Siyasi. İDeolojiler


KÖ KLERİ VE G E L İŞ İM İ



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə177/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   173   174   175   176   177   178   179   180   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

KÖ KLERİ VE G E L İŞ İM İ
“Ekoloji” kavramı, 1866’da Alman zoolog Ernst Haeckel tarafından icat edilmiştir. Kendisi bu te­
rimi, Yunanca hanehalkı veya habitat (bir bitki veya hayvanın doğal ortamı) anlamına gelen oikos 
kelimesinden türetilmiş olan bu kelimeyi, Haeckel, “hayvanın hem organik hem de inorganik çev­
resiyle toplam ilişkisinin araştırılmasına işaret etmek için kullandı. 20. Yüzyıl’ın başlarından itiba­
ren ekoloji, yaşayan organizmalar ve çevreleri arasındaki ilişikiyi araştıran biyolojinin bir alt dalı 
olarak görülmüştür. Ancak özellikle 1960’lardan beri büyüyen Yeşil hareketinin kullanımı nede­
niyle siyasî bir kavrama dönüşmüştür. Yine de bu “yeni” ideolojinin içeriği konusunda hatırı sayılır 
ölçüde kafa karışıklığı vardır.
“Yeşil”, çevre konuları ve projelerine sempatizanlık göstermek amacıyla 1950’lerden beri kul­
lanılmış ve 1970’lerin son yıllarından itibaren ilkin Alman Yeşilleri (Die Grünen) olmak üzere, git­
tikçe daha fazla çevreci parti tarafından benimsenmiştir. Ancak Yeşil partilerin ortaya çıkması, bu 
kavramın geniş çevreci hareketlerin ilkeleri olmaktan ziyade bu tür partilerin belirli fikir ve politi­
kalarıyla ilişkilendirilmiştir. 1950’lerden beri kullanılan “çevrecilik” kavramı ise insan hayatının an­
cak doğal çevre bağlamında anlaşılabileceği inancı ile açıklanan teori ve fikirler ile ilişkili kullanıl­
mıştır. Böyle olunca mevcut Yeşil hareketinin desteklediği fikirler gibi belirli politika alanlarından 
çok çok çeşitli inançları -bilimsel, dinsel, ekonomik ve siyasî- kapsamaktadır. Ancak çevreciliğin 
dezavantajı, bazen çevreye doğal dünya hakkında geleneksel görüşleri temelde sorgulamadan eko­
lojik krizlere cevap veren ılımlı veya reformist bir yaklaşıma atıfta bulunmak için kullanılmasıdır. 
“Ekolojik düşünce’ nin avantajı, ekolojinin temel önemini vurgulayarak geleneksel anlayışlardan 
nitelik bakımından farklı bir siyasî anlayış yaklaşımını vurgulamasıdır. Radikal sosyo-politik deği­
şim ve insan ile doğal dünya arasındaki ilişkiyi temelden yeniden düşünmeyi öne çıkararak ekolo- 
jicilik kendi bünyesi içinde bir ideolojiye dönüşmüştür.
Modern çevreci veya Yeşil politikaları 1960’lara kadar ortaya çıkmamış olsa da ekolojik fikir­
ler çok daha eskilere uzanır. Günümüz ekolojiciliğin ilkelerinin, Toprak Ana kavramını vurgulayan 
eski pagan ve Hinduizm, Budizm ve Taoizm dinlerine çok şey borçlu olduğunu birçok kimse ileri 
sürer. Ancak büyük ölçüde ekolojik düşünce, sanayileşme sürecine bir tepkiydi ve öyle olmaya da 
devam edecek. Bu durum, şehir ve sanayi hayatının yaygınlaşması ideal kırsal bir hayat nostaljisi 
yarattığında açıkça görülüyordu, bu aynı zamanda Thomas Hardy gibi roman yazarları, İngiliz li- 
berteryen sosyalist William Morris (1934-1996) ve Peter Kropotkin (bkz. s. 203) gibi siyasî dü­
şünürler tarafından açığa çıkarılmıştır. Söz konusu tepki, en hızlı ve dramatik sanayileşme sürecini 
yaşayan ülkelerde en fazla hissedilmişti. 19. Yüzyıl’ın sonlarında örneğin Almanya yaklaşık otuz yıl 
içinde İngiltere ve A B D ’nin ekonomik gücüne meydan okuyabilen bir sanayi gücü hâline gelmişti. 
Bu deneyim Alman siyasî kültürüne derin izler bıraktı; köylü hayatının saflığı ve saygınlığına dâir 
güçlü mitler yarattı ve Alman gençliği arasında güçlü bir “doğaya dönüş” hareketine sebep oldu. Bu 
tür romantik pastorallik 20. Yüzyıl’da milliyetçi ve faşistler tarafından istismara mâruz kaldı.
20. Yüzyıl’ın sonlarından beri ekolojik düşüncenin gelişmesi, sanayileşme ve kentleşmenin


daha fazla ve yoğun ilerlemesi sonucu meydana gelmiştir. Çevre endişesi, ekonomik büyümenin 
hem insan soyunun hem de üstünde yaşadığı gezegenin devamlılığını tehdit ettiği korkusu nede­
niyle daha şiddetli bir hâl almıştır. Bu tür endişeler, gün geçtikçe daha fazla literatürde yer almak­
tadır. Böcek ilâçları ve diğer ziraî kimyasalların fazlaca kullanımı nedeniyle vahşî hayat ve insana 
yapılan zararın bir eleştirisi olan Rachel Carson’un The Silent Spring ( Sessiz Bahar, 1962) yazısı, 
artan ekolojik krize dikkatleri çeken ilk kitap olarak görülür. Diğer önemli öncü çalışmalara Ehrlich 
ve Harriman’ın How to be a Survivor? (Nasıl Hayatta Kalınır?, 1971), Goldsmith’in Blueprint fo r  
Survival
( Hayatta Kalamanın Ayrıntılı Planı, 1972), gayrı resmî BM raporu Only One Earth ( Tek 
Bir Dünya,
1972) ve Roma Kulübünün The Limits to Growth ( Büyümenin Sınırları, 1972) dâhildir. 
Aynı zamanda nükleer enerji, kirlilik ve fosil yakıtlarının yok olan rezervleri tehditleri gibi çevreci 
konuları vurgulayan yeni nesil eylemci baskı grupları oluşmuştur; bunlara örnekler Greenpeace 
ve Friends o f the Earth’dür. Worldwide Fund for Nature gibi daha yerleşik ve geniş gruplar ile bu 
gelişme, halka iyi duyurulan ve gittikçe güçlenen çevreci bir hareketin ortaya çıkmasına neden 
olmuştur. 1980'lerden beri çevrecilik sorunları birçok sanayileşmiş ülkede var olan Yeşil partiler 
tarafından siyasî gündemin başlarında tutulmaktadır.
Çevreci politikalar, kirlilik, koruma, asit yağmuru, sera etkisi ve küresel ısınma gibi konulara 
dikkat çekmiştir, ancak çevreciler bunların sadece tek konulu bir lobi grubu olduğunu kabul et­
mezler. İlk olarak çevreci hareket, çok daha geniş bir konu yelpazesine dikkatleri çeker. Örneğin Al­
manya’daki Yeşiller; kadının rolü, savunma ve silâhsızlanma, refah devleti ve işsizlik ve de Alman­
ya’nın Nazi geçmişinin yeniden ele alınmasının gerekliliği, ayrıca daha dar çevrecilik konuları için 
kampanya yürütmüştür. Daha önemlisi ekolojistler dünyayı daha iyi anlamak ve açıklamak için bir 
dizi yeni kavram ve değerler geliştirmişlerdir. Ekolojik düşünce, geleneksel siyasî inançlardan ayrı 
durur. Çünkü onların göz ardı ettikleri bir araştırmadan yola çıkar: İnsanları bütün yaşayan orga­
nizmalara ve daha geniş biçimde ifade edecek olursak “hayat ağı’ na (Capra, 1996) bağlayan karşı­
lıklı ilişkiler bir incelemeyle başlar. Bu nedenden dolayı ekolojik düşünceyi, yerleşik sağ-sol siyasî 
ayrım içine koymak veya yerleşik doktrin ve felsefeler açısından anlamak zordur, hatta imkânsızdır. 
Alman Yeşillerinin sloganındaki gibi: “Ne sağ ne de sol, yalnızca ileri!.”

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   173   174   175   176   177   178   179   180   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin