Aylaklığa Övgü



Yüklə 4,04 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə18/24
tarix26.08.2023
ölçüsü4,04 Mb.
#140651
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   24
bertrand-russell-aylakliga-ovgu

BATI UYGARLIĞI
İnsanın kendi uygarlığını doğru perspektiften görme­
si hiç de kolay değildir. Kendi uygarlığını doğru perspek­
tiften görmenin belli üç yolu vardır, bunlar da seyahat
tarih ve antropolojidir. Benim söylemek istediklerim hak­
kında bu üçü de bir fikir verir, ama hiçbiri, nesnel ka­
labilmeye göründüğü kadar yardımcı değildir. Gezgin sa­
dece kendisini ilgilendiren şeyi görür; meselâ, Marco Po­
lo, Çinli kadınların ayaklarının ufak olduğuna hiç dikkat 
etmemiştir. Tarihçi, olayları, üzerinde en çok durduğu 
noktalardan çıkardığı belli kalıplara göre düzenler: Ro- 
ma’nın çöküşü kimi tarihçi tarafından emperyalizme, ki­
mi tarihçi tarafından sıtmaya, kimi tarihçiler tarafından 
da boşanmaya ve göçlere bağlanmıştır — burada sıralanan 
son iki nedenlerden birincisini Amerika’da papazlar, İkin­
cisini de, yine Amerika’da politikacılar çok tutarlar. Ant­
ropologlar olguları günün önyargılarına göre seçer ve yo­
rumlarlar. Evlerinde yaşayan bizler, vahşiler hakkında 
ne biliriz ki? Rousseau’yu tutanlar vahşinin soylu oldu­
ğunu emperyalistler ise gaddar olduğunu söylerler; din­
dar düşünceli antropologlar vahşilerin erdemli aile ba­
balan olduklarını iddia ederken, boşanma yasasından ya­
na olanlar, vahşilerin serbest aşk hayatı yaşadıklarım ile­
ri sürerler; Sir James Fraser, vahşilerin hep kendi tanrı-


lannı öldürdüklerini söyler, halbuki başkaları onların 
hep dinsel törenlerle uğraştıklarını ileri sürerler. Kısaca­
sı, vahşiler, antropologların’ kuramlarını doğru çıkarmak 
için ne yapmak gerekiyorsa onu yapan, yardımsever in­
sancıklardır. Bu kusurlarına rağmen seyahat, tarih ve 
antropoloji yine de en iyi araçlardır ve bizim bu araçlar­
dan azami derecede yararlanmamız gerektir.
Her şeyden önce, uygarlık nedir? Uygarlığın birinci 
temelli karakteri, diyebilirim ki, BASİRETTİR. Basiret, 
gerçekten de, adamı yabaniden, yetişkin insanı çocuktan 
ayıran başlıca niteliktir. Ancak, basiret bir derece soru­
nu olduğundan, daha az ya da daha çok uygar ulusları 
ve çağlan birbirinden, bu çağların ve uluslann göster­
dikleri basiret miktanna göre ayırabiliriz. Basiret, he­
men hemen kesinlikle ölçülebilen bir şeydir. Bir toplu­
mun basiret ortalamasının, çıkar derecesiyle ters oran­
tılı olduğu görüşü her ne kadar yabana atılacak bir gö­
rüş değil ise de, yukarıdaki ifade bu anlama gelmez. 
Ama herhangi bir fiilde gösterilen basiret derecesinin üç 
faktörle ölçüldüğünü söyleyebiliriz: çekilmekte olan acı, 
gelecekteki zevk ve bü iki öğeyi ayıran aralığın uzunlu­
ğu. Demek oluyor ki, çekilen acıyı geleceğin zevkine bö­
lüp ,ondan sonra h e r . ikisi arasındaki zaman aralığıyla 
çarparsak basiret çıkar. Bireysel basiretle kollektif basi­
ret arasında bir aynlık vardır. Aristokrat ya da plütok- 
rat bir toplumda, birisi çekilmekte olan acıya dayanabi­
lirken, bir başkası geleceğin zevkini yaşayabilir. Bu, kol­
lektif basireti kolaylaştırır. Endüstrializmin büyük ka­
rakteristik çalışmalannda bu anlamda, yüksek derecede 
bir basiret görülür: demiryollarını, limanlan gemileri ya­
panlar, yaran ancak yıllarca sonra görülebilecek işler 
yapmaktadırlar.
Gerçi çağdaş dünyada hiç kimse, eski Mısırlıların 
ölülerini mumyalamakla gösterdikleri basiret derecesine


ulaşamamıştır, zira eski Mısırlılar ölülerini mumyalarlar­
ken, 10.000 yıl kadar sonra dirileceklerini gözönünde 
tutuyorlardı. Bu da beni uygarlık için şart olan bir baş­
ka öğeye getiriyor; bu öğe BİLGİDİR. Kör inançlara da­
yanan basiret, her ne kadar gerçek uygarlığın gelişmesi 
için gerekli olan kafa alışkanlıklarının doğmasını sağlaya­
bilirse de, tam anlamıyla uygarca basiret sayılamaz. Örne­
ğin Püritanlarm zevklerini öbür dünyadaki hayata erte­
leme alışkanlıkları, hiç kuşkusuz, endüstrializm için ge­
rekli sermaye birikimini kolaylaştırmıştır. Şu halde uy­
garlığı şöyle tanımlayabiliriz: B İLG İ İLE BASİRETİN 
BİR A R A Y A GELMESİNDEN DOĞAN BİR H A Y A T
TAR ZI.
.Uygarlık bu anlamda, tarımla ve geviş getiren hay­
vanların evcilleştirilmesiyle başlar. Tarımla uğraşan halk­
larla, çobanlıkla uğraşan halklar arasında oldukça yakın 
zamanlara kadar kesin bir ayrılık vardı. Kitabı Mukad- 
dfes’in Tekvin Kitabında, Mısırlılar çobanlıkla uğraşanla­
rı istemedikleri için İsrael kavminin nasıl Mısır’ın içinde 
değil de Gosen topraklarında oturmak zorunda kaldıkla­
rım okuruz: «V e Yusuf kardeşlerine ve babasmın evine 
dedi: Çıkıp Firavuna bildireyim ve ona diyeyim: Kenân 
diyarında olan kardeşlerim ve babamm evi yanıma gel­
diler; ve bu adamlar çobandılar, çünkü davar sahibidir­
ler; ve kendi sürülerini ve sığırlarım ve kendilerine ait 
olan bütün şeyleri getirdiler. Ve olur ki, sizi Firavun ça­
ğırır ve: İşiniz nedir? (fier; siz de: Çocukluktan şimdiye 
kadar hem biz hem babalarımız, kulların, davar adamla­
rıdır, deyin; ki, Goşen vilâyetinde oturasınız; çünkü Mı­
sırlılar için her çoban mekruhtur.» * M. Huc’un gezi not­
larında, Çinlilerin de çobanlıkla uğraşan Moğollara kar­
şı buna benzer bir tutum takındıkları görülüyor. Genel

Yüklə 4,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin