əxbar, s. 164-165, (414a)
Kəşfi
Cermiyân vilâyetinde Gedüs nâm kasabadandur. Egerçi ki sene
hamse ve erba’ın ve tis’ami’ede fevt olmışdur. Ve illâ hayli mu’amer
olup Sultân Bâyezid merhüm câmi’ini yapdukda evvelâ Keşfı
ba’dehu birâderi Hasbı daha sonra birâder-zâdesi Sabrı akabince
anun oglı Atâ buhurcı olmışdur. Zu’mlarınca şu’arânun ocagı bizüm
hânedânımızdur diyu it’tihârları zuhür bulmışdur. Eger rişte-i mes-
türe çekilüp ipe uracak belki mecmu’alarda göze tokınacak ya’ni ki
zurefâ meyânında okınacak matla’ları degül mısra’ları bile görinmiş
degüldür. Lâkin ZâtT ile mu’âsır olup bi’d-defâ’at mühâcâtları
vukü’ı anları şu’arâ a’dâdında dâhil gibi kılmışdur.
131
Hattâ Zâtî merhüma
Nazm:
İtmediler kabül imâmetini
Sikeyin Zâtiyâ cemâ’atini
kıt’ası Keşfî’nündür.
Məşairüş-şüəra 149/a
Muxtari
Şu’arâ-yı Benî Hâşimün muhtârıdur. Egerçi ki civân-sâldür.
Ammâ tekye-i nazmun ihtiyârıdur... Merkum Etmîrî ki sabıkan mez-
kürdur. Anun birâder-i kihteridür. Ahur Emîri dimekle ma’rüf Emîr
Hasan merhümun nebîresidür. Ve Hâşimî’ün ferzend-i hâheridür.
Çerâgı belâgatda hânedân-ı nübüvvetden yakar ve fesâhatda ötesi
Muhammed Ali’ye çıkar.
Beyt:
Hiddetde kalb-i yâr kati âhenindür
Nerm iden anı âh ile süz u enindür
Gâh câna od urup gehi teskin süz iden
Ol la’l-i âbdâr u rüh-ı âteşindür
Başun göge irürse de germ olma gün gibi
Sür menzilün bu yirde çü zir-i zemindür
Künhül-əxbar, s. 227, (494a-b)
Muxtari
Şu’arâ-yı Benî Hâşim’ün muhtarı Emîrî’nün birâder-i pesendide-
132
güftârı ve Hâşimî mahlas şâ’irîn hâher-zâde-i nâmdarı olup nefs-
i Edirne’de togmış büyümişdür. Henüz nev-civân-ı endek-sâl iken
pîrâne sözleri ile iştihâr virmişdür. Elkıssa belâgatı çerâgı hânedân-ı
nübüvvetde yananlardan ve fesâhatde ötesi Muhammed Ali’ye
çıkanlardan idügi mukarrerdür. Ve bu matla’larol kâbil-i vücüdun
âsârından idügi mukarrerdür.
Nazmuhu:
Hiddetde kalb-i yâr kati âhenındür
Nerm iden anı âh iie süz u enindür
Ki câna od urup gehi teskin süz iden
Oi la’l-i âbdâr u rüh-ı âteşindür
Başun göge irse de germ olma gün gibi
Sür menzilün bu yolda çü zir-i zemindür
Məşairüş-şüəra 157/a
Müidi
Rûmilinden kasaba-i Kalkandelen’dendür. Babası mu’îd olmagla
Mu’îdî tahallus idinmişdür. Kadı’asker Mîrim Çelebi’den mülâzım
olup ba’dehü t’erâgat itmişdür Nice zaman Rum’da müzebbebü’l-hal
olup geçinmişdür. Hacc idüp ba’-dehü gelüp Mısır’da ikâmet idüp
beytü’l-mâl kâtibi iken dünyâdan geçmişdür. Pür-güyidi. Zu’munca
bu dünyâda bir o idi. Mahzenü’l-esrâr bahrında Vâmık u Azrâ’sı ve
gayrı bahirlerde nice manzum hikâyesi vardur.
Gazel-i u:
Tâli’um nuhs olduğı çarh-ı sitemkerden midür
Başuma bunca belâ dilden mi dilberden midür
Detter-i uşşâka yazmışsın rakıbi tutalum
133
Cel sen insaf eyle andan ol bu defterden midür
Velehu
Cam beni öldürdi il şâd olduğından bana ne
Ben yıkıldum gayrun âbâd olduğundan bana ne
Künhül-əxbar, s. 176(418b)
Müidi
Rûm ilinde Kalkandelen nâm kasabadandur. Babası mu’îd
olmagın bu mahlası ihtiyâr itmiş. Kendüsi tarîkdan ferâgatla
hacc-ı şerifden gelürken Mısır’da ikâmet idüp beytü’l-mâl kitâ-
betinden evkâtını ebyât nazmına sarf iderken dünyâdan gitmişdür.
Zu’munca rüzgârun ferd-i yektâsı ve şu’arâ-yı Rûm’un ferid-i bî-
hemtâsı idi. Mahzenü’l-esrâr bahrinde Vâmık u Azrâ’sı ve buhür-ı
mütenevvi’adan manzüm ba’z-ı hikâyât-ı nazm-ârâsı vardur.
Nazmuhu:
Tâli’um nulıs oldugı çarh-ı sitem-kerden midür
Başıma bunca belâ dilden mi dilberden midür
Defter-i uşşâka yazmışsun rakibi tutalum
Cel sen insâf eyle andan ol bu defterden midür
Diğer:
Cam beni öldürdi il şâd oldugından bana ne
Ben yıkıldum gayrun âbâd oldugından bana ne
134
Məşairüş-şüəra 159/a
Mümin
Rûm ilinde Pirizren nâm kasabadandur. Nehârı-zâdedür. Kendüye
ve şehrine ve şi’rine i’tikâdı hadden ziyâdedür. Her zaman Pirizren’i
şehr-i pür- zerrin diyu yâd eyler ve kendüyi selef-i şu’arâ-yı Acem-
den Câmıve Hâfız’a mu’âdil i’tikâd eylerdi. Dânişmend olup Müfti
Sa’di Çelebi’ye irtibat eyledi. Ba’dehü sarayda baltacılara hâce
oldı... Def’aten vâhideten gâh kırk akçe medrese istedi gâh elli...
Altı akçe zevâ’id akçesini itdiler kanâ’at itcJi. Her zamanda destârı
çirkin ve câmesi çâk libâsı gendîde ve giribânı vesehnâk rüyı nâ-
şüste ve rişi jülîde ve ser-i bî-sâmânı nâ-terâşide idi. Libâsı sabun
nedür bilmezdi, meger koynuna sabünî helva gire. Destârı sarıdan
fark olmazdı meger bir kimse mâtemidür diyu şemle ihtimâlin vire.
Zu’munca şâh-ı nejad geçünürdi. Ceddüm kefere ümerâsı içre meşhür
ve tevârih-i keferede Sâfür dimekle mesfürdur diyüp ögünürdi. Hattâ
Şeh-nâme bahrinde Sâfür-nâme kitâbı vardur. Adedde sî-hezârdur.
Ve erkân-ı hamse-i İslâmiyyeyi dahi nazm idüp Rüstem Paşa mer-
hüma virmişdür. Nazm u nesrde müellefâtı hakîr bildigüm desteye
irmişdür. Şeh-nâmesinden dür.
Beyt:
Olupdur o göllerle sahrâ yine
Hezâr âb-gîneli bir âyine
Der-kârzâr:
Nây-i tize irdükçe sarsar misâl
Söyünürdi kandil-i ömr-i ricâl
Der-vasf-ı aş-ı imaret:
Efendi ahd-i adlinde revâ mı
Harâb ola yıkıla bir imâret
135
Ki fodldsı yenilmez yahnisi çig
Ta'âmında letâfet yok melâhat
Pilavının sorarsan dânesini
Sinirmek mu'cize yutmak kerâmet
Künhül-əxbar, s. 1 77, (418b-419a)
Mümin
Pirizren nâm kasabadan imiş. Kendüye ve şi’rine ve şehrine hüsn-
i zan üzre imiş. Rüy-ı zemînde Pirizrin ve anda benüm gibi şa’ir-i
güzîn ve manzüm sözlerde benüm eş’ârum gibi dürer-i semın gelmiş
degüldür dir idi. Câmı ve Hâfız benüm asrumda gelse bana bi’z-
zarüre baş egerler idi diyu söylerdi. Dânişmend nâmına olup saray-
da baltacılar hocası oldı... Gâh de’faten elli akçe medrese istedi gâh
oldı ki yüz elli akçe kadılıga tenezzül itdi. Akıbet altı akçe vazîfeye
kanâ’at kıldı. Dâ’imâ sureti çirkin u veseh- nâk destârı ve câmesi
sad-çâk rüyı nâ-şüste gâh riş ü sebleti na-terâşide husüsâ Jülide
her biri nâ-pâk bir şahs idi. Ma’a zâlik mülük-ı kefere evlâdından
geçünürdi. Cedden nâ-pâki Sâfür nâm gebr-i magrür idügün haber
virürdi. Hattâ Sâfür-nâme nâm bir kitâb nazm itmişdi. Ebyâtını otuz
bin beyt hesâbına eylemiş idi. Erkân-ı Hamse-i İslâmiyye nâm man-
zümesini Rüstem Paşa’ya virmiş idi. Mü’ellefâtı desteye çıkdugını
anda bildürmiş idi. Bu beyitler şeh-nâmesindendıir.
Nazm:
Olupdur o güllerle sahrâ yine
Hezâr âb-gine yâ bir âyine
Ney-i tize irdükçe sarsar misâl
Söyünürdi kandil-i ömr-i rical
136
Məşairü ş-şüəra 160/b
Meyli
Bursalıdur. Ehl-i sükdan bezzâzdur. Ammâ elinün ve ayagınun
sınıgun sarmaga on arşın bez azdur. Aceb sırdur ki gözi kördür ve
bir ayagı da sakat. Galat itmezsem ana benzer varsa şeytandur.
Murg-ı dil ey yüzi gül küyuna varmak ister
Talbınur bâl ü peri yog iken uçmak ister
Künhül-əxbar 177-178, (419a)
Meyli
Bursevidür. Bir közi kör ve bir kolı kolak ve bir ayagı sakatdur.
İllâ ki fi tne fenninde ayagın çeker bulınmayup kendüsi sakatdur.
Min nazmihi:
Murg-ı dil ey yüzi gül küyına varmak ister
Talbınur bâl ü peri yog iken uçmak isler
Yuxarıda adı çəkilən şairlərdən başqa, digər mövzularda da
şübhəsiz ki, Aşıq Çələbi təzkirəsi “Künhül- əxbar”a qaynaqlıq
etmişdir. Bizim məqsədimiz iki əsər arasındakı əlaqəni göstərmək
olduğu üçün bu nümunələrin yetərli olduğunu düşünürük.
Dostları ilə paylaş: |