Aylaklığa Övgü


* Yazarm sözünü ettiği savaş olasılığı II. Dünya Savaşıdır



Yüklə 4,04 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə17/24
tarix26.08.2023
ölçüsü4,04 Mb.
#140651
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   24
bertrand-russell-aylakliga-ovgu

* Yazarm sözünü ettiği savaş olasılığı II. Dünya Savaşıdır.
(Ç. Notu).


Amerika Birleşik Devletleri dış pazarlarını kat kat aşan 
bir iç pazara sahip bulunduğundan, gerektiği zaman de­
nizleri silâhtan arındırma plânlan çizerek işe kanşmak dı­
şında, şimdiye kadar politikayla ilgilenmek ihtiyacını 
duymamıştır. Ne var ki, Almanya’da, Fransa’da, İngilte­
re’de çelik endüstrisi bu teknolojilerin ihtiyaç duyduğu 
pazarlardan daha küçük pazarlara sahiptirler. Bunlar hiç 
kuşkusuz birleşme yoluyla bazı üstünlükler elde edebi­
lirlerdi. Ancak bir birleşmenin karşısına da bazı İktisadî 
engeller çıkmaktadır. Çelik talebinin büyük bölümü sa­
vaş hazırlıklanyla bağlıdır, dolayısıyla da çelik endüstrisi 
bütün itibariyle kânnı milliyetçiliğe ve millî silâhlanma­
nın artmasına borçludur. Aynca, gerek Comité des For­
ges, gerek Alman çelik tröstü, kârlarını rakipleriyle pay- 
laşmaktansa savaş yoluyla rakiplerini ezmeyi ummakta­
dır; savaş harcamalannm başlıca karşı tarafın sırtına yük­
leneceği düşünüldüğü için de, sonucun 
malî bakımdan 
kendi yararlanna olacağım sanmaktadırlar. Belki de ya- 
nılıyorlardır, ama bu, gözünü budaktan esirgemeyen ve 
güçlülüğüyle sarhoş olmuş insanlar için doğal bir yanıl­
madır. Ortada bir olgu vardır; bu da, hayatî önem taşı­
yan Lorraine, maden cevherlerinin vaktiyle Alman top­
raklarında, şimdi ise Fransız topraklarında bulunuşunun 
iki grup arasındaki düşmanlığı artırması ve her iki tara­
fa devamlı surette, savaşın sonunda kazanılacak şeyin ne 
olduğunu hatırlatmasıdır. Son savaş yağmasından yarar­
lanan ve bu yağmanın keyfini sürenler Fransızlar oldu­
ğu için de, doğal olarak Almanlar şimdi daha saldırgan­
dırlar.
Eğer halklarda, çelik endüstrisiyle aşağı yukan ay­
nı çıkarlara sahip diğer endüstrilerin hitap edebilecek­
leri dürtüler bulunmasaydı, hiç kuşkusuz bu endüstriler 
büyük uluslan kendi amaçlarına hizmet ettiremezlerdi. 
Bu endüstriler İngiltere v e Fransa’da halkın korkusuna


hitap eder. Almanya’da ise halkın adaletsizliğe isyan duy­
gusuna; her iki yandaki bu güdüler pekâlâ geçerlidir. 
Ama eğer serinkanlılıkla düşünülecek olsaydı, adilce ve 
insaflı bir anlaşmanın herkesi daha mutlu kılacağını her 
iki taraf da açıkça görürdü. Almanların, kendilerine hak­
sızlık edilişinin acısını çekmekte devam etmeleri için hiç­
bir akla yakın neden bulunmadığı gibi, onların komşu­
larına'korku verecek davranışlarda direnmeleri için de 
hiçbir akla yakın mazeret yoktur. Gelgelelim ne zaman 
serinkanlılıkla, akıllıca düşünmek için bir çaba harcana­
cak olsa, hemen, yurtseverlik ve ulusal onur duyguları­
na hitap eden kılıklara bürünmüş olarak propaganda işe 
kanşır.
Dünya, kendine bir çeki düzen vermeye son derece 
hevesli, ama durmadan ona içki ikram eden nazik dost­
larla çevrili ve bu yüzden her seferinde yine kendini ka­
pıp koyuveren bir ayyaş durumundadır. Bu örnekteki na­
zik dostlar, dünyanın bahtsız eğilimini sömürerek para 
kazanan adamlardır ve dünyanın kendine çeki düzen ver­
mesi için atılacak ük adım, bu dostlardan yakayı kurtar­
mak olmalıdır. İşte modem kapitalizm ancak bu anlamda 
bir savaş nedeni sayılabilir: savaşın bütün nedeni değil­
dir, ama öteki nedenleri esaslı bir biçimde kamçılayan 
bir öğedir. Eğer bu kamçılayıcı öğe olmasaydı, bunun 
yokluğu insanların gözlerim açacak ve insanlar savaşın 
saçmalığını çabucak görerek, bir daha savaşın ortaya çık­
masını olanaksız kılacak âdilce anlaşmalara girebilecek­
lerdi.
Çelik endüstrisiyle çıkarları benzer başka endüstrile­
rin oluşturdukları sorunun tam ve kesin çözümü ancak 
uluslararası sosyalizmde, yani, bu endüstrilerin, bütün il­
gili hükümetleri temsil eden bir yetkili makam tarafından 
işletilmesinde bulunabilir.. Bununla birlikte bellibaşlı en­


düstri ülkelerinin her birinde bu gibi endüstrilerin kamu­
laştırılması, hızla ilerleyen savaş tehlikesini uzaklaştır­
maya belki de yeterdi. Zira çelik endüstrisinin idaresi 
hükümetin elinde, hükümet de demokratik olursa, çelik 
endüstrisi kendi yararına değil, ulusun yararına olacak 
biçimde yönetilirdi. Bu durumda, kamu yatırımları bilân- 
çosunda, çelik endüstrisinin toplumun başka yanlarında­
ki kısıntılar pahasına elde ettiği kârlar, öbür taraflarda­
ki kayıplan karşılar ve böylece bir tek endüstrinin ka­
zanç ya da kayıpları yüzünden hiçbir bireyin gelirinde 
dalgalanmalar olmaz, kimsenin de çelik endüstrisini ka­
munun zararı pahasına zorlaması için ortada bir neden 
kalmazdı.
Çelik üretimindeki artış, halk arasında dağılacak tü­
ketim mallan sunusunda azalmaya yol açacağından, o za­
man, 
silâhlanma dolayısıyla çelik üretiminde meydana 
gelecek bir artık kayıp olarak görülürdü. Bu şekilde ka­
mu çıkarıyla özel çıkar arasında bir uyum sağlanmış olur 
ve aldatıcı propagandanın varoluş nedenleri de kendi­
liğinden ortadan kalkardı.
Üzerinde durmakta olduğumuz daha başka kötülük­
lere, sosyalizmin hangi yoldan çareler bulacağı konusun­
da da söylenecek şeyler vardır.
Endüstride yönetici etken olarak kâr gözetilmesinin 
yerini hükümet plânlaması alacaktır. Her rie kadar hü­
kümet, hesaplarında A L D A N A B İL İR ise de, özel girişim 
alanındaki bir bireyden yine de daha az aldanacaktır, zi­
ra hükümet daha fazla bilgiyle donatılmış olacaktır. Kau­
çuk fiyatlan yükseldiği zaman, elinde o olanak bulunan 
herkes kauçuk ağacı dikmiş, bunun sonucunda fiyatlar fe­
lâket doğuracak kadar düşünce, kauçuk üretimindeki ran­
dımanı sınırlamak için birtakım anlaşmalar yapmak zo­
runda kalınmıştı. Bütün istatistikleri elinde bulunduran


bir merkez bu gibi yanılmaları önleyebilir. Bununla bir­
likte, yeni buluşlar gibi, önceden görülemeyecek nedenler, 
en dikkatli tahminleri bile yanlış çıkarabilir. Bu gibi du­
rumlarda toplum yeni sürece derece derece geçerse, bü­
tün olarak kazançlı çıkar. Herhangi bir şekilde işsiz kala­
bilecek olanlara gelince, bunlar için, işsizlik korkusu ve 
işverenlerle işçiler arasındaki karşılıklı güvensizlik dola­
yısıyla bugün alınması olanaksız önlemler, sosyalist re­
jimde alınabilecektir. Bir endüstri göçer, başka bir en­
düstri kolu gelişirken, gençler göçmekte olan endüstri­
den alınıp genişlemekte olan endüstri kolunda çalışacak 
biçimde eğitilebilirler. Çalışma saatlerinin azaltılmasıyla 
işsizliğin büyük bölümünün önüne geçilebilir. Bir adama 
hiçbir iş bulunamadığı zaman ise, o adam yine de tam üc­
retini alacaktır, çünkü o zamar kendisine verilen para, 
çalışmaya R A Z I oluşunun karşılığıdır. Eğer insanların ça­
lışmaya zorlanmaları gerekirse, o zaman da bu zorlama 
ceza yasaları yoluyla olacaktır, yoksa İktisadî baskılar 
yoluyla değil.
Rahatlıkla boş vakit arasındaki dengeyi kurmak, 
plânlamayı yapanlara yani, tamamiyle halkın oyuna bı­
rakılacaktır. Eğer herkes günde dört saat çalışırsa, gün­
de beş saat çalışıldığı duruma oranla daha az rahatlık 
sağlanacaktır. Teknolojik gelişmelerin kısmen daha fazla 
rahatlık, kısmen de daha fazla boş zaman sağlama yolun­
da kullanılacağı umulur.
A ğır suç işlemedikçe herkes bir maaş alacağından ve 
çocukların masraflarını devlet yükleneceğinden, (hâlâ bir 
savaş tehlikesinin söz konusu olması dışında) İktisadî gü­
vensizlik ortadan kalkacaktır. Ev kadınlan kocalanna 
bağımlı olmayacağı gibi, çocuklann da ana ve babalan- 
nın kusuru yüzünden ciddî zararlar görmelerine izin v e ­
rilmeyecektin Hiçbir birey iktisaden bir başka-bireye ba­


ğımlı olmayacak, bütün bireyler devlete bağımlı olacak­
tır.
Sosyalizm sadece bazı uygar ülkelerde varolup, baş­
ka ülkelerde olmadığı sürece, yine de savaş olasılığı bu­
lunacak ve sistemin sağlayacağı üstünlüklerden tam an­
lamıyla yararlanılamayacaktır. Ama öyle sanıyorum ki, 
sosyalizmi benimseyen her dikenin saldırgan militarizmi 
bırakıp, sadece başkalarının saldırganlığını önleme soru­
nu üzerinde duracağını varsaymak yanlış olmaz. Sosya­
lizm bütün uygar dünyada kabul edildiği zaman, savaş­
ların, barışı tercih ettiren apaçık nedenlere ağır basacak 
gücü artık kalmayacaktır belki de.
Tekrarlıyorum, sosyalizm sadece proletarya’ya ait bir 
doktrin değildir. İktisadî güvensizliği önlemek suretiyle 
bir avuç aşırı zenginden başka herkesin mutluluğunu art­
tırmak amacını taşır; ve eğer benim bütün yüreğimle 
inandığım gibi, büyük savaşları önleyebilirse, bütün dün­
yada gönenci ölçülemeyecek kadar arttıracaktır — zira 
bazı endüstri kaptanlarının besledikleri, bir dünya sava­
şından kâr sağlayabilecekleri inancı, görüşlerini akla ya­
kın gibi gösterebilecek İktisadî kanıtlara rağmen, mega­
lomanlara özgü delice bir ham hayaldir.
Gerçekten de durum böyle midir, yani bütün insan­
lığa, bütün dünyaya hayrı dokunacak, anlaşılması bu ka­
dar kolay, ayrıca da şimdiki İktisadî rejimin çöküşü ile 
savaşın getireceği evrensel bir felâket tehlikesinin de sa­
lık verdiği bir sistem olan sosyalizm, komünistlerin iddia 
ettiği gibi, proletarya ile bir avuç entellektüelden başka­
sının inandırma yoluyla anlayamayacağı, ancak kanlı, 
kuşkulu ve yıkıcı bir sınıf savaşıyla yerleştirilebilecek 
bir sistem midir? Ben kendi hesabıma bunun böyle oldu­
ğuna asla inanamıyorum. Sosyalizm, bazı bakımlardan, 
çok eskiden kalma alışkanlıklara karşı çıktığı için, an­


cak derece derece yenilebilecek dürtüsel bir muhalefet 
yaratır. Sosyalizm, ayrıca, muhaliflerinin kafasında tanrı­
tanımazlık ve terör rejimiyle eş anlam taşır hale gelmiş­
tir. Sosyalizmin dinle hiçbir alıp veremediği yoktur. Sos­
yalizm İktisadî bir doktrindir ve bir Sosyalist isterse bir 
Hıristiyan, isterse Müslüman, Budist, isterse Brahmanist 
olabilir; bunda hiçbir mantıksal tutarsızlık yoktur. T e­
rör rejimi olmasına gelince, çoğu gericilerin safında ol­
mak üzere, son zamanlarda çeşitli terör rejimleri görmüş 
bulunuyoruz. İşte Sosyalizmin bu terör rejimlerinden bi­
rine tepki olarak ortaya çıktığı yerde, Sosyalizmin ken­
dinden önceki o rejimin bazı şiddet öğelerini kalıt alma­
sından korkulur. Ama bir dereceye kadar düşünce ve söz 
özgürlüğüne izin verilen ülkelerde, ben inanıyorum ki, 
sabır ve çabayla, Sosyalizm davası nüfusun yansından 
çoğunu ikna edecek şekilde ortaya konabilir. Sosyalizmin 
iş başına geçmesi zamanı geldiğinde, eğer azınlık kaba 
kuvvete başvuracak olursa, hiç kuşkusuz çoğunluk da is- 
yancılan bastırmak için ister istemez kaba kuvvete baş­
vuracaktır. Ama bundan önceki ikna etme işi gerektiği 
gibi yerine getirilmiş ise, bir isyan hareketinin sonuç iti­
bariyle ümitsizliği o derece açıkça görülecektir ki, buna 
gericilerin en koyusu bile kalkışmayacak, ya da eğer kal­
kışırlarsa o kadar kolay ve çabuk yenilgiye uğratılacak­
lardır ki, bir terör rejimine fırsat ve gerek kalmayacak­
tır. İkna etme yolu açık ve çoğunluk henüz ikna olma­
mışken, kaba kuvvete başvurmak yersizdir; çoğunluk ik­
na edildikten sonra ise, yasa tanımaz kişiler bir ayaklan­
ma veya kışkırtmaya kalkışmadığı sürece, rejim konusu 
demokratik hükümetin normal işleyişine bırakılmalıdır. 
Bir ayaklanma girişiminin bastınlması ise, herhangi bir 
hükümetin alabileceği önlemlerden olup, Sosyalistlerin, 
demokratik ülkelerdeki öbür anayasa partilerinden daha 
fazla kaba kuvvete başvurmalan için hiçbir neden yok­


tur. Sosyalistlerin emirlerinde bir kuvvet bulundurabil- 
meleri de zaten, ancak daha önce halk çoğunluğunu ikna 
edebilmelerine bağlıdır.
Bazı çevrelerde şu iddiayı öne sürmek alışkanlık ha­
lini almış bulunuyor: gerçi bir zamanlar, bilinen siyasal 
propaganda yöntemleri yoluyla Sosyalizm belki kurula­
bilirdi, ama Faşizmin gelişmesi artık bunu olanaksız kıl­
mıştır. Faşist hükümetler tarafından yönetilen ülkeler 
için bu hiç kuşkusuz doğrudur, zira böyle ülkelerde ana­
yasa koruması altındaki bir muhalefete olanak tanınmaz. 
Ama Fransa’da, İngiltere’de ve Amerika Birleşik Devlet­
lerinde durum başkadır. Fransa’yla Büyük Britanya’da 
güçlü Sosyalist partiler vardır; Büyük Britanya ile Am e­
rika Birleşik Devletleri’nde Komünistler sayı bakımın­
dan önemsenmeyecek kadardırlar ve güçlendiklerine dair 
hiçbir belirti de yoktur. Varlıkları, ancak, gericilerin yu­
muşak baskı önlemleri için bir bahane olabilecek kadar­
dır, ama hiçbir zaman, İngiltere’de İşçi Partisi’nin ya da 
Amerika Birleşik Devletleri’nde radikalizmin canlanması­
nı önleyecek kadar dehşet verici olmamıştır. Sosyalistle­
rin Büyük Britanya’da çok yakın bir zamanda çoğunluğu 
kazanmaları olasılığı hiç de az değildir. Sosyalistler ço­
ğunluğu kazandıkları zaman, kuşku yok ki, politikaları­
nı uygulamakta güçlüklerle karşılaşacaklardır v e belki de, 
içlerinde daha çekingen olanlar bu güçlükleri Sosyalizm 
uygulamasının ertelenmesi için bir bahane sayacaklardır, 
ama bunda yanılmış olacaklardır, zira halkı ikna işi na­
sıl yavaş yavaş, derece derece ilerlemek zorunda ise, Sos­
yalizme geçişin son aşaması da tam tersine hızlı ve anî 
olmalıdır. Bununla birlikte anayasa yöntemlerinin başa­
rısızlığa uğrayacağını varsaymak için yine de haklı ne­
denler yoktur, hele başkalarının başan şansının daha faz­
la olduğunu varsaymak için hiç. Tam tersine, anayasa dı­
şı şiddet yöntemlerine başvurma yolunda 
atılacak her


adım Faşizm’in gelişmesine yardım eder. Demokrasi ne 
kadar zayıf olursa olsun, Sosyalizm Büyük Britanya ve 
Amerika Birleşik Devletleri’nde ancak demokrasi ve hal­
kın inancı sayesinde iş başına gelmeyi umabilir. Demok­
ratik hükümete duyulan saygıyı kim zayıflatırsa, o, bile­
rek ya da bilmeyerek Sosyalizmin veya Komünizmin de­
ğil, Faşizmin ekmeğine yağ sürüyor demektir.


BÖLÜM V III 

Yüklə 4,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin