Bu yönde argüman getiren feministler, bunun kadının kişisel ve cinsel davranışını çok etkile
diğine inanırlar. Cinsel eşitlik ve uyum imkânsızdır, çünkü erkek ve kadın arasındaki bütün ilişkiler
baskı içermek durumundadır. Dolayısıyla heteroseksüel kadınların, tam olarak gerçek doğalarını
göremeyen ve “kadın kimlikli” olamayarak “erkek kimlikli” olduğu varsayılır. Bu ise siyasî lezbi-
yenliğe neden olmuştur, yani cinsel tercihin kadınlar için siyasî açıdan önemli bir mesele olduğu
ileri sürülür. Sadece bekâr kalan veya lezbiyenliği seçen kadınlar kendilerini erkek baskısından ka
çabilen “kadın kimlikli kadınlar” olarak görebilir. Ti-Grace Atkinson’un ifade ettiği gibi, “feminizm
teoridir; lezbiyenlik ise uygulamadır.” Ancak ayrımcılık ve lezbiyenlik konuları kadın hareketini
derin biçimde bölmüştür. Feministlerin çoğunluğu, bu tür uzlaşmaz konumları geleneksel erkek
toplumuna yayılan kadın nefretinin çarpıtılmış bir yansıması olarak görüyor. Bunun yerine cinsi
yet eşitliği hedeflerine ve cinsiyet ayrımı taraftarı olmayan bir toplumda erkek ve kadın arasında
uyum sağlamanın mümkün olabileceği inancına sâdık kalıyor. Bu yüzden cinsel tercihin kesinlikle
bir kişisel tercih olduğuna ve siyasî bir bağlılık meselesi olmadığına inanıyor.
Dostları ilə paylaş: