Barnabas İncili
146
36. İnsanın Yaratılışı.
Cuma
günü gelince, sabah erkenden namazdan sonra İsa
havarilerini topladı ve onlara dedi, “Oturalım; çünkü işte bu
günde Allah insanı yeryüzünün çamurundan yarattı;
ben de
inşallah, insanın nasıl bir şey olduğunu size anlatacağım.”
Herkes oturunca yeniden dedi,
“Allah'ımız, yaratıklarına iyiliğini, merhametini ve hoşgörülüğü
ve adaletiyle birlikte kudretini de göstermek için birbirine zıt
dört şeyden bir terkip meydana getirdi ve bunları, toprak, hava,
su ve ateş her biri zıddını dengelesin diye insan denilen nihai bir
nesnede birleştirdi. Ve bu dört şeyden,
sinirler, damarlarla ve
tüm iç parçaları ile birlikte et, kemik, kan, ilik ve deriden oluşan
insan vücudu olarak bir kap yaptı; içine Allah, bu hayatın iki
yönü olarak ruh ve nefsi yerleştirdi; orada yağ gibi yayıldığı için
nefse yerleşim bölgesi olarak vücudun her parçasını verdi. Ve
ruha
da yerleşim bölgesi olarak, nefisle birleşip tüm hayata
egemen olması için kalbi verdi. İnsanı bu şekilde yaratan Allah,
içine akıl denilen bir ışık yerleştirdi ki deri, nefs
ve ruhla tek bir
hedefte Allah'a kulluk için çalışmak birleşsin.
Bundan sonra, bu eseri Cennet'e koyunca, akıl, Şeytan’ın
dürtmesiyle nefsin iğvasına uğradı, beden rahatını yitirdi, nefs
kendisiyle yaşadığı zevki yitirdi ve ruh da güzelliğini yitirdi.
Böylesi kötü bir duruma düşen insan, akıl tarafından
engellenmediğinden çalışmakta huzur bulmayıp, zevk peşinde
koşan nefisle, gözlerin kendine gösterdiği ışığın
peşinden gider;
bundan dolayı da, gözler boş şeylerden başka bir şey
görmediğinden kendini aldatır ve böylece dünyevi şeyleri
seçerek günah işler. İşte, Allah'ın rahmetiyle, insanın aklının
iyiyi kötüden seçmek ve gerçek zevki ayırt etmek için yeniden
aydınlatılması gerekmektedir; bunu bilmekle günahkâr tövbeye
yönelir. Bu bakımdan, bakın,
size diyorum ki, eğer Rabbimiz
Allah insanın kalbini aydınlatmazsa, insanın akıl yürütmelerinin
hiç bir önemi yoktur.”