Olgu sunumu: Yirmi bir
yaşında kadın hasta 25 mg lık tabletlerden 12 adet ( total 300 mg)
laroxyl
R
(amitriptyline
) aldıktan yaklaşık 6 saat sonra acil servise getirildi.Hasta monitorize
edildi, damar yolu açılıp mide lavajı yapıldı.Nazogastrik sonda ile 1 mg/kg’dan 4 kez
tekrarlayan dozda aktif kömür verildi. Başvuru anında genel durumu iyi,bilinci açık,koopere-
oryante,fizik muayenesi ola
ğan saptanan hastanın vitalleri; TA 100/60 mm/hg, NB 80
atım/dk,ateş 36.7 idi.İlk EKG de yaygın T dalga negatifliği saptandı.Laboratuvar testleri ve
kardiyak enzimleri normal sınırlardaydı.Takiplerinde EKG değişiklikleri düzelen hasta
önerilerle taburcu edildi.
Sonuç:
TSA antidepresan ilaç alımları ciddi kardiyovaskülertoksisiteye neden olabilir.TSA
ilaç alımıyla başvuran tüm hastalara mutlaka EKG çekilmeli ve monitorize bir şekilde takip
edilmelidir.
İletişim adresi:
Hadi Bahadur,
Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Acil Servisi,VAN
email:hadibahadur@gmail.com
78
P63-
‘’SOL KOLUMDAN TANSİYON ÖLÇEMİYORUM.’’ SUBKLAVİAN ARTER
TROMBOZU: OLGU SUNUMU
*Dr. Özgür Dikme, *Dr. Neslihan Saçlı Bozkurt, *Dr. Hakan Topaçoğlu
*İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği, İstanbul
Giriş: Subklavian arter trombozu damarda önceden var olan yaralanma, hiperkoagülabilite ve
aterosklerotik değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkar. Özellikle önemli miktarda üst vücut
aktivitesi ol
an genç bireylerde sık görülür. Subklavian arter trombozu akut üst ekstremite
iskemisinin nadir sebeplerindendir. Subklavian arter trombozunun non-kard
iyak en sık sebebi
travmadır.
Olgu Sunumu:
64 yaşında erkek hasta sol kolundan tansiyon ölçülememesi şikayetiyle acil
servise getirildi.
Başvuru esnasında herhangi başka yakınması olmayan hastanın aynı gün
içerisinde
yaklaşık yarım saat ve sonrasında iki defa 10 dk. süreyle ensede, sol omuz, kol ve
sırt bölgesinde ani başlangıçlı bıçak saplanır tarzda ağrısı olduğu öğrenildi. Özgeçmişinde
hipertansiyon
dışında özellik bulunmamaktaydı.
Hastanın bilinci açık, koopere ve oryante idi. Muayenesinde sağ kol kan basıncı 120/80
mmHg olarak ölçülürken, sol kolda
kan basıncı ölçülemedi. Diğer vital bulguları normaldi.
Sol üst ekstremite nabızları palpe edilemedi. Ekstremiteler arasında ısı farkı yoktu. Diğer
sistem muayeneleri normal olarak değerlendirildi. Laboratuvar tetkiklerinde patolji
saptanmadı. EKG sinüs ritmindeydi ve iskemik değişiklik mevcut değildi. Akciğer grafisi
olağan olarak değerlendirildi.
Aort diseksiyonu şüphesi ile istenen IV konrtastlı torako-abdominal bilgisayarlı
tomografisinde subklavian arterin arkus aortadan çıkış yerinde trombüs mevcut olduğu
görüldü, ancak distale kontrast madde
geçişi mevcuttu. Düşük molekül ağırlıklı heparin SC
yapıldı. Tromboektomi amacıyla hasta kalp-damar cerrahisi servisine yatırıldı.
Sonuç:
Acil servise sersemlik, vertigo, senkop, ataksi, bulantı, kol güçsüzlüğü, kolda
soğukluk veya duyu kaybı ile başvuran yaşlı, kardiyak hastalığı olan ve genç atletik hastalarda
subklavian a
rter trombozu ayırıcı tanıda akılda tutulmalıdır.
79
P64-
ACİL SERVİSTE HASTA TAŞIMA SEDYELERİNİN HASTA GÜVENLİĞİ VE
HASTAYA MÜDAHALE KOLAYLIĞI ÜZERİNE ETKİLERİ
Arif DURAN¹, Hayrettin ÖZTÜRK²
, Ümit Yaşar TEKELİOĞLU³, Tarık OCAK¹,
Mücahit EMET
4
1
: Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD, BOLU/TÜRKİYE
2
: Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi AD, BOLU/TÜRKİYE
3
:Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Anestezi ve Reanimasyon AD,
BOLU/TÜRKİYE
4
: Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD, Erzurum/TÜRKİYE
Amaç:
Acil serviste hastaların kabul ve tetkikleri aşamasında sıklıkla sedye ile taşınması
gerekmektedir. S
edye üzerinde iken acil müdahaleleri sırasında güvenlik ve konfor sorunu
yaşanmaktadır. Bu çalışmada acil servise başvuran hastalarda farklı sedye grublarının hasta
güvenliğine ve acil müdahalelere etkisi araştırıldı.
Materyal metod: Abant
İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine
başvuran hastalar için hazırlamış olduğumuz anket formumuzu Doktor, Hemşire İntern
Doktor, Hizmetli ve Teknisyen
gruplarının doldurması sağlandı. Araştırmada hastanemiz acil
servisindeki 6 adet mevcut klasik sedye (A grubu) ile 6 adet yeni teknik özellikte sedye (B
grubu)
kullanıldı.
Bulgular: 15.01.2012 ile
29.02.2012 tarihleri arasında A grubu (42) sedye ile B grubu (66)
sedyeler için toplam 108 adet anket
dolduruldu. Anket sonuçlarına göre; Sedye alınma amacı,
sedyeden kalkmadan grafi çekilebilme özelliği, hasta hareketini kolaylaştırıyor olması, hasta
eşyalarını üzerinde taşıyabiliyor olması, sedye alçalma yükselmesi yeterli olması, sedye şiltesi
rahat
olması, sedye ile taşınırken güven veriyor olması, sedye üzerinden düşme riski
hissediyor
olması, başı yeterince kalkıyor olması, ayak ucu yeterince kalkıyor olması, oturur
pozisyona yeterince geliyor o
lması ve tekerlek dönüşleri rahat olması açısından gruplar
arasında B grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edildi(P<0.05).
Sonuç:
Acil servis sedyelerinde alım aşamasında birçok faktör içinden değerlendirme
yapılmaktadır. Sedyeler için hasta güvenliği ve hastaya müdahale kolaylığı çok önemlidir.
Hasta açısından ergonomik olması ve güvenlikli olması kullanıcısı açısından da kolay hareket
ettirilebilir olabilmesi gereklidir. T
ekerleklerin büyüklüğü, kalitesi ve tek kişi ile gereğinde
hareketi
nin yapılabiliyor olması, günümüz teknolojisine de uyumluluğu da hatırda
tutulmalıdır.
Doç Dr Mücahit EMET
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD,25000, ERZURUM
Tlf: 05321612776
e- mail:
drmucahitemet@gmail.com
80
P65-
AORT
DİSEKSİYONUNA BAĞLI GÖRME KAYBI VE HEMATÜRİ: OLGU
SUNUMU
*Dr. Özgür Dikme, *Dr. Ozan Şahin, *Dr. Hakan Topaçoğlu
*İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniğii İstanbul
Giriş: Aort diseksiyonu (AD), aortik intimada oluşan bir yırtığı takiben media tabakasında
kanın birikmesi ile ortaya çıkan, hızlı tanı ve tedavi gerektiren gerçek kardiyovasküler acil
durumdur. Bütün yaş gruplarında görülebilmesine karşın, olguların %75'ine 40-70 yaş
arasında rastlanmakta ve erkeklerde daha sık görülmektedir. Tanı veya tedavideki gecikmeler
mortalite ve morbidite artışına yol açmaktadır. Mortalite oranları tıbbi tedaviye rağmen
yaklaşık %10 civarındadır.
Olgu Sunumu:
41 yaşında erkek hasta banyoda ani başlayan görme kaybı, bulantı-kusma ve
kanlı idrar şikayetiyle acil servise getirildi. Öyküsünde bir saat kadar önce göğüs ağrısını
takiben bu yakınmalarının başladığı öğrenildi. Özgeçmişinde özellik yoktu.
Hastanın bilinci açık, koopere ve oryante idi. Kan basıncının 147/117 mmHg bulunması
dışında vital bulguları normal olarak değerlendirildi. Ekstremitelerinde tansiyon arteriyel
farkı ve nabız defisiti saptanmadı. Sinüs ritminde olan EKG’sinde iskemik değişiklik yoktu.
Bilateral pupilleri izokorik, ancak ışık refleksi yoktu. Görme keskinliği bilateral 0/10 olarak
saptandı. Diğer sistem muayeneleri normal olarak değerlendirildi. Mesane kateterizasyonu
yapılan hastanın makroskopik hematürisi mevcuttu. Laboratuvar incelemelerinde anormallik
saptanmadı.
Çekilen İV kontrastlı torakal ve abdominal bilgisayarlı tomografisinde ascendan ve descendan
aortayı içine alan ve her iki ana iliak arterlere kadar uzanan diseksiyon hattı izlendi. Hastaya
antihipertansif ve
ağrı tedavisi düzenlenerek kardiyovasküler cerrahi amacıyla başka bir
merkeze sevk edildi.
Sonuç:
Ani başlayan göğüs-sırt ağrısı aort diseksiyonunun en sık semptomu olmasına
rağmen; özellikle bilinç bozukluğu, konuşma bozukluğu, tekrarlayan geçici iskemik ataklar,
kol ve bacaklarda geçici motor ve duyu kaybı, ses kısıklığı ve görme kaybı gibi yakınmaları
olan hastalarda ayırıcı tanıda aort diseksiyonu mutlaka akılda tutulmalıdır.
Biçimlendirilmiş:
İki
Yana Yasla
81
P66-
KOİL EMBOLİZASYON İLE TEDAVİ EDİLEN ANSTABİL BİR (TİP III)
REKTUS KILIF HEMATOMU OLGUSU
Yıldıray ÇELENK, Hızır Ufuk AKDEMİR, Celal KATI, Latif DURAN, Yücel YAVUZ,
Pınar HENDEN
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD.
GİRİŞ-AMAÇ: Rektus kılıf hematomu (RKH), epigastrik arterlerin veya rektus kas liflerinin
yırtılması sonucu kanın rektus kılıfı içinde toplanması ile ortaya çıkan nadir bir klinik
durumdur. Bu makalede spontan RKH tespit edilen ve koil embolizasyon ile tedavi edilen bir
olgu sunuldu.
OLGU:
Kırk yedi yaşında kadın hasta diyaliz seansı sonrası, karın sol tarafında başlayan
şişlik ve ağrı şikayeti ile acil servisimize başvurdu. Özgeçmişinde kronik böbrek yetmezliği
ve hipertansiyon
olduğu öğrenildi. Fizik muayenesinde; kan basıncı: 130/80 mmHg, nabız:
78
/dakika, solunum sayısı: 20/dakika ve ateş: 36,3 ºC idi. Karın muayenesinde sol kadranlara
lokalize yaklaşık 8x9 cm boyutlarında ele gelen sert fikse kitle palpe edildi. Laboratuar
tetkiklerinde; Hb:9.3 g/dl, Htc: %28.2 Plt: 142000/uL, aPTT: 148.1 saniye, PT:16.7 saniye ve
INR: 1.53 olarak
saptandı. Abdominopelvik ultrasonografide; sol rektus kası içerisinde
yaklaşık 113x50 mm boyutlarında hematom ve barsak ansları etrafında sıvı tespit edildi.
K
ontrastlı karın tomografisinde, karın ön duvarında 43 mm çapında herniasyon ve herniasyon
komşuluğunda sol rektus kasında pelvise kadar uzanan, karına doğru indentasyona yol açan
en kalın yerinde 86x103 mm boyutlara sahip hematom tespit edildi. Ayrıca karın duvarında
hemorajiye bağlı sıvı değerleri olduğu ve kanama alanına sol inferior epigastrik arterin
uzandığı belirtildi (Şekil 1-2).
Şekil 1 Şekil 2
H
b değerlerinde düşme olan hastaya 4 ünite eritrosit süspansiyonu ve 4 ünite taze
donmuş plazma replasmanı yapıldı. Kanama odağına yönelik yapılan embolizasyon amaçlı
anjiografide, sol inferior epigastrik arter distal kesiminden kontrast maddenin ekstravaze
olduğu görüldü ve bu alana embolizasyon uygulandı. Takip amaçlı genel cerrahi servisine
yatırılan hasta yatışının üçüncü gününde şifa ile taburcu edildi.
SONUÇ: Acil servis hekimleri,
özellikle antikoagülan tedavi alan hastalarda ani başlangıçlı
karın ağrısı ve şişlik şikayeti olması halinde ayırıcı tanıda RKH düşünmelidir. Anjiografik
koil embolizasyon a
nstabil rektus kılıf hematomlarında cerrahi tedaviye oranla daha az
invaziv ve
spesifik seçilmiş merkezlerde başarıyla uygulanılabilecek seçkin bir yöntemdir.
82
İletişim adresi:
Hızır Ufuk Akdemir
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD.
83
P67-
ACİL SERVİSTE HİPOKALEMİNİN NADİR BİR NEDENİ:
GİTELMAN SENDROMU
SevdegülKaradaş*, Hayriye Gönüllü*, Mustafa Şahin*, Recep Dursun**
*Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD, Van,Türkiye
** Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servis, Van, Türkiye
Giriş: Gitelmansendromuotozomal resesif geçişli, hipokalsüri, hipomagnezemi, idrarda
sodyum ve klor kaybı sonucu hiperreninemi ve hiperaldosteronizmle seyreden, kan basıncı
yüksekliğinin eşlik etmediği ailesel hipokalemikalkaloz sendromudur. Bu yazıda nöbet
şikayeti ile başvurduğu acil serviste hipokalemi saptanan ve Gitelman Sendromu tanısı
konulan gebe olgu sunuldu.
Olgu Sunumu: Otuz
sekiz yaşında bayan hasta nöbet geçirme şikayeti ile acil servise
başvurdu. Fizik muayenesinde; genel durumu orta, bilinci konfüze, uterus 20 hafta cesamette
idi. Diğer sistem bulguları normaldi. Kan basıncı 110/70 mmHg, nabız 84/dk, solunum sayısı
20/dk idi. Olgunun 15 yıldır epilepsi nedeniyle Karbamezepin kullandığı ancak son 2 aydır
ilacını düzenli almadığı öğrenildi. Ek ilaç kullanım öyküsü yoktu. Gebelik öyküsü
sorgulandığında canlı doğan 7 çocuğundan 3’ünün doğumu takiben öldüğü anlaşıldı.
Laboratuar tetkiklerinde; hemogram normal sınırlarda, biyokimyasal tetkiklerinde; K+:
2.1mmol/l (3.5-5 mmol/L), Cl: 96 mmol/L (98-110 mmol/L), Mg++: 1.24 mg/dL (1.58-2.55
mg/dl) idi. İdrar tetkikinde; Ca++:1.17 (6.70-21.30), K+:28.39 mEq/L idi.
Elektrokardiyogramda normal sinüs ritmi mevcuttu. Yapılan obstetrik ultrasonografide 19
hafta ile uyumlu gebelik saptandı. Ayırıcı tanı için yapılan tetkiklerde patoloji saptanmadı.
Bunun üzerine hastaya Gitelmansendromu tanısı konuldu, intravenözKClreplasmanı yapıldı,
oral kalsiyum tedavisi başlandı. Elektrolit değerleri normale gelen ve genel durumu düzelen
hasta, tedavisi düzenlenerek taburcu edildi.
Sonuç:
Gitelmansendromlu gebelerde, K+ ve Mg++ değerlerindeki düşüklük, hem anne hem
bebek için önemli komplikasyonlara yol açabilmektedir. Bu nedenle elektrolit eksiklikleri
açısından gebeler takip edilmeli ve eksiklik varsa yerine konulmalıdır.
İletişim Bilgisi:
Recep Dursun
Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servis, Van, Türkiye
84
P68-
ACİL SERVİS HASTA ŞİKÂYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dr.Ethem ACAR
1
, Dr.Murat SARITEMUR
2
, Dr.
Atıf BAYRAMOĞLU
2
1.
Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servisi, Erzurum
2.
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Acil Servis Anabilim dalı, Erzurum
GİRİŞ-AMAÇ: Hasta hakları, insan hak ve özgürlüklerinin önemli bir parçasıdır.
Sağlık çalışanları tarafından hasta haklarına önem verilmesi, hizmet kalitesinin artmasına
katkı sağlar. Hasta hakları, hastalar için karşılanması gereken temel gereksinimleri,
ulusl
ararası anlaşmalar, anayasalar ile teminat altına alınmış bulunan hakları kapsar. Hasta
hakları konusu ülkemizde; genellikle ölüm veya sakatlığa yol açan, hekim hataları
nedeniyle hatırlanmaktadır. Biz bu çalışmada 2011 yılı içerisinde hasta hakları
k
onusundaki Acil servisimizin durumunu ortaya koyarak literatüre katkıda bulunmayı
amaçladık.
YÖNTEM: 1 Ocak-
31 Aralık 2011 tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı iletişim
merkezine (SABİM) ve hastanemiz hasta hakları birimine başvurarak Erzurum Bölge
E
ğitim ve Araştırma Hastanesi erişkin acil servisiyle ilgili şikâyet, eleştiri ve teşekkürlerini
bildiren başvurular dikkate alınmış ve bu başvurularda şikâyet/eleştiri/teşekkür edilen kişi,
şikâyet nedeni, şikâyete sebep olan olayın saat dilimi, hastanın acil servis triaj durumu ve
şikâyetin son durumu incelendi.
BULGULAR:
Acil servisimize 2011 yılı içerisinde 161644 hasta başvurusu
olmuştu. SABİM ve Hasta haklarına hastanemizle ilgili toplam 402 adet başvuru olup
bunun 37(% 9,2
) tanesi Erişkin acil servisimizle ilgiliydi. Başvuruların tamamı eleştiri ve
şikâyet başvuruları olup, hiç teşekkür başvurusuna rastlanmadı. Şikâyetlerin en sık acil
servisin yoğun olduğu 14-24 arası saat diliminde olduğu (%78,4), şikâyet edenlerin
çoğunlukla sarı triaj skorundaki hastalardan oluştuğu (%54,1), en sık şikâyet edilen kişinin
de Acil servisteki nöbetçi hekimlerin (%45,9
), en sık şikâyet nedeninin hekimin ilgisizliği
(%21,6) ve azarlanma (%21,6
) olduğu görüldü (Tablo 1).
SONUÇ:
Şikâyetlerin çoğunlukla acil servisin yoğun olduğu saatlerde, hekim-hasta
iletişimsizliğiyle alakalı olduğu görüldü. Sağlık çalışanlarının çalışma ortamlarının
düzenlenmesi ve karşılıklı saygı ile sorunların aşılmasının daha kolay olabileceğini
düşünmekteyiz.
85
Tablo1. Hasta
formlarından hazırlanmış bilgiler
Şikayet günü
n %
Şikayete neden
olan olayın saati
n %
Hastanın triajı
1
n %
Şikayet edilen
kişi
n %
Şikayet nedeni
n %
Sonuç
n %
Pazartesi
6 (%16,2)
08.00-14.00
4 (%10,8)
Yeşil alan
15 (%40,5)
Nöbetçi doktor
17 (%45,9)
Bekleme süresi
3 (%8.1)
adli inceleme
başlamış
1 (%2.7)
Salı
5 (%13,5)
14.00-24.00
29 (%78,4)
Sarı alan
20 (%54,1)
Hemşire
1 (%2,7)
İlgisizlik
8 (%21.6)
Eksiklik var
6 (%16.2)
Çarşamba
4 (%10,8)
24.00-08.00
4 (%10,8)
Kırmızı alan
2 (%5,4)
Konsültan hekim
5 (%13,5)
Tanı atlanması
4 (%10.8)
Eksiklik yok
28 (%75.7)
Perşembe
5 (13,5)
Hasta bakıcı
3 (%8,1)
Konsültan gelmemesi
2 (%5.4)
Soruşturma başlamış
3
2(%5.4)
Cuma
7 (18,9)
Genel kurallar
11 (%29.7)
Azarlanma
8 (%21.8)
Cumartesi
4 (10,8)
Hijyen koşullar
1 (%2.7)
Pazar
5 (13,5)
Tetkik problemleri
2
7 (%18.9)
Personel eksikliği
2 (%5.4)
Diğer
2 (%5.4)
1.
Triaj skorlaması; T.C. Sağlık Bakanlığı, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Acil sağlık hizmetlerinde yeşil alan
uygulaması genelgesine göre hazırlanmıştır
2.
Tetkik problemleri: tetkikin geç çıkması, gece 23.00 itibariyle USG olmaması, kan tetkiklerinin geç çıkmasını
içermektedir
3.
Soruşturma başlatılması müdürlükçe ya da hastane yönetimince olay hakkında detaylı inceleme başlatımasını
içermektedir.
Sorumlu Yazar: Dr. Ethem ACAR
Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servisi
Erzurum, 25070-Türkiye
Tel: +90 0442 232 5555/5116
Fax: 0442-232 50 25
e-mail: dr.ethemacar@hotmail.com
86
P69-
AKUT İNME İLE PERİFERİK KAN HÜCRE SAYISININ İLİŞKİSİ
Dr.Ethem ACAR, Dr.
Ceren Şen TANRIKULU, Dr.Serhat KARAMAN
Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servisi, Erzurum
GİRİŞ VE AMAÇ: Ortalama Trombosit Hacminin (MPV) inmelerde normal düzeyin
üzerinde olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Eritrosit dağılım genişliği (RDW) ise
inmelerde düzeyinin yükseldiği ve mortalite ile ilişkisi olduğu düşünülen parametrelerden
biridir. MPV, RDW
ve diğer periferik kan hücrelerinin iskemik inme ile ilişkisi araştırılan
çalışmalar olmakla birlikte, çalışmaların sonuçlarında bazı farklılıklar vardır. Biz bu çalışma
ile iskemik inme geçirmiş hastaların periferik kan hücre sayıları ile ilişkisini araştırmayı
amaçladık.
YÖNTEM: Ekim 2011-Mart 2012 tarihleri ara
sında hastanemiz acil servisinde inme tanısı
konup nöroloji servisine yatırılan 152 hasta ile 58 ek hastalığı olmayan bireyden oluşan
kontrol grubu oluşturulup dosyaları incelendi. Veriler SPSS 15 bilgisayar programına
kaydedildi. p<
0,05 anlamlı kabul edildi.
BULGULAR: O
lguların %51’i erkekti ve yaş ortalaması 69.5±12.8’ti. Olguların %60’ında
hipertansiyon, %18’inde diyabet, %37’inde Atrial fibrilasyon ve %13’ünde Koroner arter
hastalığı mevcuttu. TOAST skoruna göre olguların %28’i aterosklerotik, %28’i
kardioembolik, %35’i lakuner
olduğu görüldü. SVO grubu ile kontrol grubu
karşılaştırıldığında WBC, Nötrofil, MPV, RDW arasında anlamlı fark olduğu görüldü
(p<0.05). TOAST alt tipleri
ni kendi aralarında MPV ve RDW ile ilişkileri açısından
karşılaştırıldığında anlamlı sonuç olmadığı tespit edildi. MPV’nin iskemik inme için
sensivitesi %10, spesifitesi %95, doğruluk oranı %33 olarak bulunulurken, RDW nin iskemik
inme için sensivitesinin %57, spesifitesinin %86, doğruluk oranının ise %65 olduğu görüldü.
SONUÇ:
İskemik inme ile WBC, MPV, RDW, Nötrofil düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki
vardır.
Sorumlu Yazar: Dr. Ethem ACAR
Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servisi
Erzurum, 25070-Türkiye
Tel: +90 0442 232 5555/5116
Fax: 0442-232 50 25
e-mail: dr.ethemacar@hotmail.com
87
|