Faydacılık, Jeremy Bentham ve James Mill'in geliştirdiği ahlâk felsefesidir. Bu anlayış, "iyi"yi haz veya mutlulukla, "kötü"yü de elem ya da mutsuzlukla özdeşleştirir. Bundan dolayı bireylerin, hazzı azamîleştirme, elemi de asgari leştirmek üzere eylemde bulundukları varsayılır. Burada haz ve elem, fayda veya kullanım değeri açısından he saplanır ve genellikle maddî tüketimden türeyen tatmin olarak görülür. "En üst düzeydeki mutluluk" ilkesi, yasa, kurum ve hatta siyasî sistemleri değerlendirmek için kullanılabilir. Eylem faydacılığı, eylem, en azından başka bir eylem kadar elemden fazla haz üretiyorsa, bu eylemi doğru eylem olarak değerlendirir. Kural faydacılığı ise bir eylemi, genellikle uyulduğunda iyi sonuçlar ortaya çıkaran kuralla uyumluysa doğru eylem olarak görür. yönetim anlayışına sahiptir. Yönetimin meşru rolü, “hayat, hürriyet ve mülkiyet”in korunmasıyla
sınırlıdır. Bundan dolayı, yönetimlerin işlevleri, kamu düzenini muhafaza etmek, mülkiyeti koru
mak, dışarıdan gelecek saldırılara karşı bir savunma sağlamak ve sözleşmelere uymayı teminat al
tına almak ile ilgili “minimal” işlevlerin ötesine geçmemelidir. Diğer meseleler ve sorumluluklar,
haklı olarak, bireylerin ilgi alanındadır. Thomas Jefferson yüz yıl sonra, “en az yöneten yönetim, en
iyi yönetim dir” iddiasıyla aynı duyguyu dile getirmektedir.
Faydacılık Doğal haklar teorileri, erken dönem liberalizminin tek dayanağı değildir. İnsan doğasına ilişkin ol
dukça etkili alternatif bir teori olarak faydacılık, özellikle Jeremy Bentham ve James Mili tarafından
19. Yüzyıl başlarında ortaya konmuştur. Bentham, haklar fikrini “anlamsız” olarak görmüş ve doğal
hakları, “cambaz ayaklıkları üzerindeki anlamsızlık” olarak adlandırmıştır. Bentham, doğal haklar
yerine daha bilimsel ve nesnel olduğuna inandığı bir iddia öne sürmüştür. Bu iddiaya göre bireyler,
bencil çıkarları tarafından güdülenir ve bu çıkarlar, haz arzusu veya mutluluk ve de elemden sakın
ma isteği olarak tanımlanabilir. Her ikisi de fayda açısından hesaba katılır. Bunun da ötesinde fayda
ilkesi, aynı zamanda, mutluluğu yüceltme eğilimi çerçevesinde bir eylem, siyasa veya kurumun
oluşturulabilmesinin “haklılığı”nı ortaya koyma anlamında ahlâkî bir ilkedir. Her bir birey, eyle
minden doğan haz miktarı dairesinde neyin ahlâkî olarak iyi olacağını hesaplayabilecektir; böylece
“en yüksek sayıdaki kişinin en üst düzeydeki mutluluğu” ilkesi, bir bütün olarak topluma daha fay
dalı olacak siyasaların oluşturulmasında kullanılabilir.
Faydacı fikirlerin, liberalizm üzerinde dikkate değer etkileri olmuştur. Bu fikirler özelde, bi
reylerin eylemlerini nasıl ve neden böyle gerçekleştirdiklerini açıklayan bir ahlâk felsefesi sağlar.
İnsanoğlunu rasyonel olarak bencil çıkarları peşinde koşan yaratıklar gibi gören faydacı insan kav-
ramlaştırması, daha sonraki liberal düşünür kuşakları tarafından benimsenmiştir. Ayrıca her bireyin,
kendisi için neyin en iyi şekilde çıkarına uygun olduğunu idrak edebileceği düşünülür. Bu tespit,