TART
IŞMA VE SONUÇ:
Reqressiv analiz paytaxtda xəstəxanaya yerləşdirilən xəstələrin sağ qalmasının
yüksək dərəcədə dürüstlüyünü göstərdi.
62
P47-
EPİLEPSİ NÖBETİ
SIRASINDA OLUŞAN OMUZ
ÇIKIĞI VE DEPLASE HUMERUS BAŞI
FRAKTÜRÜ
Aykut Yüksel,
Emel Erkuş Sirkeci, Onur İncealtın
,
Eda Arş, Alev Eceviz, Behçet Varışlı
S.B. Medeniyet Üniversit
esi Göztepe Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Acil Tıp Kliniği
G
İRİŞ
VE AMAÇ:
Humerus proksimal uç kırıklarının çoğunluğu ya nondeplasedir ya da minimal
deplasedir. Bazen de bu kırıklara humerus başı çıkıkları eşlik edebilir. Bu kırık ve çıkıklar genellikle
konservatif tedavi yöntemleri ile bazı vakalar ise cerrahi yön
temlerle tedavi edilebilir.
Çevre yumuşak
dokulara en az zarar verecek yöntem tercih edilmelidir. Omuz çıkığı olan olguların %25’inde aile
hikayesi görülebilmektedir. Omuz çıkılarının çoğunluğu öne çıkık şeklindedir. Bizim olgumuzda da
olduğu gibi epilepsi
gibi bazı kronik hastalıklar omuz kırık ve çıkıklarına zemin oluşturabilir
. Bu tür
vakaların müdahalelerinde daha özenli davranılırsa hastaların daha basit yöntemlerle daha etkin
tedavi edilebileceklerini düşünmekteyiz.
Bu ogudaa Epileptik tonik-klonik nö
bet sonrası, posterior
omuz çıkığı ile birlikte humerus başı fraktürü olan hasta sunulmaktadır
.
OLGU SUNUMU: Acil servise
yaklaşık beş dakika süren jeneralize tonik klonik nöbet geçirdiği ifadesi
ile yakınları tarafından getirilen 50 Yaşında erkek hastanın,
30 yıldır epilepsi
tanısı olduğu ve ilaçlarını
düzenli kullandığı öğrenildi. İlaçlarını düzenli kullanmasına rağmen yılda bir iki kez nöbet geçirdiği
öğrenildi ve epilepsi dışında bilinen yandaş hastalığı olmadığı öğrenildi.
Acil servise başvurmadan
önce herhangi bir travma öyküsü tariflemeyen hasta nöbet geçirdikten sonra takibi sırasında sağ omuz
ağrısı ve beraberinde hareket kısıtlılığı olması nediyle yapılan muayenesinde omuz çıkığından
şüphelenilen hastanın, çekilen grafilerinde sağ omuz posterior çıkığı ve beraberinde humerus başı
fraktürü tespit edildi. Bunun üzerine ortopedi konsultasyonu istenen hastaya anestezi al
tında omuz
redüksiyonu yapıldı.
TARTIŞMA VE
SONUÇ: Epileptik nöbet nedeniyle tonik-
klonik kasılmaları olan hastalarda nöbet
sonrası eklem dislokasyonları, kemik fraktürleri gibi ortopedik komplikasyonların oluşabileceği
unutulmamalı ve nöbet sonrası hastalara sistemik bir muayene yapılıp şüphelenildiğinde ileri tanı
yöntemleri kullanılmalıdır.
63
P48- ESOPHAGEAL FOREIGN BODIES: A SINGLE CENTER EXPERIENCE
Ahmet Cumhur Dülger*, Rezkan Altun*, Hayriye Gönüllü**,
Sevdegül Karadaş**,
Recep Dursun***
* Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD, Van,
Türkiye
**Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD, Van,
Türkiye
***Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servis, Van, Türkiye
INTRODUCTION: In the general population of adults, the annual incidence of food impaction is
approximately 13 episodes per 100 000 people, mostly due to meat and bone impactions. Foreign
body impaction is frequently seen in areas of anatomical esophageal narrowing, such as the cervical
esophagus, aortic arch, and gastroesophageal junction. Dysphagia, odynophagia, choking, or drooling
are most common symptoms. Fistulization to surrounding vasculature, mediastinitis and perforation
can occur as disease complications. In general, flexible endoscopy performed is the mainstay of
therapy.
MATERİAL AND
METHODS: Between March 2011 and March 2012, 48 adult patients who admitted
to emergecy department due to impaction of esophageal foreign body were enrolled for the study.
Medical data was obtained from hospital records. Age, gender, time of endoscopic procedure, type of
impacted object and level of impaction were recorded on the SPSS.
RESULTS: Mean age was 46 years. 3/4 of the patients were female. 15 of 48 (31%) patients had a
prior history of esophageal cancer. Most cases were admitted to clinic after dinner. Impacted objects
were as follows: chicken bone (35), food impaction (10), metal coin (2), spine (2). Foreign bodies
were succesfully removed by flexible endoscopy in 40 of 48 (83%) patients. 2 of 48 patients had also
mediastinitis. One patient had perforation. 8 (16%) of patients were referred to chest surgeon for
removal of impacted object. There was no death during the examination period.
CONCLUSİON
: Female gender, prior history of esophageal cancer and eating cooked- chicken are
major risk factors for the disease.
64
P49-
HAY VERDİ,
AZERBAYCAN GAYTADI
Recep DURSUN, Emre ÇAY
Van Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi Acil Kliniği
GİRİŞ VE
AMAÇ:
Depremin ilk saatlerinden itibaren 200 kişilik kurtarma ekipleriyle öz kardeşlerine
yardıma gelen
Azerbaycan
ekibi 14 kişinin enkaz
altından sağ kurtarılmasında büyük rol oynadı. Bu
çalışmada
Azerbaycan
ve Türk UMKE ekiplerinin ortaklaşa başarılı çalışmaları sonrası biri
102,
diğeri
108 saat sonra kurtarılan
iki olguya yer verildi.
OLGU 1: Yüz iki saat
sonra enkaz altından sağ kurtarılan 18
yaşında erkek hasta
: Acil servisimize getirilen hasta genel durumu
iyi, şuur
u
açık koopere, TA:90/60
mHg, Nb:115/dk
olarak saptandı.
Fizik muayenesinde
kollarında ve gövdesinde dermal abrazyon ve
enkaz artıkları mevcut, sistemik muayenesi doğal, g
örüntüleme ve
laboratuar tetkikleri normal olarak
bulundu. Hastada idrar çıkışı
mevcuttu. Hasta üç gün sonra herhangi bir komplikasyon
geliş
memesi üzerine psikiyatrik muayenesi tekrarlanarak kontrollere
gelmek üzere şifa ile taburcu edildi.
OLGU 2: Yüz sekiz
saat sonra enkaz altından sağ kurtarılan 14
yaşında erkek hasta
: Acil servisimize sevk edilen hasta
nın
genel
durumu iyi,
şuur
u
açık,
koopere, TA:100/70 mmHg ve Nb:130/dk
idi. Fizik muayenesinde v
ücudunda enkaz artıkları mevcut,
sistemik
muayenesi doğal,
görüntüleme ve laboratuar tetkikleri normal
bulundu.Hastada idrar çıkışı
mevcuttu. Hasta
beş
gün sonra
herhangi bir komplikasyon çıkmaması üzerine psikiyatri kontrolü
önerilerek şifa ile taburcu edildi.
TARTIŞMA
VE SONUÇ: Her iki olguda da hastalar morallerini
bozmadıklarını, enkazdan
kurtarılacağı
ümidiyle dua
ettiklerini, yaşama
tutunmak için yağmur ve kar sularıyla beslendiklerini ifade
ettiler.
Deprem sonrasında enkaz altında kalanlar için moral motivasyon sağlayıcı düşünceler
ve hayata
tutunma çabası içinde olmak önemli olsa da kurtarma ekipleri, transfer ekipleri ve hastayı karşılayan
acil ekiplerinin deneyimi çok önemlidir. Bu konuda Türkiye’de UMKE ekiplerinin önemi artmakta, belli
dönemlerde tatbikatlar yapılmaktadır. Bu tatbikatların yaygınlaştırılması ve diğer arama kurtarma
ekipleri, acil ekipleri ve hastaneleri de kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
Van depreminde maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Azerbaycan
halkı başta
olmak üzere herkese teşekkür ederiz
65
P50-
KRONİK SUBDURAL HEMATOM ÜZERİNDE GELİŞEN
AKUT SUBDURAL HEMATOM
OLGUSU
Yeniocak Selman* Kalkan Asim ** Bilir Ozlem** Ersunan Gokhan
** Eroğlu Oğuz***
* Haseki Eğitim Araştırma Hastanesi Acil Servis, İstanbul, Türkiye
** Rize Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı, Rize, Türkiye
*** Van Eğitim ve Araştırma hastanesi Acil Servis, Van, Türkiye
GİRİŞ VE AMAÇ:
Kronik Subdural Hematomlar
(SDH) hastanın şikâyetleri
ve klinik tablonun sinsi ve
yavaş ilerleyen bir süreç göstermesi,
buna bağlı olarak da tanı ve tedavide gecikmeler olması
nedeniyle önemlidir. Gelişmiş görüntüleme teknikleriyle tanı koymak kolaylaşmış olsa da daha çok
yaşlılarda görülen bu hastalık diğer sistemik hastalıkların sebep olduğu genel durum bozukluğu ile
karışabilmekt
edir. Kronik
subdural hematom zemininde akut subdural hematom gelişmesi çok nadirdir.
Bu yazıda 48 yaşında kronik subdural hematom zemininde akut subdural hematom gelişen bir hastayı
sunduk.
OLGU SUNUMU:
48 yaşında sokakta yaşayan
, alkolik, erkek hasta aci
l servisimize bilinç kaybı
nedeniyle getirildi. 112 acil ekibinin verdiği bilgiye göre travma öyküsü yoktu.
Fiziki muayenesinde,
ağrılı uyaranla anlaşılmaz sesler çıkarıyor, ağrılı yeri lokalize ediyor, ancak gözlerini açmıyor (GKS
:8),
tansiyon arteryel: 1
20/80 mmHg, nabız: 82/dakika, solunum: 22/dakika idi. Hasta Öyküsünde travma
yoktu.
Bilgisayarlı beyin tomografisinde sağ temporoparyetal bölgede kronik subdural hematom
üzerinde gelişmiş akut subdural hematom tespit edildi. Hasta beyin cerrahisi tarafından ameliyata
alındı, on gün sonra şifa ile taburcu edildi.
TARTIŞMA VE SONUÇ: Oluşmasın
da üç haftadan fazla zaman geçerse kronik subdural olarak
adlandırılır.
Hastaların çoğu 50 yaş ve üzerindedir. Ayrıca kronik alkolik, epileptik ve koagülopatili
hastaların önemli bir kısmi kronik SDH'a eğilimlidir.
Subdural alandaki küçük bir kanama atrofik beyinli
hastalarda semptom vermeden büyüyebilir. Bir hafta içerisinde hematom dura alt
ında bir membranla
kaplanır ve üç haftaya kadar beyinin yüzeyinde
araknoid membranla hematom aras
ında bir iç
membran oluşur. Böylece bir membran tabakası tümüyle
hematomu kaplar
. Bu süreç sırasında
hematom likefiye olur ve bilgisayarl
ı tomografide giderek daha
hipodens gözükür. Hastalar genellikle
demans semptomlarıyla hastaneye başvururlar. Bizim hastamızda ani bilinç kaybının sebebi yeni
gelişen subdural
hematom olar
ak düşünüldü. Literatürde kronik
SDH
tedavisi sonrası karşı tarafta
gelişen akut
SDH
bildirilmiştir. Hastanın beyin tomografisi radyolojik açıdan önemli olduğundan hastayı
sunmaya değer bulduk.
66
P51-
MULTİPL MYELOMANIN BİR KOMPLİKASYONU: PATOLOJİK HUMERUS KIRIĞI
Hasan Mansur DURGUN, Ayhan ÖZHASENEKLER,
Mehmet ÜSTÜNDAĞ,
Murat ORAK
, Nazlı
GÖRMELİ KURT,
Cahfer GÜLOĞLU
Dicle Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Acil Tıp Anabilim Dalı; Diyarbakır, Türkiye
GİRİŞ VE
AMAÇ: Multipl Myeloma (MM), plazma hücrelerinin kontrolsüz proliferasyonu ile karakterize
primer kemik tümörüdür. Bu yüzden MM’ lı hastalarda patolojik kırıklar görül
ebilir.
Literatürlerde MM’lı
bilateral spontan humerus kırıklı olgulara ve MM’ lı hastalarda görülen patolojik kırıkların analiz edildiği
çalışmalara rastlanmaktadır
(1,2)
. S
abah uyandığında sağ kolunda hareket kısıtlılığı gelişen
ve humerus
orta diafiz kırığı tespit ettiğimiz MM’ lı bayan hastamızı paylaşmayı amaçladık.
OLGU SUNUMU:
Elli beş yaşında bayan hasta, sabah uyandığında sağ kolunda hareket kısıtlılığı
ve
ağrı nedeniyle
kliniğimize başvurdu. Özgeçmişinde MM hastalığı mevcuttu ve tedavi aldığını söyledi.
Başvuru anındaki fizik bakısında;
genel durumu orta, şuur açık, vital bulguları (kan basıncı, nabız,
solunum sayısı, vücut ısısı) stabildi. Sağ kolu askılı, sağ kol ortasında yumuşak doku şişliği mevcuttu.
Bölgesel ısı artışı, kızarıklık yoktu. Sağ kol duyu muayenesi normaldi. Çekilen sağ kol direk
radyografisinde
sağ humerus orta diafiz kırığı ve kemik yoğunluğunda azalma tespit edildi (Resim 1).
Sağ kol, uzun kol atele alındı. Tam kanında beyaz küre:
4.49 K/uL, hemoglobin: 9.72 g/dL, hematokrit:
29(%), trombosit: 233 K/uL idi.
Biyokimyasal parametreleri normal sınırlarda idi.
Periferik yaymasında;
rulo formasyonu, nötrofil %70, lenfosit %30, trombositler yeterli idi.
Kemik iliği yaymasında %5 plazma
hücresi tespit edildi. Hastaya
MM açısından radyoterapi ve kemoterapi planlandı. Sonrasında sağ
humerusa
kırık açısından cerrahi tedavi uygulandı.
TARTIŞMA VE
SONUÇ:
Acil servise travma dışı kırıkla gelen orta
-
ileri yaşlı hastalarda patolojik kırık
düşünülmeli, metastaz olabileceği de akılda tutulmalıdır.
Resim 1
67
P52-
NADİR BİR İLEUS NEDENİ: OGİLVİE SENDROMU OLGU SUNUMU
Recep Dursun *,
Mehmet Kadir Bartın*
*, Mehmet Ali Çaparlar**,
*Van Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi Acil Kliniği
**Van Bölge E
ğitim Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği
GİRİŞ
VE AMAÇ: Ogilvie s
endromu ya da diğer adıyla akut kolonikpsödoobstrüksiyon
(acutecolonicpseudo-
obstruction:ACPO), mekanik bir tıkanıklık olmaksızın kolonun akut yaygın
dilatasyonu ile
obstrüksiyon bulguları oluşturan sendromdur ve ilk kez 1948 yılında Ogilvie tarafından
t
arif edilmiştir. Nonobstrüktif kolon dilatasyonu, idiopatiknontoksikmegakolon gibi adlar da verilmiştir.
Etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte hastalığın patogenezinde sempatik innervasyon
dengesizliğinin rol oynadığı düşünülmektedir. Bu sendromun karakteristik özelliği majör bir travma
veya operasyon anamnezinin olmasıdır.
OLGU SUNUMU:
54 yaşında bayan hasta yaklaşık 2 aydır varolan nefes darlığı, karın ağrısı, gaz
gayta çıkaramama yakınmaları ile acil polikliniğine başvurmuş. Çekilen PAAC de sol he
mitoraksta
diyafragma
evantrasyonu ADBG de hava sıvı seviyeleri (şekil 1) ve abdominal BT de belirgin dilate
kolon anslarının görülmesi (şekil 2) üzerine hasta, ileus ön tanısıyla acil
genel cerrahi kliniğince
operasyona
alındı.
Hastaya cerrahi ekibince to
tal kolektomi ve ileokolikanastomoz yapıldı.
Şekil 1
Şekil 2
TARTIŞMA
VE SONUÇ:
Tanı mekanik bir obstrüksiyon için spesifik olmayan belirti ve semptomların
Ogilvie sendromuna bağlı olabileceğinin düşünülmesi ile konur. Hastalarda yaygın abdominal
distansiyon ile az-
çok bulantı ve kusma vardır ancak şart değildir. Hastamızda da sürekli ve şiddetli bir
karın ağrısı ve buna bağlı çok miktarda analjezik tüketimi öyküsü mevcuttu.Spesifik olarak
distansiyondan başka fizik muayene bulgusu yoktur. Peritone
al irritasyonbulgusu ileri dönemde
görülür. Laboratuar bulguları tanı koyduracak özellikte değildir. Hemen tüm hastalarda hafif dereceli
lökositoz vardır. Tanıda en önemli yöntem düz radyografilerdir. Bizim olgumuzda da tüm tetkikleri
normal ancak akciğer grafisinde gaz ve ADBG de hava sıvı seviyerlerigörünen hastadan şüphe ile
operasyon kararı alınmıştır.
Sonuç olarak Ogilvie
sendromu, tanıda şüpheli kalınan ve yandaş
hastalığı olan intestinalobstrüksiyonlu hastalarda, mutlaka düşünülmelidir. Çünkü preoperatif tanı
gen
ellikle şüphelenerek konabilir.
68
P53-
NADİR BİR İLEUS NEDENİ: SAFRA TAŞI İLEUSU OLGU SUNUMU
Mehmet Kadir Bartın*,
Recep Dursun **, Mehmet Ali Çaparlar*
*Van Bölge E
ğitim Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği
** Van Bölge E
ğitim Araştırma Hastanesi Acil Kliniği
GİRİŞ
VE AMAÇ: Safra t
aşı ileusu, bir veya daha fazla sayıda safra kesesi taşının GİS arasında
herhangi bir lokalizasyona impakte olup tıkanıklık oluşturmasıdır. Taş
yâda
taşlar genellikle rekürren
kolesistit atakları sonucunda oluşan bil
ier enterik fistüller sonucu barsak lümenine transfer olur. Bu
olgunun sunulmasıyla; intestinal obstrüksiyonun nadir ama geç tanı konulduğunda mortalitesi yüksek
bir nedeni olan safra taşına bağlı ileusun hatırlatılması amaçlanmıştır.
OLGU SUNUMU:
66 yaşında bayan hasta 4 gündür, karın
ağrısı, bulantı, kusma
ve 2 gündür gaz
g
ayta çıkaramama şikâyetleriyle acilimize başvurdu. FM: batında
distansiyon, yay
gın hassasiyet ve
murphy
pozitifliği mevcuttu. Laboratuar bulgularında
WBC
, BUN, kreatinin artışı saptandı
. ADBG: hava
sıvı seviyeleri ve pnömobil
ia mevcuttu. Hasta acilen operasyo
na alındı. Hastaya kolesistektomi
yapıldı..
Hasta post
operatif 5. gün şifayla taburcu
edildi.
TARTIŞMA: Safra taşına bağlı mekanik barsak obstrüksiyonları nadirdir ve daha çok yaşlı hastalarda
meydana gelir
. Bu hastaların büyük
kısmında kardiyak hastalık, diyabet ve obesite
gibi
yandaş
hastalıklar bulunduğundan mortalite ve morbidite hala yüksek seyretme
ktedir. Bizim hast
amız da ileri
yaşta
bir diyabetliydi
. Safra taşı ileusunda klinik bulgular genelde nonspesifik olduğundan
preoperatif
tanı koymak zordur. Klinik belirti ve bulgulardan şüphelenmek önemlidir.
3 cm’den büyük
taşların
obstrüksiyon yapma
şansı
yüksektir.
Bizim vakamızda da taşın çapı yaklaşık 10 cm idi..
SONUÇ: M
ekanik intestinal obstrüksiyonları
n nadir bir nedeni
de safra taşına bağlı
ileus olabilir. Bu
olgular mümkün olduğunca cerrahi dışı
ya da
enterotomi yapılmadan taşın distale itilerek çıkarılması
gibi alternatif tedavi yöntemleriyle tedavi edilmelidir ki; enterotominin ek morbiditesi hastaya
yüklenmesin.
69
P54-
ORBİTOKRANİAL HASARA NEDEN OLAN PENETRAN METAL KAZIK: OLGU SUNUMU
Mehmet Arslan*
, Metehan Eseoğlu
*, Recep Dursun**, Burhan Oral GÜDÜ*
, İsmail Demir
*
*
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Beyin Cerrahi Bölümü
* * Van Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi Acil Kliniği
GİRİŞ
VE AMAÇ:
Transorbital intrakranyal yaralanma nadir bir durumdur. Bu yaralanma oluştuğunda
yüksek oranda ölüm bildirilmiştir. Transorbital intrakranyal yaralanma kafa travmalarının % 0,05 ini
oluşturur. Orbitaya penetre olan yabancı cisim orbitadan kranyal kaviteye doğru uzandığında beyin
hasarına yol açabilir. Penetran yabancı cisim orbita tavanı, süperior orbital fissür ve optik kanal
vasıtasıyla beyine ulaşabilir.
OLGU SUNUMU:
Hastanemiz acil servisine başvuran 13 yaşında erkek çocuk
, ko
şarken elindeki
metal kazığın üzerine düşmesi sonucu sağ gözden girip kafa arkasına kadar kazığın saplanması
şikayeti ile hastanemize başvurdu. Genel fizik muayenede penetran metal kazığın sağ orbita medial ve
inferiorundan girip sol oksipitale kadar sapla
nıp uzandığı tesbit edildi. Nörolojik muayaneden derin
komada glaskow koma skalası 4 puanda E1M2V1 olduğu saptandı. Pupiller fiks dilate ve ışık refleksi
yoktu. Demir kazık üçüncü ventrikül, suprasellar sisterna ve oksipital kemiğe penetre olmuş idi. Hasta
acil opere edilip metal yabancı cisim çıkartıldı. Hasta 10 gün sonra şiddetli santral hasar ve
intrakranyal basınç artışı nedeniyle kaybedildi.
TARTIŞMA
VE SONUÇ:
Bu olgu sunumunda transorbitokranyal penetran yaralanması olan bir olgu
sunuldu ve bu gibi d
urumlarda hasta yönetiminin cerrahi ve radyolojik olarak tartıştık.
70
P55-
PRİMER HİPERPARATROİDİZME BAĞLI AKUT PANKREATİT
Mehmet Kadir Bartın*,
Recep DURSUN **, Mehmet Ali Çaparlar*,
*Van Bölge E
ğitim Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği
** Van Bölge E
ğitim Araştırma Hastanesi Acil Kliniği
GİRİŞ VE
AMAÇ: Primer hiperparatroidide meydana gelen hiperkalseminin pankreasdaki
inflamasyonu
, inaktif formdaki tripsinojeni, aktif tripsine çevirmesiyle oluşturduğu düşünülmek
tedir. Bu
olgunun sunulmasıyla; konu hakkında literatürün irdelenmesi yanında hiperkalseminin eşlik
etti
ği akut
pankreatit atağında, primer hiperparatroidinin göz önüne alınması gere
kir.
OLGU SUNUMU: 68
yaşında bayan hasta acil servise
k
arın ağrısı, ateş, bulantı, şikâyetleriyle
başvurdu.
FM;
her iki üst kadranda batında hassasiyet mevcuttu. Laboratuar; löko
sit: 8100/ml, serum
amilaz: 1232 U/L, pankreatik amilaz: 340 U/L total bilirubin: 1.9 mg/dL, ALT: 770 U/l, AST: 223 U/L,
saptand
ı.
X-ray,
USG’de, MR kolanjiografide akut pankreatit dışında bir patolojiye rastlanmadı.
K
alsiyumu 12.5 mg/dL saptanması üzerine
endokrinoloji ile konsulte edildi. Serum fosfor: 1.9 mg/dL,
PTH:
778.8 pg/mL saptanması üzerine hastaya primer hiperparatroidi tanısı konuldu.
24 saatlik idrar
kalsiyumu: 247 mg/gün olarak saptandı.
Z
orlu diürez ile hastanın seru
m kalsiyumu: 9.9 mg/dL’ye
kadar geriledi. USG: troid sol lobun inferomedialinde paratroid adenomuyla uyumlu olabilecek lezyon
saptandı. Serum amilaz ve kalsiyum değerleri normale gelen hasta paratroid adenomu için
operasyona alındı. Sol altda 1.7x2.1x0.7 cm çapında paratroid adenom
u eksize edildi. Serum kalsiyum
ve PTH değerleri normale dönen hasta postoperatif 2. günde eksterne edildi.
Dostları ilə paylaş: |